Al Ain Türkçe Özel! Psikiyatr Cemal Dindar: Toplumun “İyileşme” sürecinin en önemli ayağı adalet
Türkiye merkezli 2 depremin ardından ortaya çıkan yıkım, toplum sağlığında da önemli kırılmalara yol açtı. Psikiyatr Cemal Dindar, Çağlar Tekin’e toplumda oluşan yaralar ve iyileşme sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. .
Kahramanmaraş merkezli 2 depremin etkisi ile yaşadığı büyük yıkımın ardından arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bir yandan da başta depremzedeler olmak üzere bu sürecin yarattığı büyük toplumsal travma ile de karşı karşıyayız. Psikiyatr Cemal Dindar, yaşanan bu büyük travmaya ilişkin, “İçinden geçtiğimiz süreç, özellikle bunun duygusal yanı hepimizi etkiliyor. Bunun duygusal yanına da izin vermek gerekiyor elbet, bunu bir sorun olarak anmıyorum. Deprem bölgesinden gelen acı görüntüler, adaletsizlik örnekleri, haksızlık, beceriksizlik örnekleri her birimizin üzerinde bizleri zorlayan izler bırakıyor. Bunları konuşmak dahi pek çoğumuz için zor olacak uzun bir süre.” ifadelerini kullandı.
“KAYIP DEMEK, YAS DEMEK”
Dindar önemli bir kısmımız için kimi koşulların sağlanması halinde bir dinginleşme sürecinin de uzak olmadığını, “Nihai olarak, kayıp demek yas demek. Evin, yuvanın kaybı, geçmişin, anıların kaybı insan için çok büyük kayıplar. Kültürel bir varlık olarak insan doğayla ilişkisinde de girdaba giriyor. İnsanın doğa karşısında “muzaffer” olduğu algısı ile de ilgili bir süreç. Aklın kullanılmadığı taktirde doğanın gerçeği başka işliyor, bunu da bir kez daha görmüş olduk. 17 Ağustos depremi de benim uzmanlık tezimdi de, deprem ardından verdiğimiz tepkilerde doğanın başına gelen şeyi tekrar etme eğilimimiz çok yaygın bir hal alıyor. Misal 17 Ağustos ardından en yaygın bedensel tepki titremek olarak öne çıkmıştı. Bunu şunun için söylüyorum, çok gürültülü tepkiler verebiliriz, ağlamak, titremek, bağırmak gibi, ancak bir süre sonra yeryüzünün yatıştığı gibi, yani artçı sarsıntıların bittiği gibi, ruhsallığımız da zamanla herhangi bir yardım olmadan bile yatışabiliyor.” belirtti.
“FAY HATLARI NE ZAMAN TAMİR EDİLECEK!”
Ancak bu sürecin her bir birey için böyle işlemeyeceğinin de altını çizen Dindar, “Tabi bu son kısım her zaman böyle olmuyor. Bazen başka etmenlerin de etkisi ile kalıcı ruhsal sıkıntılara da sebep olabiliyor, akut stres bozukluğu, post travmatik stres bozukluğu gibi ruhsal zorlanmalara da yol açabiliyor. Mesela 17 Ağustos ardından bölgede bir panel vermiştik, orada bir çocuk, ‘Fay hatları ne zaman tamir edilecek?’ diye bir soru sormuştu. O zaman belki çocukça bir soru diye düşünülmüştü ama, daha sonra kavradım ki, kendinden, kendi içinde yaşanan kırılmadan da bahsediyor.
“DİKEY EKSEN SINIFTA KALDI”
Dindar, depremden sağ kalanlar için kendilerini suçlayabilecekleri bir sürecin de mümkün olduğunu ifade etti, “Ruhsallıkta iki boyut vardır. Birisi ebeveynlerle kurduğumuz dikey eksen, baba-anne-çocuk ekseni, bir de yatay eksen vardır, kardeşlerler ekseni. Kemal Tahir’in “Devlet Ana”sına gönderme yapıyorum, buna “Devlet Baba” da diyebiliriz. Bu depremde görüldü ki dikey eksen sınıfta kaldı. Yalnız bırakılma duygusu çok yoğun, hakim. Öbür yanı da kardeşler ekseni, burada da toplumun dayanışması var. Yatay eksen bu da. Ki gücümüz de buradan geldi. Bu tablo yoğun bir öfke ve çaresizlik duygusu hakimiyeti sağlıyor. “
AFETLER-FELAKETLER
Dindar, depremzedeleri de aşan, tüm topluma yayılan bir dalganın söz konusu olduğunu, “Afetler, insanın faaliyetleri, örgütlenmesi ile karşılanmazsa bir felakete dönüşüyor. Şu an biz bir felaketin içerisindeyiz. İnsanin ve toplumsal sistemin de “katkı” sunarak hazırladığı. Gözlemim çok büyük bir öfke ve acizlik hissi eşlik ediyor buna. Sadece depremzedelerde değil, toplumun tamamına yayılıyor. Bu kendini suçlamaya yönelme eğilimi de barındırır. Sağ kalmış olanın sağ kalmasından ötürü kendini suçlamasına da yol açar bu durum. Doğa ile mücadelesinde uygarlık deneyimi boşa gitmiş, üzerine çökmüş bir grup haline geliyoruz böyle durumlarda. Bedensel yakınmaların, çarpıntının, titremelerin ortaya çıkması mümkün, tüm bir toplum için geçerli bu.” ifadeleri ile ortaya koydu.
“SORUNLARI PSİKOLOJİ ALANINA HAPSEDEREK ÇÖZEMEYİZ”
Yaşanan sorunları birey üzerinden aşmanın mümkün olmadığını belirten Dindar, “Sorunların tamamının psikolojik alana hapsedilmesi de kötü sonuçlara yok açıyor. Psikolojik destek belli boyutlarda bir değer sahip, ancak pek çok şeyi bunun üzerinden çözebileceğimiz algısı da gerçek değil.”
Dindar, şu an insanın öncelikle yaşamaya devam edebileceği ihtiyaçlarını karşılanmasının önemine dikkat çekerken, adaletin sağlanmasının tüm bu sorunların geride bırakılmasında hayati bir role sahip olduğunu da ifade etti: Öncelikler temel ihtiyaçların sağlanması gerekli. İnsanlar hayata devam ettiklerini görmeliler, güven alanına sahip olmak. Bu sorunların çözülmesinin ardından bu işin psikolojik destek kısmı öne çıkacak. Şimdilik bir merhaba bile oldukça değerli halde. İyileşmenin en önemli ayağı ise adalet. Sorumluların bulunması, yargılanması, bunun birkaç müteahhitle sınırlı kalmaması, bunun büyük bir sistem haline gelmiş olduğunun ortaya çıkartılması ve adaletin bu sorumluları da kapsayan bir biçimde sağlanması çok kritik bir öneme sahip. İyileşme koşullarımızın en kritik başlığı tam da burada. Bizim yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var. Mevcut denklem toplumsal uzlaşıya olanak tanımıyor. Bunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Toplumun da buna ne kadar ihtiyacı olduğu da her gün karşımıza dikilen bir gerçeklik.