Türk Devletleri Teşkilatı’nın ekonomik atağı neler getirir? Al Ain Türkçe Özel
İktisatçı Emir Kudubeş, Türk Devletleri Teşkilatı’nın Dijital Ekonomik Ortaklık Anlaşması ve TURANSEZ projesini Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) küresel enerji ve gıda krizlerine çözüm arayışında olduğunu açıkladı. Bakan, Dijital Ekonomi Ortaklık Anlaşması ve TURANSEZ Özel Ekonomi Bölgesi ile ticaret ve yatırımları artırmayı hedeflediklerini belirtti. TDT'nin 2030'a kadar ticaret payını %10'a çıkarmayı planladığını söyledi. Konuyu İktisatçı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emir Kudubeş’le konuştuk.
Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) jeostratejik konumu ve kaynakları göz önüne alındığında, enerji ve gıda krizleriyle başa çıkmak için hangi somut projeler ve faaliyetler planlanmaktadır?
Parça Parça gidelim. Önce Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) ne olduğunu anlatalım. Türk Devletleri Teşkilatı (eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi - Türk Konseyi), Türk Devletleri arasında kapsamlı işbirliğini teşvik etmek amacı ile uluslararası bir örgüt olarak 2009 yılında kurulmuştur. Teşkilatın kurucu üyeleri Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye`dir. Daha sonra teşkilata Özbekistan tam üye, Macaristan ve Türkmenistan ise gözlemci statüsü ile katılmıştır.
Şimdi de Dijital Ekonomi Ortaklık Anlaşması ve TURANSEZ Özel Ekonomi Bölgesi nedir onlara değinelim.
Dijital ekonomi, önümüzdeki yıllarda çok daha fazla duyacağımız bir kavram. Telefonlarımızın aynı zamanda banka şubemize hatta çalışma ofislerimize dönüşmesi bunun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Doğal olarak dijital çağa ayak uydurmak için ülkelerin dijital tabanlı ekonomik yapıyı anlamaları ve bunlara entegre olmaları önem kazandı. Siyasetçiler ve hükümetler için de ekonomik çeşitliliğin artırılması, istihdam sahaları yaratılması gibi temel hedeflere ulaşmada, dijital ekonominin önemli bir rolü var. Bu Dijital Ekonomi Ortaklık Anlaşması daha önce İngiltere ile Singapur arasında da yapıldı. Söz konusu anlaşma Singapur'un Şili - Yeni Zelanda ve Avustralya Dijital Ekonomi Anlaşmalarından sonra imzalayacağı üçüncü dijital ekonomi anlaşması olacaktır.
Anlaşmanın temel unsurları şöyle;
Ticaretin dijitalleştirilmesi
Güvenli veri akışının ve yüksek standartlarda veri güvenliğinin sağlanması
Güvenli ve güvenilir dijital ortamın tesis edilmesi ve dijital ekonomiye katılımın desteklenmesi
Özel ekonomik bölgeler, ekonomik büyümeyi teşvik etmek ve bir lokasyonun rekabet gücünü arttırmak için yerel, bölgesel ve ulusal hükümetler tarafından desteklenen stratejilerdir. TURANSEZ Özel Ekonomik Bölgesi de Türkistan’da özel bir ekonomik bölgeyi temsil ediyor. Burada da temel amaç yeni nesil enstrümanlar ile ekonomik iş birliğinin gelişmesi.
Söz konusu Türk Devletleri Teşkilatı ülkeleri ile ticaretimiz hala sınırlı, potansiyelin çok altında. Örneğin Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin söz konusu ülkelere olan ihracatı toplam ihracatının %10’u bile değil. Burada en yüksek oran Azerbaycan ile o da %2,5 civarında.
Burada tahminimce öncelik enerji alanına verilecektir. Mesela söz konusu ülkelerden Azerbaycan ile ticaretimizin ana unsurları enerji ve savunma teknolojileri oluşturuyor. Öncelikli amaç mevcut durumu potansiyeline yaklaştırmak olacaktır.
Ülkelerin ekonomik alternatifler yaratması tabi ki olumlu fakat mevcut birlik ile olan ticari ilişkinin genişletilmeden hatırı sayılır bir etki yaratması çok mümkün görünmüyor. Bakan da TDT olarak, 170 milyonu aşan genç nüfus, 1,5 trilyon doları aşan milli gelir, 1,2 trilyona yaklaşan toplam ticaret hacmi ile dünya ekonomisinde önemli bir güce sahip olduklarının altını çizerek tam olarak buna işaret etmiş, hem çeşitlendirmeyi hem de genişletmeyi hedeflemiş görünüyor.
Dijital Ekonomi Ortaklık Anlaşması (DEPA) ve TURANSEZ Özel Ekonomi Bölgesi gibi yeni girişimlerin TDT üye ve gözlemci ülkeler arasındaki ticarete ve yatırımlara olumlu katkıları neler olacaktır? Bu girişimlerin başarılı ve sürdürülebilir olmalarını sağlamak için hangi destek mekanizmaları planlanmaktadır?
Anlaşma yapmak doğaldır ki sadece imzaladık bitti ile olmuyor. Gereklerini yerine getirmek, değişmek, entegre olmak şart. Hem lobi faaliyetlerinin hem de içerideki dönüşümün devamlılığı şart. Örneğin Dijital Ekonomi üzerine bir anlaşma yapıyorsanız bunun gerekliliklerini de yerine getirmek gerekiyor.
Başlangıçta teknolojik değişimi, üretici ve tüketicilerin teknoloji kullanımını ifade eden bir kavram olarak tanımlanan dijital teknoloji , artık robotlar, nesnelerin interneti, bulut bilişim, dijital platformlar gibi pek çok konuyu da içermeye başlamıştır.
Az önce bahsettiğim gibi alternatif yaratmanın, hele ki enerji kaynağı olan ülke/ülkelerle bunu gerçekleştirmenin zararı olmaz. Ancak bunu sadece bir anlaşma diyerek geçiştirmemeliyiz.
Sorunuzdaki “sürdürülebilir” kavramı bence çok önemli. Dijital ekonomi ile dünyaya entegre olmak isteniyorsa bunun eğitim ayağı göz ardı edilmemeli. Dünyada da artık temel eğitimin içerisinde olan “dijital okur yazarlık” ülkemizde de yaygınlaştırılmalı. Yakın zamanda Milli Eğitim Bakanlığı, Dijital okuryazarlık öğretmen kılavuzu yayımladı, çok güzel bir girişim fakat daha yaygınlaşması şart. O zaman “sürdürülebilir” başarı elde edilir.
Bu yüzden destek mekanizmaları bu çerçevede oluşturulmalı. Örneğin geleneksel yöntemlerle üretim yapılan tarım artık daha fazla teknoloji içermeli. Verimlilik böyle artar, verimlilik artarsa maliyet de düşer.
Söz konusu ülkeler potansiyel açısından bu tarz gelişmelere “doymuş” Avrupa’ya Amerika’ya göre avantajımıza olan ülkeler. Ancak az önce de dediğim gibi bunu başı sonu belli ve “sürdürülebilir” biçimde yapmak beklediğimizden çok daha fazla ekonomik getiri sağlayacaktır.
Ticaret Bakanı Bolat'ın belirttiği gibi, TDT'nin toplam ihracatı 2022'de 537 milyar doları aşmıştır fakat üye ülkeler arasındaki ticaret yeterli görülmemektedir. Bu durumu iyileştirmek için hangi stratejiler ve politikalar geliştirilecektir? 2030 yılına kadar ihracatın toplam ihracatlardan aldığı payı en az yüzde 10'a yükseltme hedefi nasıl gerçekleştirilecektir?
İktisatta tartışmalı bir kavram vardır. Her arz kendi talebini yaratır. J.B. Say tarafından ortaya atıldığı için “Say Kanunu” ya da Mahreçler (Piyasa) Yasası olarak ifade edilir.
Bu kavram neden tartışmalı? Çünkü her zaman geçerli değil. Yani her zaman her arz kendi talebini yaratmayabilir. Keynesyen iktisatçılar örneğin 1929 Buhranı’nı bu kanunun her zaman çalışmayacağının ispatı olarak öne sürerler.
Şimdi sorunuza dönersek, ihracattan alınan pay nasıl yükselir dediniz. Bence ürün çeşitlendirmesi yapmak zorunda, yani arz edip karşı tarafta bir talep yaratmayla bunu başarabiliriz. Mesela bu ülkeler arasında en yoğun ticaretimiz Azerbaycan ile. Fakat Azerbaycan’ın en çok ihracat yaptığı ülke Türkiye değil, İtalya. Ve İtalya ile Türkiye hemen hemen aynı ürünleri satıyorlar fakat İtalya bizden 4 kat daha fazla gelir elde ediyor.
Bunun gibi birçok örnek verebiliriz. Eğer Türkiye bu ve bunun gibi açıkları kapatırsa evet hedeflerine ulaşır. Dolayısıyla çok üretmeli, verimli üretmeli ve bunu iyi pazarlamalıyız.