"Türkiye, İsrail ile Filistin meselesinden bağımsız normalleşme planlamıyor" Al Ain Türkçe Özel
Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerinde Filistin meselesini göz ardı etmediğini belirterek “Türkiye, Filistin meselesinden bağımsız olarak İsrail ile normalleşme planlamıyor” dedi.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı, İsrail Devlet Başkanı Netenyahu’nun Türkiye’ye gerçekleştireceği ziyaret öncesi Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile yapılacak görüşmeye ilişkin değerlendirmelerini Al Ain Türkçe ile paylaştı.
İsrail ile normalleşme sürecinin Filistin meselesine olan etkisine, Mahmud Abbas ile yapılacak görüşmede gündeme gelebilecek konular hakkında konuşan Orallı, Türkiye’nin dış politikadaki tutumuna yönelik de açıklamalarda bulundu.
Orallı, “Türkiye'nin İsrail ile normalleşme süreci kapsamında, Filistin lideri Mahmud Abbas'ın ziyareti sırasında hangi konuların gündeme geleceği öngörülüyor?” sorumuza şu yanıtı verdi:
“Filistin lideri Mahmud Abbas’ın ziyareti Orta Doğu’da dengelerin büyük oranda Türkiye Cumhuriyeti ve Körfez devletleriyle iş birliği içinde çözülmesini bir zorunluluk olduğu anlamına geliyor. Orta Doğu ve Körfez bölgesinin güvenliğinin ABD ve Rusya tarafından sağlandığı fakat bu dış güçlerin çıkarları doğrultusunda dönem dönem çatışmaları da inşa ettiği gerçeğini gözlemledik.
“ORTA DOĞU’DA GÜVENLİĞİN BÖLGE DEVLETLERİ TARAFINDAN KOORDİNE EDİLMESİ ZORUNLU”
Bu noktada değişen bir küreselleşme algısından kaynaklı çok kutuplu sisteme doğru ilerlendiği, ABD’nin hegemonik algısının, gücünün sorgulanmaya başlandığı, Çin’in yükselen bir güç olarak ABD’nin karşısında başka devletleri de yanına aldığı gerçeği değerlendirildiğinde artık Orta Doğu’da güvenlik inşasının bölge devletleri tarafından koordine edilmesi bir zorunluluk.
Bu coğrafyada kanayan yara olarak Filistin meselesi varlığını sürdürmeye devam ediyor. Mahmud Abbas bu değişen yapıyı doğru okumuş, Türkiye ile yapacağı görüşmenin belki Türkiye’nin arabuluculuğu ekseninde Filistin meselesinin yeniden gündeme taşınacağı gerçeğini doğuruyor. Abbas’ın temel beklentisi Filistin’in bağımsız ve egemen devlet olarak son dönemde bir miktar yadsınmaya başlanan bu sürecin yeniden canlanması ve Türkiye’nin diplomatik kanallarını kullanarak Filistin meselesini bütün dünyaya duyurabileceği yepyeni bir alanın inşası için Türkiye en temel aktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Bu ziyaret diplomasi masasının önemini gösteriyor”
Orallı, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, İsrail ile olan normalleşme isteği çerçevesinde Filistin meselesine olan desteği nasıl sonuçlar doğuracak?” sorumuzu ise ayrıntılı biçimde şu şekilde yanıtladı:
“Türkiye komşularla sıfır sorun meselesine bu defa uzun yıllar sonra ve rasyonel olarak yaklaşıyor. Adını koymadığı sorun istemediği bir alana doğru adım adım ilerleniyor. Komşularla olan diyaloğunun bir sonrasında Körfez coğrafyası, İsrail-Mısır, Balkanlar, Rusya-Ukrayna gerginliği ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında halihazırda sağlanamayan bir barış anlaşması süreci olduğu değerlendirildiğinde Türkiye’nin önce Körfez coğrafyasında Afrika’nın kuzeyinde ve İsrail ve Mısır noktasında önemli adım atması kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye açısından bakıldığında İsrail ile normalleşme süreci sadece iktisadi kaynaklı ya da doğalgaz üzerinden ilerlemesi gereken enerji hatlarının daha güvenli seyri üzerinden okunmamalı. Bu coğrafyada demokrasi üzerine kurgulanmış birbirine en yakın iki modele sahip Türkiye ile İsrail şüphesiz bir an evvel büyükelçiliklerin açılmasından hemen sonra ticari anlaşmalarla önlerinin açılabileceği yeni bir adım atmasının zorunluluk olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.
“TÜRKİYE, İŞGALDEN BAĞIMSIZ BİR NORMALLEŞME PLANLAMIYOR”
Şu anda devam eden Suriye’deki iç savaşın doğrudan etkilediği iki ülkeden bahsediyoruz. Bunlardan bir tanesi Türkiye. Diğer tarafta İsrail Suriye ile olan savaş halinin devam ettiği bir acıyı iki ülkeyi de pazarlık masasında karşı karşıya getirecek diye tahmin ediyorum.
Türkiye, İsrail ile olan normalleşme süreci devam ederken hem enerji kaynakları, hem Doğu Akdeniz bölgesindeki paylaşım havzası, hem nakil süreci, hem karşılıklı iş birliği durumu varken Filistin meselesindeki ağır işgalden ve insan hakları ihlallerinden bağımsız olarak İsrail ile normalleşme planlamıyor.
Filistin meselesinde barışa en uzak olunan dönemde yeniden barış iklimi yaratabilmek adına ve İsrail’in coğrafyada ‘kötü adam’ imajından çıkarılabilmesi için İsrail’in Türkiye’ye çok ihtiyacı olduğunu ifade edebiliriz”
Son olarak “Bölge ülkeleri ve İsrail ile yeni bir sayfa açma istediği yeni dönemde Türkiye'nin dış politikasına ilişkin hangi mesajları veriyor?” sorumuzu da yanıtlayan Orallı, şunları kaydetti:
“Batı dünyasının savunma ittifakı olan NATO, Avrupa Birliği ya da Doğu dünyasının Çin’i ve Rusya’yı öne çıkaran Şangay İş birliği yapısı Türkiye’yi de yanlarına almak istiyorlarsa hangi iktidarla dans edeceklerini öğrenmiş vaziyetteler. Türkiye’nin yarınlara daha güvenle bakabilmesinin temel yolu ülke içerisinde ekonomik anlamda istikrarın sağlanmasından geçiyor.
Güvenlik, savunma ve siyasi referans olarak öne çıkan adımların hiçbiri iktisadi anlamda bağımsızlığınıza sahip olmazsanız çok manalı olmayacaktır. Türkiye hem enflasyonla mücadeleyi, istihdam kaybı yaşamadan ekonomik büyümeyi sağlamak adına Körfez camiasında önemli adımlar attı. Bu adımları antlaşmalarla da taçlandırdı.
“BAE İLE YAPILAN ANLAŞMALAR TAKDİRLE KARŞILANDI”
Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile yapılan antlaşmalar bölgede takdirle karşılandı. Körfez coğrafyasının temel tamamlayıcısı Orta Doğu ve Afrika’nın kuzeyi. Türkiye, gerek İsrail, gerek Mısır gerekse Körfez açılımını sadece bir iktisadi kaygılar üzerinden yürüyen bir ilişki olarak görmüyor artık bu coğrafyanın kendi devletleri tarafından sağlanmasının kaçınılmaz olduğuna vurgu yapıyor. Burada da BAE’nin önemli bir pozisyon üstlenmesinin bölge açısından kıymetli olduğunu ifade edebiliriz”