Kanal İstanbul bilirkişi raporu ortaya çıktı! Kanal İstanbul yapılacak mı?

Kanal İstanbul için hazırlanan bilirkişi raporu, projenin ciddi çevresel ve sismik riskler taşıdığını ortaya koydu. ÇED kararı bilimsel açıdan yetersiz bulundu.
Danıştay 4. Dairesi'ne sunulan 400 sayfalık bilirkişi raporu, Kanal İstanbul projesinin doğa, su kaynakları, kültürel varlıklar ve sismik yapı üzerinde ciddi tehditler barındırdığını gözler önüne serdi. 21 uzmandan oluşan heyet, “ÇED olumlu” kararının bilimsel ve teknik açıdan yetersiz olduğunu belirtti.
ÇED raporu bilimsel açıdan yetersiz bulundu
19’u profesör, 1’i doçent olan bilirkişi heyeti, proje için hazırlanan ÇED dosyasının çevresel, jeolojik ve sosyal etkileri eksik değerlendirdiğini vurguladı. Raporda, “Konunun uzmanları tarafından hazırlanmadığı izlenimi veren, çelişkili ve özensiz bir rapor” ifadesi dikkat çekti.
Heyet, ÇED raporunun içeriğinde kullanılan verilerin yetersiz, modellemelerin düşük çözünürlüklü ve varsayımların hatalı olduğuna dikkat çekti. Özellikle zemin ve sismik parametrelerin yanlış değerlendirildiği belirtildi.
Su kaynakları geri dönülemez biçimde zarar görebilir
Kanal güzergâhındaki en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nın devre dışı kalacağı vurgulanan raporda, Küçükçekmece Lagünü’nün de tatlı su özelliğini kaybedeceği belirtildi. Bu durumun ekosistem ve biyoçeşitlilik üzerinde telafisi olmayan etkiler yaratabileceği ifade edildi.
Bilirkişiler, barajlara dair sunulan çözümlerin yetersiz olduğunu, artan nüfusa bağlı su ihtiyacının karşılanamayacağını dile getirdi.
Yerel depremler tetiklenebilir, tsunami riski var
Raporda, hafriyat çalışmaları ve kazı faaliyetlerinin yer kabuğunda gerilim birikimine yol açabileceği, bu durumun da yerel depremleri tetikleyebileceği uyarısı yapıldı. Ayrıca kanal güzergâhında tespit edilen 29 gömülü fay hattının kanal suyu ile etkileşime girmesiyle sismik aktivitenin artabileceği belirtildi.
Büyük bir Marmara veya Karadeniz depremi sonrası oluşabilecek tsunami ve denizaltı heyelanlarının, kanal yapısı ve çevresindeki yerleşim alanları için ciddi tehlike oluşturacağına dikkat çekildi.
Çevresel etki analizi eksik, asbest riski göz ardı edilmiş
Bilirkişi heyeti, hava kalitesi ve toz emisyonlarına dair verilerin eksik olduğunu, asbest tehlikesinin ise değerlendirmeye alınmadığını belirtti. Ayrıca hafriyat ve nakliye hesaplamalarının yapılmaması, müsilaj sonrası dip tarama faaliyetlerinde alternatif çözüm önerilmemesi de raporun teknik açıdan yetersiz olduğunu gösteriyor.
Kültürel varlıklar korumasız bırakıldı
Raporun en dikkat çeken bölümlerinden biri de kültürel mirasla ilgili. Kanal güzergâhında yer alan Mimar Sinan Köprüsü, Odabaşı Köprüsü, Rhegion antik kenti, Azatlı Baruthanesi ve Roma dönemi suyolları için hiçbir koruma planı sunulmadığı, alternatif güzergâh veya tampon bölge önerisinin yapılmadığı bilirtildi.
Filiboz arkeolojik alanı ve Terkos suyolu gibi doğrudan etkilenecek alanlar için de önlem alınmadığı kaydedildi. Kamulaştırma nedeniyle yıkılacak yapı sayısı veya bundan etkilenecek nüfus hakkında da hiçbir bilgiye yer verilmediği vurgulandı.
ÇED kararı bilimsel temelden yoksun
Bilirkişi heyeti, doğal afet riski, ekosistem etkisi, kültürel varlıkların korunması ve kamulaştırma süreçleri gibi temel başlıkların yetersiz şekilde ele alındığını belirtti. Sonuç olarak, Kanal İstanbul projesine verilen ÇED kararının teknik ve bilimsel yönden uygun bulunmadığı ifade edildi.