Abdullah Gül: 'Ben Erdoğan'ın yerinde olsam...'
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ekonomi başta olmak üzere iktidar partisine birçok konuda eleştiriler yöneltti.
Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili "Yerinde olsam herkesin 'Helal olsun' diyeceği bir ekip kurardım" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet’in haberine göre, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin gündeminde yer alan konularla ilgili olarak açıklamalarda bulundu.
Eski yol arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP yönetimine eleştirilerde bulunan Gül, "Benim yapacağım iş, finans ve iş çevrelerinin, herkesin ‘Helal olsun çok doğru insanları buldu ve göreve getirdi’ diyebileceği bir ekibi kurmak olur ve bu ekibin de kararlı şekilde çalışması için müsaade eder, yetkiyi veririm" dedi.
Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan'ın yönelttiği sorular ve Gül'ün bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
- Sonuçları itibarıyla çok olumsuz bir tablo görünüyor fakat sizce Türkiye’de başkanlık modeli gerçekten doğru uygulanabilir miydi? Sistemin geride kalan 4 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Cumhurbaşkanı olduğum dönemde parlamenter sistemin Türkiye için daha uygun olduğunu hep söyledim. Ama kategorik olarak da başkanlık sistemine karşı olmadım. Bugünkü anayasa yapılırken aslında bütün kuvvetler bir elde nasıl toplanır amacıyla yapıldı ve böyle bir arzuya karşı bu anayasa dizayn edilmiş oldu. Dolayısıyla böyle bir anayasa yapılırken Türkiye’nin en iyi hukukçularının, en iyi anayasacılarının çalışarak ortaya çıkardığı bir belge olmadı. Elbette bu çok üzücü. Çünkü anayasa en üst, kuşatıcı ve bağlayıcı bir belgedir. Anayasalar sadece bir dönemi, bir kişiyi ilgilendiren değil, ondan sonraki dönemleri, iktidarları, yönetimleri de bağlar. Getirdiği yetkileri anayasayı yapanlardan sonrakiler de uygulayacağı için çok dikkatli ve evrensel kriterleri esas alarak yapılması gerekirdi.”
- Bunun yanında muhalefet parlamenter sistem ile ilgili çalışmalar ve açıklamalar yapıyor, nasıl görüyorsunuz?
“Parlamenter sistemle ve temel siyasi, hukuki konular hakkında yaptıkları açıklamalara baktığımda doğru, ileri demokrasilere yakışan ilke ve prensipleri ortaya koyduklarını görüyorum ve çalışmaları çok değerli buluyorum. Ama önemli olan bunların gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği.”
'BÜROKRASİDE YANLIŞLAR ÇOĞALDI'
-Başbakanlık, dışişleri bakanlığı ve cumhurbaşkanlığı görevlerinde yer aldığınız AK Parti iktidarları 2011 yılına kadar çok önemli başarılara imza attı. AK Parti’ye karşı olanlar da, herkes, bunu takdir ediyor. Ancak bir süredir bu trend kaybolmuş durumda. Bunun sebebi sizce ne olabilir?
"AK Parti’nin kuruluş çalışmalarına, belgelerine, seçim beyannamelerine, ilk hükümet programımızdaki demokrasi, hukuk, ekonomi, insan hakları ve dış politika konularına bakışımıza baktığımızda ben bunların hâlâ taze ve Türkiye için geçerli olduğuna inanıyorum. En büyük ayrıcalığımız da her makamda ve mevkide liyakatli insanlarla çalışmamız oldu. Demokrasilerde sizin dünya görüşlerinize uygun kişileri kurallar çerçevesinde en üst makamlara getirmek sizin hakkınız oluyor ama liyakat esası çerçevesinde olmak şartıyla. Bizim ilk dönemde yaptığımız şey de buydu.
O zaman bütün bürokraside kariyer mesleklerinde yetişmiş, başarılarıyla dikkat çekmiş kişileri getirdik ve onlarla çalıştık. Onlar da hep doğruları yaptılar. Başarımızda bürokrasinin büyük katkısı oldu. Doğrusu sapmayı burada görüyorum. Artık önemli makamlarda mesleki kariyerinden çok siyasi geçmişi öncelikli insanlar var.”
- Kariyeri, liyakati önemsiyorsunuz ama normalde AK Parti iktidara gelirken beklenti şuydu; “İşte bunlar gelecekler, her tarafı birtakım İslamcılarla dolduracaklar, başkalarına kapıları kapatacaklar.” Böyle bir kanaat vardı. Oysa dediğiniz gibi AK Parti o dönemde hakikaten işin ehli kimse, liyakat sahibi kimse onları daha çok göreve getirdi ve başarı da galiba biraz buradan. Şimdi o yol biraz tahrip oldu gibi.
“Yönetimde genel olarak şöyle iki tarz vardır; birincisi, siyasetçi bir konuda nihai kararı vermeden önce o hususu kapsamlı bir şekilde kendi bürokrasisi en detaylı şekilde çalışır ve dosyayı siyasetçinin önüne getirir, ona göre karar verirsiniz. Başka bir yöntem de siz siyasetçi olarak bir konu hakkında talimat verirsiniz, aşağıya da onun doğruluğunu yanlışlığını hiç tartışma hakkı vermezsiniz, onlar da sadece o işi kılıfına uydurur. Şimdi böyle olursa yanlışlar çok olmaya başlar. Verimli mi değil mi, önceliği var mı yok mu, bu tip yanlışların çoğaldığını görüyorum.”