12 Eylül darbesinin üzerinden 42 yıl geçti
Bugün 12 Eylül darbesinin yıl dönümü. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde yapılan ve Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden 42 yıl geçti.
12 Eylül idam, insan hakları ihlalleri ve kötü muamelelerle hatırlanmaya devam ediyor.
Süleyman Demirel’in başbakanı olduğu hükümetin görevden alındığı darbe sürecinde TBMM etkisiz hale getirildi. 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve yönetime el koyan faşist cunta, tüm yurtta sıkıyönetim ilan etti.
Kenan Evren ve Emekli Orgeneral Ali Tahsin Şahinkaya, 2012 yılında yargı önüne çıkarıldı. Evren ve Şahinkaya, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Takdiri indirimle bu cezalar müebbet hapis cezasına çevrildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin temyiz incelemesi sürerken Evren, 10 Mayıs 2015’te, 98 yaşında, Şahinkaya da 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında yaşamını yitirdi. Darbede adı geçen diğer isimlerden ise hesap sorulmadı.
Hukukçular 12 Eylül darbesine ilişkin Cumhuriyet’e konuştu. Üzerinden 42 yıl geçmesine karşın darbenin demokrasiye verdiği zararın hâlâ giderilmediğini belirten Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan “Darbelerin açtığı yarayı, bir tek hukukun üstünlüğünü tesis ederek kapatabiliriz. Ancak hukukun üstünlüğünü mümkün kılamadığımız, gerçek anlamda bir sosyal hukuk devletini yaşama geçirmediğimiz müddetçe üzerinden yıllar da geçse darbenin demokrasiye ve insan hak ve özgürlüklerine verdiği zarar giderilemez” dedi.
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ise 12 Eylül darbesinin 24 Ocak kararlarından farklı bir gelişme olarak algılanmaması gerektiğini belirterek “12 Eylül, ekonomik bir kararın siyasal gündemde uygulanmasıyla ilgili yapılan bir darbedir. Darbe her dönemde olduğu gibi kendi hukukunu yaratmıştır. Darbeler hukuku da avukatlık mesleğini ve baroları bir anda yeniden bileyleyen bir anlayış içerisinde gelişti. Bugün de aynı anlayışla ister askeri ister sivil olsun her türlü darbenin karşısında mücadele ediyoruz” ifadelerini kullandı. Darbe döneminde sıkıyönetim mahkemelerindeki haksız cezalara işaret eden Durakoğlu, “Özellikle darbenin mantığına uygun bir biçimde geliştirilen bir hukuk anlayışı ortaya çıkmıştı. Darbelerin demokrasi tarihi açısından tahribatı çok olur, her zaman da öyle olmuştur. Darbenin her türlüsüne karşı olmak, demokrasiyi savunmak, hukuk devletini savunmak herkesin görevi olmalıdır” diye konuştu.
12 Eylül askeri darbesinin toplumsal bilançosu ağır oldu. Resmi verilere göre sıkıyönetim süresince 348 bin kişinin pasaportu iptal edildi. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu uyarınca 14 bin 509 kamu görevlisi işten atıldı. 18 bin memur, 2 bin yargıç savcı, 4 bin polis, 2 bin subay-astsubay, 5 bin öğretmen istifaya zorlandı. 23 bin 667 dernek etkinlikten alıkonuldu. Siyasi partiler, sendikalar kapatıldı. 30 bin kişi Türkiye’yi terk etmek zorunda bırakıldı. 937 film yasaklandı. Gazetecilere 3 bin 314 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 30 ton gazete ve dergi imha edildi. 650 bin kişi gözaltına alındı.
Gözaltı merkezleri ve cezaevleri işkence merkezleri haline dönüştürüldü. 171 kişi işkenceyle öldürüldü. 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinde yaşamını yitirdi. En yoğun işkencelerin uygulandığı yer, 34 tutuklunun öldürüldüğü Diyarbakır Cezaevi oldu. Askeri mahkemelerde açılan 210 bin davada, 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi hakkında idam istenirken haklarında ceza verilenlerden 50’si idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980’de idama mahkûm edildi. Kenan Evren’in, Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” sözü ise hafızalardan silinmedi.