Sudan’ı nasıl bir gelecek bekliyor!
“AL-Burhan, kendi sonunu kendi elleriyle hazırladı. Halkın gücü, AL-Burhan ve meclisini bir yaprak gibi dalından koparıp atacaktır”.
Bu sözler, mücadele sürecini yöneten profesyoneller grubuna ait. Bu da Hortum'da ordu ile siviller arasında mücadelenin yanı sıra, partiler arası güç ve nüfuz çekişmesinde gelinen endişe verici durumu yansıtmaktadır.
Sudan, kan tüneli ile kurtuluş yolu kavşağında durmaktadır. Hangi taraf kazanırsa kazansın, bu süreci barışçıl bir şekilde sona erdirecek ve Sudanlıların beklentileri yönünde hareket edecektir. Aslında Sudan’da yaşanılan bu süreç ve karşı karşıya gelinen bu kriz; ülkeyi yıkma, bölme ve uluslararası arenadan tecrit etme eğiliminde bulunan El-Beşir rejimi ve aşırı milliyetçi İslamcı grupların mutlak otoritelerini kurmak için yaptıkları baskılardan daha hafif ve gayet doğal bir kriz sayılır.
Uzun süredir devam eden kötü koşulların sonucu olarak Sudanlıların, kim, nasıl, nereye gibi soruların cevabını bulma konusunda kendi aralarında anlaşmazlık yaşaması gayet doğaldır. Fakat El-Beşir rejiminin devrilmesinden sonraki geçiş dönemine bakacak olursak, Sudan'ın iç ve dış politikaları ışığında elde edilenlerin, beklentilerin fevkinde gerçekleştiğini görebiliriz. Nitekim Sudan, uluslararası yaptırımlar, dev borçlar ve iç çatışmalar karşısında hızlı ilerleme kaydetmiş ve ayakta durmayı başarmıştır.
Ancak siyasi geçiş süreci, iç güçlerin ve tarafların çokluğu ve dış müdahalelerden etkilenmesi sebebiyle aynı başarıyı gösterememiştir. Özellikle, askeri yönetim, tanımadığı bazı siyasi güçlerin kimliği ve tabiiyetine şüpheyle yaklaştığı için, sivil gücün beklentilerini gerçekleştirme yolunda ilerleme kaydedememiştir.
İşte bu ikilem arasında halk, siyasi çözümü zorla dayatır bunda ısrarcı olursa Sudan, aşılması zor bir kaosa sürüklenebilir. Önümüzdeki günlerde oluşabilecek herhangi bir gerilim, uzun yıllar askeri yönetimin kalmasına neden olacaktır. Aksi bir durumun olması da mümkün görünmüyor.
Tutumun sertleşmesine ve sivil yönetime geçişin ertelenmesine yol açacak ana nedenlerin başında, gücü elinde tutan Sudan ordusunun, önderleri çevresinde topyekün birleşmesi, tam destek vermesi ve arkasında durduğunu beyan etmesidir.
Bölgesel güçler, başkentteki siyasi tartışmalara aldırmadan, istikrarı sağlayan Hartum'daki en güçlü grupla ilişki kurmayı kabul edecektir. Zira Arap coğrafyası çalkalanırken Sudan'ın kaosa sürüklenmesi komşu ülkelerin güvenliğini ve büyük ülkelerin çıkarlarını tehdit edecektir.
Dolayısıyla ana muhalefetin, sivil güçlerin arkasından gideceğine inanarak hareket etmesi doğru olmayabilir. Bu durum, halkın bölünmesine, muhalefetin kenara itilmesine sebep olacak ve askeri yönetimin meşruiyet kazanmasına zemin hazırlayacaktır.
Üçüncü risk, halkın sesi olduğunu iddia eden protestocu gücün uzun soluklu olmayacağıdır. Öyle ki; askeri yönetim, alternatif bir sivil yönetime destek verir, ülkenin istikrar ve güvenliğini sağlamayı ve hayat standartlarını yükseltmeyi başarırsa protestocu gücün sesi kısa zamanda kesilecektir. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi. Zira bu yolla Mısır’da İhvan örgütü (Müslüman Kardeşler) etkisiz hale getirilmiş, ülke, güvenlik ve istikrara kavuşturularak ekonomide düzlüğe çıkmayı başarmıştır.
Dördüncü risk, dış müdahaleler. Bu da Washington, Avrupa ülkeleri ve Birleşmiş Milletler'den (BM) gelen beyanlarla açıkça görülmüştür.
Mesela; Afganistan'da akan kanın durmaması, uluslararası taahhütlerin yerine getirilmemesi ve güvenilir olmadığının canlı bir kanıtıdır. Uluslararası başarısızlığın bir başka canlı örneği ise Yemen’dir. Uluslararası baskılar, eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in istifasını getirmişti. Sivil bir geçiş hükümetinin kurulması akabinde de BM ile birlikte anayasanın hazırlanması kapsamında uluslararası baskılar uygulanmıştı.
Ancak Uluslararası toplum vaatlerini yerine getirmemiş, silahlı Husi milislerinin Sana'yı ele geçirmesiyle her şeyden vazgeçip geri çekilmiştir. Ve Yemen’i, savaş, kaos ve sefalet içinde yaşamaya mahkum etmiştir.
Bundan dolayıdır ki Sudanlılar, istikrarı, güçlü otoriteyi ve çoğunluğun seçimiyle gelecek sivil yönetimi sağlamaları için uzlaşmacı bir çözüm aramalı.
Libya ve Yemen'de yaşananların bir uzantısı olarak Sudan'da kaos yaratmak isteyen dış, bölgesel ve uluslararası güçler bulunmaktadır hiç şüphesiz. Krizi büyüterek karışıklık ve kaos yaratma peşinde olanların niyetinin görünenin aksine iyi olmadığı aşikardır. Ancak bu, ülkenin iç savaş ve kaosa sürüklenmesini istemeyen sivil gücün gözardı edilmesi ve taleplerinin karşılıksız bırakılması anlamına gelmez hiç şüphesiz.