Karataş: Su, savaşın da barışın da nedeni olabilir / Al Ain Türkçe Özel
Türkiye su fakiri bir ülke değil. Ancak önlemler alınmazsa iklim değişikliğinin etkisiyle sorun yaşayabilir. Riskleri ve alınabilecek önlemleri Enerji Uzmanı Altuğ Karataş Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Türkiye'nin su kaynakları alarm veriyor. İklim değişikliğiyle gelen kuraklık ve hızlı nüfus artışı, su krizini tetikliyor. Uzmanlar, sürdürülebilir su yönetimi için acil önlemler alınması gerektiğini belirtiyor. Akıllı su teknolojileri ve halkın bilinçlendirilmesi, çözüm yolu olarak öne çıkıyor. Türkiye’de su konusunu Enerji Verimliliği Uzmanı ve Müsiad Yönetim Kurulu Üyesi Altuğ Karataş’la konuştuk.
Türkiye'nin su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde yönetmek için hangi acil önlemler alınmalıdır?
Türkiye’deki doğal su kaynakları yüzde 70 civarında tarımsal sulama için kullanılıyor. Geriye kalanı şehirlerde kullanılıyor. Ancak, tarımda kullanılan su kaynaklarının büyük bölümü Türkiye’nin tamamına homojen şekilde dağılmış değil.
Nüfusun çoğu şehirlerde yaşıyor. Bunun en iyi örneği İstanbul... İstanbul 1994 yılında Istranca dağlarından ve Melen’den getirilen suyla bugüne kadar olan problemi çözdü. Baktığınız zaman Ankara, Kocaeli ve Bursa gibi illerde de benzer durum var. Çünkü bu şehirlerin kendi kaynaklarında nüfuslarına yetecek su yok. Dolayısıyla farklı noktalardan oraya transfer ediliyor.
İklim değişikliğini de göz önüne alarak her şehrin kendi planlarını yeniden yapması gerekiyor. Bu planlar yapılırken yağış rejimlerindeki değişiklik göz önüne alınmalı.
Su israfının önlenmesi de çok önemli bir konu. İstanbul'u örnek verelim. İSKİ verilerine göre su transferi sırasında suyun yüzde 10-20 arası kayboluyor. Bu gibi kayıpların önlenmesi için planlamalar yapılmalı, projeler geliştirilmeli.
İsrafın önlenmesinde işe eğitimle başlamak lazım. Bilincin artırılması için verimlilik ve çevre konularında ilkokuldan başlayarak zorunlu dersler konulmalı. Su, enerji, gıda gibi tüm konular bu dersin ana müfredatı arasında olmalı.
Daha da büyük tedbirlere gelirsek buharlaşmayı gözden kaçırmamamız lazım. Türkiye çok ciddi barajların olduğu bir ülke. Buharlaşmayla da ciddi bir kayıp var. Küresel ısınmayla birlikte biriktirdiğimiz suyun bir bölümü buharlaşmayla kayboluyor. Bunun önüne geçmek için farklı yöntemler geliştirilebilir. Suyun üzerine konulacak güneş panelleriyle hem elektrik üretip hem de buharlaşmayı önlemiş olursunuz. Bu yöntemle Hem su kaybının önüne geçiyorsunuz hem enerji üretmiş oluyorsunuz. Bu gibi yöntemlerin ivedilikle kullanılmaya başlaması, ve benzer planların her su kaynağı için yapılamsı gerekiyor. Çünkü doğal su kaynaklarının maliyeti diğer tüm yöntemlerden çok daha düşük...
Başka ülkelere giden ya da denize akan su kaynaklarımız var. Bu konu da önemli. Mesela Akdeniz’e akan suyu Türkiye KKTC’ye gönderdi. Türkiye’nin denize dökülen birçok su kaynağı var buralarda bir model geliştirilebilir.
Türkiye'de yaşanan su krizi, tarım sektörü üzerinde nasıl bir etki yaratmaktadır ve bu durumu ele almak için hangi uzun vadeli sürdürülebilir su yönetimi stratejileri ve teknolojileri tarım sektörü tarafından benimsenmelidir?
Su demek tarım, demek tarım demek gıda demek... Kısacası su hayatın tam ortasında. Suyun verimsiz kullanımı nedeniyle tarımda rekolte kayıplarına neden oluyor. Bu da gıda ürünlerindeki fiyat artışını getiriyor. Gıda kıtlığını sık sık konuşur olduk. Enflasyona kadar giden bir döngü var ortada.
Tarımsal sulamada salma sulama yerine damla sulama ya da daha verimli tekniklere dönüştürülmesi lazım. Artık kanalların içinden serbest akışla kaybolan suya tahammülümüz olmamalı.
İşi kaynağında çözmemiz lazım. Mevcut kaynaklarımızı nasıl daha verimli kullanacağımıza bakmamız lazım. Daha iyi sulama sistemlerine geçmemiz lazım. Bunun için finansman sağlanması gerekiyor. Çünkü çiftçimizin bu konuda desteklenmesi gerekiyor. Çiftçimizin modern tarımsal yöntemler konusunda eğitilmesi gerekiyor.
Tarımdaki bir bilinçlenme ve israfın önüne geçilmesinin ne kadar önemli olduğunu şöyle anlatalım: Türkiye’de kullanılan suyun yüzde 70’inin tarımda kullanıldığını söyledik. Alınacak tedbir ve geliştirilecek projelerle tarımda kullanılan suyu yüzde 30 düşürmek demek Türkiye’nin su sıkıntısını büyük oranda çözmek demek. Bu sayede büyük bir bolluk ortaya çıkarabiliriz.
Türkiye'nin kuraklıklar nedeni ile su fakirliğine dönüşme tehlikesi bölgedeki jeopolitik gerginlikleri artırabilir mi?
Enerji hayattır ama petrolü yiyip içemezsiniz. Ama su öyle değil. Mesela Irak’tan Türkiye’ye petrol satışı yıllar önce durdu. Ama bu hayatın sonu olmadı. Ama Türkiye’den doğup oraya giden ırmaklar onlar için bir hayat memat meselesi. Bu su oraya gitmezse hayat çok zorlaşır. Tarım yapılamaz, gıda sıkıntısı baş gösterir vs...
Şimdi Türkiye’den doğan su kaynaklarını kullanan ülkelerin gözü Türkiye’nin ikliminde. Çok yakından takip ediyorlar çünkü onları da doğrudan etkiliyor.
En önemli konulardan biri de iklim göçleri... Dünyada iklim değişikliğiyle birlikte iklim göçlerinin ortaya çıkması önümüzdeki yıllarda çok muhtemel. Susuzluk da bu iklim göçünün sebeplerinden biri olacak. Sadece az gelişmiş ülkelerde olmayacak, gelişmiş ülkelerde de olabilir.
Türkiye zaten göçe maruz kalan bir ülke. Suyun azalması da yeni göçleri getirebilir. Oradaki insanlar yiyip içemezse yine buraya yönelecekler ve yine Türkiye için risk olacak. Ülkelerin hep birlikte bu konuda politika geliştirmesi gerekiyor. Ortak tarım politikaları riskleri de oldukça zayıflatacaktır.
Irak örneğinden gidersek Türkiye su garantisi verirken karşılığında terör garantisi isteyecek. Bu nokta suyun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Su ülkelerin politikalarına kadar etki ediyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın son ziyareti bu konuda bazı hamleleri başlatmış olabilir. Herkesin kazanacağı, bu kaynakların ortak kullanılacağı bir süreç oluşturulabilir.
Jeopolitik konusunu özetlemek gerekirse tüm dünyada su hem savaşın hem barışın nedeni olabilir. Önümüzdeki dönemde bu konu daha da ön plana çıkacaktır.