Aktaş, kur-enflasyon-yabancı gelişi üçgenini analiz etti
Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, Türkiye’de kur ve enflasyon ilişkisini yazdı. Türkiye’nin bu konuda iki akada bir derede kaldığını savundu.
Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, Türkiye ekonomisinde enflasyon ve kur cephesinde atılan adımlar ve bu adımların yan etkilerini analiz etti. Kurun artması durumunda enflasyonun da arttığını, kur artmayınca da yabancının gelmediğini savundu.
Alaattin Aktaş’ın yazısı şöyle;
Kur arttı mı enflasyon tırmanıyor, artmadı mı yabancı gelmiyor!
Hani iki arada bir derede kalmak denir ya, tam o durumdayız. Bir şekilde dengeyi bulmaya çalışıyor, çare arıyoruz da, pek olmuyor işte...
Konu döviz kuru ve olası artışta ortaya çıkan sonuçlar...
Öyle bir açmazla karşı karşıya kaldık ki, “sakal-bıyık” benzetmesi yapmak da yanlış olmaz.
Enflasyonu dizginleyebilmek için kuru tutmaya çalışıyor, bunda da büyük ölçüde başarı sağlıyoruz. Başarı dediğim enflasyonun düzeyi değil, kuru tutmak, yanlış anlaşılmasın!
Ama kuru tutmak ilacın yan etkisi gibi bir etki doğuruyor. O etki de yabancı yatırımcının döviz kurunun bu düzeyini yeterli bulmaması.
Hep vurguluyoruz, yabancı önce gelirken, sonra alırken kazanmak istiyor.
Gelirken kazanmasının yolu, elindeki dövizi yüksek kurdan TL’ye çevirmekten geçiyor.
Bu olmaz ise bu sefer de alırken kazanmaya odaklanıyor, o da çok yüksek faiz uygulanması anlamına geliyor.
Yabancı yatırımcı açısından belli ki şu aşamada ikisi de yok. Ne kurun düzeyini yeterli buluyorlar, ne faizin...
Kendi açılarından çok haklı olarak istiyorlar ki kur da daha yüksek olsun, faiz de.
İlk beş ay telafi edilemedi
Seçimden önce ilk beş ayda hem kur çok düşük tutuldu, hem de faiz. Bunun etkisi de görüldü zaten. İlk beş ayda hisse senedinde net 1.5 milyar dolarlık çıkış yaşandı.
Yabancıların iç borçlanma senedindeki çıkışı 42 milyon dolarla çok sınırlı kaldı. Borçlanma senedinden çıkış zaten çok fazla olamazdı, çünkü yabancıların elinde satabilecekleri senet yoktu ki...
Seçim geride kaldı, haziranla birlikte hem kur, hem faiz artırılmaya başlandı. Bunun sonucunda ikinci beş aylık dönemde hem hisse senedinde, hem devlet iç borçlanma senedinde net giriş gerçekleşti.
Ancak ikinci beş aydaki giriş, hisse senedi ve DİBS toplamında hala ilk beş aydaki çıkışı telafi edecek düzeye ulaşabilmiş değil.
On ayın toplamında bu iki menkul kıymet kaleminde 114 milyon dolarlık çıkış var.
Çare belli de onun da enflasyon gibi bir sakıncası var!
Türkiye’nin döviz ihtiyacı ortada. Bunun çaresi de belli. Ama bize döviz getirmesini beklediğimiz yabancılar
“Ya kuru çok yükselt, ya faizi, mümkünse ikisini birden” diyor.
Döviz kurunun yükselmesi, en çok korktuğumuz durum. Çünkü bugünün kur artışı yarının fiyat artışı demek.
Kur arttı mı, enflasyon da başlıyor tırmanmaya.
Bu da mevcut ekonomik yapı içinde gayet normal.
Kalkındık, tırmandık, uçtuk, müthiş sanayileştik diyoruz demeye de, ithalata ve dolayısıyla kurdan kaynaklanan ithal enflasyona karşı elimiz kolumuz bağlı.
Kaç yıldır geri sayımdayız; Dünya’nın kaçıncı büyük ekonomisi arasına gireceksek artık. Ama ne oluyor; bir kur şoku bizi yıllarca geri atıveriyor.
Bunu bildiğimiz için de kur artışından çok korkuyoruz.
Hele hele şunun şurasında beş ay sonra bir seçim daha varken...
O yüzden olacaklar iyi kötü belli. Kurda, olağandışı bir gelişme yaşanmadığı takdirde, seçime kadar çok büyük bir sıçrama görülme olasılığı düşük. Usul usul gidecek ve seçimi o şekilde atlatacağız.
Aslında çok uzağa gitmeye de gerek yok; kurda bu yılki seçim öncesinde neler yaşanmışsa, sonrasında da neler olmuşsa, 2024 seçimi öncesi ve sonrasında da benzeri olacak.
Yabancıyı çekmek için kur artışını hızlandırmak gibi bir düşüncemiz yok, bu kesin. Ama şu kaydı bir kez daha düşelim; elimizde olmayan olağandışı gelişmeler yaşanmazsa...
Kur artışı çok hızlı olmayacaksa, o durumda elimizde tek seçenek kalıyor; faiz artışını hızlandırmak!
Son olarak geçen ay yüzde 35’e yükseltilen politika faizinin 23 Kasım’daki Para Politikası Kurulu toplantısıyla 5 puan daha artırılarak yüzde 40’a çıkarılması herhalde pek sürpriz olmaz.
Yüzde 40, zihinlerde yıl sonu oranı olarak yer etmişse, belki o 5 puanlık artış kasım ve aralık aylarına bölünerek yapılır. Ama öyle görünüyor ki yılı yüzde 40’ın altında bir oranla kapatmak pek mümkün olmayacak.
Faiz yüzde 40 olduğunda yabancı yatırımcı bunu yeterli görür mü peki? Unutmayalım, gerçekleştiği takdirde yüzde 40’a daha zaman var ve o zamana kadar kur da burada durmayacak, o da bir miktar artacak.