Yeni süreç ve kayyum atamalarının siyasi sonuçları... / Al Ain Türkçe Özel
Türkiye yeni çözüm sürecini konuşurken bir anda kayyum atamalarıyla tam tersi bir gündeme döndü. Peki birbiriyle çelişen bu hamlelerin siyasi sonuçları ne oldu? Hukukçu ve Siyasetçi Mustafa Kemal Çiçek Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Al Ain Türkçe’ye konuşan Hukukçu ve Siyasetçi Mustafa Kemal Çiçek, yaşananların hukuki ve siyasi değerlendirmesini yaptı. Kayyum atamalarının hukuka uygun ancak siyasi açıdan “yönetime el koyma” niteliğinde olduğunu savundu. Kayyum atamalarının kime ne kaybettirdiğini anlattı. CHP ve Ak Parti’nin süreçten zarar gördüğünü dile getirdi. Birbiriyle çelişen hamlelerin arkasında ne olduğunu yorumladı...
Mustafa Kemal Çiçek’in Al Ain Türkçe’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle;
"HUKUKA UYGUN AMA SİYASİ BİR KARAR"
Kayyum atamaları siyasetin ana gündemi... Önce Esenyurt, sonra da Mardin, Batman ve Halfeti’ye kayyum atamaları yapıldı. Hukuki ve siyasi açıdan bu atamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Atamaları hukuki açıdan değerlendirecek olursak Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bu adımlar atılıyor. Mevzuatta var. OHAL, KHK’sı uygulanıyor. Zamanında CHP bu KHK’yı iptal ettirmek için AYM’ye başvurmadı. O dönem “Terör yandaşı” yaftası yememek için bu başvuru yapılmadı. Şekli hukuk açısından kayyum atamalarında bir sorun yok. Ama ben kararın siyasi olduğunu düşünüyorum. Bence bu yönetime el koymaktır. Belediye meclis üyeleri de baypas ediliyor çünkü. Bazı belediyelere de kayyum atanacağına yönelik hazırlık yapıldığı iddiaları var.”
"BİRBİRİYLE ÇELİŞEN DURUMLAR"
Kayyum atamaları tam da Kürt sorununun çözümü için yeni bir süreç konuşulurken geldi. Haliyle kafalar karıştı. Yeni süreç ve kayyum atamalarının aynı dönemde gelmesini nasıl okumak gerekiyor?
“Normalleşme süreci adı altında başlayan bir durum vardı. Bu Ak Parti’nin moral üstünlüğü kazanmasına yönelikti. Ak Parti bu süreci kullanarak, 31 Mart sonrası CHP’nin eline geçen psikolojik üstünlüğü aldı. CHP’li vekiller de bu durumu sık sık genel merkez yönetimine dile getiriyor. Sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamasıyla başlayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla yeni bir sürecin başladığı konuşuldu. Arkasından kayyum atamaları geldi. Kayyum atanan yerler de oldukça dikkat çekici. Önce CHP-DEM Parti ortaklığının en belirgin olduğu Esenyurt’a kayyum atandı. Sonrasında 3 atama daha geldi. Kürt sorununun çözümü konusunda en sembol isimlerden Ahmet Türk görevden alındı mesela. PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın memleketi Halfeti’ye kayyum atandı.
Şimdi tüm bunları tek bir siyasi mantık altında toplamak ve izah etmek zor. Çünkü birbiriyle çelişen durumlar bunlar. Benim izlenimim ve tahminim, yeni bir süreç başlaması konusunda devlet içinde olumlu bir sonuca ulaşılamadı. Çünkü az önce bahsettiğim gibi kayyum ataması yapılan yerlere ve isimlere baktığımızda direkt olarak sürecin önünü kesecek nitelikte. Atılan adımlar bence iktidarın yeni bir çözüm sürecine girmek istemediğini gösteriyor. Çünkü, CHP ve Dem Parti’nin oylarını topladığınızda yüzde 50’ye yakın çıkıyor. Yüzde 50’yi karşınıza alarak bir süreç yürütemezsiniz.”
SİYASİ AÇIDAN KİM ZARAR GÖRDÜ?
Yapılanlar birbiriyle çeliştiği için bu süreci siyasi olarak izah etmek zor dediniz. Peki sonuçları üzerinden gidersek, yaşananlar siyaseten sizce kime veya kimlere zarar verdi?
“Sonuçlara bakacak olursak; son adımlardan sonra CHP hem normalleşme hem de yeni çözüm sürecinden uzak duracaktır. Özgür Özel, görevden alınan isimlere sahip çıkıyor, Mardin’e gitme kararı aldı mesela... Ama şunu unutmayalım, Esenyurt mitingi CHP’de bir bölünmeyi beraberinde getirdi. Bazı belediye başkanları bu durumdan rahatsız oldu ve mitinge gitmedi. Şimdi DEM Partililere sahip çıkılması bu bölünmüşlüğü daha da artıracaktır. CHP, kendi içindeki görüş ayrılıkları arttığı için bu süreçten zararlı çıkıyor. Eğer bu hamleler CHP’yi bölmek amacıyla yapıldıysa göründüğü kadarıyla başarılı oluyor. Çünkü Özgür Özel’i zora sokan, yıpratan bir sonuç ortaya çıktı.
Diğer taraftan yine siyasi mantıkla bakacak olursak bu hamleler Ak Parti’nin de işine gelmeyecek sonuçlar ortaya çıkarıyor. Ak Parti’nin Kürt seçmenlerin oyuna ihtiyacı var. İktidara gelirken Kürt seçmenin yüzde 60’a yakınının oyunu alıyordu. Son dönemde bu oran yüzde 16’lara kadar düştü. Ak Partinin oylarındaki düşüşün en büyük nedenlerinden biri Kürt seçmenin oyunu kaybetmek. Şimdi böyle bir ortamda Kürt seçmeni kızdırmak Ak Parti’ye fayda sağlamıyor. İkincisi Ak Parti’nin yeni anayasa hedefi vardı. Bu adımlarla o hedeften de büyük oranda uzaklaşılıyor. CHP ve DEM Parti’yi bu şekilde karşına alarak değil anayasa hiçbir konuda bir uzlaşı sağlanamaz. Bir nokta daha ekleyebiliriz buna; son dönemde Ak Parti, İsrail tehlikesi nedeniyle, iç cephenin sağlam tutulması gerektiği söylemlerini yüksek sesle dile getirdi. CHP ve DEM seçmenini karşıya alan son hamleler buna da darbe vuruyor.
Özetlersek bu hamleler, hem CHP hem AK Parti’yi siyaseten zor durumda bırakan bir sonuç ortaya çıkardı.”