Türkiye-Arap Ligi yakınlaşması bölgede neleri değiştirir? / Al Ain Türkçe Özel
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Arap Ligi 162. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'na katılıyor. 13 yıl aradan sonra gelen davetin önemini ve toplantıda gündeme gelenleri Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç, Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Orta Doğu Uzmanı Haydar Oruç, Al Ain Türkçe’ye, Hakan Fidan’ın Arap Ligi toplantısına katılmasının önemini değerlendirdi. Davetin 13 yıl sonra gelmesini, Suriye dahil hiçbir üyenin Türkiye’nin davet edilmesine karşı çıkılmadığını hatırlattı. Toplantıya Türkiye’nin katılımının, Suriye ile normalleşme çalışmaları ve Gazze sorununun çözümüne katkı sağlayacağını vurguladı.
Haydar Oruç’un Al Ain Türkçe’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle;
Hakan Fidan’ın Kahire’deki toplantıya davetinin önemi nedir? Bu davet nelerin göstergesi? Nelerin önünü açacak?
“Arap Ligi 162. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı bugün Kahire’de yapılıyor. Arap Ligi zirvesini daha öncekilerden ayıran ve görece önemli kılan ise, Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 13 yıllık bir aradan sonra tekrar bu toplantıya katılıyor olması.
Türkiye’nin 2006 yılından beri gözlemci üye olarak faaliyetlerine katıldığı Arap Ligi Türkiye arasındaki ilişkiler; 2011 yılından sonra kötüleşmiş, ilişkilerin gergin olduğu dönemde, Arap Ligi zirvelerinde sık sık Türkiye’yi kınayan kararlar ve raporlar kabul edilmiştir. Ancak Türkiye’nin 2021 yılından beri sürdürdüğü normalleşme çabaları kapsamında Arap Ligi’ndeki ülkelerle ilişkilerini düzeltmiştir. Son olarak Mısır ile tam olarak normalleşmesinden sonra Arap Ligi ile Türkiye ilişkilerin rayına oturmaya başladığı söylenebilir.
Bu kapsamda, 4-5 Ağustos 2024 tarihlerinde Mısır’a resmi bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kahire’de Arap Ligi Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile bir görüşme gerçekleştirmiş olup, bu görüşmede Fidan’ın Türkiye’nin gözlemci üyesi olduğu Arap Ligi’nin faaliyetlerine yeniden katılma arzusunda olduğunu ilettiği öğrenilmiştir.
HİÇBİR ÜLKE İTİRAZ ETMEDİ
Bugün yapılan zirveye Türkiye’nin katılması konusunda Suriye de dahil olmak üzere hiçbir üye ülkeden itiraz gelmemiş olması, karşılıklı ilişkilerin düzelmeye başladığının en somut göstergesidir.
Ayrıca zirve marjında Türkiye ile ilgili hiçbir olumsuz maddenin de gündeme alınmamış olmaması da önemli bir gelişmedir.”
TÜRKİYE ARAP BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ
Türkiye Arap Birliği ile ilişkileri geliştirmek istediğini açıkça ortaya koydu. Fidan’ın davet edilmesi, Arap Ligi’nin de benzer bir yaklaşım sergilediğini ortaya koyuyor. Türkiye ile Arap Ligi arasında hangi konularda birlikte çalışma yapılabilir? Bölgedeki dengeler açısından bir değişiklik olur mu?
“Türkiye’nin Arap Ligi’ne yönelik ilgisinin arkasında bölge ülkeleriyle normalleşme çabasının yanı sıra, İsrail’in 7 Ekim’den sonra başlattığı Gazze’ye yönelik saldırılar ve bu saldırıları bir bölgesel savaşa çevirme adımlarının önlenmesi yatmaktadır.
Türkiye, İsrail’in Filistin topraklarını ilhak etme ve Mescid-i Aksa’nın statüsünü değiştirme konusunda attığı mütecaviz adımları önlemek için İslam İşbirliği Teşkilatı kapsamında yürüttüğü diplomasiyi Arap Ligi’ne yayma niyetindedir. Bu nedenle tarihsel ve kültürel olarak köklü bağlarımız olan bölgenin Arap ülkeleriyle her türlü platformda bir araya gelme ve bölgenin ortak sorunlarına çözüm üretilmesi hususunda güçlü bir tepki verilmesine gayret etmektedir.
Hatta Dışişleri Bakanı Fidan’ın zirve kapsamında; Türk- Arap ilişkileriyle İsrail’in Gazze saldırısının bölgeye etkileri hakkında bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmada Türkiye’nin Arap Ligi ile ortaklık kurma isteğini de açıkça dile getirmiştir.
Bu toplantıdan sonra Türkiye’nin Arap Ligi ile ilişkilerinin daha iyi seviyelere gelmesi ve özellikle bölgesel meselelerin çözümlenmesinde daha fazla inisiyatif alınması beklenmektedir. Bu durumun Türkiye-Suriye normalleşme sürecine de olumlu yansıması ve Arap Ligi’nin kurumsal yapısının bu konuda pozitif bir destek sağlaması beklenmektedir.
Ancak Türkiye ile Arap ligi arasındaki en önemli gündem kuşkusuz, İsrail’in Gazze saldırılarının durdurulması ve İsrail’in Gazze’de işlediği savaş ve soykırım suçlarıyla insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle uluslararası mahkemelerde yargılanıp ceza alması için ortak çaba sarf edilmesinin yollarının aranması olacaktır.”