Aileler istismarı anlayabilir mi?
Metin Şenay olayı Türk halkının büyük tepkisini çekmişti. Hürriyet yazarı Fulya Soybaş, bu konuda ailelerin uyanık olması gerektiğini belirtti. Bu konudaki bilimsel verileri de paylaştı.
Hürriyet Gazetesi yazarı Fulya Soybaş Türkiye’nin gündemine yeniden oturan istismar olayına değindi. Olay üzerinden ailelerin istismarları anlayıp anlayamadığı sorusuna cevap aradı.
Fulya Soybaş’ın yazısı şöyle;
Aileler istismarı anlayabilir mi
Geçtiğimiz yıl mayıs ayında, haber duyulduğunda, yer yerinden oynamıştı. Dün hakkındaki iddianame açıklandığında da aynısı oldu. Hafızalar tazelenince öfke yeniden alevlendi. Süngerle kaplayarak ses izolasyonu sağladığı dükkânındaki odada çocuklara cinsel istismarda bulunmuş ve o anları kayıt altına almıştı 60 yaşındaki sucu Metin Şenay. 196 yıl hapsi isteniyor. O şeytanın telefonundan çıkan videolar başka mağdurların da olduğu gerçeği ile yüzleştirdi bizi. Öyle ki o dönem 9 yaşında olan mağdur çocuklardan biri 10 yıl, ta ki felç kalana kadar, kardeş olan mağdurlarsa 4 yıl boyunca bu insan müsveddesinin istismarına uğramıştı. Bu gerçek aklıma şu soruyu düşürdü: Ailelerin, çocukların hem de 5- 10 yıl gibi uzun süren bir istismara uğradığını anlamaması mümkün mü? Cinsel istismarın anlaşılabileceği belirtiler yok mu?
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk, Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün, çocuğa yönelik istismar ya da tacizi anlamanın parmakla gösterilecek, “İşte bu” denilebilecek tek kriteri olmadığını söylüyor. “Ancak” diyor Prof. Dr. Doğangün, “Elbette bazı belirtiler çocuğun cinsel istismara uğradığı kanısı yaratabilir, ‘acaba’ dedirtebilir. Yalnız bu noktada hem aile hem klinisyen dikkatli olmalı. Zira bu belirtiler başka nedenlerle de ortaya çıkmış olabilir.” Peki nedir o belirtiler? Ebeveyn olarak hangi noktada mümkün mertebe “uyanık” olmalıyız? Yanıtı şu: “Cinsel istismarın çocuk üzerindeki etkileri çocuğun yaşı, gelişim dönemi, istismarın türü, süresi, tehdit olup, olmadığı, şiddet olup olmadığı, eğer varsa çocuğun daha önce yaşamış olduğu sıkıntı, ruhsal problemlere kadar birçok etkene göre farklılık gösterir. Bu kriterlerden bir önemlisi de aile yapısıdır. Daha önce bir sıkıntı ya da hatada çocuk, bunu aile ile paylaşabilmiş ve kucaklayıcı bir tavır ile karşılanmışsa ve yeri gelip, merak edip soru sorduğunda cevap alabildiği aile ortamı yaratılmışsa o çocuğun başına gelenleri anlatması olasıdır. Ama eğer evde sürekli bir kaos/ şiddet/ stres varsa ve daha önce başına gelen bir durumu anlattığında çocuk, aileden tepki almış ya da ‘anlatırsam üzülürler’ veya ‘anlatırsam bana bir şey yaparlar’ gibi kaygıları oluşmuşsa o zaman durumu kendi içinde halletmeye çalışacaktır.”
EVDE SEVGİ YOKSA DIŞARIDAKİNİ SEVGİ SANIR
Çocuk cinselliğinin dilinin şefkat olduğunun altını çizen Prof. Dr. Doğangün, evde yeteri kadar sevgi, şefkat, ilgi, alaka görmeyen çocuğun dış dünyada cinsel dili şehvet olan travmatik yaklaşımları- istismar ya da tacizi- pekâlâ “Bu kişi beni seviyor, kolluyor, önemsiyor” gibi düşünebileceği, öz bakım gibi algılayabileceği ve dahi bunun normal olduğu çıkarımında bulunabileceğini belirterek, diyor ki: “Elbette belli bir süre sonra, zaman geçtikçe çocuk bu var olan durumun gayet orantısız bir güç olduğunu görür ama o zaman da bunu dile getirmekle alakalı sıkıntı çekecektir. Çünkü ailesinden hele de olayın üzerinden zaman geçtiği için daha büyük tepki göreceğini düşünüp, susacaktır. İlk kısır döngü burada başlar. Çocuk, bu noktadan sonra durumu kendisi anlamlandırmaya çalışacak ancak bu konuda geçmişi/ tecrübesi/ bilgisi olmadığı için de ne yaşadığını maalesef anlamlandıramayacaktır. Bu da daha uzun süre hatta kronikleşen bir taciz ya da istismara maruz kalmasına yol açacaktır.”
PARMAK SALLAYARAK SORULMAMALI
“Yine de çocukların, ki özellikle küçük çocukların, var olan durum ile bağlantılı olarak ön bilinç ya da bilinç dışında ani uyku problemleri yaşaması, kâbuslar görmeleri, yeni korkular geliştirilmesi, eğer okula gidiyorlarsa akademik problemler, yeme- iştah sıkıntıları yaşamaları, aşırı- çabuk öfkelenme, aşırı içe kapanma gibi duygu bozuklukları, özellikle erişkinlerde TV’de ya da başka bir ortamda yetişkin cinselliğine dair bir şey gördüklerinde aşırı irkilme, karşı cinsten kaçınma, yaşıyla uyumsuz bazı cinsel içerikli konuşmalara yönelme, evden kaçma gibi durumlar belirti olarak görülebilir. Cinsel istismar olmasa bile bu belirtiler çocukta bir sorun olduğunun göstergesidir. Ailelerin böyle durumlarda ‘Neler oluyor’ gibi parmak salladıkları sorular yerine kucaklayıcı sorular sorması lazım. Savcı gibi polis gibi yargılarmışçasına ‘Neden’, ‘Niçin yaptın?’ gibi sorular sorulursa çocuk kendini kapatır. ‘Neden böyle oldu’, ‘Neler oluyor, anlamıyorum, merak ediyorum’ tarzında kucaklayıcı sorularsa çocukta ‘Ailem bana yardım etmeye çalışıyor’ duygusu yaratır ve anlatmaya başlar.”
HİÇBİR BELİRTİ OLMAYABİLİR DE
“Bu tür istismar durumlarında mağdur çocuğun korkutulmuş olması da önemli bir faktör. Çocuk böyle durumlarda ‘rezil olacağız’, ‘duyulacak’ gibi bir kaygı ile ailesini önceleyebilir. Koruma güdüsü ile susar, kısır döngü içinde kalır. Adli tıpta yaşı büyük, zihinsel durumu iyi ve akademik başarısı bozulmamış bir çocuğumuzun maalesef ‘Ailemin başına bir şey gelmesin de bana bir şey olmaz’ diyerek, onlarca kişinin istismarına maruz kaldığını gördük. Bunlar yaşanabiliyor.”
EBEVEYN MUAYENESİ ÇOCUĞU DAHA DA TRAVMATİZE EDER
Yanlış anlaşılmak istemem, bu sebeple hassasiyetle soruyorum. Kız- erkek fark etmez, bir doktor muayenesi şeklinde değil ama çocuğun bedenine en azından giyinip, soyunurken bir göz ucu ile darp izi, morluk var mı gibi bakmak gerekir gibi bir düşünce var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bu tutum, aile ya da çocuğa bir fayda sağlar mı? “Hayır, maalesef sağlamaz” diyor Prof. Dr. Doğangün, şöyle de devam ediyor: “Burada temel mesele aile içi güven dilini oluşturmaktır. Çocuk, işte o zaman başına ne gelmiş olursa olsun, bir sorun yaşadığında ya da kafasına yatmayan bir durum olduğunda bunu ebeveynlerine anlatır. Anlatamıyor ya da konuşamıyor mu? O zaman da muhakkak bir ipucu verir. Çizimlerinden ya da kurduğu oyundan anlarsınız. Dolayısıyla anne- babaların yapması gereken tek şey güven ortamı yaratmak. Yoksa çocuğun bedenini muayene etmek, özel bölgelerine müdahil şekilde dahil olunması çocuğun dünyasını olumsuz etkileyecektir. İyi bir şey yaptığınızı zannederken çocuğu travmatize edebilirsiniz. Dolayısıyla aradaki ince çizgiyi kaçırmamalıyız.”