TÜRK-İŞ: Açlık sınırı 7 bin 425 TL, yoksulluk sınırı 24 bin 185 TL
Türk-İş’in açıkladığı verilere göre, ekimde açlık sınırı 7 bin 425 TL'ye, yoksulluk sınırı ise 24 bin 185 liraya yükseldi.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun açıkladığı (TÜRK-İŞ) ekim ayı verilerine göre açlık sınırı 7 bin 425 TL’ye ve yoksulluk sınırı ise 24 bin 185 TL’ye yükseldi. Böylece, açlık sınırı 5 bin 500 tl olan asgari ücreti 1,925 TL aşmış oldu.
TÜRK-İŞ'in açıkladığı verilere göre dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcamalarını içeren açlık sınırı eylülde 7 bin 245 TL iken bu rakam ekimde 7 bin 425 TL’ye çıktı.
4 kişilik bir ailenin tüm giderlerini kapsayan yoksulluk sınırı ise23 bin 600 TL’den 24 bin 185 TL’ye yükseldi.
Bekâr bir çalışanın eylülde yaşam maliyeti 9 bin 470 lira iken, bu rakam ekim ayında 9 bin 705 liraya çıktı.
Türk-İş’e göre, gıda fiyatları ekimde yıllık bazda yüzde 134,7 arttı. Mutfak enflasyonu ekimde ise aylık bazda yüzde 2,48 yükseldi.
"HAYAT PAHALILIĞI BİR KASIRGA GİBİ AİLE BÜTÇESİNİ YIKIP GEÇİYOR!"
TÜRK-İŞ’ten verilere yönelik yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Türkiye’de yaşanan enflasyon, resmi rakamların ötesinde halkın ihtiyaçlari için yaptığı harcamalarda hissedilen ölçüde etkili oluyor. İktisadi açıdan enflasyon hem arz hem talep yönünden beslenirken, bunların üzerine eklenen temel unsur: beklenti etkisi…
2022 Ekim ve Kasım aylarında da, yıllık bazda resmi tüketici fiyatlarında (TÜFE) artışın devam etmesi bekleniyor. Ancak -baz etkisi nedeniyle- Aralık ayında yıllık enflasyonun düşeceği öngörülüyor. Ekonomide bir durgunluk söz konusu olmazsa TÜFE ve TASE, Aralık sonrası da aylık olarak artmaya devam edecek.
Enflasyonun yıllık bazda gerilemesinin fiyatlarda gerileme anlamına gelmediği Aralık ayından sonra daha belirgin olacak. Çünkü çok iyi biliniyor ki; yıllık enflasyon oranındaki düşme fiyatların gerilemesi değil artış hızının düşmesidir. Hayat pahalılığı, fiyatların gelirle ilişkisini gösterir; enflasyonun gelir artışından hızlı olmasıdır. Ücretli çalışanlar için hayat pahalılığı artarak devam edecek gibi gözükmektedir. Özellikle maaş, ücret, yevmiye gibi sabit gelirli hanelerin gelirlerinin enflasyon kadar artmaması veya gecikerek artması nedeniyle alım güçleri düşmektedir. Yaşantılarını sürdürmek için ihtiyaçları olan temel mal ve hizmetlere gelirlerinden daha fazla ayırmak zorunda kalmaktadır. Süregelen enflasyon ve aynı zamanda geniş kesimleri kapsayan gelir yetersizliği, geçim sıkıntısının temel nedeni olmaktadır. Hanenin gelirleri en az enflasyon kadar artmadığı ya da fiyatlar gerilemediği sürece hayat pahalılığı giderilip alım gücü enflasyon öncesi dönemin seviyesine getirilemez. Refah artışının sağlanması için, ücret zamlarında enflasyon farkının üzerine sağlanan ekonomik büyüme paralelinde bir refah payı eklenmelidir. Kapsayıcı büyüme bu şekilde mümkün olacaktır.
Özellikle son bir yıldır, enflasyon pahasına üretim ve büyüme tercih edilerek piyasa canlı tutuldu, çarklar döndü. Ancak bunun maliyeti de ağır oldu. Mili gelirden emeğin aldığı pay giderek geriledi. Yoksul daha da yoksullaştı. Enflasyon kadar ücret zammı var olan sefaletin sürmesi anlamındadır. Yetersiz ücret geliri karşısında devam eden fiyat artışları, hayatı pahalılığını dayanılmaz noktalara taşıdı.
TÜRK-İŞ çalışmasının ortaya koyduğu gibi, bilhassa son bir yıl içinde aşırı yükselen gıda fiyatları bireyleri ve aileleri çok olumsuz etkiledi. Gıda fiyatlarının artmasında öncelikle yetersiz üretimin olması, tarımsal üretim girdilerinde maliyet artışları ile üretim, tedarik ve satış zinciri içerisinde orantısız fiyat değişimleri önemli rol oynadı.
Neticede savunmasız dar ve sabit gelirli insanlar derinden etkilendi, Ankara’da %135’i bulan gıda enflasyonunun varlığında dengeli beslenebilmek için yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmek daha da güçleşti.