Yedikule Hastanesi’nde cinsel saldırı iddiası
Yedikule Hastanesi çalışanları, hastanede bir hemşireye cinsel saldırı gerçekleştiği iddiasının ardından protesto gösterisi düzenledi. Açıklamada, çok sayıda taciz ve cinsel saldırı iddiası da dile getirildi.
İstanbul'da Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde görevli hemşire H.Z., asistan doktor S.E.’nin kendisine tecavüz ettiğini iddia ederek şikayetçi oldu. Asistan doktor S.E., bu iddianın ardından Pazar günü gözaltına alındı. Bu gelişmenin ardından hastane çalışanları hastane önünde açıklama yaparak söz konusu iddiayı dile getirdi.
Açıklama şöyle:
“Bu, iş yerimizde uzun süredir yaşanan ve ifşa etmek için mağdurları beyana ikna edemediğimiz, gelinen noktada sistematik bir şekilde bu kurumda kadınların maruz kaldığı cinsel saldırıların ve tacizlerin top yekun kamuoyu ile paylaşılması ve ifşa açıklamasıdır.
Daha 8 Mart haftası içerisindeyken, Kadınların yaşadığı cinsel saldırının ve şiddetin evde sokakta, işyerinde her yerde olduğunu ifade etmeye çalışıyorken, alanlar ve meydanlar bizlere kapatıldı. İnkâr etmenin ve yok saymanın kadına yönelik her türlü saldırıyı ortadan kaldırmayacağını haykırıyorken, bu kurumda-mesaisi başında çalışma arkadaşımız, asistan Dr. S.E isimli erkek fail tarafından cinsel saldırıya maruz kaldı.
Sadece bu hastanede, aslında kadına yönelik her türlü istismar ve sömürünün en az tolere edilmesi gereken yer olan bu kamu kurumunda bile, son 2 yıldır yaşanan olaylar ile biz kadınlar için yaşamak ve nefes almanın nasıl bir işkence olduğunu, burada bulunan tüm arkadaşlarımızın duyma, görme, tanık olma şahitliği ile anlatacağız.
Sistematik saldırıların, örtbas edilen olayların nasıl gün be gün tacizci ve tecavüzcü zihniyetleri koruyup cesaretlendirerek, en son bir arkadaşımızın cinsel saldırıya uğramasına dönüştüğünü anlatacağız.
“YOĞUN BAKIMDA YATAN HASTA CİNSEL SALDIRIYA UĞRADI”
Bu kamu kurumunda, bahsettiğimiz 2 yıllık zaman dilimi içerisinde yoğun bakım servisinde yatan bir hasta, hasta bakıcı tarafından cinsel saldırıya maruz kaldı, olaya tanık olan çalışanlar bu kişiyi o gece alandan uzaklaştırdı ve hakkında tutanak tuttular. Fakat kurum idarecileri olayı duydukları anda bu kişiyi iş yerinden uzaklaştırmadıkları gibi, ilgili tutanağı kendilerine referans alarak, varsa herhangi bir ihmal ve eksiklik bunun sorumlularının tüm boyutları ile gün yüzüne çıkarmasını sağlamadılar. Ya da adli bir suç olan bu durumu ilgili mecralara taşımadılar. Çünkü biliyorlardı; kurumun yöneticileri olarak böyle bir soruşturmanın ucu kendilerine de dokunacaktı. Sessiz kalmayı, üstünü örtmeyi, suç ortağı olmayı tercih ettiler. Bu saldırıyı kendileri de ifşa etmediler. Saldırıya uğrayan kadın hastamız 3 gün sonra, evet yanlış duymadınız tam 3 gün sonra yoğun bakım servisinden bir klinik servisine transfer edildikten sonra ancak şikâyetçi olarak ifşa etti. çünkü ilgili saldırgan kendisini yoğun bakım servisinden sağ çıkamamakla tehdit etmişti.
“GÜVENLİK PERSONELİ ÇOK SAYIDA KADINI TACİZ ETTİ”
“Bu kamu kurumunda güvenlik önlemleri alınmadığı için, daha 2 aylık hemşire olan arkadaşımız, pandemide ilgili ve yeterli önlemler alındı imajı yaratılmak için açılan ve merkez binamıza 2 saat uzaklıkta olan, çoğu çalışanın nerde olduğunu dahi bilmediği Arnavutköy Niyazi Kurtulmuş ek binasında bıçaklı saldırıya uğradı ve 6 ay raporla evine gönderilerek üstü örtüldü. Arkadaşımızın bu saldırıdan tesadüfen kurtulduğunu aylar sonra öğrendik, yine hiç kimse hakkında soruşturma ve ihmal tartışması yürütülmedi. Güvenlik zafiyeti var dememize rağmen Hadımköy ek binasında herhangi bir değişikliğe gidilmedi. Bu kurumda, ismin ve etiketin her şeyin üzerinde olduğunu yaşayarak öğrendiğimiz iş yerimizde, güvenlik personeli, yani hepimizin güvenliğinden sorumlu olan kişi, birden fazla kadını taciz etti, kurum amirlerine tacize uğrayan kadınlar yaşadıkları ile ilgili bilgilendirme yaptılar, fakat yine üstü örtüldü. Gözden uzak olan sözden de uzak olur denilerek, biraz önce bahsettiğimiz şehrin neresinde olduğunu çoğu çalışanın bilmediği o ek binaya gönderilerek, suların durulması, olanların unutulmasına terk edildi. Aylar sonrasında terfi alan bu şahıs güvenlik amiri olarak Yedikule de mesaisini doldurmaya devam etti.
Bu iş yerinde, onlarca yıllık tarihsel kimliği ile övünen, bu kamu kurumunda! Bir hasta yakını, gece nöbetçi hemşire tarafından kandırılarak duygusal ilişkiye sürüklendirildiğini ve olayın cinsel ilişkiye kadar vardırıldığını kurum amirleri ile paylaştı. Yine ilgili fail gözden uzağa alınarak üstü örtüldü. Hatta gözden uzağa gönderildi demekle haksızlık edilir, mükâfatlandırıldı denilecek kadar rahat bir yerde çalıştırıldı.
Bizler Yedikule’li kadınlar olarak, elimizde cinsel tacize dair ilk defa beyanda bulunmayı kabul eden bir kadın arkadaşımız üzerinden, kamuoyuna bu olaylar silsilesini ve ihmalleri tüm boyutlarıyla paylaşmayı düşünürken, aynı günün saatler sonrasında hemşire arkadaşımızın Dr. Semih Erduhan tarafından cinsel saldırıya uğradığı bilgisiyle sarsıldık.”
Hastane çalışanları şu soruları yöneltti:
* 8 Mart haftasının daha içerisindeyken, kadınlar her gün öldürülüyorken ve bu bir sistematik katliama dönüşmüşken. Kadınlar evde, sokakta, işyerinde her türlü şiddet, taciz ve cinsel saldırıya maruz kalıyoruz derken. Üstelik bir kadın için ifşanın en az saldırının kendisi kadar zor olduğunu biliyorken, yukarda yaşananlara sessiz kalmak suç ortaklığı değil de nedir?
* Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitliği isterken, eril zihniyeti yine yeniden üreten akılla hareket etmek suç değil de nedir?
* Kadınlar öldürülüyoruz diye çığlık atarken ve bu bir soykırım raddesine gelmişken, yok saymak, önlem almamak, adeta failleri affeden yasal uygulamalar suç değil de nedir?
* Kadınlara meydanları, sokakları yasaklamak! Kadınların haklı mücadelesini toplumun nezdinde itibarsızlaştırarak, kadınların eşitlik ve özgürlük arayışını hiçleştirmek değil de nedir?