“ABD’nin kitlerine ihtiyacımız kalmadı”
Türkiye savaş uçakları için büyük önem taşıyan AESA radarlarını Aselsan tarafından üretmeye başladı. Milliyet yazarı Özay Şendir, bu başarının önemini analiz etti.
F-16 modernizasyonunda en önemli noktalardan biri AESA ismi verilen ve pilota hem hava hem yer hedeflerini rahatça görmesini sağlayan radar... Milliyet Gazetesi yazarı Özay Şendir, Aselsan’ın bu radarı ürettiğini anlattı. Bu başarının neleri beraberinde getireceğini özetledi.
Özay Şendir’in yazısı şöyle;
ABD’nin kitlerine ihtiyacımız kalmadı...
Block 30’dan Block 70/72’ye kadar dünyadaki tüm F-16 modelleri aynı sayıda mühimmat taşır.
Tüm F-16’ların uçuş ömrü 8 bin saattir. Türkiye uzun yıllardır F-16’larının gövdelerini yeniliyor ve filosundaki uçakların uçuş ömrünü 12 bin saate çıkarıyor.
Uzun zaman ABD’nin onay vermesini beklediğimiz F-16’ları Block 70/72’ye çıkaracak modernizasyon kitleri bunların dışında.
Bir F-16’nın Block 70/72 seviyesine çıkması demek çok daha gelişmiş bir sistem olan AESA radarına sahip olması ve kokpitte pilotun hava ve yer hedeflerini takip edebileceği bir ekrana sahip olması demek.
Aselsan’ın ürettiği Milli AESA aslında Türkiye’nin uçaklarını kendi başına Block 70/72 seviyesine çıkarabileceği anlamına geliyor.
Bir F-16 kokpiti içerisindeki hemen her malzemeyi üretebilen Türkiye, bundan böyle uçaklarını kendi başına yükseltebilir.
Bu Block meselesinde atladığımız bir noktayı da yazmam lazım.
Block-60 F-16’lar dünyada sadece Birleşik Arap Emirlikleri’nin filosunda var zira bu modelin milyarlarca dolarlık AR-GE bütçesini Birleşik Arap Emirlikleri ödemişti. Block-60’ta kullanılan APG-80 radar aslında Block 70/72’lerde kullanılan APG 83 radardan bazı noktalarda daha üstün durumda.
Çok uzatmayayım ASELSAN, Milli AESA radarını üreterek Türkiye’nin adını dünyada bu teknolojiyi üretebilen 5. ülke haline getirdi.
Kendi ihtiyacımızı karşıladıktan sonra Türkiye ciddi bir ihracat ürününe sahip oldu.
Daha önemlisi yakın bir gelecekte başka ülkeler F-16’larını Türkiye’de Block 70/72 seviyesine çıkarabilirler. Bu işe emek veren bilim insanlarımıza ve uyguladıkları ambargolar sayesinde kendimize yetmemizi sağlayan “müttefiklere” teşekkür borçluyuz.
İstanbul’da trafik sorunu çözülmez...
İstanbul’da trafik sorununu çözmekte en önemli silah metro gibi raylı sistemler ama bu tek başına yeterli değil.
İnsanları toplu ulaşım kullanmaya zorlayacak tedbirler gerekiyor.
O tedbirlerin başında da şehir merkezlerindeki park yeri sayısını azaltmak ve az sayıdaki park yerinin de ücretini yükseltmek geliyor.
Biz metro yapıyor ama diğer yandan İSPARK vasıtasıyla şehrin her cadde ve sokağını otoparka çeviriyoruz. Her yer otopark olunca insanlar araçlarını terk etmiyor, trafik akmıyor.
Zorlayıcı tedbirler olmadan, şehir merkezinde park yeri bulmak imkansıza yakın hale gelmeden, İstanbul’da trafik sorunu çözülemez.
Üst geçitten sanata, belediyecilik…
Eskiden üst geçit yapmak, sabit semt pazarları kurmak, belediyecilik açısından yeterli oluyordu.
Artık bu anlayış değişti, şehirler iç turizmden de pay almak adına sanat ve tarihe yatırım yapmaya başladı. Bunun iyi örneklerinden birisi de Bursa.
Bundan iki yıl öncesine kadar binalarla çevrili olan tarihi Hanlar Bölgesi’ni ortaya çıkarmak için aralarında bir AVM’ye ait yapıların da bulunduğu onlarca bina yıkıldı. Arkeolojik kazılarla birlikte Sarıca Sungur Mescidi ortaya çıkarılıp, rekonstrüksiyon çalışmaları yapıldı.
Sonuçta, Pirinçhan, İpekhan ve Bakırcılar meydanlarının içinde bulunduğu, yeşil alanlarla birlikte 19 bin metrekarelik alan tarihi bölgeye kazandırıldı. Proje tamamlandığında 14 han, bir bedesten, 13 açık çarşı, 7 üstü örtülü çarşı, 11 kapalı çarşı, 4 pazar alanı gibi özellikleriyle bölge bir açık hava müzesine dönmüş olacak.
Bu haliyle Bursa günübirlik döner yenilip dönülecek yerden hafta sonu zaman geçirilecek bir şehir haline gelmiş olacak.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’la yıllar önce konuştuğumda, Doğu Asya’dan turist çekmek için yaptıkları yatırımlardan söz etmişti, bugün geldikleri noktada Türkiye’den de ciddi turist çekiyorlar.