Murat Sabuncu: Ekonominin faturası seçimden hemen sonra ödenmeye başlanacak!
T24 yazarı Murat Sabuncu, Erdoğan hükümetinin ekonomi politikalarını eleştirerek, “ iktidarın içine soktuğu buhranın acı faturası ne yazık ki seçimden hemen sonra ödenmeye başlanacak” ifadesini kullandı.
T24 yazarı Murat Sabuncu seçimlerde Rusya’nın etkisi ve mevcut ekonomi politikalara ilişkin T24’te yazdığı yazıda, Merkez Bankası'nın swap adı altında dışarıdan alınan borçlarla sürdürülmeye çalışılan sistemin işleyemeyeceği görüşünde bulundu.
Daha önce MİT Müsteşarlığı yapan Sönmez Köksal'ın Yetkinreport'ta yayımlanan "Rusya'nın ya da başka ülkelerin seçime müdahalesine dikkat" olan yazısına da değinen Murat Sabuncu, Rusya’nın Türkiye seçimlerine yönelik sosyal medya operasyonları iddiasına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Sabuncu yazısında şu görüşlere yer verdi :
Türkiye çok kritik bir seçime giderken, Rusya'nın daha önce başka ülkelerde de yaptığı başarılı olduğu sosyal medya operasyonları şu an burada yapılıyor mu? Kimin lehine, hangi amaçla yapılıyor?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında "IMF'ye uçkuru kaptırırsanız yandı gülüm keten helva" diye bir cümle kurdu. Doğru. Özellikle onların yazdığı reçetelerin faturasının çalışan kesimlere nasıl kesildiğini bilen-deneyimleyen bir ülkenin insanları olarak elbette "Ne IMF ne başka dış bir kurum memleketin geleceğine dair dışarıdan müdahalede bulunsun" deriz. Zaten muhalefet de böyle bir şey söylemiyor-önermiyor. Türkiye'nin yetişmiş insan kaynağıyla, içeride hazırlanacak bir programla çıkış öneriyor. Çıkışı açmaya gerek var mı bilmiyorum. Memleketin yüzde 90'ı gıdaya erişimden barınmaya en temel konularda büyük sıkıntı yaşıyor. Uyguladığı yanlış, dünyada örneği olmayan ekonomi politikalarıyla ülkenin geleceğini ipotek altına alan iktidarın içine soktuğu buhranın acı faturası ne yazık ki seçimden hemen sonra ödenmeye başlanacak.
Haklı olarak peki şimdi nasıl idare ediliyor sorusu gündeme gelecektir. Anlatayım. Birkaç yolla.
- Şirketlere ve bankalara yapılan dolaylı müdahale. 'İhtiyacın olsa da bu ara dolar alma ya da dolarını sat. Devlet iç borçlanma senetlerinin şu kadarını elinde bulundur' telkinleri.
- Merkez Bankası eliyle kamu bankalarının da kullanıldığı kuru aşağıda tutmak için yapılan operasyonlar. Üstelik "128 milyar dolar nerede?" diye simgeleşen, kime ne kadardan verildiği belli olmayan, ihalesiz satışlar.
- Merkez Bankası'nın rezervleri tükenince swap adı altında dışarıdan alınan borçlarla sürdürülmeye çalışılan düzen. Üstelik alınan borçlar uzun süre tartışmalı olunan ülkelerden geliyor. Mesela Birleşik Arap Emirlikleri mesela Suudi Arabistan. Son olarak Mart'ta Suudi Arabistan'dan 5 milyar dolar gelmişti. Ancak Merkez Bankası'nın verilerine göre 18 Mart-7 Nisan arasında rezervlerde 5.8 milyar dolarlık düşüş oldu. Yüksek cari açık rezervleri eritirken swap hariç net rezerv eksi 41.7 milyar dolara düştü. Bir zamanların meşhur '1 cent'e muhtaç olma' tartışması 41.7 milyar dolarlık eski rezervi görünce neredeyse masum kalıyor.
- Kuru kontrol etmek için oluşturulan hem Hazine'ye hem Merkez Bankası'na büyük bir yük getiren kur korumalı mevduatta son rakam 1 trilyon 777 milyar liraya yükseldi. Yurt içindeki tasarruf sahipleri dolar hesabı açmasınlar diye getirilen düzenlemeye rağmen sadece geçen hafta yabancı para mevduatları 4 milyar dolar arttı, 187 milyar dolara geldi.
- Hazine'nin de yüksek faizle yurtdışından borçlandığını buraya not edelim.
- TÜİK'in güvenilmez verilerine göre bile yüzde 50 üzerinde gerçekleşen enflasyon. Gıdada dünyanın en yüksek fiyat artışlarının olduğu ülke. Kiraların bir yılda yüzde 100'den fazla artışı.
Yani nereden baksanız felaket bir tablo. Ve bu ağır tablonun en azından seçime kadar daha da büyük bir felakete evrilmemesi için 'yardım eden' yabancı ülkeler. Biraz evvel Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni saydım. Ama bir ülke daha var ki onun desteği kritik: Rusya. Yalanlanmayan haberlere göre 2022'nin aralık ayında Türkiye'nin 20 milyar dolarlık doğalgaz borcu 2024 yılına ertelendi. Yani seçim sonrasına. Bunu bütçeden ve Merkez Bankası'nın BOTAŞ'a aktardığı-aktarmadığı kaynaklardan görüyoruz.
"Putin neden Erdoğan'a destek veriyor"un pek çok yanıtı var. Türkiye enerjiden nükleer santrale pek çok konuda Rusya ile son on yılda giderek büyüyen bir ekonomik işbirliğine gitti. Ne var bunda çeşitlilik sağlanıyor diye bakmak iyimserlik dozunun yüksekliğini gösterir. Ama ekonominin dışında Erdoğan ve Putin siyasi olarak birbirine oldukça yakın isimler. Yönetim şekilleriyle de dünyayı algılama şekliyle de. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra bile Erdoğan zaman zaman eleştirse de iki lider arasında devam eden bir ilişki var. NATO ile ilişkiler zayıflarken Rusya ile verilen fotoğraf. Ya da S-400 satın alımı sonrası yaşananlar. Milyarlarca dolar verilen ancak hâlâ kullanım için hazır hale getirilmeyen bu savunma sistemleri bir yanda kurucuları arasında Türkiye'nin de olduğu F-35'ten dışlanma öte yanda.
Peki Putin sadece doğalgaz borçlarını ertelemekle yetinecek mi? Yoksa başka hamleleri de olabilir mi? Bir süredir başta trollerle etkilemeden siber saldırıya pek çok teori konuşuluyordu. Rusya'nın dünyanın en büyük siber güçlerinden biri olduğu biliniyor, 2016 ABD seçimlerine etkisi konuşuluyordu.
Sıradan insanların konuşması bir yana ama eğer konuyu eski bir MİT Müsteşarı yazıyor, uyarılarda bulunuyorsa ekstra dikkat etmek gerekiyor. 1992-1998 yılları arasında MİT Müsteşarlığı yapan Sönmez Köksal'ın Yetkinreport'ta yayımlanan yazısından bahsediyorum. Başlığı "Rusya'nın ya da başka ülkelerin seçime müdahalesine dikkat" olan yazıda olası riskler daha önce yaşanan olaylar hatırlatılarak incelenmiş. Yakından bakalım.
Sönmez Köksal'ın ilk örneği Trump'ın iktidara geleceği 2016 yılının mayıs ayından. Teksas'ta' karşı karşıya gelen iki gruptan, göçmen ve Müslüman karşıtı "250 bin takipçili Teksas'ın Kalbi" ile 320 bin takipçili "Amerikan Birleşik Müslümanları"ndan vermiş.
Tehlikeli kutuplaşmaya önemli bir örnek teşkil eden her iki grubun da arkasında; merkezi Rusya'nın St. Petersburg şehri olan "Internet Research Agency – İnternet Araştırma Ajansı" (IRA) adlı bir kuruluşun bulunduğu, IRA'nın kurucu sahibi ve finansörünün ise paralı asker örgütü Wagner'in patronu Yevgeni Prigojin olduğunu hatırlatmış.
Düşünsenize aynı ülkede yaşıyorsunuz, sosyal medyada 'öteki olarak' gösterilen-gördüğünüz bir gruba karşı oluşturulan içeriklerle diş biliyorsunuz. Karşınızdaki grup da bu kez sizi hedefleyen içerikleri okuyarak-görerek size kızgın. Oysa her iki grubun arkasında da birini diğerine karşı kışkırtan farklı bir ülkeden bir yapı var. Dehşet verici.
Tekrar Sönmez Köksal'ın yazısına dönelim. 2016 ABD seçimleri sırasında Hillary Clinton'ın sosyal medyada hedef haline getirilmesinden Cambridge Analytica diye bilinen skandala seçmeni manipüle etmeye yönelik çalışmaları da hatırlatıyor. Yazısından ilgili bölümü aynen aktarıyorum:
"2016'da yapılan bir araştırmaya göre, Amerikalı seçmenin yüzde 64'ü Hillary Clinton hakkında kampanya döneminde yayılan yalan yanlış haberlerin zihinlerini çok karıştırdığını ifade etti.
Senato'da açıklama yapan Facebook yöneticilerine göre 2015 Haziran -2017 Ağustos döneminde IRA 126 milyon Amerikalıya erişen 80.000 mesaj atmış. Twitter'e gelince, 1Eylül -15 Kasım 2016 arası Rusya'nın kontrolündeki 36.000 otomatik hesap 288 milyon kez RT edilen 1,4 milyon mesaj atmış. Zamanla Rusya'nın bu tür müdahalelerinin ABD seçimleriyle sınırlı kalmadığı ortaya çıktı.
Avrupa Birliğini zayıflatması yanında, İngiltere'nin AB üyeliğinden ayrılmasıyla sonuçlanan 2016 Brexit referandumuna, son yapılan Avrupa Parlamentosu, Danimarka ve Fransa seçimlerinin siber alanda benzeri müdahalelere hedef olduğu ortaya çıktı. Demokratik ülkelerdeki kamuoylarının kutuplaşmaya yatkınlaştığı zemin ve dönemlerde bu tür siber müdahalelere daha açık hale geldiğini, etkileşim ve manipülasyonun daha da kolaylaştığını yaşanan deneyimler gösteriyor."
Sönmez Köksal bu alandaki faaliyetlerin halen Rusya Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Valeri Gerasimov'un 'on sene önce kâğıda döktüğü, kendi adıyla anılan doktrin olduğunu' belirtiyor.
Yazıdan o bölüm:
"Gerasimov'a göre askeri ve siyasi hedeflere geleneksel askeri müdahaleler dışında dolaylı ve asimetrik metotları öngören yeni bir yaklaşım gerekiyor. Bu yeni çoklu metotlar siyasi sistemin, mekânın ve bilginin manipülasyonunu da kapsıyor. Gerasimov asimetrik metotlarla da bir ülkenin egemenliğini ele geçirmenin mümkün olduğuna inanıyor."
Yetkinreport'tan yazının tamamını okumanızı önererek şöyle bitireyim. Türkiye çok kritik bir seçime giderken, Rusya'nın daha önce başka ülkelerde de yaptığı başarılı olduğu sosyal medya operasyonları şu an burada yapılıyor mu? Kimin lehine, hangi amaçla yapılıyor? Bu operasyonlar aynı topraklarda yaşayan aynı memleketin insanlarını karşı karşıya getirdiğinde kazanılan ya da kaybedilen sadece seçimler değil çok daha ağır konular olabilir. Herhangi bir kuruluşa ya da ülkeye 'ne uçkur ne de kol' kaptırılsın. Önümüzdeki seçimlere kadar geçecek 30 gün için de, seçim gecesi başta siber saldırılar karşılaşılabilecek riskler için de herkesin uyanık olması gerekiyor. Rusya ile de Batı ile de Çin ile de ABD ile de hiçbirini dışlamadan ya da birine tam teslim olmadan eşit mesafede ilişkiler kurulmalı. Tabii bu ilişkiler kurulurken o ülkelerin işgalden asimilasyona yaptıkları zulümlere göz yumulsun demiyorum. Hepsi bir arada mümkün mü? Bence mümkün. Yeter ki kişisel gelecek, iktidar ya da iktidar devamlılığı değil memleket düşünülsün.