Konsolosluklar neden kapanıyor? Emekli diplomat Onur Öymen’den Al Ain Türkçe’ye özel açıklamalar
Ülkelerin 'terör tehdidi ve güvenlik gerekçesiyle' başkonsolosluklarını birer birer kapatılmasıyla ilgili emekli diplomat Onur Öymen Al Ain Türkçe’ye değerlendirmelerde bulundu.
İsveç'te başlayan ve daha sonra pek çok Avrupa ülkesine yayılan Kur'an yakma eylemleri sonrası Türkiye'deki konsolosluklarını kapatan Batılı ülkelerin sayısı artıyor.
ABD Büyükelçiliği’nin yayımladığı güvenlik uyarısının ardından Fransa, İtalya, İspanya, Almanya, İsveç ve İsviçre Türkiye’ye ilişkin seyahat uyarılarında bulundu.
Sonrasında ise Hollanda, Almanya, Fransa ve İsviçre ‘terör riskini’ gerekçe göstererek İstanbul’daki konsolosluklarını geçici olarak kapattı.
Konu Türkiye siyasetçilerinin de yakın takibinde. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Batı ülkelerinin güvenlik uyarıları ve konsoloslukların kapatılmasına ilişkin sert uyarılarda bulunurken, AK Parti Sözcüsü Çelik büyükelçilikler tarafından yapılan açıklamaları ‘sorumsuz’ olarak nitelendirdi.
Konsolosluklarını kapatan ülkeleri eleştiren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, “Somut bir bilgi paylaşımı yok, istihbarat paylaşımı yok. Burada bu açıklamaların maksatlı olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Çavuşoğlu şunları söyledi:
"Biraz dürüstlük bekliyoruz. Aynı zamanda DAEŞ ve PKK dâhil tüm terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. Diğer taraftan Kuran yakma hadsizliğinden sonra güvenliklerimizi biz de artırdık. Bazı ülkelerin diğer ülkelere bu kapatma eylemine siz de katılın dediğini biliyoruz. Somut bilgi ve belge paylaşmadan böyle adım atarlarsa, bizim de ilave adımlarımız olacaktır, bunun bilgisini de dün verdik”
Ayrıca Almanya, Hollanda, İngiltere ve İsviçre’nin de aralarında bulunduğu dokuz ülkenin büyükelçileri Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.
Peki, bu yabancı ülkelerin diplomatik temsilciliklerine yönelik ‘terör’ tehdidiyle ilgili istihbarat nereden ve nasıl geliyor? Sonrasında süreç nasıl işliyor?
Emekli diplomat Onur Öymen, doğrudan doğruya konsolosluklara yönelik bir saldırı olabileceği yönünde bir istihbarat alındıysa o zaman bu gibi nadir durumlarda konsoloslukların kısa süreli kapatılması yoluna gidilebileceğini, usulün böyle olduğunu anlatıyor.
“Ülkelerin istihbarat kaynaklarını hangi kaynaklardan bilgi aldıklarını bilemeyiz, ama buna benzer durumlarda evvelce ilgili ülkeler o ülkede bulunan vatandaşlarını belirli bölgeler ya da faaliyetler konusunda uyardı. Fakat doğrudan doğruya konsolosluklara yönelik bir saldırı olabileceği yönünde bir istihbarat alındıysa o zaman nadir durumlarda konsoloslukların kısa süreli kapatılması yoluna gidilebilir. Genel olarak usul böyledir. “
Onur Öymen, bir saldırı istihbaratı alındığında da o ülkeye bilgi vermemin, istihbaratın içeriğini ve detayını paylaşmamanın çok ciddi bir sorun yaratacağını söylüyor.
“İstihbaratın niteliğini bilmemiz önemli çünkü ülkeleri ismen hedef alan bir eylemin istihbaratı ise başka, yabancı konsolosluklara, diplomatik temsilcilere saldırı bekleniyor gibi genel bir istihbarat ise durum başkadır. İkinci seçenek ise o zaman diğer ülkeler de doğrudan doğruya kendilerine yönelik bir istihbarat olmasa bile genel olarak diplomatik misyonlara yönelik saldırı gibi ifade varsa bu istihbaratta, onlar da bundan bir sonuç çıkarabilirler. Fakat önemli olan şu, böyle bir istihbarat aldığınız zaman ilk yapacağınız iş o ülke makamlarını bilgilendirmektir. Kendi aranızda paylaşmaktan önce istihbaratı aynı zamanda Türkiye ile de paylaşacaksınız ki Türk makamları gerekli koruyucu tedbirleri daha etkili bir şekilde alsınlar. Bu istihbarattan ayrıntılarını da bildireceksiniz. Bunun birinci kuralı budur. Yabancı ülkeler çoğu zaman bu eylemcilerin isimlerini de bilirler, öğrenirler. Paylaşacaksınız ki gerekli tedbirler alınsın ve eylemden önce bu gibi insanlar yakalansın ve yargıya verirsin. Daha önce de söylediğim gibi uluslararası ilişkilerde usul budur. Bir saldırı istihbaratı alıp da o ülkeye bilgi vermemek detayını paylaşmamak çok ciddi bir sorun yaratır. “
“HEP TÜRKİYE'Yİ VEYA BAŞKA ÜLKELERİ SUÇLUYORLAR FAKAT ESAS SUÇUN KAYNAĞI KENDİ ÜLKELERİNDE”
Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler'de, NATO'da, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda, Avrupa Konseyi'nde ilgili bütün uluslararası kuruluşlarda bu konuyu gündeme getirmesi lazımdır. Bunlar sadece böyle tedbir almakla çözülecek işler değil, kökünü halletme lazım bu işin. Bu sosyal hastalığı iyileştirmek için, devletlerin el birliğiyle çalışması lazım. Bazı devletler görüyoruz, hep Türkiye'yi veya başka ülkeleri suçluyorlar fakat esas suçun kaynağı kendi ülkelerinde… Bu sosyal hastalık haline gelmiş olan ırkçılıkta, yabancı düşmanlığında… Bunun çözümü için hangi tedbirleri alıyorsunuz? Türkiye'nin de bu konudaki taleplerini az önce dediğim gibi her vesileyle gerek basın yoluyla, gerek uluslararası kuruluşlar, uluslararası toplantılar yoluyla dile getirmesi lazım.
Konsolosluklar neden kapanıyor? Emekli diplomat Onur Öymen’den Al Ain Türkçe’ye özel açıklamalar
Emekli diplomat ve eski Büyükelçi Onur Öymen, sorunun kaynağını şu sözlerle yorumluyor:
“Burada işin esasına bakmak lazım çünkü Avrupa ülkelerinin bazılarında dine yönelik saldırılar insan hakları çerçevesinde değerlendiriliyor ve bu saldırıları yapanlara ceza verilmiyor. Bazı ülkelerde de yasalarda bu bir suç olarak geçiyor ama uygulamada bir işlem yapılmıyor. Bunun üzerine gitmek gerekiyor. Üstelik yalnız Müslüman ülkelere yönelik değil bir durum değil. Bazı ülkelerde Musevilere yönelik eylemlere de ceza verilmiyor. Sinagoglara Yahudi mezarlıklarına yönelik eylemler de oluyor. Bunların hepsinin bir arada düşünülmesi lazım… Bu durumu sadece Müslümanlara yönelik bir yaklaşım, bir eylem gibi görmemek lazım… Bütün bunların arkasında yabancı düşmanlığı yatıyor. Özellikle Almanya'daki işte Neonaziler bunların eylemleri gerçekten aşırı derecede yaygınlaştı. Bir yılda 23.000 eylem olduğunu görüyoruz. Bunların içinde bir bölümü propaganda eylemi ama 900 civarında şiddet içeren eylem yapıldı. Bunların üzerine gitmek gerekiyor ve unutmamak lazım bu yalnız Türkiye’nin meselesi değil, bütün ülkeleri ilgilendiren bir meseledir. Bu Avrupa’da bir sosyal hastalık haline geldi. Yabancılara, onların değerlerine, inançlarına, kurumlarına, ülkelerine yönelik ölçüsüz saldırılar, artık insan haklarıyla izah edilemeyecek bir boyuta geldi.”