Uzm. Psikolog Serap Duygulu Al Ain Türkçe'ye anlattı: Çocuklar Narin'e ne olduğunu sorduğunda ebeveynler ne yapmalı?
8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesinin ardından soruşturma devam ediyor. Tüm Türkiye'nin kilitlendiği olayın detaylarına ne yazık ki çocuklar da rahatlıkla erişebiliyor. Peki çocuklara Narin'in başına gelenler nasıl anlatılmalı? Dr. Uzman Psikolog Sera
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde 21 Ağustos tarihinde kaybolan 8 yaşındaki Narin'in 19 gün sonra dere yatağında cansız bedenine ulaşıldı. Yaşanan korkunç olayın ardındaki sır perdesi günden güne aralanmaya devam ediyor. Narin'in başına gelenler yediden yetmişe herkesin tepki ve merakını çekti, herkes bir an önce sorumluların yakalanmasını istiyor. Ancak hem medyada hem de hayatın hemen her alanında gündem 8 yaşındaki bir çocuğun vahşice katledilmesi olunca ortaya çıkan detaylara çocukların da erişimi kolaylaşıyor.
Edinilen duyumlara göre okulun ilk gününde çocukların da gündeminde Narin'in ölümü vardı. Çocukların ders başı yaptığı gün sıra arkadaşları Narin'in cenaze töreni gerçekleşti. Al Ain Türkçe, Narin Güran cinayeti ile ilgili haber ve içeriklerden çocukların nasıl uzak tutulması, Narin'e ne olduğunu merak eden bir çocuğa durumun nasıl açıklanması gerektiğine ilişkin başlıkları Dr. Uzman Psikolog Serap Duygulu ile konuştu.
İşte Duygulu'dan yetişkinlere kritik uyarılar...
Çocuklarda oluşacak travmayı önlemek adına Narin Güran vakasında aileler nasıl davranmalı?
Bu tip cinayetler ya da böyle bir şeye tanık olmak, çocuklara kişilerin yakını olmasa dahi travmatik şekile etki eder. Zaten özellikle 11-12 "yaş grubu çocuklara ölüm kavramını anlatmak her zaman dikkatli olunması gereken bir nokta. Çünkü bizim "soyut işlemler dönemi dediğimiz soyut kavramları tam olarak anlayamadıkları bir dönem olduğu için 12 yaş altı, zaten bu noktada çok dikkatli olunmalıdır. Ancak genel olarak baktığımızda; bu olayın iki ayrı travmatik tarafı var. Birincisi bir çocuğun çok küçük yaşta öldürülmesi, ikincisi de aile yakınları tarafından böyle bir cinayete kurban gitmiş olması. Hatta ne yazık ki üçüncü bir boyutu daha var. Sosyal medya ve günün 24 saati yayın yapan haber kanalları nedeniyle yaşı kaç olursa olsun bütün çocuklar yaşanan bu olaylara öyle ya da böyle maruz kaldılar ve olayları üç aşağı beş yukarı biliyorlar. Dolayısıyla aslında olayın ilk başında belki ebeveynler biraz daha dikkatli bir şekilde takip etmeliydi ve çocuklarını da bu anlamda gözlemlemeliydi. Ancak çocuklar hem kendileri ulaşabildikleri sosyal medya vasıtasıyla hem de arkadaşlarından olayı bütün boyutlarıyla öğrendiler.
Narin'in başına ne geldiğini soran bir çocuğa ebeveynler ne yanıt vermeli?
Çocuklara bunu anlatırken, birilerini çok kötülemeden, şöyle denilebilir: "Maalesef dünyamızda iyi insanlar gibi az da olsa kötü insanlar da var ve bu kötü insanlar bazen bu şekilde çevrelerine zarar veriyorlar. Çevremizde de birçok insan trafik kazasında öldüğünü görüyoruz, iş kazasında başlarına kötü şeyler gelebiliyor, hastalıklar nedeniyle yine aynı şekilde hayatlarını kaybedebiliyorlar. Bazen de işte böyle kötü insanlar nedeniyle hayatlarını kaybedebiliyorlar. Maalesef biz kendi kendimizi korumayı, tanımadığımız insanlarla konuşmamayı, başkalarının bize verdiği şeyleri almamayı ya da bize dokunmalarına, mahremiyet sınırlarının dışına çıkmalarına izin vermemeyi öğrenmemiz lazım."
"BİLMİYORUM' DEMEKTEN ÇEKİNMEYİN'"
Ebeveynlerin bu tip olaylarla ilgili çocuklarından gelen sorulara karşı çok zorlandıkları yerde "bilmiyorum" demekten çekinmemeleri lazım. "Biz de okuyoruz, haberlerde dinliyoruz ama ayrıntısı biz de bilmiyoruz" demek lazım. Çocukların sorduğu sorular merak içeriyor olabilir ama onların aslında bilmek istediği "onun başına gelen benim de başıma gelebilir mi, ben güvenli bir ortamda mıyım" kaygısının bastırılmasıdır. O anlama çocuğa güven vermek lazım.
Çok dramatize etmeden ama bunun hayatın içinde karşılaşılabilecek şeyler olduğunu söyleyerek çocuğun ne hissettiğini anlamaya odaklanmalarını öneriyorum ben ebeveynlere. Yani çocuk bunu ne açıdan soruyor, ne açıdan kaygılanıyor buna odaklanmak lazım. Çocuklar arasında bu bilgiler kulaktan kulağa yayıldıkça olay hep daha fazla vahşileştiriliyor. Olan olayın üzerine sanki başka olaylar da varmış gibi eklendiğini görüyoruz. Yani çocuklar birbirlerini bu şekilde korkutabiliyorlar. Bu da daha çok kaygıya kapılmalarına yol açıyor.
KENDİ BAŞLARINA GELMESİNDEN KORKUYORLAR
Travmatik olmasının sebebi kendilerini her an bir tehdit altında, yani onların da Narin gibi bir olayla her an karşı karşıya olabilecekleri düşüncesinin yarattığı korku. Güvensiz hissederler. Hem de bunun aile yakınları tarafından olmuş olması çocukları daha çok kaygılandırır. Çünkü hepimiz için ama özellikle çocuklar için en güvenli kendilerini en korunaklı hissettikleri yer aile ve aile yakınlarıyken bir çocuğun kendi ailesi içinde böyle bir şiddete uğraması normalleştirilecek türden değil.
Teknolojik cihazlara ve dolayısıyla da sıcak haberlere erişimin, her an her yerde ve her yaşta kolaylaştığı bir dönemdeyiz. Bu bağlamda; televizyon gibi hanedeki herkesin erişeceği iletişim kanalları nasıl kullanılmalı? Çocukların sosyal medya kullanımında aileler nasıl davranmalı?
Bu tip olaylarda çocukların sosyal medyada neleri izlediğini, hangi haberlere maruz kaldığını çok iyi takip etmesi lazım ebeveynlerin.
Çocukların bu duydukları haberler ya da izledikleri görüntüler üzerine yaşadıkları kaygı düzeyi nedir, yalnız kalmaktan korkuyorsa, uyku düzeni bozulduysa, kalabalıklara girmek istemiyorsa ya da yalnız kalmaktan korkuyorsa, ailesini sürekli yanında istiyorsa dikkat edilmeli. Çocuğu duygularını gözlemlemek önemli.
Teknolojik cihazlara erişimi yasaklamak diye bir şeyi artık günümüzde konuşmuyoruz. Böyle bir şey mümkün de değil zaten. Çünkü hem akademik çalışmaların hem iş hayatının tamamının neredeyse teknolojik cihazlar üzerinden yürütüldüğü bir dönemde çocuklara teknolojiden uzak kalmalarını söylemek absürt olacaktır. Medya okur yazarlığı kavramı bu bağlamda çok önemli. Nedir bu medya okur yazarlığı; doğru bilgiye doğru kaynaklardan ulaşmayı öğrenebilmek ve zararlı içeriklerden kendimizi koruyabilmek. Çocuklara bunu da anlatmak lazım yani zararlı içeriklerle karşılaştığında ne yapması gerektiğini. Anne babaların da günün her saatinde sürekli ellerinde telefon, sürekli sosyal medya, sürekli bir paylaşım yapma duygusu içerisinde olduğu bir yerde elbette ki çocuklara ne teknoloji ile ilgili sınır koymak mümkün olabilir ne de çocuklara teknolojinin doğru kullanılmazsa ne tür zararları olduğu anlatılabilir. Dolayısıyla iş yine önce ebeveynde başlıyor ve bitiyor. Önce ebeveyn doğru rol model olacak.