Ömer Çelik'ten Lazkiye açıklaması: Suriye'nin birliğine dönük bir saldırı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Lazkiye’ye ilişkin açıklamalarında "Lazkiye'de son olarak ortaya çıkan ve Suriye güvenlik güçlerine dönük saldırının, Suriye'nin birliğine, dirliğine dönük bir terörist saldırı olduğunu değerlendiriyoruz” dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Adana İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında Suriye’de Tartust ve Lazkiye’de Alevilere dönük saldırılarla değinen Çelik, "Lazkiye'de son olarak ortaya çıkan ve Suriye güvenlik güçlerine dönük saldırının, Suriye'nin birliğine, dirliğine dönük bir terörist saldırı olduğunu değerlendiriyoruz” dedi.
Olayları yakından takip ettiklerini belirten Çelik, “Başından beri Suriye'nin milli birliğini, toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Burada bizim en önemli şiarımız, 'Suriye tüm Suriyelilerindir' şiarıdır. O çerçevede herhangi bir odağın, devletin, vekil güçleri vasıtasıyla Suriye'yi herhangi bir uydu devlet haline getirmeye çalışmasını ya da istikrarsızlaştırmak yönündeki faaliyetlerini topyekun reddediyoruz” ifadelerini kullandı.
“TÜM GRUPLARIN GÜVEN İÇERİSİNDE OLDUĞU BİR YAPI ORTAYA ÇIKMALI”
Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve milli birliğini sonuna kadar savunduklarını dile getiren Çelik, "61 yıldır süren kanlı Baas rejiminin sona ermesinden sonra tabii ki sorunların bir günde, birkaç ayda çözülmesi mümkün değil ama hukuka bağlılık temelinde ve tüm Suriye halkını kucaklayacak temelde bir tablonun ortaya çıkması son derece önemlidir” diye konuştu.
Suriye’de kapsayıcı yönetim vurgusu yapan Çelik, “Kapsayıcı yönetimden kastımız da Suriye halkının tamamının temsil edildiği bir yönetimdir. Suriye halkı özgür, normal ve medeni bir hayat istiyor. Burada uluslararası toplumun, Suriye yönetiminin ve halkının yanında olması gerekir. Suriye'de 'uydu devlet' isteyenlerin ya da Suriye'de birtakım vekil güçler vasıtasıyla orayı istikrarsızlaştırmak isteyenlerin esasında çökmüş bir devlet yapısının ortaya çıkmasını arzu ettiğini biliyoruz. Bunun için de maalesef birtakım mezhep ve etnik provokasyonların birtakım odaklar tarafından birtakım vekil güçler vasıtasıyla kullanılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla bizim burada 'Suriye Suriyelilerindir' derken Arap, Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni, Dürzi, Şii, Nusayri, bütün hepsini kapsayacak şekilde, azınlıkların da asla dışlanmadığı, onların da haklarının korunduğu bir temelde tüm grupların güven içerisinde olduğu bir yapının ortaya çıkması gerektiğini söylüyoruz” dedi.
“SALDIRI DALGASI ESASINDA ESAD’IN KALINTISI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye konusu her gündeme geldiğinde bu konudaki hassasiyetlerini paylaştığını anlatan Çelik, Erdoğan'ın bu ülkedeki tüm grupların haklarının korunması, hangi dine ait olursa olsun dini mekanların korunması ve azınlıklara dönük herhangi bir haksızlık yapılmaması gerektiğini, kadın hakları konusunda hassasiyetlerini vurguladığını belirtti. “Lazkiye ve Tartus merkezli olarak ortaya çıkan bu saldırı dalgası esasında, Esad rejiminin kalıntısı, artığı olan ve Esad rejimini diriltmek üzere birileri tarafından kullanılan birtakım güçlerdir” diyen Çelik, "DEAŞ'ın katliamları aynı şekilde Sünnilere ve Araplara mal edilemez, sivil insanlar suçlanamaz. YPG terör örgütünün katliamları Kürtlere mal edilemez, hiçbir şekilde sivil insanlar bu terör eylemlerine karışmamış insanlar bu çerçevede bir suçlamayla karşı karşıya kalamaz. Örneğin 'Nusayri terörist', 'Sünni terörist', 'Alevi terörist', 'Dürzi terörist' ifadesi yanlıştır. 'Türkmen, Arap, Kürt terörist' ifadesi yanlıştır. Terörist, teröristtir. Bunun mezhebi, meşrebi, herhangi bir şekilde dini etiketi olmaz” diye konuştu.
"Orada Alevilere dönük birtakım eylemlerin, sistematik bir şekilde bizim hükümetimiz tarafından görmezden gelindiği gibisinden bir yaklaşım, siyasi cehaletten öte siyasi vicdansızlık ve siyasi provokatörlüktür” diyen Çelik, şunları söyledi:
“Burada Sünni, Alevi, Şii, Dürzi, Nusayri olsun, etnik kimliği, mezhep kimliği ne olursa olsun bütün siviller konusundaki hassasiyetimiz en üst düzeydedir. Buradaki her grubun canlarının korunması ve haklarının korunması konusunda dünyadaki en hassas ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir, dünyadaki en hassas lider Sayın Cumhurbaşkanı'mızdır. Şimdiye kadar bu tavrı koymuştur Sayın Cumhurbaşkanı'mız. Türkiye bu tutumu göstermiştir, dolayısıyla Suriye yönetiminin bu çerçevede yaptığı açıklamalar da son derece saygıdeğerdir.
Daha önce de ifade ettim; vatandaşlarımız kendilerini etnik, mezhebi olarak farklı şekillerde adlandırabilirler, Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi... Adlarımız farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Hepimizin bir tane eksik olmadan, hepimizin varlığı sayesinde tanımlanmaktadır Türkiye Cumhuriyeti. Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir ve hepimiz tek bir milletin unsurlarıyız, üyeleriyiz. O çerçevede son günlerde özellikle sosyal medya başta olmak üzere ve daha sonra da bazı muhalefet partilerinin özensiz dilleriyle, oradaki eylemleri, birtakım gelişmeleri okurken ortaya çıkan mezhepçi ve etnik etiketlemelerin son derece yanlış olduğunu, bölgemize dönük hiçbir şekilde iyi niyet taşımayan birtakım projelere hizmet etmek olduğunu ifade ediyoruz. Biz, Suriye Suriyelilerindir şiarını yüksek bir prensip olarak korumaya devam ediyoruz. Bu sebeple de herhangi bir Alevi hayatını kaybederse bizim canımızdır diye bakıyoruz. Herhangi bir Sünni'nin hayatına kastedilirse o can bizim canımızdır. Şii, Dürzi, Nusayri hepsine böyle bakıyoruz. Bölgeye dönük siyasetimizin esası, bölgenin dirliğini, birliğini düşünen kardeşlik siyasetidir. O sebeple teröristten bahsedilirken mezhebi ve etnik etiket kullanılmamalıdır, zalimden bahsedilirken de bu kullanılmamalıdır. Herhangi bir mezhebi ya da etnik topluluk topyekün suçlanmamalıdır, hadise kendi sınırları içerisinde tutulmalıdır. Bu açıdan bakıldığında İsrail'den yardım isteyenlerin, uluslararası müdahale peşinde koşanların aslında bu terör eylemleri vasıtasıyla, bu terör eylemlerini destekleyerek Suriye'yi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin projelerine hizmet ettikleri çok açıktır. Sünni'nin, Alevi'nin, Şii'nin, Nusayri'nin, Dürzi'nin, Arap'ın, Türkmen'in, Kürt'ün kardeşi Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu çerçevede Suriye Suriyelilerindir şiarıyla oradaki yönetimle de bu ilkeler çerçevesinde görüşülmektedir”