Murat Yetkin yazdı: İktidar değişirse savunma sanayii atılımları ne olacak?
Gazeteci Murat Yetkin, savunma sanayisindeki atılımların 14 Mayıs seçimlerinden sonra iktidar değişikliğinde ne olacağını kaleme aldı.
Gazeteci Murat Yetkin, savunma sanayisindeki atılımların 14 Mayıs seçimlerinden sonra iktidar değişikliğinde ne olacağını kaleme aldı.
Gazeteci Murat Yetkin, ‘YetkinReport’ta kaleme aldığı yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda İstanbul Boğazı’nda TCG Anadolu amfibik hücum gemisinin geçişini selamladıktan sonra, Sakarya-Arifiye’deki tank fabrikasında üretilen ilk Altay tankının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim törenine katıldığını hatırlatarak seçimlere değindi.
“Erdoğan’ın bu hamleleri 14 Mayıs seçimlerinde önemli bir koz olarak kullanması şaşırtıcı değil” diyen Yetkin, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, savunma sanayii konusunda gelen eleştirilere “Savunma sanayii, milli bir meseledir, bir partinin meselesi değildir. Milli meseleyse sıcak siyasetin konusu olmaz. Hangi görüşten olursan ol, savunma sanayiini desteklemek zorundasın. Ama destekliyorum deyip Tank Palet Fabrikasını Katar ordusuna vermeyeceksin” sözleriyle yanıt verdiğine dikkat çekti.
Yetkin yazısında şunları kaydetti:
Türkiye’de savunma sanayii üretiminin İkinci Dünya Savaşı sonrasında NATO üyeliği öncesinde başlayan ABD askeri yardımının başlamasıyla durdu. ABD’nin 12 Mart 1971 askeri darbesi ardından kurulan hükümete dayattığı haşhaş ekim yasağının 1974’te Bülent Ecevit – Necmettin Erbakan CHP-MSP koalisyonu tarafından kaldırılması ve hemen ardından Kıbrıs Harekâtı ardından gelen ABD ambargosu Ankara’yı bu bağımlılığın yüksek maliyeti konusunda kendisine getirdi.
Erdoğan 20 yıl önce tabanca yapamıyorduk derken sadece MKE’nin Kırıkkale’de 1960’lardan bu yana süren tüfek ve tabanca üretimini yok saymakla kalmadı. Aynı zamanda 1974 sonrası canlandıran Aselsan, Havelsan, Roketsan üretimini 1980’lerde Turgut Özal döneminde TUSAŞ’da uçak, helikopter, Nurol’da ve Otokar’da zırhlı araç ve hücumbot üretimlerini de yok sayıyor.
Savunma sanayii konusunda da geçmiş birikimi yok saymanın bir amacı seçim öncesi, özellikle yeni kuşağı etkilemekse bir başka amacı da tarihi adeta kendisiyle başlatıp Cumhuriyetin kazanımlarını kendisiyle özdeşleştirmek.
ERDOĞAN’IN HAKLI OLDUĞU KONU
Erdoğan savunma sanayii alanında bir konuda haklı. Yerli imalat projeleri, çoğu zaman Türk Silahlı Kuvvetlerin içinden ihmal edilmiş ve baltalanmıştır.
Bugün korvet ve fırkateyn tasarım ve üretiminin üzerinde yükseldiği “Milli Gemi”, yani MİLGEM projesi ihmal konusuna örnektir. Balyoz Davasında sahte kanıtlarla hapsedilip çıktıktan sonra “MİLGEM’in Öyküsü” kitabını vefatından bir süre önce yayınlayan önceki Deniz Kuvvetleri komutanlarından Özden Örnek’in tanıklığı önemlidir. Örnek 1994 yılında başlatılan projenin üretime geçirilmemesinden kendisinden önceki iki komutanın ilgisizliklerini sorumlu tutar.
Baltalama konusundaysa 1970’ler, 80’ler, 90’lar boyunca Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olup başta ABD olmak üzere NATO üyesi ülkelerin silah üreticilerinin Türkiye’deki temsilciliklerinde işe giren ve “komisyon zengini” olmakla suçlanan general ve amirallere ve bakmak gerekir.
Erdoğan’ın yaptığı savunma sanayii projelerinin önünü açmak, zaten Roketsan’dan TUSAŞ’a dek rafta bekleyen projelerin üretim hattına yansıması önündeki engelleri kaldırmak, özel sektörü de teşvik etmek oldu.
HAKSIZ OLDUĞU KONU
Şimdiki aşama sadece lisans altında üretim değil orijinal tasarım aşamasıdır ve önemlidir. Küçümsemenin alemi de yok; Japonya’nın, Çin’in Güney Kore’nin sanayi ve teknoloji patlamalarının köküne indiğinizde de ürün taklidi ve tersine mühendislikle başladığını görürsünüz.
Erdoğan’ın haksız olduğu konu ve eleştirildiği konu özel sektörün önünün açarken adaletsiz davranması, kendisine yakın şirketleri kayırması oldu. Altay tankının neredeyse 10 yıl gecikmesi, Erdoğan’ın üretim projesini orijinal tasarımı yapan Koç Grubundan alıp başına Ethem Sancak’ı koyduğu BMC’ye devrini, Katar hisselerinin dahliyle beraber şirketi de -aynı zamanda başkanlığını yaptığı Türkiye Varlık Fonuna aldığı Fuat Tosyalı’ya devrini zorlaması olmadı mı?
Altılı Masa’nın Ortak Mutabakat metninde yer alan savunma sanayii konusunda “sektörde adil rekabetin sağlanması” sözünün verilmesi de bunu gösteriyor.
Altyapı inşaatlarından enerji projelerine, sağlık projelerine dek her alanda ne oluyorsa savunma sanayii alanında da o oluyor; Erdoğan’a yakın olup onun ve çevresinin gösterdiği isimlerle iş yapan hem kazanıyor hem kazandırıyor ama diğer oyuncular dışarıda kalıyor.
BAYRAKTAR VE SİHA’LARI
Baykar ayrı bir konu. Özdemir Bayraktar ve iki oğlu, Haluk ve Selçuk Bayraktar, evlilik yoluyla Erdoğan ailesiyle ilişkili olmadan önce de İHA tasarım ve üretiminde çalışıyorlardı. Ben de tanığım. Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği ziyaret de o döneme aittir.
Baykar’ın ürettiği silahlı ve silahsız pilotsuz hava araçları (İHA ve SİHA) Erdoğan’ın benzeri tutumu yüzünden eleştiri oklarının hedefinde. TB-2 önce Suriye, sonra Libya, Azerbaycan ve Ukrayna’da dünyaca tanınan bir marka oldu ama sırf Bayraktar, Erdoğan’ın -gereğinden fazla öne çıkardığı- damadı diye muhalefetin hedefi haline geldi.
Yoksa örneğin, TUSAŞ üretimi ANKA ve AKSUNGUR gibi İHA’lar da hem Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından etkin kullanılıyor hem de ihraç ediliyor. Sivil kullanım örneklerini de Kahramanmaraş depreminde gördük.
Türk savunma sanayii ürünlerini Erdoğan güncel siyaset konusu yaptıkça, muhalefet tepki olarak kendi tabanlarını da rahatsız eden söylemlerle aslında tuzağa düşüyor.
Kılıçdaroğlu’nun savunma sanayii alanına verdiği partiler üstü destek bu bakımdan bir eşik sayılmalı.