Erkan: Türkiye Karadeniz’de yeni fırsatlarla karşılaşabilir / Al Ain Türkçe Özel
Türkiye bu yıl petrol ve doğalgaz arama konusunda 5 lokasyondan oldukça ümitli. Bu lokasyonda aramalar yapılacak. Peki bu aramalar Türkiye’ye neler kazandırabilir? Enerji Uzmanı Dr. Anıl Çağlar Erkan’la konuştuk...
Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’de enerjide en temel problemin dışa bağımlılık olduğunu vurguladı. Bunu sona erdirmek için çalıştıklarını söyledi. Bu yıl Gabar ve Hakkari’de iki noktada petrol araması yapılacağını ve bu noktalardan çok ümitli olduklarını söyledi.
Aynı şekilde Karadeniz’deki 3 lokasyonda da arama yapılacağını ve buralardan da ümitli olduklarını dile getirdi. “Bunların hepsinden yeni keşifler çıkaracağımıza inanıyoruz” dedi.
Türkiye’nin yeni petrol ve doğalgaz arama çalışmaları ve bu çalışmaların olası sonuçlarını Enerji Uzmanı Dr. Anıl Çağlar Erkan Al Ain Türkçe’ye anlattı.
Bakan Bayraktar, yeni petrol ve doğalgaz arama çalışmalarından oldukça umutlu. Gabar’daki üretim günlük 50 bin varile doğru ilerliyor. Bu yeni noktalarda da petrol bulunursa Türkiye’nin önümüzdeki döneme ilişkin enerji ihtiyacı konusunda nasıl bir katkı sağlar? Bölgede bulunan petrolü çıkarmak ve işleme konusunda Türkiye’nin durumu ne?
Enerji güvenliğinin devletlerin ulusal güvenliklerinin en temel bileşenlerinden birisi haline geldiği son günlerde devam eden enerjiyle ilişkili krizlerle birlikte bir kez daha anlaşılmıştır. Zira enerji güvenliğinin taşımış olduğu önem açısından ele alındığında bu sadece buz dağının görünen kısmıdır. Nitekim asıl gerçek olan bunun çok daha ötesindedir. Bu bağlamda enerji güvenliğinin özellikle son yıllarda yaşanan gelişmelerle birlikte güvenlik üstü bir statüsü olduğunu ifade etmek mümkündür.
Günümüzde enerji güvenliğini tehdit eden başlıca sorunların fosil temelli enerji kaynakları menşeili oldukları aşikardır. Fosil enerji kaynaklarının enerji güvenliği sorunlarına neden olmasının başlıca sebebi ise şüphesiz dünya coğrafyasına asimetrik bir şekilde dağılmış olmalarıdır. Zira bu noktada söz konusu stratejik varlıklara erişim ciddi bir problem halini almaktadır. Bu doğrultuda devletler enerji ithalatında dışa bağımlılık gibi bir hayati güvenlik sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Enerji bağımlılığı en basit tanımıyla bir ekonomi için gerekli olan enerjinin yerel kaynaklarla elde edilememesi sebebiyle yurt dışı kaynaklardan ithalat yoluyla sağlanmasıdır. Nitekim Türkiye uzun bir süredir bu güvenlik sorunuyla mücadele etmek zorunda kalan ülkelerden sadece bir tanesidir.
Türkiye’nin 2020 yılındaki doğalgazda dışa bağımlılık oranı yüzde 99,09 iken petrolde 2021 yılı için bu oran yüzde 92,08, kömürde ise yüzde 50’dir. Bu bağlamda Türkiye’nin söz konusu dönemde enerjideki dışa bağımlılık oranı yüzde 72-74’tür. Bununla birlikte Türkiye yıllardır enerjide dışa bağımlılık sorunuyla mücadele etmektedir. Bu doğrultuda özellikle son yıllarda etkili adımlar atıldığına tanıklık edilmektedir. 2022 yılı sonuna gelindiğinde atılan bu etkili adımların olumlu sonuçları ortaya çıkmaya başlamıştır. Nitekim 22 Aralık 2023 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının 2022 yılında yüzde 67,8’e düştüğünü açıklamıştır.
Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltma çabalarında başlıca iki stratejik alanda atılan adımların büyük oranda etkisi olmuştur. Bunlardan ilki yenilenebilir enerji tüketiminin payının arttırılmasıyken bir diğeri Türkiye’nin başta Mavi Vatan olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde yapmış olduğu başarılı keşiflerdir. Bu noktada yapılan keşiflere dikkat çekmek gerekmektedir. Zira bu alanda elde edilen başarılar hem dışa bağımlılık sorununu hafifletirken hem de yeni keşif çalışmaları için önemli bir motivasyon kaynağıdır. Nitekim Sayın Bayraktar, keşif çalışmalarının hız kesmeden devam edeceğini bir kez daha dile getirmiştir.
Türkiye halihazırda petrol çıkarma ve işleme yeteneğine sahip olan önemli ülkelerden birisidir. Ama yine de dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi değildir. Ancak bu durum Türkiye’nin gelişmediği ya da gelişemeyeceği anlamına gelmemektedir. Nitekim sektörün gelişimi için her yıl milyonlarca dolarlık Ar-Ge yatırımları yapıldığı bilinmektedir. Bununla birlikte Türkiye’nin enerji sektöründe önemli bir gelişim gösterdiği görülmektedir. Öyle ki 2014 yılında yapılan sondaj çalışmalarında kullanılan teknolojinin yüzde 90’nından fazlasının yerli ekipmanlardan oluşurken günümüzde bu oran yüzde 100’e çok yaklaşmıştır. Öyle ki Koca Yusuf Yerli Sondaj Kulesi Türkiye’nin bu alandaki gelişiminin göstergelerindendir.
Sonuç olarak Türkiye’nin bu yeni başlayacak olan faaliyetlerinden elde edilecek sonuçlar önümüzdeki dönemde görülmeye başlanacaktır. Bununla birlikte yapılacak olan sondajların sonuçlarının başarılı ya da başarısızlığının asıl ölçütünün petrolün bulunması olmadığının altını çizmek gerekmektedir. Kısacası petrolün bulunması tabi ki de bir başarıyken bulunamamasını ise bir başarısızlık olarak görmemek gerekmektedir. Zira böylesi bir yaklaşım petrolün bulunmasından çok daha önemli olan birtakım başarıların göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir. Öyle ki asıl önemli başarı Türkiye’nin kendi imkanlarıyla enerji faaliyetleri yürütebilen bir ülke haline gelmiş olmasıdır. Dolayısıyla gelinen son aşamada Türkiye, balık verilen değil balık tutabilen bir ülkedir.
Doğalgaz konusunda Türkiye, Karadeniz’de bulduğu rezervlere yenilerini eklemek istiyor. Bu yıl 3 noktada daha arama yapılacak. Şu ana kadar keşfedilen rezerv ve yeni aramalar göz önüne alındığında olası keşifler nasıl değerlendirilmeli?
Türkiye’nin enerji alanında atmış olduğu en önemli adımlar şüphesiz Mavi Vatan sınırları içerisinde yapmış olduğu keşifler ve devam ettiği faaliyetlerdir. Bu doğrultuda en başta Karadeniz’deki doğalgaz keşifleri önemli bir dönüm noktası olmuştur. Nitekim Karadeniz gazının devreye girmesiyle birlikte 2023 yılında Türkiye’nin doğalgaz ithalatı, bir önceki yıla nazaran yüzde 7,6 düşüşle 50,5 milyar metreküp olurken, ihracat yüzde 54,2’lik artışla 896 milyon metreküp olarak kayıtlara geçmiştir. Karadeniz gazının oranlarda yaşanan bu değişimde önemli bir yere sahip olduğu aşikardır. Zira Türkiye’nin doğalgaz üretimi, Karadeniz gazının geçtiğimiz Nisan ayında devreye girmesinin de etkisiyle yüzde 112,6’lık artışla 807 milyon metreküp olmuştur. Bu doğrultuda Sakarya sahasından çıkarılan Karadeniz gazının geldiği Zonguldak’ta 2023 yılındaki toplam üretim 337,8 milyon metreküp olarak açıklanmıştır. Böylece 2023’'teki toplam tüketimin yüzde 0,7’si Karadeniz gazıyla karşılanmış oldu. Toplam tüketim içinde tüm yerli üretimin payı ise yüzde 1,6 olmuştur.
Türkiye’nin Karadeniz’deki yapmış olduğu keşifler iki anlama gelmektedir. Bunlardan ilki ülke için önemli bir stratejik kaynağın bulunmasıyken bir diğeri daha fazlasına ulaşılabilme fırsatının varlığıdır. Nitekim dünyanın önde gelen kuruluşları ve bilim insanları tarafından yapılan araştırmalar Karadeniz’deki potansiyel doğalgaz rezervinin en az 1 trilyon metreküp olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin bu potansiyelin daha 710 milyar metreküpünü bulduğu göz önüne alındığında önümüzdeki dönemde yeni fırsatlarla karşılaşılabileceğini söyleyebiliriz.
Nitekim son günlerde bununla ilişkili birtakım ümit verici gelişmeler yaşanmaktadır. Örneğin Ordu ve Rize çevresi başta olmak üzere deniz üstünden alınan numuneler bölgede petrol sızıntısı olduğunu göstermektedir. Bu yönde elde edilen verilerin uydu görüntüleriyle de doğrulandığı bilinmektedir. Bu bağlamda Karadeniz’in yüksek potansiyel barındırdığına ilişkin Türkiye’nin elinde somut bulgular olduğunu ifade etmek mümkündür.
Son yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin yakın tarihte Karadeniz’deki potansiyelin varlığını kanıtlayan bu bulgular doğrultusunda hareket ederek sondaj faaliyetlerine başlayacağına işaret etmektedir. Bununla birlikte bu faaliyetlerin yeni keşiflerin yapılmasıyla sonuçlanacağı yüksek ihtimal olsa da yine de tam bir kesinlik olmadığının altını çizmek gerekmektedir. Nitekim jeolojik araştırmalar neticesinde kayaç yapılarına bağlı olarak yer altındaki petrolün yer değiştirme ihtimalinin olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Dolayısıyla ilk aşamada atılacak olan en önemli adım, yapılacak sismik araştırmalar sonucunda petrolün ve doğal gazın hangi noktada biriktiğinin tespit edilmesidir. Zira bu yönde atılan bir adım son derece maliyetli olan sondaj faaliyetindeki başarı oranını arttırmakla birlikte Türkiye’nin enerji alanındaki girişimlerinden etkin sonuçlar alabilen bir gelişmiş ülke haline gelmesine olumlu yönde katkı sağlayacaktır.
Dolayısıyla petrolde olduğu gibi Karadeniz gazı için de rezervlerin keşfedilmesi başarı ölçütü olarak kabul etmemek gerekir. Şüphesiz yeni keşiflerin yapılması son derece önemli bir başarıdır. Ama asıl başarı, yapılan faaliyetlerden etkin sonuçların elde edilmesidir. Nitekim burada yapılan faaliyetlerin nokta atışı olması gerekir. Daha açık bir deyişle onlarca sondaj faaliyetinin yapılması olumlu gibi görünse de aslında bir başarı değildir. Bundan ziyade asıl başarı ise stratejik planlar dahilinde nokta atışı yapılacak olan faaliyetlerin yeni keşiflerle sonuçlanmasıdır. Nitekim eldeki veriler Türkiye’nin bu anlayışı benimsediğini göstermektedir.
Olası keşiflerin ülkenin doğal gaz sistemine ulaştırılabileceği noktasında kesin bir tarih vermek için şuan daha erkendir. Bununla birlikte bu noktada uzmanlar arasında bir görüş ayrılığı söz konusudur. Zira bir kesim uzmanlar, Karadeniz’deki olası yeni doğal gaz keşiflerinin yurtiçinde tüketilmesi amacıyla sisteme aktarılmasının diğer bir kesim ise yurtdışı piyasalara yönlendirilmesinin Türkiye için daha iyi olacağını görüşünded. Bu doğrultuda en rasyonel görünen seçenek en azından söz konusu doğal gazın bir bölümünün yurtdışı pazarlarında değerlendirilmesidir. Zira bu yönde atılacak bir adım doğal gazın hem ülke ekonomisi hem de dış siyasette Türkiye için daha önemli bir kazanıma dönüştürülmesi sonucunu doğurabilir. Bu doğrultuda Türkiye, Karadeniz gazının bir bölümünü ülke sistemine dahil etmeli, diğer bölümünü ise bilhassa LNG şeklinde dünya pazarlarına sunmalıdır.