Macron'un Rusya-Ukrayna gündemine ilişkin Türkiye mesajı nasıl okunmalı? Al Ain Türkçe Özel

Macron’un Türkiye’nin Rusya-Ukrayna gündeminde öne çıkacağı yönündeki açıklamalarını değerlendiren Doç. Dr. Cem Oğultürk, “Bu açıklamalar Macron’un Avrupa’nın güvenliğini sadece ABD veya Rusya’ya bırakmak istememesi olarak okunabilir” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Alaska’da yaptığı zirve ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin Washington ziyareti Rusya-Ukrayna savaşının seyri ve Avrupalı ülkelerin dahline ilişkin gelişmeler sürüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Alaska ve Washington zirvelerinin ardından yaptığı açıklamalarda gelecek 15 günün “güvenlik garantilerine somut bir temel kazandırmak” adına önemli olacağını belirterek ABD’nin bu konudaki tavır değişikliğinin son günlerdeki en önemli gelişme olduğunu vurguladı. “İngiliz, Fransız, Alman ve Türkler Ukrayna’da güvence operasyonları yürütmeye hazır” diyen Macron, bu güçlerin cephe hattından uzakta bulunacağını ve kışkırtıcı olmayacağını vurguladı.
Peki bu gelişmeler nasıl okunmalı? Macron’un açıklamalarının etkileri ne olacak? Gelişmeleri İstanbul Aydın Üniversitesi Afrika Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. M. Cem Oğultürk, Al Ain Türkçe için değerlendirdi.
“Türkiye Rusya ve Ukrayna ilişkilerinde arabuluculuk rolü üstlendi”
Sözlerine “Türkiye, savaşın başlangıcından itibaren hem Rusya hem de Ukrayna ile dengeli bir ilişki sürdürerek arabuluculuk rolü üstlenmiştir. 2022’de Antalya ve İstanbul’da düzenlenen görüşmeler, Türkiye’nin bu rolü etkin bir şekilde oynayabileceğini göstermiştir” diyerek başlayan Oğultürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Türkiye’nin barış görüşmelerine ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu vurguladığını hatırlattı.
Doç. Dr. Cem Oğultürk
Oğultürk, “Zelenskiy ile yapılan görüşmelerde Türkiye’nin “güvenilir arabulucu” pozisyonu öne çıkarken Putin ile yapılan telefon görüşmelerinde de müzakerelere ev sahipliği yapma önerisi yinelenmiştir.
Türkiye’nin Karadeniz’deki stratejik konumu ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni uygulama yetkisi, onu bölgesel güvenliğin kilit aktörlerinden biri haline getiriyor. Karadeniz tahıl koridoru anlaşması gibi girişimler, Türkiye’nin çatışma ortamında somut sonuçlar üretebildiğini kanıtlamıştır” ifadelerini kullandı.
Macron’un açıklamalarını da değerlendiren Oğultürk, “Macron’un açıklamalarına göre Türkiye, Ukrayna’ya sağlanacak güvenlik garantileri kapsamında önemli bir rol oynayabilir” diyerek Fransa, İngiltere ve Almanya ile birlikte Türkiye’nin de Ukrayna’da “güvence operasyonları” yürütmeye hazır olduğu belirtilmiştir. Ancak bu operasyonlar, cephe hattında değil, daha çok destekleyici ve caydırıcı bir rol üstlenecek şekilde planlanmaktadır.
Macron’un Avrupa’nın güvenliğini sadece ABD veya Rusya’ya bırakmak istemediğini ve Türkiye’nin bölgesel ağırlığını kabul ettiğini yansıtıyor. Türkiye’nin hem NATO üyesi hem de Rusya ile diyalog kurabilen bir ülke olması, bu önerinin temel dayanaklarından biri” ifadelerini kaydetti.
Macron’un açıklamaları nasıl değerlendirilmeli?
Oğultürk şunları söyledi:
“Macron’un açıklamaları, Avrupa’nın Rusya’ya karşı birleşik bir cephe oluşturma çabası içinde olduğunu ve Türkiye’nin bu cephede stratejik bir ortak olarak değerlendirildiğini gösteriyor.
Türkiye’nin de bu süreçte temkinli olacağı, Rusya’nın onayı olmadan riskli adımlardan kaçınacağı öngörülebilir.
Macron’un Türkiye’yi öne çıkarması, aynı zamanda Ankara ile Paris arasındaki ilişkileri güçlendirme çabası olarak da okunabilir.
Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşındaki rolü, arabuluculuk ve potansiyel güvenlik garantileriyle sınırlı kalmayıp, Avrupa’nın yeni savunma mimarisinde de stratejik bir yer edinmesini sağlayabilir. Macron’un açıklamaları, bu rolü destekleyen bir vizyon sunarken, uygulanabilirlik için daha fazla diplomatik çaba ve uzlaşı gerekiyor”