Özel: Kamuda tasarruf ve verimlilik için etkin uygulama önemli / Al Ain Türkçe Özel
Kamuda tasarruf ve verimlilik için yeni bir strateji uygulanacak. Bu konudaki ilkeleri Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz açıkladı. Ekonomist Erdal Özel, yeni stratejiyi Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, önümüzdeki dönemde 12. Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program'ın (OVP) odak noktasının 'tasarruf' ve 'verimlilik' olacağını belirtti. Ayrıca, 2014'te hazırlanan ve 25 madde ile 1350 eylemden oluşan Eylem Planı'nın bu planların ana gövdesini oluşturacağını ifade etti. Yılmaz, kamuda tasarruf ve verimlilik kültürü oluşturulacağını, kaynakların etkin kullanımının sağlanacağını ve bunların sonuçlarının şeffaf bir şekilde paylaşılacağını dile getirdi. Yeni stratejiyi Ekonomis Erdal Özel’le konuştuk.
Önümüzdeki dönemde kamu sektöründe tasarruf ve verimlilik uygulamalarına ağırlık verileceği belirtiliyor. Bu konuda belirlenen öncelikli hedefler nelerdir ve bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak somut politikalar ve stratejiler nasıl şekillendirilecek?
Öncelikli olarak güven unsurunun sağlanması gerekiyor. Kamuda tasarruf konusu yıllardır dile getiriliyor ancak uygulamada sıkıntılar yaşanıyordu. Sn. Cevdet Yılmaz’ın bu konuyu gündeme getirmesi, yani ‘daha önceleri uygulanamayan’ diye cümleye başlaması güzel bir gelişme. Yalnız, daha önceleri uygulanamama gerekçelerini sunarken kamuoyu ve yabancı yatırımcı açısından tatmin edici cümleler de gelmesi gerekiyor. Yakın zamanda yerel seçimlerin olduğunu biliyoruz. Başta da belirttiğim gibi alınan kararlara uyulup uyulmayacağı endişesinin ortadan kaldırılması çok önemli.
Yıllardır bütçeler, OVP ve kalkınma planları yapılıyor ancak tam olarak uygulanamıyordu. Bu durumda nereden başlanmalı sorusunun ilk cevabı bu plana uyulacağının taahhüdü olmalı.
Türkiye’de kamu harcamalarının bir kısmı cari harcamalar, bir kısmı yatırım harcamaları bir kısmı da faiz harcamaları olarak şekilleniyor.
Burada önceliğin katma değerli yatırımlara verilmesi, katma değeri olmayan ya da az olanların ise ertelenmesi gerekir. Cari harcamalar ve faiz harcamalarının ertelenemeyeceği ve yatırımların da durmaması gereken bir dönemde güven faktöründen sonraki sıraya “önceliklerin belirlenmesi” yerleşiyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından yapılan açıklamada 2014'te oluşturulan ve 1350 eylemden oluşan Eylem Planı'nın 12'nci Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program'ın ana gövdesini oluşturacağı ifade edildi. Bu Eylem Planı'nın günümüz ekonomik ve sosyal koşullarına adaptasyon süreci hangi yöntemlerle gerçekleştirilecek ve planın uygulanması sonucunda ekonomi üzerinde beklenen makro ve mikro etkiler neler olacaktır?
O dönem oluşturulan planın bugün tamamen etkin şekilde ilerlemesi beklenemez. O dönemden sonra ülkenin yaşadığı darbe girişimi, doğal afetler ve göçmen sorunu durumu değiştirdi. Burada esas konu ve 12. OVP’nin bel kemiği olması gereken kısım, toplumu birleştirici, tek bir kesime değil her kesime eşit şekilde yaklaşan, şeffaf, akılcı ve sürdürülebilir bir program olması.
Burada yapısal reformlar tanımlaması çok önemli. Sadece kamuda tasarruf ya da verimlilik konuları ile sınırlı kalmalı. Eğitim, adalet, sağlık, demokrasi gibi pek çok başlıkta da yenilikler yapılmalı. Bunlar yapılırken kapsayıcı, herkesin ihtiyaçlarını karşılayıcı şekilde olmalı. Şu an sadece ekonomi alanındaki soruları çözmeye çalışmak yanlış ya da eksik bir strateji olacaktır.
Realist bir bakış açısı sergilenmeli. Sorun çözülecekse sorunun tüm sebepleri ele alınmalı, bazı konular yok sayılarak tedaviye başlanmamalı.
Kapsayıcı, genele yayılan şeffaf bir OVP ortaya konulursa ve istikrarlı şekilde uygulanırsa hem makro hem mikro anlamda olumlu etkilerini görebiliriz. Tabi ki küresel riskleri de unutmamak gerekiyor. Küresel ekonomide zorlu günlerin devam ettiği ve bu zorlukların Türkiye üzerinde zorlayıcı ve kısıtlayıcı etkileri olduğunu unutmayalım.
Serbest piyasa kurallarının korunacağı ve ekonominin rekabet gücünün ve verimliliğinin artırılacağı vurgulanıyor. Bu çerçevede, ekonomik istikrarı ve güveni sağlamak, istihdamı artırmak ve büyüme paylaşımını adil bir şekilde gerçekleştirmek için ne tür politika ve strateji değişiklikleri planlanıyor?
Serbest piyasa koşulları henüz tam sağlanmadı. Pandemi sonrasında yaşanan gelişmelerde tamamen serbest bir ekonomi beklenen bir şey değildi ancak kısa süreli ve sık sık müdahalelerin gelmesi piyasa güven taşlarını yerinden oynatmış oldu.
Türk sanayicisi ve yatırımcısının uluslararası ticarette rekabetçi olabilmesi için kur yüksek tutuldu. Bu olayın en kestirme yöntemi, ancak uzun vadeli ve sürdürülebilir değil.
Burada rekabet gücü korunmak isteniyorsa öncelikle iç pazarda yerli malların pazar payının korunması, bunun için gümrük mevzuatlarının sıkı bir şekilde uygulanmaya konulması gerekiyor.
Serbest piyasa koşullarına doğrudan müdahale yerine vergi kozunun devreye sokulması gerekiyor.
Döviz kuru tarafında ise doğrudan müdahaleler yerine TCMB’nin enstrümanlarını kullanması gerekli.
Serbest piyasa ekonomisi demek güven odaklı bir ekonomi modeli demek. Sürekli yasakların, sınırlandırmaların olduğu değil teşviklerin desteklerin olduğu bir süreç olmalı.
İstihdam konusunda ülkedeki ithal iş gücüne müdahale edilmeli Türk işçisinin çalışma koşullarını iyileştirilmesi ve desteklenmesi gerekli.
Ucuz iş gücü değil eğitimli ve kalifiye iş gücüne dönüş rekabetçi kur ile ihracat yapan sanayicinin kaliteli ihracat yapmasını sağlayacaktır.
Adaletli gelir dağılımı için dolaylı vergilerin azaltılması dorudan vergilere ağırlık verilmesi gerekiyor. Bu konuda çalışmalar yapılacağı konusunda bu sefer umutluyum.