Ayşe Barım'dan vicdan çağrısı: Yaşam hakkımdan yoksunum

Gezi Parkı davasında tutuklu menajer Ayşe Barım cezaevinden mektup yazdı. 30 kilo kaybettiğini belirten Barım, “Yaşam hakkımdan yoksunum" dedi.
Gezi Parkı eylemleri kapsamında 12 yıl sonra tutuklanan menajer Ayşe Barım, cezaevinde ağır sağlık sorunları yaşadığını açıkladı. 213 gündür cezaevinde bulunan Barım, yazdığı mektupta hem fiziksel hem de psikolojik sağlık sorunlarını dile getirdi.
Barım, cezaevi koşullarında sağlıksız ve hızlı bir şekilde 30 kilo kaybettiğini, ağır kas yıkımı yaşadığını ve eklem bağlarının zayıfladığını belirtti. “Bir hücrede özgürlüğümden ve sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum” diyen Barım, hastalıklarının ani ölüm riski taşıdığını ifade etti.
Menajer Ayşe Barım, son üç ay içinde kalp rahatsızlığının ilerlediğine işaret eden 6 kez baygınlık geçirdiğini söyledi. Panik ataklar ve ağır kaygı bozukluğunun bu riski artırdığını vurgulayan Barım, “Benim tek isteğim yaşam hakkımın korunmasıdır” sözleriyle çağrıda bulundu.
Doktor raporlarına atıf yaptı
Barım, doktorların hazırladığı sağlık raporlarının cezaevi koşullarının hastalıkları ağırlaştırdığını açıkça ortaya koyduğunu öne sürdü. Bu raporlarda ani ölüm riskinin altının çizildiğini belirten Barım, durumunun ciddiyetine dikkat çekti.
Barım mektubunda şu ifadelere yer verdi:
“Ben Ayşe Barım,
Bu mektup bir yardım çağrısı değil, vicdan çağrısıdır. Ocak 2025’te sosyal medya üzerinden kimliği belirsiz hesaplarca başlatılan organize iftira kampanyası ile gerçek dışı bir Ayşe Barım kimliği inşa edildi. Ben 23 yıldır oyuncu menajerliği yapıyorum. Her zaman dürüstlükle ve mesleki ilkelere sadık kalarak sadece işimi yaptım.
Hiçbir gerçekliği olmayan, delilsiz ve dayanaksız iddialar ile 12 yıl önce gerçekleşmiş Gezi Parkı Olayları ile ilişkilendirilerek tutuklandım. Soruşturması yıllar önce tamamlanan ve o dönemde hiçbir şekilde ilişkilendirilmediğim bu olaylar ile yıllar sonra sadece sosyal medya üzerinden ortaya atılan asılsız ithamlarla önce adli bir suçlamayla ile karşı karşıya bırakıldım. Oysaki benim bu iddialarla hiçbir ilgim yok ve hiçbir suç işlemedim. Masumum…
İlk itirazımızda mahkeme adli kontrol ile serbest bırakılarak tutuksuz yargılanmama hükmetti. İddia makamının itirazı ile yeniden tutuklandım ve 213 gündür halen başıma bütün bunların neden geldiğini anlamadan bir hücrede özgürlüğümden ve sağlıklı yaşam hakkımdan yoksunum.
Hastalıklarım, Silivri Devlet Hastanesi, İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs ve Damar Cerrahisi Hastanesi, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi tarafından düzenlenen resmi raporlarla sabittir. Yaşadığım bu tutukluluk süreci boyunca ciddi şekilde ağır kalp hastalığım, beynimde 2 stentli anevrizmanın yanı sıra bu süreçte oluşan müdahale edilememiş yeni bir anevrizma sebebiyle ani ölüm riski altında yaşam mücadelesi veriyorum. Ayrıca sağlıksız ve hızlı bir şekilde 30 kilo kaybettim, ağır kas yıkımım oluştu ve eklem bağlarım zayıfladı. Hastalıklarımın her biri ani ölüm riski taşıyan hastalıklar olduğu gibi cezaevi koşulları nedeni ile gelişen ağır kaygı bozukluğum ve yaşadığım panik ataklar bu riski yükseltmektedir. Son 3 ay içerisinde kalp rahatsızlığımın ilerlediğinin belirtisi olarak 6 kez baygınlık geçirdim.
“Tek isteğim yaşam hakkımın korunması”
Hem 2 Temmuz 2025 tarihli Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi raporu hem de 14 Ağustos 2025 tarihli Türk Tabipler Birliği Bilim Kurulu raporu cezaevi koşullarının ve sürecin bu hastalıkları ağırlaştırdığını ve ani ölüm riskinin durumunu açıkça ortaya koyuyor. Uzmanlar ifadelerinde yaşadığım kalp sorunları ve beyin anevrizması için yapılması gereken tedavilerin ve hatta tetkiklerin dahi ileri teknolojik olanaklara sahip merkezlerde bile ciddi ölüm ve sakatlık riski barındırdığını, bu nedenle hayatımı güvenle teslim etmek üzere seçeceğim hekimler tarafından tedavi edilme hakkımın acilen tanınmasının gerekliliğini vurguluyorlar.
Benim tek isteğim yaşam hakkımın korunmasıdır. Tutuksuz yargılanabilecekken cezaevinde hayatımı kaybedersem bunun sorumluluğu kimdedir? Hukuken ve vicdanen sorulması gereken asıl soru budur. Haksız yere atılan iftiralarla elimden alınan hayatımın geri verilmesini talep ediyorum. Adaletin bir an önce tecelli etmesini istiyor ve sesimi kamuoyunun vicdanına teslim ediyorum. Devletime ve adalete inancımı kaybetmeden yaşamak istiyorum”