Murat Sabuncu yazdı | Rusya Başkonsolosu: Hiçbir ülkenin içişlerine karışmıyoruz
Gazeteci Murat Sabuncu, Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov ile Türkiye-Rusya ilişkilerine ilişkin yaptığı görüşmenin detaylarını yazdı.
T24 yazarı Murat Sabuncu, Mersin Akkuyu’daki nükleer santralin yakıt getirme töreninin gerçekleştiği gün Rusya’nın İstanbul başkonsolosluğunda ve İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov’un ev sahipliğinde yapılan ‘Rusya Dış Politika Konsepti’ toplantısının detaylarını kaleme aldı.
Sabuncu, “Nükleer santralde tören yapıldığı gün, Rusya başkonsolosu ‘Seçim sürecinde Türkiye’nin iç işlerine karşıma niyetimiz yok” dedi’ başlıklı yazısında Rusya’nın dış politika konseptinin en son 2016’da açıklandığını, yeni konseptte ise ‘yapıcı, tarafsız, dostane olmayan’ diye üç kategoride incelendiğini ifade etti.
ABD ve İngiltere’nin Rusya karşıtı politikaların fikirsel düzenleyicisi olarak tarif edildiğini aktaran Sabuncu, Rusya’nın Türkiye’yi nerede konumlandırdığına da değindi.
Buravov’a sorduğu soru ve yanıtına da yer veren Sabuncu’nun yazısının ilgili kısmı şu şekilde:
Başkonsolos Andrey Buravov'un ana başlıklarını verdiğim sunuşundan sonra soru yanıt bölümüne geçildi. Ben şu soruyu sordum:
- Siz Rusya'nın yeni dış politika konseptini anlatırken ülkeleri üç kategoriye ayırdığınızı söylediniz: Yapıcı, tarafsız, dostane olmayan. Türkiye'yi burada hangi yere koyuyorsunuz birinci sorum bu. İkincisi, yine bölgesel olarak ülkeleri sınıflandırdınız. Türkiye'yi İslam ülkeleri arasındaki bir yerde konumladınız. Bunu biraz açmanızı isteyeceğim. Son sorum Rusya Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı arasında bir dostane ilişki var uzun süredir devam eden. İki hafta sonra Türkiye'nin seçimleri var. Türkiye'nin doğalgaz borçları da ertelendi Rusya tarafından. Bu süreçte Rusya Federasyonu, Recep Tayyip Erdoğan'a, AKP'ye destek mi veriyor yoksa tarafsız mı duruyor?
Başkonsolosun yanıtı şöyle:
"İlk sorunuzdan başlayalım. Türkiye hangi gruba giriyor? Yani ben karşılıklı olarak size bu soruyu yöneltmiş olsam siz ne cevap verirdiniz acaba? Bence çok açık olarak biz şunu söyleyebiliriz. Türkiye ile ilişkilerimiz uzun bir dönem içinde çok iyi bir şekilde gelişmektedir. Tabii ülkelerin ilişkilerinin gelişmesinde çeşitli dönemler olabiliyor. Ama ana istikamet olarak bizim ikili ilişkilerimiz iyi bir şekilde gelişti, gelişmeye devam etmektedir. Çeşitli alanlarda. Siyasi alanda yani çok yoğun bir diyaloğumuz var. Ekonomik ilişkilerimiz bizim ikili ilişkilerimizin çok iyi bir temelini oluşturmaktadır. İnsani olarak da 90'lı yıllardan başlayarak çok yoğun bir şekilde iki ülkemizin vatandaşları birbirini daha iyi anlama imkanlarına sahip oldular. Yani buraya da çok vatandaşımız yerleşti. Ortak evlilikler oldu, yeni çocuklar çifte vatandaş olarak dünyaya geldi. Dolayısıyla ilişkilerimiz bu son zor dönemde de gelişmeye devam etmektedir. Ve Türkiye'nin tutumunu biz biliyoruz. Buna minnettarız ve tabii ki benim cevabım sizin sorunuza birinci grup olacak tabii. Rusya'ya karşı 'yapıcı bir tutum sergileyen, yapıcı bir siyaset güden' bir ülkeden bahsediyoruz. Yani bizim değerlendirmemiz bu şekilde."
"TÜRKİYE BİR İSLAM DEVLETİDİR”
"İkinci sorunuza gelince. Burada tabii ben sadece yani tam olarak bu konsept işlerine dahil olan bir uzman kişi olmadığım için yüzde yüz size bunun nedenlerini anlatmam biraz zor olacak. Sadece tabii benim kendi değerlendirmemi yapabilirim burada. Yani ülke neden bu gruba alınmıştır? Tabii eğer açık olarak bu sorunuza cevap vermeniz gerekirse Türkiye bir İslam devletidir. Bir İslam iş birliği örgütü üyesi, aktif üyesidir. Onun kurucularından biridir. Çok önemli bir rolü var Türkiye'nin hem İslam iş birliği örgütü içinde hem İslam dünyasında diyebiliriz. Rusya'da da biliyorsunuz en büyük dini gruplardan biri Müslüman grupları. Şimdi son olarak bir rakam duydum. 25 milyon kadar Müslüman var bizim ülkemizde. Rusya da İslam iş birliği örgütünde bir gözlemci statüsüne sahiptir. İslam ülkeleriyle çok yoğun ve günden güne yoğunlaşan şimdiki koşullarda özellikle bunu söyleyebiliriz, yoğunlaşan ilişkilerden bahsedebiliriz. Türkiye ile ilgili olarak islami tabiatı mı öne çıkarılmak isteniyor diye denebilir. Ama bence bu sınıflandırma açısından yapılan belirli bir ülke grubunu belirlemek için. Yani eğer diğer gruplara bakarsak herhalde Avrupa kıtası birliğine Türkiye girmek istemezdi herhalde konseptteki değerlendirmeler bakımından."
"BİZ HİÇBİR ÜLKENİN İÇİŞLERİNE KARIŞMIYORUZ”
"Üçüncü sorunuza gelince yani Türkiye'deki seçimlerle ilgili olarak ve bu dönem içinde iki ülkemiz arasındaki ilişkilerin gelişmesiyle ilgili olarak. Tabii şöyle. Yani birkaç temel konuya burada değinebilirim. Bir taraftan bizim tabii temel bir prensibimiz var. Biz hiçbir ülkenin içişlerine karışmıyoruz. Dolayısıyla biz de burada bizim ülkemizin temsilcileri olarak sadece gözlemekle kalıyoruz. Durumu gözlüyoruz. Analiz ediyoruz tabii ikili ilişkilerin olası perspektifleri açısından da değerlendiriyoruz bu durumu. Fakat şu veya bu şekilde bu iç süreçlere müdahale etmeden kaçınıyoruz. Bunu kullanmıyoruz. Tabii şu denilebilir. Aynı zamanda hem seçim öncesi dönem var hem aynı zamanda bu dönem içinde birtakım gelişmeler söz konusu oluyor. Sizin de belirttiğiniz bazı gelişmeler. Olabilir. Çünkü beş altı yedi ay önce de birtakım ikili ilişkilerin gelişmesinde birtakım adımlar söz konusu olmuştur ve bunlar mesela ne kadar seçimlerle ilgili olabilir söylemek zor. Yani ikili ilişkilerimizi geliştiriyoruz, onları geliştirmek istiyoruz. Bu istikamette hazır olan şeyler veya uygun olan şeyler bulunuyorsa onlar her iki ülkenin menfaatleri istikametinde kullanılıyor. Karşılıklı olarak tabii her iki ülkemiz bu iş birliği sürecinden meyveleri alıyor. İşte her iki ülkenin halklarının refahının arttırılmasına yönelik bir süreçtir eninde sonunda. Ama şimdi yeniden tekrarlamak istiyorum bizim açımızdan burada önemli olan tabii ikili ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Ve bu açıdan da değerlendiriyoruz durumu. Ne kadar şu veya bu durumun gelişmesi ne gibi sonuçlara yol açabilir. Fakat tabii bu tamamen Türk halkının söyleyeceği söze bağlı olan bir süreçtir. Ve tabii Türk halkının yapacağı seçimi biz kabul edeceğiz. Buna hiçbir tereddüdümüz yok. İlişkilerimizin geliştirilmesine gelince yani seçimden sonra. Tabii o süreçte biz göreceğiz bunun sonuçlarını ve tabii her zaman söylediğimiz gibi bu işler için tango yapmak için iki kişi lazım yani aksi taktirde bir şey yapamazsınız”