Yusuf el-Utaybe Al-Ain İhbariya'ya: İbrahimi Barış Anlaşması, bölgemizin geleceği için yeni bir dönüm noktasıdır
Al-Ain Al İbariye, Washington’da, kıdemli BAE diplomatı ile bir araya geldi.
BAE'nin Washington Büyükelçisi Yusuf El Uteybe, yaklaşık 12 yıldır bu yüksek makamında görev yaptı ve bu süre zarfında uluslararası önemli birçok etkinliğe katıldı. Kendileri sadece en önemli uluslararası kararların hazırlandığı kentin en önemli diplomatlarından biri olmakla kalmıyor, aynı zamanda ünlü Amerikan dergisi Time dergisi tarafından, 2020 yılında dünyanın en etkili 100 isminden biri olarak seçildi.
İsrail'in Yediot Aharonot gazetesinde daha önce yayınlanan makalesi, Abu Dabi ile Tel Aviv arasındaki barış yolunda atılan ilk adım olarak görüldü. Daha sonra bu adım, geçen Eylül ayında Beyaz Saray'da, BAE-İsrail barış anlaşmasının imzalanmasıyla da başarıya ulaşmış oldu.
Al-Ain Al İbariye, Amerika’nın başkenti Washington’da, kıdemli BAE diplomatı ile bir araya geldi. Kıdemli diplomatla, İsrail ile yapılan son barış anlaşmasının perde arkasını ve iki ülke arasındaki müzakerelerde, BAE'nin, Filistin’in çıkarlarını gözeterek nasıl adımlar attığı çerçevesinde özel bir söyleşi yaptı.
El Uteybe, BAE'nin; Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki mevcut barışa razı olmadığını, fakat Ortadoğu'da gerçek bir dönüşüm meydana getirecek ve gelecek nesillere fayda sağlayacak samimi bir barış istediğini vurgulayarak, Orta Doğu'nun karşı karşıya kaldığı mevcut problemin büyüklüğünün, bölge ülkeleri arasında maksimum işbirliği ve barış ile giderilmesi gerektiğini kaydetti.
İşte sizlere diyalog metnini sunuyoruz…
• Bugün, bölge ülkeleri tarihinde ve Arap-İsrail ilişkilerinin tarihinde özel bir dönem yaşıyoruz. Ekselansları Sayın Büyükelçi, bize BAE ve İsrail arasındaki barış anlaşmasının başlama hikayesini ve "İbrahimi Anlaşması" teriminin anlamını anlatabilirler mi? Nitekim birçok insan sizi bu barışın mimarlarından görüyor.
Aslında, BAE’nin dış politikadaki öncelikleri arasında; Filistin halkının yanında olmak ve Filistin davasına destek vermektir. Bu duruşumuz hiç değişmedi. Ancak son yıllarda bir Filistin Devleti kurulması adına somut bir ilerleme kaydedilmedi. İsrail’in, kendi bölgesine yeni Filistin topraklarını ilhak etmeye niyetlenmesi ve yeni bir gerçek yaratmak istemesi üzerine BAE, İsrail kamuoyuna yönelerek ilhak konusunun yaratacağı tehlikeleri anlatmayı başardı. Zira bu durum, İsrail'in Arap dünyası ile güvenlik, ekonomik ve kültürel ilişkileri geliştirme umutlarını kesinlikle zayıflatacaktı. Bunun üzerine ben de, devletin bilge yönetiminin yönlendirmesiyle, İsrail Yediot Aharonot gazetesine İbranice bir mukaddime yazdım.
Nitekim makale, İsrail Devleti'nde siyasi ve toplumsal düzeyde geniş yankı buldu, konuyla alakalı Arap ve Avrupa ülkeleri de İsrail’in Filistin topraklarını ilhak etme planını reddederek BAE'ye güçlü bir şekilde destek verdiler.
Makale daha sonra Beyaz Saray'ın da desteğiyle diplomatik münakaşa dalgası oluşturdu, sonra da herkesin bildiği gibi, İbrahimi Barış Anlaşması imzalandı. Anlaşmanın adının “İbrahimi” olmasındaki amaç, üç semavi dinin değerlerine bağlılığı ifade etmek içindi.
• Size göre.. BAE ile İsrail arasında yapılan son anlaşmadan, bölgenin bir bütün olarak elde edebileceği en önemli faydalar nelerdir?
Aslında kurulduğu günden itibaren BAE'nin politikası, kardeş ve dost ülkeler arasındaki diyalog ve anlayışı benimseyen, ılımlı ve dengeli bir yol izlemiştir. BAE, uluslararası anlaşmazlıkları, diyalog ve diplomatik yollarla çözmenin yanı sıra uluslararası barış ve güvenliğin desteklenmesine katkıda bulunmadaki kararlılığını açıkça ortaya koymuştur.
Size karşı dürüst olacağım.. BAE, samimi bir barış istedi, gelecek nesillerin bölgede huzur bulacağı pozitif ve hakiki bir dönüşüm olsun istedi. Bölge halkı arasında her zaman daha iyi ve daha güçlü bir anlayışın benimsenmesini istedi. Birtakım ihtilaflara rağmen, bunun, diyalog ve saygı yoluyla daha iyi bir gelecek sağlayacağına inandı.
Bölge için iyi olabilecek faydalar konusunda ise, BAE ve İsrail Devleti arasındaki ortak işbirliğine dayalı öncü projelerin, iki ülke arasındaki normal ilişkilerin 13 Ağustos'ta duyurulması ve 15 Eylül'de Washington'da imzalanan İbrahimi Barış Anlaşması'nın imzalanmasından kısa bir süre sonra, iki ülkedeki birçok kurum, özel sektör ve araştırma merkezleri, yeni Korona salgınına çözüm bulmak için bir dizi anlaşmalar imzaladı ve öncü projelerin nasıl başladığını hepiniz gördünüz. İş dünyası liderleri birbirleriyle görüşmeye başladı, teknoloji ve ileri teknoloji alanındaki uzmanlar arasında işbirliği başladı. Turistler tatillerini iki ülkede geçirmeyi planlamaya başladı. Tabi bu, sadece bir başlangıçtı. Sadece BAE ve İsrail Devleti için değil, bölge ve dünya için de büyük faydalar sağlayan bu tarihi anlaşmanın ardından muazzam faydaların sağlandığına şahit olduk.
İbrahimi Anlaşması’nın semerelerinden birini size açıklayayım isterseniz. Orta Doğu'da bölgesel ekonomik işbirliği ve refahı teşvik etmek amacıyla özel sektör önderliğindeki yatırım ve kalkınma girişimlerinin bir parçası olarak, BAE, İsrail devleti ve ABD arasında ekonomik kalkınmayı teşvik etmek amacıyla 3 milyar dolarlık İbrahimi Fonu açıldı. Açılan bu fon, bölgesel ticareti artıracak, stratejik altyapı projelerini sağlayacak, güvenilir ve elektriğe erişim sağlayarak enerji güvenliğini güçlendirecek bir fon. Bu da, İbrahimi Anlaşması'nın bölgeyi nasıl ilerleteceği örneklerinden sadece biri.
• BAE Barış Girişimi, bölgede barış treninin yürümesi için kapıları ardına kadar açtı. Ardından Bahreyn Krallığı ve Sudan Cumhuriyeti de bu trene katıldı. Peki, tecrübe ve deneyiminize dayanarak, barış trenine katılacak diğer ülkeler hangileri sizce?
Aslında, diğer ülkelerin ne yapması gerektiğini söylemem mümkün değil, ama ortadoğunun barışı desteklemek için acilen daha fazla işbirliğine ve cesur girişimlere ihtiyacı olduğunu belirtmek isterim. Zira şu anda bölge, ekonomik, siyasi, çevresel, güvenlik gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya ve bunların hepsini yüksek derecede işbirliği ve koordinasyonla aşmamız gerekiyor.
İbrahimi Barış Anlaşması, bölgemizin geleceği için uygulanabilir yeni bir vizyon ve başlangıç noktasıdır. Arap halkı çatışmalardan yoruldu ve artık istikrarlı, huzurlu bir bölgede yaşamak istiyor. Bölgenin geleceği adına yeni ve daha iyi metotlar belirlemek için yöntemleri geliştirmenin ve farklı düşünmenin zamanı geldi bence.
• Bahsettiğiniz gibi, Filistin davasına verilen destek, BAE'nin dış politika önceliklerinin ayrılmaz bir parçasıdır, ancak bazıları son barış anlaşmasını tenkit etti. Barış sürecini tenkit eden ya da eleştirenlere yanıtınız nedir?
Açıkçası, bu anlaşmanın herkes için başarılı olmasını istiyoruz. Özellikle vatanlarında bağımsız bir şekilde, güvenlik ve barış içinde onurlu yaşamayı hak eden Filistin halkı için başarılı olmasını istiyoruz. Bu anlaşmayı, BAE'nin Filistin halkına olan derin ve uzun vadeli bağlılığı güçlendirmektedir. Bu da, uluslararası kararlar ve Arap Barış Girişimi çerçevesinde, iki devletli çözümü koruma, bölgemizde refah ve istikrarı sağlama hedefimizi yansıtmaktadır.
İbrahimi Barış Anlaşması, Ortadoğu'daki barış çabalarını ilerletmek için önemli bir adımdır. BAE, bu anlaşmanın Filistinliler ve İsrailliler arasında anlamlı ve umut verici müzakerelerin geleceğini koruduğuna inanıyor ne iki devletli çözüm umudunu koruyabilmek için yeni Filistin topraklarını ilhak etme çabalarını engelliyor.
● Ancak İbrahimi Barış Anlaşması, bazılarının söylediği gibi; Filistin davasının tüccarlarını ve Filistin halkının çıkarları pahasına bundan paylananları ortaya çıkardı. Bununla ilgili yorumunuz nedir?
Barış için yeni koşullar yaratmak adına bu anlaşmayı imzaladık. Bu anlaşma geniş uluslararası bir destek aldı. Uluslararası kararlar ve Arap Barış Girişimi çerçevesinde, iki devletli çözümü koruma ve bölgesel refah ve istikrarı ilerletme hedefimizin bilinmesini sağladı. İbrahimi Anlaşması, bölgenin yararına barış çabalarını ilerletmede önemli bir adımdır. Nitekim ilhak konusunu askıya alma, İsrail ve Amerikalılarla yapacağımız üçlü görüşmenin ana taleplerinden biriydi. Öyle ki BAE, bu başarının Filistinliler ve İsrailliler arasında anlamlı müzakerelere dönüşebileceğine inanıyor. Ancak şunu da açıkça söylemek isterim ki, barış müzakerelerine hayat verecek ve pratiğe dönüştürebilecek yegane taraflar Filistin ve İsrail’dir.
● ABD’de yapılan başkanlık seçimleri, ABD tarihinin en önemli olaylarından biri olarak görülüyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Seçim sonuçlarının Ortadoğu’ya ve Ortadoğu’daki barış sürecine etkisi nasıl olacaktır sizce?
Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan'ın söylediklerine burada dikkat çekmek isterim; 2021 yılında, BAE’nin kuruluşunun 50. yıldönümünü kutlarken aynı zamanda ABD ile ilişkisinin 50. yıldönümünü de kutlamış olacağız demişti. Daha iyi bir gelecek için ortak değerler ve ilerlemeye dayanan bir dostluk. İki ülke arasındaki bu stratejik ilişki, seçim sonuçlarının ve siyasi partilerin de ötesinde bir ilişki. Nitekim, Başkanlar, Demokratlar ve Cumhuriyetçilerle yapıcı bir şekilde çalıştık her zaman.
Ama nihayetinde, ABD her ne zaman bölgeye ağırlığını koyar aktif hareket ederse, Orta Doğu'nun durumunun daha iyi olacağı kanaatindeyim. Seçim sonucu ne olursa olsun, ortak sorunlarımızı aşmak, barışı inşa etmek ve bölge için daha olumlu ve müreffeh bir geleceğe ulaşmak adına çabaları ederse, Orta Doğu'nun durumunun daha iyi olacağı kanaatindeyim. Seçim sonucu ne olursa olsun, ortak sorunlarımızı aşmak, barışı inşa etmek ve bölge için daha olumlu ve müreffeh bir geleceğe ulaşmak adına çabaları güçlendirmek için ABD ile birlikte çalışmayı her zaman arzu ederiz.
● Daha önce; şu anda diplomasi, özellikle yeni Koronavirüs krizi ile birlikte, her zamankinden daha önemli hale geldi demiştiniz, bunun uluslararası ilişkilerin yeniden şekillenmesi üzerindeki etkisini nasıl görüyorsunuz?
Aslında şimdi, diplomasinin önemi her zamankinden daha fazla. Covid-19 salgınını yenmenin tek yolu dünya ulusları arasındaki işbirliğidir. BAE olarak bizler, diğer ülkelerin salgını kontrol altına almaları ve yayılmasını engellemeleri için uluslararası düzeyde destek verip sağladığımız yardımlardan dolayı gururluyuz. Geçmiş dönemde, bazı önceliklerin gözden geçirilmesi gerektiğine kanaat getirdik. Zira salgın, politika ve tutumları değiştirmese de, herkesi ortak insani işbirliği yollarını düşünmeye, uluslararası toplumu birlikte hareket etmeye ve dünyanın karşı karşıya kaldığı zorlukları en iyi şekilde karşılayabilmeye ve bunun üstesinden gelebilecek toplumlar inşa etmeye mecbur edip birlikte çalışmaya sevk etti.
Sizi temin ederim ki bu kriz sona yaklaştı, ama bu süre içinde aldığımız dersler zaman içinde bize fayda sağlayacaktır, çünkü dünya iklim değişikliği ve diğer karmaşık zorluklarla karşı karşıya, ama bu salgın krizin üstesinden geleceğimize inanıyorum, çünkü her zamankinden çok daha güçlüyüz.
● Ekselansları Sayın Büyükelçi, 2020 yılında ABD “Time” Dergisi tarafından belirlenen dünyanın en etkili 100 kişisi arasında yer aldınız, bununla ilgili yorumunuz nedir?
Aslında Time dergisinden aldığım takdir ve özellikle de sevgili ulusumun Ortadoğu'da yeni bir barış vizyonunun şekillenmesine yardımcı olma girişimlerinin ses getirmesi beni onurlandırdı. Ama sanırım o listedeki konumum hak ettiğimden daha fazla. BAE'yi temsil eden bir diplomat olarak, liderlerimizin geleceğe yönelik müspet çalışmalarının içinde olmaktan onur duyuyorum. Bu itiraf ve takdir; diyalog, yapıcı katılım ve barışla örgülenmiş, Orta Doğu'da daha parlak bir geleceğin sembolik bir göstergesidir.