Prof. Dr. Kamil Yılmaz: 83 milyon fakirleşecek!
Prof. Dr. Kamil Yılmaz: 83 milyonluk Türkiye, TCMB Başkanı’nın görevden alınmasıyla daha da fakirleşecek.
Prof. Dr. Kamil Yılmaz: 83 milyonluk Türkiye, TCMB Başkanı’nın görevden alınmasıyla daha da fakirleşecek. TCMB’nin politika bağımsızlığı hükümet tarafından tanınmadan ne yerli ne de yabancı yatırımcıyı TL varlıklara yatırım yapmak konusunda ikna etmek mümkün değildir.
Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Kamil Yılmaz, enflasyon, kur, faiz, işsizlik, büyüme gibi temel verilerde ve piyasalarda oynaklığın çok yüksek olacağı bir döneme girildiğini vurgulayarak TL’nin korumasız kalacağını, kur artışının kaçınılmaz olacağını söyledi.
Yılmaz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Naci Ağbal’ın Cumhurbaşkanı kararıyla görevden alınmasıyla ülke ekonomisinin bir anda belirsizliğin ve oynaklığın tavan yaptığı düşük büyüme ve yüksek enflasyon ortamına savrulduğunu ifade etti. “Yabancı yatırımcı AKP iktidarda olduğu sürece Türk varlıklara yatırım yapmak konusunda isteksiz olacak” diyen Prof. Dr. Kamil Yılmaz ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.
Merkez Bankası Başkanı’nın Cumhurbaşkanı tarafından atanmasında sadece 4.5 ay sonra görevden alınması, bunun son 20 ayda 3. kez gerçekleşmiş olması para politikasından sorumlu ve bir anlamda mali piyasalara yön veren Merkez Bankası’na olan güvenin tamamen kaybolmasına yol açtı.
Ancak, bu karar hükümetin ekonomi politikalarına karşı da çok ciddi bir güven erozyonuna yola açtı. Piyasalar hükümetin gerektiğinde 1989’dan bu yana yürürlükte olan serbest kambiyo rejimini sonlandırabileceğini, sermaye hareketlerine kısıtlamalar getirebileceğini düşünecek noktaya geldi. Bu yüzden, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan bugün liberal kambiyo rejiminden dönülmeyeceği konusunda bir açıklama yapma gereğini hissetti.
Merkez Bankası başkanı değişikliği kararıyla Cumhurbaşkanı’nın danışmanlarının yetkinliği konusunda çok ciddi soru işaretleri ortaya çıkmıştır. Naci Ağbal’ın TCMB yönetiminde attığı doğru adımlarla birlikte yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine tekrar güven duyduğu bir ortam yaratılmıştı. Son haftalarda gelen veriler ve TCMB’nin 200 baz puanlık faiz artırımı kararı sonrasında TCMB’nin enflasyonu yıl sonunda yüzde 10’a yakın bir seviyeye çekebileceği beklentisi artmıştı. Faiz artışlarına rağmen ekonominin son dönemde gösterdiği performans da yıl sonu büyüme beklentilerinin yukarı, yüzde 4-5 aralığına revize edilmesine yol açmıştı. TCMB’nin yılın son çeyreğine doğru enflasyondaki düşüşle birlikte faizi kademeli olarak aşağıya çekmesi büyümeyi daha da güçlendirebilecek bir faktördü.
Hal böyleyken, alınan bu kararla ülke ekonomisi yüksek büyüme ve görece düşük enflasyon patikasından bir anda belirsizliğin ve oynaklığın tavan yaptığı düşük büyüme ve yüksek enflasyon ortamına savrulmuş oldu. Aslında bu kararla birlikte hükümet kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Yüzde 14’ün altına inmiş olan 10 yıllık devlet tahvili faizi Pazartesi itibarıyla yüzde 18-19 arasına çıktı. Geçtiğimiz hafta 290’a kadar düşmüş olan kredi temerrüt takası (CDS) 460’ı geçti.
Yıl sonuna dönük bütün beklentiler kötüye dönmüş durumda. Bir hükümet seçime daha iki yıl varken nasıl olur da ekonomi politikasında bu kadar büyük yanlış bir karar alabilir. Bunu anlamak mümkün değil.