Kılıçdaroğlu: Erdoğan emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşasıdır
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sert sözlerle eleştirerek “Erdoğan, emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşasıdır” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Ankara’da gazetecilerle bir araya geldi. Yıl sonu değerlendirmesi yapan Kılıçdaroğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP lideri Altılı Masa’dan Akşener ile olan görüşmeye, İmamoğlu kararından dış politikaya kadar birçok konuda değerlendirmede bulundu. Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı ise sert sözlerle eleştirdi ve “Erdoğan, emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşasıdır” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’na Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Başkan Yardımcıları Selin Sayek Böke, Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan, Grup Başkanvekili Engin Özkoç ve İletişim Koordinatörü Ömer Topsakal eşlik etti.
Gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce yaklaşan 2023 yılına ilişkin kısa bir değerlendirme yapan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“2023 umarım hepimiz için güzel bir yıl olur. Bütün çabamız güzel bir Türkiye inşa etmek. Bu konuda elimizden gelen bütün çabayı gösteriyoruz, özveride bulunuyoruz. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların çok zor olduğunun sizler de tanığısınız. Türkiye bunu hak etmiyor. Daha güzel bir ülke, daha huzurlu bir ülke, hızla büyüyen, kalkınan bir ülke, içeride ve dışarıda saygın bir ülke… Siyaset kurumunun ahlak zemininde mücadele ettiği bir ülke olmak zorundayız. Böyle bir arzumuz var. Biz Millet İttifakı olarak, katılan iki partiyle birlikte Altılı Masa olarak elimizden gelen çabayı gösteriyoruz, göstermeye çalışıyoruz.”
'EMİN OLUN ELİMİZDEN GELEN ÇABAYI GÖSTERİYORUZ'
“Yeteri kadar çaba harcadık mı, harcamadık mı diye sorgulamalar sizler tarafından da yapılıyor. Bunlara da saygı duyuyoruz ama şundan emin olmanızı isterim; gerçekten de elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Her birimiz gösteriyoruz. Çünkü her birimizin ülkeye karşı, tarihe karşı bir sorumluluğumuz var bunun da bilincindeyiz. Sonuçta siyaset toplumun çıkarları üzerine inşa edilmek zorundadır. Bireysel çıkarlarla siyaset yapılmaz. Kişilerin yakın çevrelerinin çıkarları üzerinden bir siyaset yapılmaz. Ailenin çıkarları üzerine siyaset yapılmaz. Siyaset toplumun çıkarlarını öncelemek ve bu çerçevede hareket etmektir”.
Kılıçdaroğlu’na sorulan sorular ve yanıtları şu şekilde:
‘HİÇ ENDİŞE ETMEYİN, ALTILI MASA AZİMLE YOLUNA DEVAM EDECEK’
İYİ Parti lideri Meral Akşener ile bir araya geldiniz. Dışarıda yürüyen ‘kriz başlıkları’ vardı. Altılı Masa’yla yola devam edecek mi soruları da gündemdeydi. İlk mesajlarınız devam edecek yönünde. Ortak aday, yol haritası, başörtüsü teklifi gibi başlıklar da var. Bu başlıklarda bir anlaşma sağlandı mı? Altılı Masa nasıl yola devam edecek ve ortak aday ne zaman gündeme gelecek?
Hiç endişe etmeyin. Altılı Masa kararlılıkla, azimle yoluna devam edecek. Elbette gündeminde farklı konular var ama her biri gündemi toplandığımızda uygar insanlar gibi oturarak, konuşarak, artısını eksisini düşünerek bir karar vereceğiz. Vereceğimiz karar da Altılı Masa’nın kararı olacak. Belki bizim siyasetimizde hiç karşılaşılmayan bir süreci yaşıyoruz. Bir araya gelip konuştuğumuz zaman, ‘Aman masa dağıldı, aman şöyle oldu, aman böyle oldu’… Bir dönem, ‘HDP masanın altında, yok üstünde, yok masanın yanında’… Bunların tamamı asparagas haberler. Elbette ki farklı düşünebiliriz ama sonuçta oturuyoruz, uzlaşıyoruz. Ekiplerimiz şu anda hükümet programına çalışıyorlar. Altı partinin kadroları çalışıyor. Altı partinin alt kadrolarının üzerinde uzlaşma sağlanamadığı bölümleri kırmızıyla yazıyorlar, altı liderin önüne koyacaklar, altı lider oturacağız uzlaşacağız. Demokrasinin olmazsa olmazı uzlaşmadır. Siz 85 milyon insanla uzlaşacaksınız ve onları temsil eden siyasetçilerle uzlaşacaksınız. Dolayısıyla farklı düşündü diye ‘Eyvah masa bölündü, masa dağıldı’ yok böyle şeyler. Belli bir çevrenin ya da gücün domine ettiği, toplumu yönlendirmek istediği bir süreç. Ama biz onu büyük bir dikkatle izliyoruz.
AKŞENER’E KIRGIN MI?
Akşener ile iki saat bir araya geldiniz. Herkes bir yorum yaptı. Birbirinize kırgın olduğunuz, yanlış anlaşılmaların olduğu söylendi. Doğru mu, bir kırgınlık varsa giderildi mi?
Yok efendim ne kırgınlık var ne şu var ne bu var. Biz daha önce de görüşüyorduk. Bir gün önce de Temel Bey’e gittim. Görüşüyoruz. Görüşmeyi de gayet doğal karşılamak gerekiyor.
Ekrem İmamoğlu’na mahkûmiyet kararı verilmesinin ardından Saraçhane’de siz, İmamoğlu’nun ‘16 milyonun belediye başkanı olduğu’ vurgusu yaptınız. Akşener ise ‘85 milyon’ vurgusu yaptı. Ardından cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda her iki partinin farklı görüşte olduğu değerlendirmeleri yapıldı. Ahlatlıbel’deki buluşmanızda bu farklı görüşler giderildi mi?
Biz zaten bir araya geliyoruz. İkili, üçlü görüşmelerimiz olur. Telefonla olur. Önemli bir olay olunca liderler telefonla birbirlerini ararlar. Kendi düşüncelerimizi aktarırız. Bu belki bir bölüm medyanın yadırgadığı bir tavır oluyor ama demokrasilerde olması gereken tavır budur. Demokrasilerde bir olay olduğunda siz bir ittifak oluşturmuşsanız, ittifakın bileşenlerinin o olayda ortak bir söylem geliştirmeleri gerekir. Biz de buna özen gösteriyoruz ve ortak söylem geliştirmeye çalışıyoruz. Evet, Ekrem Bey 16 milyon insan tarafından seçildi. İstanbullulara hizmet ediyor. Ekrem Bey’in önünü kesmek istiyorlar. Saray, özellikle yaptığı toplantılarla ve yargıyı yönlendirerek.
Türkiye’nin iki temel gündemi var. Bir adalet. Adaletin olmadığını en çok hukukçular söylüyor. Türkiye’nin hangi bölgesine iline ve ilçesine gitseniz, ‘Bu ülkede adalet var mıdır’ diye sorsanız, yüzde 99,9 samimiyse ‘Adalet yok’ der.
‘EKREM BEY İSTANBUL’UN SIRTINA SAPLANAN HANÇERİ ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR’
16 milyon insan Ekrem Bey’i seçti. Gayet güzel. Seçimi iptal ettirdiniz. Bir daha seçim yapıldı. Fark 800 bine çıktı. Şimdi hazmedemiyorlar, nasıl o görevden alacağız diye. İstanbul’u talan ettiler. Talan ettikleri yeri, ‘Biz İstanbul’a ihanet ettik’ diye itiraf ettiler, ihanet edilen İstanbul’un sırtına saplanan hançeri çıkarmaya çalışıyor Ekrem Bey, ‘Vay efendim sen hançeri nasıl çıkarırsın?’. ‘Nasıl metro inşaatını aynı anda başlatırsın? ‘Bizim 20 yıldır yapamadıklarımızı iki yılda siz yapmaya başladınız’ dediler ve tahammül edemiyorlar. Adalet duygusu bir toplumda yok olursa o toplum gelecek açısından büyük endişe içerisine girer. Bugün geldiğimiz noktalardan biridir. Adaletin olmadığı, yargının bir kişinin kontrolünde olduğu bir süreci yaşıyoruz.
‘ÖNÜNE KONAN METNİ OKUMAKTAN ACİZ BİR MİLLETVEKİLİ KİTLESİ VAR’
Kuvvetler ayrılığının olmadığı bir süreci yaşıyoruz. TBMM’nin iradesi de ipotek altındadır. Yargı nasıl ipotek altındaysa TBMM’nin iradesi de ipotek altındadır. TBMM’den hırsızlık yapanın, rüşvet alanın soruşturulmaması için kanun çıktı. Akıl alacak değil. İradesini böyle pazarlayan parlamento olabilir mi? Önüne konan metni okumaktan aciz bir milletvekili kitlesi var orada. Hangi maddenin hangi tehlikeleri içerdiğini sorgulamayan bir milletvekili kitlesi var. AK Parti ve MHP’li milletvekilleri. Onların tek bir görevi var, saraydan gelen talimata uygun olarak el kaldırıp indirmek. Bu düzeni değiştireceğiz.
Adalet kesinlikle gelecek bu ülkeye. Adalete en büyük ihaneti yapanlar da bazı iradesini saraya ipotek etmiş yargı mensuplarıdır. Onların hepsini tek tek biliyoruz. Sürülen hakimlere ne olduğunu biliyoruz, seçilmiş hakimlere ne olduğunu biliyoruz. Seyyar hakimlerin ne olduğunu biliyoruz, seyyar mahkemelerin de ne olduğunu biliyoruz. Bunlar bizim hafızamızda bir yerde duruyor. Bunlardan adaleti temizleyeceğiz. Ben kimsenin inancına, siyasi görüşüne bakmam. Yargıçsa verdiği karara, hukukun üstünlüğüne göre karar veriyorsa başımın üzerinde yeri var. Yargıç saraydan aldığı talimatla görev yapıyorsa olmaz.
İMAMOĞLU KARARI: SAVCININ OLMADIĞI BİR YERDE KARAR NASIL OKUNUYOR?
Ekrem Bey’in kararı; hakim değiştirildi. İradesini saraya ipotek etmiş olan bir hakim atandı. Savcı duruşma salonunda yokken karar okundu. Savcının olmadığı bir yerde karar nasıl okunuyor? Bunun neresi adalet?
ALTILI MASA’NIN İRADE KOYDUĞU İKİ TEMEL SORUN ADALET VE EKONOMİ, KESİNLİKLE ÇÖZÜLECEK
İkinci temel sorunumuz ekonomi. 84 milyon insan bir avuç haramzadeye çalışıyor. Alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna kaynak transferi. İnsafsız bir şekilde kaynak transferi yapılıyor. Asgari ücret olarak verdikleri paradan hemen sonra yıldırım hızıyla zamlar geliyor. Dünyanın en adaletsiz vergisi de enflasyondur. Çünkü enflasyon üst gelir gruplarına kaynak aktarmayı özendiren bir süreçtir. Alt gelir gruplarını da ezen bir süreçtir. Biz bu iki tabloyu değiştireceğiz. Altılı Masa’nın irade koyduğu bu iki temel sorun kesinlikle çözülecek. Yeni bir süreci başlatacağız. Bir arada bulunmamızın temel sebebi de o.
Medya özgürlüğünü de getireceğiz. İradesini saraya ipotek etmiş medyayı istemiyoruz. Elbette ki medya siyasetçileri eleştirmeli. Eleştirel bir gözle dünyaya bakmalı. Bir tarafa kesintisiz övgü, bir tarafa kesintisiz yergi diye bir anlayışla gazetecilik yapılmaz, zaten o gazetecilik değildir. Sizin klasik anlatımınızla köpeğin insanı ısırması haber değil, insanın köpeği ısırması haberdir. TBMM’den rüşvetçilerin, yolsuzlukların, TMSF için söylüyorum, yöneticileri için soruşturma ve kovuşturma yapılamaz diye bir kanun çıkıyorsa işte bu insanın köpeği ısırmasıdır ama gazetelerde haber bile olmuyor.
‘ALTILI MASA’DA CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI KONUŞULMADI’
Altılı Masa ortak aday vurgusunu her zaman yapıyor. Ama siz de geçtiğimiz günlerde yaptığınız açıklamada çoklu adayla ilgili görüşülmediğini ama her olasılığın olduğunu söylediniz. Çoklu adayla başarılı olabileceğinizi düşünüyor musunuz?
‘Çoklu aday olur mu’ diye bana soruldu. Masada hiç konuşmadık dedim. Birisi gelir konuşursa konuşuruz yani, bu kadar basit. İlla ‘çoklu aday olacak, tekli aday olacak’ değil, şu ana kadar Altılı Masa’da cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulmadı. Sadece cumhurbaşkanlığıyla ilgili cumhurbaşkanının nitelikleri konuşuldu ve o nitelikle bir metne bağlandı ve kamuoyuyla paylaşıldı. Bu kadar açık.
‘EKREM İMAMOĞLU BÜYÜK LOKMADIR, ONLARIN BOĞAZINA TAKILIR’
İmamoğlu ile ilgili mahkûmiyet kararı ve terör soruşturması var. Görevden alma olabilir. Belediye meclisinden bir isim atanırsa bir planınız var mı?
Ekrem İmamoğlu büyük lokmadır ve boğazınıza takılır. Sıradan bir olay değil. Umarım olayı o kadar kirli boyutlara taşımazlar. Seçimle gelenin seçimle gitmesi lazım. Seçimle gelen atanmış yargıçlar aracılığıyla gidecekse onun adı “Demokrasiye Darbe”dir. İnsan haklarına, özgürlüklere darbedir. İstanbul’a, 16 milyon seçmenin iradesine darbedir. Biz bütün darbelere karşıyız. Darbenin oluşturduğu hukuk sistemine de karşıyız. Darbe hukukuna da karşıyız. Ekrem İmamoğlu büyük lokmadır, onların boğazına takılır. Bunu bilmelerini isterim.
‘YÜREĞİN YETİYORSA GEL KARDEŞİM BİR DAHA SEÇİM YAPALIM’
İstanbul seçiminin yenilenmesini önermiştiniz. Ekrem İmamoğlu basın toplantısında bu konuda açıklama yaptı. Seçimlerim 2024’te zamanında yapılacağını söyledi. Bu konuda neler söylersiniz?
Birinci seçimde Ekrem Bey kazandı, ders almadılar, ikinci seçimi yaptılar. Hala ders almış değiller. Atanmış, iradesi ipotek altına alınmış, vereceği karar Saray tarafından görüldükten sonra mahkemede okunan, mahkemenin arkasına sığınarak Ekrem Bey’i saf dışı bırakmak istiyorsun. Yüreğin yetiyorsa gel kardeşim bir daha seçim yapalım. Elbette normal seçimler zamanında yapılacak, ondan kimsenin endişesi yok. Erdoğan’a her türlü fırsatı veriyorum, boyunun ölçüsünü alsın diye veriyorum. Ben bu ülkenin vatandaşının vicdanına güveniyorum. Bu kadar haksızlığa vicdanı olan kimse evet demez.
10 YIL ÖNCE ERDOĞAN’A YAZDIĞI MEKTUBU OKUDU
11 yıl sonra Suriye ile bir temas kuruldu. Milli Savunma Bakanlığı düzeyinde Rusya’da bir görüşme gerçekleştirildi. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Suriye konusunda benim düşüncelerim en baştan belliydi. Yanlış yapıyorsunuz, yanlış politika izliyorsunuz. Erdoğan’a Başbakanlık döneminde mektup yazdım. 27 Ağustos 2012’de. 10 yıl önceki bir mektup. Mektuptan iki cümle okuyacağım. “Sayın Başbakan, komşu Suriye’deki gelişmeler ülkemizin başta güvenliği olmak üzere ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dâhil çok geniş kapsamlı artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir” demişim 10 yıl önce mektup yazmışım yanlış yapıyorsunuz demişim. İkinci cümle, “Türkiye’nin yeni bir başlangıç yaparak ağırlığını Suriye’de barış, uzlaşma, istikrar ve güvenden yana koyması gerekmektedir” demişim 10 yıl önce. O zaman beni yine suçlamışlardı. “Esadcı” demişlerdi.
‘KAPI KAPI DOLAŞIYOR ‘ESAD BENİ ACABA NASIL KABUL EDER?’ DİYE’
Soru bir, ‘devleti kim iyi biliyor?’ Soru iki, ‘devleti kim iyi tanıyor?’ Soru üç, Türkiye’nin çıkarlarını en iyi kim savunuyor? Erdoğan’a açıkça ifade edeyim, senden çok daha iyi devleti ben biliyorum, devleti çok daha iyi tanıyorum. Ülkenin vatandaşlarının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarının nasıl korunması gerektiğini senden çok daha iyi biliyorum. Sen koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kişisel çıkarların uğruna yıprattın. Kişisel beklentilerin üzerine yıprattın. Emperyal güçlerin Ortadoğu’daki oyuncağı oldun. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Şimdi kapı kapı dolaşıyor ‘Esad beni acaba nasıl kabul eder?’ diye. Bir de itibar diyorlar, bir de ‘Dünya Lideri’ diyorlar. Herkesin alay ettiği, dalga geçtiği adamdan dünya lideri olur mu?
Suriye’deki 33 askerimizin şehit askerimizin hesabını sordu mu acaba? Esad’a yalvarıyor ‘benimle görüş’ diye. Esad kabul etmiyor. Putin’e gidiyor, yalvarıyor. MİT müsteşarını gönderiyor, Milli Savunma Bakanı’nı gönderiyor, ‘ne olursunuz bizi görüştürün’ diye.
Vicdan sahibi olan herkese söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Türkiye hiç böyle bir konuma düşmüş müdür? Arap dünyasından tutun, Putin’e kadar her tarafı geziyor. Yalvarıyor, yakarıyor ‘koltuğumu nasıl korurum’ diye. Bir insan ‘koltuğumu nasıl korurum’ arayışına girerse o insanın bu ülkeye hiçbir faydası yok. Kişisel çıkar içindedir.
24 saatte Emevi Camii’ne namaz kılmaya gideceklerdi. 10 yıl geçti. Şimdi yalvarıyorlar, Esad bizimle barışır mı diye. Esad bitmedi, Suriye ile kavga ettiler. Yalvarıyorlar, araya başka devlet adamlarını koyuyorlar. El, etek öpüyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nda oturan kişi el, etek öpmek için kapı kapı dolaşmaz. El, etek için kapı kapı dolaşıyorsa bu ülkenin tarihine ihanet ediyor demektir. Milli Kurtuluş Savaşı’na, o mücadeleye ihanet ediyor demektir.
“ERDOĞAN, EMPERYAL GÜÇLERİN ORTA DOĞU’DAKİ MAŞASIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Seçimi bile kaybetsem EYT olmaz, getirmeyiz’ demişti. Çift dikiş eleştirisi yapmıştı. Ama dün EYT çıktı. Sizin de bir tweetiniz oldu, ÖTV’yi hatırlattınız. Sizce o konuda da bir adım gelir mi?
Erdoğan artık seçimi kaybedeceğini biliyor. O da fark ediyor zaten. Ona çok şey yaptıracağım çünkü devletin nasıl yönetileceğini bilmiyor, benden öğreniyor. Sorunların ne olduğunu bilmiyor, benden öğreniyor. Hangi alanlara müdahale edilmesi gerekir, bilmiyor, benden öğreniyor. Daha ona yaptıracağım çok şey var. Görecek o. Devlet nasıl yönetilir onu da anlatacağım ona. Suriye için gönderdiğim mektubu açıp bir daha okusun. O mektubu okuduğunda yüzü kızaracaktır. “Keşke o zaman dinleseydim” diyecektir. Hiçbir emperyal güç ateşi kendi eliyle tutmaz, maşa kullanır. Erdoğan, emperyal güçlerin Ortadoğu’daki maşasıdır.
‘SARAY’IN TALEBİ, YÖNLENDİRMESİ, CUMHURBAŞKANI ADAYI KİM OLACAK? SANA NE KARDEŞİM!’
‘Altılı Masa’ya Cumhurbaşkanı adaylığı konusu gelmedi’ dediniz? Bu konuda bir takvim var mı? Masa’ya ne zaman gelecek, ne zaman kamuoyuna açıklanacak?
Cumhurbaşkanı adaylığını neden merak ediyorsunuz, kim olacak? En çok garipsediğim olay bu. Neden biliyor musunuz? Kim olursa olsun. Altı lider niteliklerini daha önce açıkladığı bir cumhurbaşkanı adayı belirleyecek, bu kadar basit. Sorun kişide olsa, deriz ki ‘kişide bir sorun var’. Öyle bir aday belirleyin ki kim olursa olsun. Sorun sistem değerli arkadaşlar. Bir kral gitsin, yerine yeni bir kral gelsin istemiyoruz, biz kural istiyoruz. Kurallı bir devlet istiyoruz. Yasama, yürütme, yargının bağımsız olduğu, medyanın özgür, adaletin, devlette liyakatin olduğu bir düzen istiyoruz. Ekonomide batak noktasına gidiyoruz, ekonomiyi buradan nasıl çıkarırız onun çalışmalarını yapıyoruz.
Dolayısıyla Saray’ın talebi şu, beklentisi de o, toplumu yönlendirmesi de oraya: Cumhurbaşkanı adayı kim olacak? Dönüp ona diyoruz. Sana ne kardeşim. Altı lider o kadar dikkatli şekilde bir çalışma yapıyoruz ki. Önce hükümet programını çıkarmamız lazım. Yargıda, savunmada ne yapacağız. Bilim teknikte, üniversitelerde, sağlıkta, ekonomide ne yapacağız. 9 ana başlık, 71 alt başlıkta çalışma yapıyoruz. Ne yapacağımızı altı lider önce millete anlatmamız lazım. Neden hukuktan başladık, çünkü demokrasi olmadan diğerleri olmuyor. Açıkladık, Anayasa’da neleri yapacağız, Meclis İçtüzüğünde, yasalarda neleri yapacağız. Siyasi ahlak kanunu getireceğiz.
‘HÜKÜMET PROGRAMINI ‘BİZ TÜRKİYE’Yİ BÖYLE YÖNETECEĞİZ’ DİYE DÜNYAYA DUYURACAĞIZ’
Düşünün rüşvet alan adam milletvekili, gayet rahat elini kolunu sallayarak Meclis’e geliyor. İnsanın biraz yüzü kızarır. Bunlar sokağa nasıl çıkıyor, yakın çevresinin yüzüne nasıl bakıyor merak ediyorum. Akıl alacak şey değil. Kirlenen bir siyaset var. Biz siyaseti temizleyeceğiz, kirlilikten arındıracağız. Asıl hedefimiz bu. Dolayısıyla bizim önce neyi nasıl yapacağız üzerinde anlaşmamız lazım. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme hangi yol haritası ile gireceğiz, bunu netleştirmemiz lazım. ‘Bunları sonradan da netleştirebilirsiniz’ diyebilirsiniz ama olmaz. Ekonomi konusunda ben şöyle dedim, bir başka genel başkan başka bir şey söyledi, cumhurbaşkanı adayımız da başka bir şey söyledi. Zaten Erdoğan’ın beklediği ne? Bu; ‘Bak görüyorsunuz her kafadan bir ses çıkıyor’. Biz her kafadan bir sesin değil, altı liderin ortak söylemi, ortak ses diyoruz. Önce bunun hazırlığını yapıyoruz. Her birimiz aynı şeyi söyleyeceğiz. Yoksullukla mücadele, dış politika, üniversiteler mi, kadın-çocuk hakları, ekonomi büyüme, gelişme, kalkınma, neyi nasıl yapacağız. Önceliklerimiz ne olacak. Altı lider önce bu konularda oturup konuşacağız. Altına imza atacağız. O metni sizlerle paylaşacağız. Gazetecilere, medyaya açıklayacağız, Türkiye’ye ve dünyaya açıklayacağız. Hazırladığımız metni İngilizce’ye de çevireceğiz. Bütün dünyaya duyuracağız. ‘Biz Türkiye’yi böyle yöneteceğiz. Önceliklerimiz bunlardır’ diye.
Artı Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçişin Yol Haritası. Hangi zaman dilimi içinde geçeceğiz. Ve iktidar olduğumuzda biz nasıl çalışacağız. Hedefimiz şu. Kazanıp iktidar olduğumuz gün altı lider bir numaralı kararın ne olacağını bilecek. ‘Kazandık, şimdi ne yapalım, bir konuşalım’ yok, bugünden konuşuyoruz.
‘ALTI LİDERE LÜTFEN GÜVENİN, ŞÖYLE-BÖYLE OLDU, KAVGA ETTİLER… BUNLARIN HEPSİ HİKAYE!’
Sizden isteğim, değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı adayının Ali olması, Veli olması değil, bu sistemi değiştirecek miyiz, değiştirmeyecek miyiz? Bu sistem kötü ve Türkiye’yi felakete götürüyorsa bunun değişmesi lazım. Nasıl değişmesi lazım, şu çerçevede. Dolayısıyla altı lider iradesini koyduktan sonra bu sistem değişecektir. Onu getirip bir kişiye bağlamak ve bir kişi üzerinden veya 5 kişi üzerinden özel bir tartışma alanına döndürmek toplumun gündemini çalmak demektir, kimse kusura bakmasın.
Toplumun gündemi yoksulluktur, derin yoksulluktur. Saray’ın gündemi ise toplumu başka konularla meşgul etmektir. Biz o tuzağa düşmüyoruz. Sizden istediğimiz siz de o tuzağa düşmeyin. Olabilir, birisi gelir, ‘şu olsun, bu olsun’ diyebilir. Biz kamuoyu yoklamalarının hangi gerekçelerle yapıldığını, hangi isimlerin niçin konulduğunu, kimlerin talebiyle konulduğunu, tüm bunları biliyoruz. Şundan emin olmanızı isterim. Altı lidere lütfen güvenin. Efendim şöyle-böyle oldu, kavga ettiler… Bunları hepsi hikaye. Altı liderin çok kararlı bir duruşu var. Biz bu ülkeye demokrasi, adaleti getireceğiz. Tek hedefimiz bu. Çünkü biz hem Türkiye hem de dünya siyaset tarihine, demokrasi, özgürlükler, büyüme, gelir dağılımında çarpıklığın giderilmesinde güzel şeyler yapmak, bir miras bırakmak istiyoruz.
HÜKÜMET PROGRAMI ONUNCU TOPLANTIDA MASADA OLACAK
Adaylık tartışmasını geride bırakacak olan bu sistem değişikliğinin, vaat ettiklerinizin somut olarak neler olacağını duymak olacak. Toplum, başta ekonomi olmak üzere bu önerileri ne zaman duyacak?
Neler yapacağımız konusunda 100 küsur sayfalık bir metin oluşturuldu. Metinler genel başkanlara sunuldu. Genel başkanlar bu metinlere bakarak masaya oturacaklar. Genel başkan yardımcıları ve ekiplerinin üzerinde uzlaşamadığı konular raporda kırmızı olarak yazıldı. Onlar oturulup tartışılacak, bir mutabakat sağlanacak. Sonra biz bunu kamuoyu ile paylaşacağız. Onuncu toplantı olacak. Daha önce ayda bir yapıyorduk, zaman daraldığı için 15 günde bir yapıyoruz. Sadece Temel Bey küçük bir operasyon geçirdiği için 5 Ocak’a erteledik. 5 Ocak’tan sonra 15 gün içinde ikinci toplantımızı yaparız. Yayınlayacağımız bildiride büyük olasılıkla ‘şu tarihte basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaşacağız’ diye açıklamamız olacak.
Erdoğan’ı karşınızda aday olarak görmek ister misiniz?
Altılı Masa’da bunların hiçbiri görüşülmedi. Altılı Masa’da görüşülmeyen bir konuda benim görüş bildirmem doğru değil. Onların iradelerine saygı duymamış olurum.
Başörtüsü anayasa değişikliğine kadın örgütlerinin ‘Hayır’ denmesi yönünde itirazı var. Konuyla ilgili partinizin tutumu netleşti mi, Altılı Masa’nın gündeminde olacak mı?
Kendi aramızda konuşacağız ve ona göre bir yol haritası belirleyeceğiz.
Türkiye’nin Putin üzerinden Esad ile görüşme talebi var. Esad daha önce görüşmeyeceğini söylemişti ama Rusya’nın baskısıyla tutum değiştirebileceği ihtimali yorumlanıyor. Rusya’nın ABD seçimlerini etkilediği de konuşuldu. Bu noktada Rusya’ya yönelik bir mesajınız olur mu? Esad’ın tutumu değişirse buna yorumunuz ne olur?
Başka bir ülkenin Erdoğan lehine veya bir başkası lehine bizim iç işlerimize müdahale etmesini asla doğru bulmayız. Türkiye kendi göbeğini kendi kesmek zorundadır. Saray böyle bir beklenti içerisinde olabilir ama biz bunu doğru bulmayız. Bir ülkenin kendi saygınlığını korumasının temel yollarından birisi de komşusu olduğu veya olmadığı diğer ülkelerin iç işlerine karışmamasıdır. Türkiye bütün ülkelerle dostluk içerisinde ilişkilerini sürdürebilir.
Biz her türlü olasılığa karşılık önlemimizi alıyoruz. Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmediğimizi, YSK’nın iradesini saraya ipotek ettiğinin de farkındayız. YSK Başkanı’nın yaptığı açıklama da sıradan değil. Biz onun da farkındayız ama zaten güvenmiyoruz.
Bunlar ne yapıyorlardı? Aynı zarfın içerisine konan dört zarfın birini geçersiz sayıyorlardı. Mucizeye bakın. İradeye bakın Allah aşkına. Kargaların güleceği karar verdiler. Bunlar da koca koca hakimler. Bunların hiçbirine hâkim denmez. Bir kişi hariç. Bir namuslu kişi vardı, muhalefet şerhini yazdı. Ona saygı duyuyoruz. Onun dışında iradelerini pazarlamış durumdalar. Yükselmek için iradelerini pazarlayanlar var.
Biz seçim güvenliği konusunda her sandık için önlem alıyoruz. Bütün il ve ilçe başkanlarından seçim sandıklarında görevlendirilen kişilerin adını ve soyadını, telefonunu istiyoruz. Gönüllü bir grubumuz var. Her bir sandık görevlisini arıyoruz. Hangi sandıkta olduğunu soruyoruz. Doğru ise artı koyuyoruz. Tutanakların ne zaman imzalanacağı, elektrikler kesildiğinde ne yapılacağı, tutanakların asla sayım yapılırken dışarıya çıkarılmayacağı, fotoğrafının çekilmesi o kadar. Biz var olan süreçte devleti yönetenlere güvenmediğimiz için kendi güvenliğimizi kendimiz sağlıyoruz. Büyük kentlerde baroların gönüllü avukatları katılacak ve görevli olacak.
‘BAŞÖRTÜSÜ DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ GÜZEL BİR ÇALIŞMA YAPIYORUZ’
Başörtüsüne ilişkin Anayasa değişikliğiyle ilgili tutumunuza dair bir beklenti var. Ne zaman açıklayacaksınız?
Başörtüsü konusunda her partinin kendi görüşü vardır saygı duyarız. Biz bu konuda güzel bir çalışma yapıyoruz. Kamuoyuna yansıyacak göreceksiniz.
Seçim sürecinin sert geçebileceği uyarılarında bulunmuştunuz. İlk adım olarak da İBB’ye yapılan suçlamaları görebiliriz. İktidarın bu tip hamlelerini arttırmasını bekliyor musunuz? Duyumlarınız var mı?
Erdoğan germeye çalışacak süreci, biz bunun farkındayız. Her türlü hukuksuzluğu yapacak. Ama biz asla ve asla demokratik kurallar dışına çıkmayacağız. Sükûnetle azimle, hukuk içinde her türlü mücadeleyi vereceğiz.
‘HDP’Yİ ‘CUMHUR İTTİFAKI İÇERİSİNDE YER ALIN’ DİYE İKNA ETMEYE ÇALIŞIYORLAR’
HDP’nin kapatma davası Anayasa Mahkemesi’nde bekliyor. Seçim takvimi kesinleştikten sonra kapatma ihtimalinden de söz ediliyor. Buna yönelik herhangi bir çalışmanız var mı?
Siyasi partilerin kapatılmasını doğru bulmuyorum. Bunu defalarca ifade ettim. Tarihimize baktığımızda siyasi partilerin kapatılmasının ülkeye hiç fayda getirmediğini hepiniz görüyorsunuz. HDP’yi kendilerine destek olmak için ikna etmeye çalışıyorlar. Gidiyorlar, konuşuyorlar ikna etmeye çalışıyorlar. Bize destek verin, ‘Cumhur İttifakı içerisinde yer alın’ diye. HDP buna yanaşmadığı için ‘HDP’yi bir formül bulup kapatabilir miyiz’ diyorlar. Ama kapatılması demokrasi ve insan hakları, siyasi ayıbıdır. 6 milyon kişinin oy verdiği bir parti ve herkesin bir şekilde saygı duyması gerekir. Görüşlerine katılırsınız katılmazsınız, görüşlerini beğenip beğenmeyebilirsiniz ama ‘Bana oy vermediği için kapatacağım’ dediğiniz zaman Türkiye’de olmayan demokrasi kırıntılarını da yok etmiş olursunuz. Kimin aracılığıyla yapıyor bunu? Siyasallaşmış yargı aracılığıyla.
Dış politika konusunda hükümete eleştirilerinizi biliyoruz. Hükümete gelmeniz durumunda dış politika alanında atacağınız acil adımları nasıl sıralıyorsunuz?
Dış politikada neler yapacağımızı hükümet programında açıklayacağız. Oradan aldığım bilgileri burada paylaşmam doğru olmaz. 5 Ocak’ta liderler tarafından açıklanma kararı verilirse hükümet programında yer alacak.
İki gün önce burada gerçekleşen basın toplantısında meslektaşlarımız, Altılı Masa hakkında toplumda oluşan negatif algıyı hatırlattı. Siz ‘negatif algıyı yaratan sizlersiniz’ deyince sosyal medyada çok fazla tepki aldı. Ardından “Medya siyasetçileri eleştirmeli” açıklamasını yaptınız. Gelen tepkilerle ilgili bir açıklamanız olacak mı?
Gelen tepkilerin tümünü saygıyla karşılarız. Bizim siyasetçi olarak görevimiz saygı duymaktır. Özel bir eleştiri getirme hakkımız yok ama genel olarak nasıl bakılması gerektiğiyle ilgili düşüncelerimi az önce ifade ettim.
Altılı Masa’daki liderlerden biri Cumhurbaşkanı olursa partisinin genel başkanlığından istifa edecek mi? Bu söz konusu olursa seçimden önce mi sonra mı olacak?
Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili adaya odaklanmak son derece yanlış. Asıl sorun sistemdir. Bu sistemin değişmesi lazım. Sistemi değiştirecek irade Altılı Masa’dır. Cumhurbaşkanlığı adaylığı da doğal olarak var olan sisteme göre belirlenecek. Onu da nasıl birisi olması konusunda kamuoyu ile paylaştık. Altı liderden biri aday olursa, karar verilirse o olur. Altı liderin ortak kararına bağlı. Görüşülmeyen bir konu hakkında benim bir görüş bildirmem doğru değil. Altı liderden birisi olursa ne olur? Zaten bütün tartışmaları bilen birisi olur. Belki artısı da olabilir. ‘Altı liderden birisi genel başkanlığından istifa eder mi’ konusu hiç görüşülmedi. Parlamenter Sistem’e geçişin yol haritasını belirleyeceğiz, o çerçevede o da aydınlığa kavuşmuş olacak.
İMAMOĞLU GÖREVİNİN BAŞINDA’
Sayın İmamoğlu ile ilgili davanın ardından ‘baba-oğul’ açıklaması yaptınız ama neticede kamuoyunda sizin ve İmamoğlu’nun adaylığı konuşuluyor. ‘İmamoğlu’nun hem muhalefetin hem iktidarıdır rakibidir’ görüşü de var kamuoyunda. Bir değerlendirmeniz var mı?
Sayın İmamoğlu görevinin başında, görevini yapıyor. İktidarın İstanbul’u kaybettiği için İmamoğlu’na karşı bir hıncı var. Normal hukukun çalışmadığı bir ortamdayız. Her iftiranın atıldığı bir ortamdayız. Hukuk sistemi tamamen ayaklar altına alındı. ‘Bir kişiyi acaba nasıl başarısız kılabiliriz’ diye bir arayışa girildi. İttifak tümüyle odaklanmış İstanbul’a ve ‘İstanbul’u tekrar nasıl alabiliriz’ arayışı içinde. Yüz karası bir olay. O kadar yalanlar iftiralar var ki.
‘Fotoroman Süleyman’ diyorduk, boşuna demiyoruz. Ekrem Bey beni aradı diyor. Paçavra olarak yerde sürünse bile bir insan bu kadar yalan söylememeli. Bu kadar ahlaksızlığa tenezzül etmemeli.
İktidara gelmeniz durumunda yıllık basın toplantıları devam edecek mi?
Edecek tabii, niye etmesin? Temel hedefimiz şu, bir siyasetçinin en çok sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı vardır. Sağlıklı eleştiri nereden gelir? Önyargısız eleştiri medyadan gelir. Eksiğimizi, hatamızı biz orada görürüz. Medyanın özgür olmasının altında da bu yatar. Medyanın özgür olduğu bir ortamda hatamız olursa bir şekliyle bunu çözmeye çalışırız.
Sormak sizin hakkınız, cevap vermek benim görevim. Geniş kitleleri yansıtacak olan sizlersiniz. Erdoğan bunu cesaret edebilir mi? Edemez. Seçilmiş gazeteciler, önceden hazırlanmış sorular, İletişim Başkanlığı müdahale ediyor, sorulardan beğenilmeyen olursa kırpılıyor, manşetler İletişim Başkanlığı’nda belirleniyor. Akşam televizyonda hangi konuların tartışılacağı, kimlerin davet edileceği önceden belirleniyor. Biz bunların hepsinin farkındayız. Türkiye’yi hepsinden çıkarmamız lazım. Siyaset kurumu görev yapıyorsa, medya da özgür ve bağımsız görev yapabilmeli. O zaman demokrasi dediğimiz kural işlemiş olur.
Adaylık sorusunu biz sorduğumuzda garipsediğinizi söylüyorsunuz ama biz nereye gitsek Altılı Masa’nın adayını bize de soruyorlar. Türkiye’nin reel politiği var. Bunun için de siyasetçinin de umut vermesi gerekiyor. Ama siz bambaşka bir konseptle halkın içerisine çıkıyorsunuz. Bir anlayışı iktidara taşımak istediğinizi söylüyorsunuz. Türkiye de bir aday görmek istiyor. Son üç yıldır söylemlerinizi daha iddialı görüyorum. Adaylık hiç konuşulmadı diyorsunuz ama tarif edilen cumhurbaşkanı adayı sizi gösteriyor. Sistemi yukarıya taşıyacağım derken, Altılı Masa’dan aday çıktığında ‘başkan yardımcıları şu olacak, bürokraside şu olacak’ diye mi çıkacaksınız?
Biz nereye gitsek Altılı Masa’nın adayı kim diye soruyorlar, sorabilirler çünkü televizyonlar hep bunu tartıştığı için vatandaş yönleniyor. Televizyonların bunu tartışması ne kadar doğru bana göre doğru değil ama ben televizyoncu değilim ve televizyoncular da televizyonun tartışması gerekiyor.
Benim kendi düşüncem sistemi tartışmak. Neden bu sistem değişmeli ya da değişmemeli. Bu sistemin getirdiği yararlar nasıldır mesela? Bir Allah’ın kulu çıkıp televizyonda bunu anlatabilir. Birisinde tek adam yönetimi var. Nereye getirdiği belli. Benim sizin alanınıza müdahale etme şansım yok ama kendi düşüncelerimi açıklama özgürlüğüm var. Halka umut vermek gerekiyor, veriyoruz zaten. Neyin nasıl çözüleceğini gayet biliyoruz. Toplumun tüm kesimleriyle gayet iyi ilişkiler içerisindeyiz. Siyasetçilerin gündeminde olmayan pek çok toplum kesimini siyasetçilerin gündemine taşıyan bir partisiyiz. Biz apartman görevlileriyle de kağıt toplayanlarla da emeklilerle de EYT’lilerle de burada çalışan Suriyelilerle de bir araya geldik. Bu çerçeve içerisinde yol alıyoruz.
Son üç yılda evet daha iddialı konuşuyoruz çünkü iyi bir alt yapı çalışması oluşturduk. Sadece eleştiri kültürü üzerinden değil sorunları nasıl çözeceğimize dair de elimizden gelen çabayı bir şekilde dillendirmeye çalıştık.
Cumhurbaşkanı yardımcıları, bürokraside atamalar… Parlamenter sisteme geçişin yol haritasında bu konuşulacak. Onunla ilgili bir çalışma yapıldı, olgunlaşmasını bekliyoruz. Bürokrasi atamaları şu; biz bunun yaptığı gibi yapmayacağız. İstediğim kişiyi istediğim yere atarım anlayışından tamamen uzak, devlette liyakat sistemini uygulayacağımıza söz verdik. Örneğin Merkez Bankası’nın başına içeride ve dışarıda finans çevrelerine güven veren bir kişiyi atayacağız. Amcamın oğlu, dayımın oğlu, bizim partili değil. Tam tersine şu anlayışla hareket ediyoruz; Türkiye’yi yeniden inşa etme, demokratik kuralları ve kurumlarıyla liyakat esasında inşa etme kararlılığı var. Çürüme var bürokraside. Saray bürokrasisinin ne yaptığını ne harcadığını hiç kimse bilmiyor. Talimata uymayan görevden alınıyor. Bu yapıyı tamamen değiştireceğiz.
‘ERKEN SEÇİMDEN KAÇTINIZ’ DİYECEKLER, BİZ O AYAKLARI YEMEYECEĞİZ
Son günlerde seçimin erkene alınabileceğine dair görüşler konuşuluyor. Nasıl değerlendirirsiniz?
Seçimi 6 Nisan’a kadar yapıyorsanız, adı erken seçim olur, 6 Nisan’dan sonra yaparsanız erken seçim olmaz, hazirana ne kaldı. İstiyorsanız Meclis’i feshedersiniz. Seçim yaparsınız. Böylece bir kişiyle milletin seçtiği vekillerin oluşturduğu TBMM’nin nasıl işlevsizleştirildiğini milletin görmesi lazım. Felaketi görmesi lazım. Yapılan işin, düzenlemelerin demokrasi olmadığını milletin, dünyanın görmesi lazım. O ortamı sağlayacağı Erdoğan’a, böylece Erdoğan bunu yapacak. Siyasi mühendislikten kastettiğimiz bu. “Erken seçimden kaçtınız” diyecekler, biz o ayakları yemeyeceğiz. Bizim görevimiz belli. Şu tarihe kadar yaparsan bunun adı erken seçimdir. Ondan sonra yapıyorsan Meclis, yandaşların orada, Meclis’i feshedersin.
“Kırgınlık yok” dediniz ama Saraçhane’den sonra İYİ Parti ile CHP arasında karşılıklı söz düellosu yaşandı ama Meral Hanım ile aynı masadayken biraz surat asıktı, bunun bir nedeni var mı?
Saraçhane sürecinde ben yurt dışındaydım. Sosyal medyadan eleştirenler, şunlar bunlar olmuş, olur tabi. Buna saygı göstermek lazım. Suratlarımız asık değil aslında. Biraz ciddi mi durmuşuz. Fotoğrafları daha görmedim, bir bakmam lazım. Gayet keyifli sohbetimiz oldu. Gayet sıcak sohbet oldu. Sohbet sadece Türkiye bağlamında değil pek çok alanda görüş alışverişinde bulunduk. Temel Bey’e de gittim. Hem geçmiş olsun hem de uzun uzun oturduk. Türkiye ile ilgili düşüncelerimizi aktardık, konuştuk. Zaman zaman liderler bir araya geliyorlar. Önemli olan bu ziyaretler Altılı Masa’ya otururken olayların olgunlaşmasına yol açıyor. Daha kısa sürede daha iyi tartışma zemini hazırlıyor. Bunlar verimli toplantılar.
‘ADAY AÇIKLAMAK KONUSUNDA GEÇ KALMADIK’
Bir önceki Cumhurbaşkanı adayınız Muharrem İnce’nin şöyle bir eleştirisi vardı; ‘50 gün kala açıklandım, seçim kaybetmemin en büyük sebebi bu olabilir’. Acaba sizde ‘Altılı Masa’da aday açıklamada geç kalıyoruz’ gibi endişe var mı?
Hayır. O dönemle bu dönemi karşılaştırmak doğru değil. O dönemle bu dönem çok farklı. Altı lider bir aradayız. Altı lider Türkiye’nin geleceği konusunda endişeleri gidermek için çalışıyoruz. Topluma umut vermek için çalışıyoruz. İğneden ipliğe nasıl yapacağımız konusunda özel bir çaba harcıyoruz. Sadece altı lider değil, altındaki kurmayları da çalışıyor. Dolayısıyla bizim için önemli olan Cumhurbaşkanı adayı değil, önemli olan rejimi değiştirmek ve demokrasiyi yeniden inşa etmek için yapacağımızı geniş kitlelere aktarmak. Bunu bir kişi değil, ancak bir araya gelen altı lider yapabilecek. Bu bizim demokrasi tarihimizdeki en güçlü uzlaşma. En kuvvetli uzlaşma. Bu uzlaşma zemini içerisinde hareket ediyoruz. Dolayısıyla altı lider cumhurbaşkanı adayının arkasında duracak ve hep beraber ona destek vereceğiz. Meydanlarda, sokaklarda, caddelerde çalışacağız. Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceğiz ve Türkiye’ye demokrasi getireceğiz.
ERDOĞAN’IN ADAYLIĞINI TARTIŞMAYA AÇMAYACAĞIZ, AÇSAK NE OLACAK?
Sizce Cumhurbaşkanı Erdoğan tekrar aday olabilecek mi? Siz bu süreci tekrar tartışmaya açacak mısınız?
Erdoğan’ın adaylığını tartışmaya açmayacağız. Onu hukukçular açacak. Biz tartışmaya açsak ne olacak? Yüksek Seçim Kurulu kimin emrinde? Erdoğan’ın emrinde. Ne dersek diyelim Erdoğan’ın ettiği telefona göre karar verecekler. Biz bu iradeyi biliyoruz zaten. Yargının iradesinin Saray’ın ipoteği altında olduğunu biliyoruz. Orada görev yapan hakimlere biz hakim demiyoruz. Seçilmiş hakimler, seyyar hakimler ve seyyar mahkemeler. Seçilmiş hakimler daha önce yargı kararlarını uygulamadığı için onlar daha üste terfi ediyorlar. Verilen kararları yerine getirip terfi eden hakimler.
Seyyar hakimler var. Bir Saray’da alınan kararı verecekse yerinde kalır. Vermeyecekse yerine seyyar hakim atanıyor. Onlar üçlü mahkemeler. Bakıyorlar eğer beğenmiyorsa, Erdoğan bunların namuslu ve düzgün insan olduğunu biliyorsa o zaman onları görevden alıyorlar. Oraya seyyar mahkeme taşıyorlar. Üçü gelip oturuyor, Saray’ın verdiği kararın aynısını onlar da karar olarak belirliyor. Gerçek bu. Kimse inkar etmiyor. Biz yargının bu cephesini biliyoruz. Yargı ile toplumu dizayn etmek istediğini biliyoruz. Yargı eli ile insanları cezalandırmak istediklerini biliyoruz. Buna da demokrasi diyorlar. Yargı sadece bir kişinin kararını uyguluyor. Bu uygulamalar darbe dönemlerinde olur. Şu anda Türkiye o süreci yaşıyor.
Parti içi delege kapsamında aday adaylığı süreci sona erdi. 40 il başkanı istifasını sundu. Bazı iller öyle ki, bir ilçe başkanı, üç yardımcısı ve bir sayman istifa etti. Partisinin seçime hazırlanması konusunda bu istifalar bir zafiyete neden olur mu? Ya da neden olmaması için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Yeniden süratle seçeceğiz. Yetki merkez yönetim kurulunda. Süratle atamalar yapılacak.
Az önce ‘üzerimizde tarihi bir sorumluluk var’ diye vurgu yaptınız. Yine sizin ifadenizle 2023 Haziran seçimi Bay Kemal için ne ifade ediyor? 2023 seçimi Bay Kemal için Türkiye’nin yeniden demokrasiyi inşa etmek için verdiğimiz mücadelenin artısını ifade edecek.
'İKİ BELEDİYE BAŞKANIMIZ GÖREVİNİN BAŞINDA'
Adaylık tartışmasında sizinle birlikte en çok adı geçen iki belediye başkanı var. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Bu noktada İYİ Parti’den Meral Hanım’dan gelen ‘kazanacak aday’ vurgusu var. Ekrem Bey için ‘16 milyonla sınırlı kalırsa bu şarkı burada biter. Tecrübe konuşuyor’ demişti. Daha önce de Ekrem ve Mansur Bey için adaylık noktasında teklif gelmesi halinde ‘hayır’ demeyeceklerini ifade etmişlerdi. Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı formülünde Ekrem Bey ve Mansur Bey var mı?
Arkadaşlar iki belediye başkanımız görevinin başında ve çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı adayını da belirleyecek olan Altılı Masa. Dilimizde tüy bitti. Altı lider bir araya oturacağız ve cumhurbaşkanı adayını belirleyeceğiz. Kim olacak oturup, tartışıp, konuşacağız.
Dönem dönem gündeme geliyor. Sayın Davutoğlu’nun ‘7 Haziran - 1 Kasım seçimleri arasında yaşananları anlatırsam kimse insan içine çıkamaz’ sözünü hatırlayacaksınız. Dün de biliyorsunuz Ankara’da 10 Ekim Davası’nın duruşmalardan biri daha gerçekleşti. Altılı Masa’da Sayın Davutoğlu’na bu açıklamasına dair sorular sordunuz mu? Bu konuyu gündeme getirdiniz mi? Şeffaf yönetimde bu karanlık süreçte işlenenler aydınlığa çıkacak mı?
Sormadık. Hiç gündeme gelmedi böyle bir olay Altılı Masa’da.
Geçiş süreci ile ilgili ‘çalışıyoruz’ dediniz. CHP nasıl bir düzenleme öneriyor?
Bizim görüşlerimiz var ama görüşlerimi sizinle paylaşmam doğru olmaz. Sonuçta Altı lider bir araya geleceğiz, netleştireceğiz. Bir şeyi unutmayın arkadaşlar. AK Parti ‘Yüzyılın Türkiye’si’ diyor. Biz ‘İkinci yüzyıla çağrı’ diyoruz. Aramızda siyah ve beyaz kadar fark var. Onlar bütün artıları nasıl yok ettiklerini, biz de Türkiye’yi buradan nasıl çıkaracağımızı anlatıp, ikinci yüzyıla Türkiye’yi nasıl çıkaracağımızı düşünüyoruz. Aramızdaki fark böyle.
Yol haritasından sonra ortak aday başlığına geçilecek ancak bir de genel seçim var. Meclis’teki çoğunluk ve aritmetik, sandalye dağılımı. Bu noktada seçim ittifakı daha sonra mı gündeme gelecek? Altılı Masa seçime birlikte mi girecek?
Söylediğiniz konularda çalışmalar yapılıyor. Ama dediğim gibi bunu şu anda kamuoyu ile paylaşmıyoruz. Çünkü ne zaman paylaşacağız, yapılan çalışmalar liderlerin önüne gelecek, mutabakat sağlanacak sonra bu mutabakat metni kamuoyu ile paylaşılacak. Yaptığımız çalışma bu.
'BARIŞI SAĞLAYAN BİR TÜRKİYE HAYALİMİZ VAR'
ABD merkezli çeşitli düşünce kuruluşlarında Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili raporlar yayınlanıyor. ABD Dış İlişkiler Konseyi’nin yayın organında Erdoğan’ın yenecek olası adayların İstanbul, Ankara belediye başkanları ve Sayın Akşener olduğu, üç ismin çoklu aday olarak seçime gidebileceği ve ikinci turda en çok oy alan diğer adaylar tarafından desteklenecekleri tespiti var. Aynı zamanda ABD merkezli başka bir düşünce kuruluşunun ‘Türkiye’nin milliyetçi rotası’ adlı raporunda Erdoğan’ın karşısında en güçlü adayın İmamoğlu olduğunu belirledi. Başka bir raporda da İmamoğlu öne çıkarılıyor. Saraçhane buluşmasının ardından da kamuoyunda bir ‘Kılıçdaroğlu’na kumpas yapıldı’ yorumları öne çıktı. Sizin olası adaylığınıza dair Amerika’nın olası bir müdahalesi olduğunu düşünüyor musunuz?
Sizin söylediklerinizi üç aşağı beş yukarı biliyoruz zaten. Ayrıntıları arkadaşlarımız bize veriyor. CHP Kuvayi Milliyeci bir partiyiz biz. Egemen güçlerin önünde boyun eğmeyiz. Herkesin bilmesini isterim. Bizim duruşumuz vardır. Görevlerimiz vardır. Görevimiz, Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunlardan çıkarmak. İkinci görev alanımız Türkiye’yi dünyada saygınlığı olan bir ülke haline getirmek. Herkesin gelip şamar attığı, herkesin gelip de bir şeyleri dayattığı bir Türkiye değil, dinlenen bir Türkiye. Barışı sağlayan bir Türkiye hayalimiz var. Biz böyle çalışacağız. Onların düşünceleri olabilir. Ülkelerin de kendilerine göre beklentileri olabilir. Ama biz farklı bir pencereden bakıyoruz.
‘MECLİS BAŞKANI İRADESİNİ SARAY’A İPOTEK ETMİŞTİR’
TBMM Başkanı dün Sayın Erdoğan ile ilgili açıkladı. Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilecekmiş. Ne dersiniz?
Bence çok iyi olur. Meclis Başkanı’nın bağımsız iradesi var mı? Yok. Erdoğan demiştir, ‘Yahu sen şöyle bir konuşma yap da belki birileri duyar’ diye. Parlamentoda görev yapan Meclis Başkanı iradesini Saray’a ipotek etmiştir. Meclis’in itibari bugün yerlerde sürükleniyorsa bunun sorumlularından birisi de Meclis Başkanı’dır. 600 milletvekiline atama ile gelenler hakaret ediyorlar. Atama ile gelenler milletin seçtiği milletvekillerinin soru önergelerine cevap bile vermiyorlar. ‘Siz kimsiniz, Parlamento kim?’ diyorlar. TBMM Başkanı sessiz kalıyor. O Saray’dan gelen talimatı atanmış hakimler gibi uygulamakla görevli olan kişi. Konuştuğu her şey icazet alır. ‘Ben bunu söyleyeyim mi?’ der, o da ‘söyle’ der. Biz bunların hepsini bir şekliyle biliyoruz.
Yılbaşı programınızı öğrenebilir miyiz? Yeni yılı nasıl karşılayacaksınız?
Evde geçireceğiz. O konuda yetkili ben değilim. Yetkili olan evdeki patron. O nasıl geçireceğimize talimat veriyorsa, biz de o talimata uyuyoruz. Büyük bir olasılıkla evde geçireceğiz.