Erkan: Kalkınma Yolu, kritik bir tamamlayıcı olacak / Al Ain Türkçe Özel
Kalkınma Yolu Projesi git gide olgunlaşıyor. Bu yıl içinde fiili çalışmaların başlaması bekleniyor. Projenin getirilerini Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Anıl Çağlar Erkan Al Ain Türkçeye değerlendirdi.
Kalkınma yolu projesinde çalışmalar bu yıl başlayacak. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 15 milyar dolara yakın bir yatırım öngörüldüğünü belirtti. Projeye Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ın da katılabileceğini söyledi. Projeyi Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Anıl Çağlar Erkan’la konuştuk.
Projenin hem Türkiye ve Irak hem de bölge için önemi nedir?
Bu noktada öncelikle “Kalkınma Yolu Projesi (Türkiye-Iraq Development Road Project)” hakkında kısa bir bilgi vermek son derece faydalıdır. Bilindiği üzere Irak'ı Türkiye'ye demiryolları, karayolları, limanlar ve şehirlerle bağlayacak bu proje, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir süre önce Yeni Delhi'de düzenlenen G20 Zirvesi için Irak'a yaptıkları ziyarette dikkatleri üzerine çekmişti. Irak, Kalkınma Yolu Projesi’nin ilk aşaması olan ve transit merkez haline gelecek Büyük Faw Limanı ile Asya ile Avrupa arasındaki seyahat süresini Türkiye üzerinden kısaltmayı hedeflemektedir.
Bununla birlikte Irak’ın projeye çok fazla hassasiyet gösterdiğine dikkat çekmek gerekir. Zira Irak tarafınca söz konusu proje “Irak İpek Yolu” olarak adlandırıldığına dahil tanıklık edilmektedir. Bu doğrultuda Irak İpek Yolu ile daha hızlı ve verimli ticaretin yapılabilmesi için Süveyş Kanalı'na alternatif bir rota oluşturulması gibi bir durum söz konusudur. Projenin öne çıkan özelliklerinin başında 1200 kilometre uzunluğundaki demiryolu ve otoyolların Orta Doğu'nun en büyük limanı olması hedeflenen Büyük Faw Limanı'nı birbirine bağlayacak olması gelmektedir. Bu doğrultuda projenin 2025 yılına kadar tamamlanması beklenen Türkiye sınırına kadar olan bölümü için öngörülen maliyet 17 milyar dolardır.
Başlangıçta Kuru Kanal (Dry Canal) olarak adlandırılan ancak geçtiğimiz yılın Mart ayında Erdoğan ile Irak Başbakanı Muhammed Şii El Sudani arasında yapılan görüşmede Kalkınma Yolu Projesi olarak yeniden adlandırılan bu proje, petrol dışı sürdürülebilir bir ekonominin temeli olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda 2028, 2033 ve 2050 yıllarında üç aşamada tamamlanması planlanan projeyle Irak’ın Türkiye üzerinden dünyaya açılması beklenmektedir.
Bilindiği üzere Kalkınma Yolu Projesi'nin ilk etabı olan Fırat ve Dicle nehirlerinin denize dökülmeden önce buluştuğu Şattü'l-Arab'ın ağzında yer alan Büyük Faw Limanı'nın inşaatı hız kesmeden devam ediyor.
Özetle Divaniye, Necef, Kerbela, Bağdat ve Musul'dan geçerek limandan Türkiye sınırına kadar uzanacak demiryolu ve karayolu hatlarını kapsayan projenin, Türkiye sınırından Mersin Limanı'na erişim sağlaması beklenmektedir. Bununla birlikte Tasarımını İtalyan PEG Infrastructure firmasının üstlendiği projenin Musul'dan sonra Ovaköy üzerinden Türkiye'ye girmesi planlanmaktadır.
Projeyle kapsamındaki çalışmalar hızla sürerken, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu’nun yapmış olduğu açıklamalarla gözler bir kez daha projeye çevrilmiştir. Bu doğrultuda Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun, Zengezur Koridoru’yla ilgili bu yıl çalışmalara başlanacağını belirterek, “Kalkınma Yolu Koridoru'nu, Irak’la beraber hayata geçireceğiz inşallah. Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ın da bu sürece dahil olacağı gözüküyor” şeklindeki ifadeleri son derece önemlidir. Zira Sayın Bakan’ın Kalkınma Yolu Projesi’nin çok büyük bir proje olduğunun altını çizmesini bu kapsamda ele almak mümkündür.
Projenin önemi açısından ele alındığında öncelikle Kalkınma Yolu hamlesi bölgesel olarak çok büyük bir atılım olmakla birlikte küresel ölçekte ise çok kritik bir tamamlayıcı olacağının altını çizmek gerekmektedir.
Bu doğrultuda Kalkınma Yolu’nun küresel ölçekteki başlıca görevlerinden birisi doğu-batı koridorlarını besleyecek olmasıdır. Öyle ki Sayın Bakan’ın “Kalkınma Yolu Koridoru’ndan deniz yoluyla gelen yükleri demir yoluna aktardığımızda artık Avrupa'nın her köşesine demir yoluyla gidebileceğiz ya da Türkiye'nin herhangi bir limanından tekrar denize aktarabileceğiz. Bu koridorun böyle bir faydası olacak. Bu, aynı zamanda, Orta Koridoru da destekleyici bir koridor olacak. Yani bu bölgedeki enerjinin hem batıya hem de gerektiğinde doğuya, Çin'e kadar gitmesine imkân sağlamış olacak" şeklindeki ifadeleri söz konusu düşünceyi desteklemektedir.
Sayın Bakan’ın yapmış olduğu açıklamalarındaki bir diğer önemli nokta, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın sürece dahil olabilecek gibi gözüküyor olmasıdır. Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın sürece dahil olması gibi bir ihtimal iki açıdan son derece önemlidir. Bunlardan ilki projenin kâğıt üzerinde kalmayacağına inanan tarafların sayısındaki artıştır. Bir diğeri ise 15-17 milyar dolar olarak öngörülen maliyetin sadece Türkiye ve Irak tarafından karşılanması yerine bu denli önemli miktarların projeye yeni katılan paydaşlarla karşılanması gerek yükü hafifletecek gerekse projenin tamamlanma sürecini hızlandıracaktır.
Kalkınma Yolu projesi, diğer rotalara nasıl bir alternatif sunar? İşlerliği ne oranda olur?
Dönemin Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani tarafından Asya’yı Avrupa’ya bağlayacağını iddia edilen devasa bir ulaşım ve altyapı projesi açıklanmıştı. Bu projenin Basra, Bağdat ve Musul şehirlerini de içeren bir güzergahı takip ederek Türkiye’deki demiryolu ağına bağlanması hedefleniyor. Irak hükümetinin “Kalkınma Rotası” olarak isimlendirdiği ve 17 milyar dolarlık bir yatırım bütçesi olan bu iddialı Ekonomik Koridor projesiyle, saatteki hızı 300 kilometre olacak trenlerle Türkiye’den Körfez’e ulaşım saatler içerisinde sağlanması beklenmektedir. Irak’ı bu projeyle Türkiye üzerinden dünyaya açılmaya sevk eden temel faktör şüphesiz ülkenin Körfez’e çıkışını kısıtlayan suni sınır düzenlemesidir.
Projenin halihazırda iki önemli özelliği göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki doğu-batı yönlü güzergahlara destekleyici olmasıyken bir diğeri mevcut durumdakilere alternatif sunuyor olmasıdır. Zira proje, Süveyş Kanalı, Babu'l Mendeb Boğazı ve Hürmüz Boğazı gibi kritik su yollarına alternatif bir ulaşım hattı olarak planlanmıştır. Bu doğrultuda bu ulaşım hattının, genelde Orta Doğu özelde ise Körfez jeopolitiğinde önemli sonuçlar doğuracağı aşikardır. Öyle ki projenin gerçekleşmesi halinde sayılan kritik suyollarının hem küresel hem de bölgesel ticaretteki önemi azalacak ve Asya ile Avrupa arasındaki ulaşım önemli ölçüde kısalacaktır.
Bölgede barışın tesisi için bir adım atılması ve bu iddialı ekonomik koridor projesinin gerçekleşmesi durumunda Basra Körfezi’nden Avrupa’ya ulaşan en kısa rotanın Irak üzerinden geçmesini projenin Körfez jeopolitiği açısından önemli sonuçlar doğurması kapsamında ele almak mümkündür. Ayrıca Sudani’nin ilan ettiği bu yeni rota Çin’in 2013 yılında ilan ettiği Kuşak ve Yol Projesi açısından da oldukça önem taşıyor. Zira Çin’in ticaret ve yatırımda Hürmüz, Süveyş ve Babu'l Mendeb gibi güvensiz su yollarına olan bağımlılığına alternatif olacak bu proje sayesinde Irak’ın Asya-Pasifik bölgesiyle de yakın bir işbirliği geliştirmesi mümkün görünmektedir. Dolayısıyla Çin’in Körfez bölgesine yaptığı yatırımlardan en küçük payı alan Irak, Kalkınma Yolu Projesi sayesinde Asya-Pasifik kaynaklı yatırımlar için yeni bir cazibe merkezi haline gelebilir.
Kalkınma yolu projesinin dünyanın yaşadığı enerji nakil sorunlarına katkı sağlar mı? Ya da bu projenin küresel enerji açısından ne gibi işlevleri olacak?
Kalkınma Yolu Projesi’nin ilk aşamada yola çıkış noktası “Kuru Kanal” olsa da enerjinin bu denli önemli bir girişimin bir parçası olmaması ihtimal bile değildir. Zira enerji dün olduğu gibi bugün de ve gelecekte de tüm toplumların hayati fonksiyonlarının işlevselliğinin sürdürülebilirliği açısından en hayati girdi olmaya devam edecektir. Enerji bağlamında ele alındığında proje iki noktada önem taşımaktadır. Bunlardan ilki Irak’ın dışa açılmasının önünü açmasıdır. Öyle ki halihazırda Körfez’e çıkışını kısıtlayan suni sınır düzenlemeleri Irak’a ciddi zarar vermektedir. Bunun bir sonucu olarak zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip durumdaki Irak, Körfez’de derin su limanı inşa edebilecek durumda değildir. Böylesi bir durum Irak için rezervlerin taşınmasında ve pazarlanmasında ciddi güçlük anlamına gelmektedir. Çünkü Bağdat, petrolünü çoğunlukla Kuveyt, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi komşularının limanları üzerinden pazarlamaya çalışmaktadır. Bunun başlıca nedeni sınırlarken, bir diğeri Irak’ın Arap komşularıyla ilişkileridir. Zira özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Arap komşularıyla ilişkilerinin bozulmuş olması ülkenin uluslararası piyasalara açılmasını kısıtladığı bilinmektedir. Bu noktada Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’nin Irak için bir esin kaynağı olmuştur.
Projenin enerji açısından ikinci önemli noktası ise güvenilir enerji nakil güzergahları adaylarından birisi olmasıdır. Zira Ukrayna ve Rusya arasındaki devam eden çatışmalar küresel enerji denkleminde birçok değişimin tetikleyicisi olmuştur. Güvenilir enerji nakil güzergahı arayışı bunlardan sadece bir tanesidir. Öyle ki projenin ana partnerlerinden birisinin enerji rezervleri bakımından zengin konumdaki Irak ve diğerinin son dönemde yaşanan bazı gelişmelerle küresel siyasetteki profili yükselen Türkiye’nin olması söz konusu koridoru kaçınılmaz şekilde güvenli enerji nakil rotası haline getirmektedir. Tüm bunlar ışığında devasa ulaşım hattını da içeren bu Proje’nin, Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma siyasetini destekleyen çok önemli bir girişim olmakla birlikte Irak petrolünün ve Katar, İran ve Irak doğalgazının güvenli ve düşük maliyetli şekilde tüketim merkezlerine taşınmasını sağlayacak büyük avantajlar barındırdığını söyleyebiliriz.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın projede yer alması neleri değiştirir? Projeyi nasıl etkiler?
Kalkınma Yolu Projesi’ne Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın dahil olması gibi bir durum küresel siyaset açısından son derece kritik bir gelişmedir. Bu noktada Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi son derece önemli iki aktörün projeye dahil olması ihtimalinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ciddi bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Zira Eylül 2023 tarihinde New York’daki Concordia Zirvesi sırasında Sayın Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın projeye katılma ihtimalini dile getirmiştir. Sayın Erdoğan’ın Türkiye’nin proje konusundaki kararlılığın aynısını Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Irak’ta da gördüğünü dile getirmiştir. Dolayısıyla Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın da projeye dahil olmasıyla birlikte Sayın Erdoğan’ın o günde söylediği gibi taraflar yeni bir dünya inşa etme fırsatı bulmuş olacaklardır.