İttifakların kampanya çalışmaları son anket sonuçlarında değişiklik yaratacak mı? Al Ain Türkçe Özel
Milletvekili aday listelerinin belirlenmesinin ardından partiler ve liderler sahaya indi. Seçimlere sayılı günler kala MAK araştırmanın Başkanı, kamuoyu araştırmacısı Mehmet Ali Kulat, Al Ain Türkçe’ye önemli açıklamalarda bulundu.
14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kala kesinleşen milletvekili listeleri ile bayramın ardından yoğun bir propaganda ve miting takvimi başlatacak olan Erdoğan ve Kılıçdaroğlu, seçmenlerden destek isteyecek.
Son anket sonuçlarının kaderi, önümüzdeki günler başlayacak olan yoğun kampanya süreci sonrası değişecek mi? Seçmen nezdinde kararlar ne kadar net? Kampanya süreçlerinin etkilerinin sandıktaki karşılığı neler olacak merak konusu oldu.
Al Ain Türkçe’den Merve Öney, MAK Araştırma’nın Başkanı, kamuoyu araştırmacısı Mehmet Ali Kulat ile tüm merak edilenleri konuştu.
Kulat, kampanya sürecinin etkileri olacağını fakat bu etkinin, seçimin ikinci tura kalıp kalmayacağını belirleyecek ölçüde olacağından söz etti.
Seçimi Kılıçdaroğlu’nun birinci turda bitirmek istediğinden Erdoğan’ın ise ikinci tura bırakmak istediğinden söz eden Kulat, ‘’ Gördüğüm kadarıyla en fazla Cumhur İttifakı seçimi ikinci tura bırakmaya çalışıyor Sayın Erdoğan, bunun en önemli nedeni ise ikinci turda kendi gücüyle etki yakalama çabası. Ama Millet İttifakına gelince de Sayın Kılıçdaroğlu seçimi ilk turda bitirmeye çalışıyor. Çünkü ilk turla ikinci tur arasında önemli bir fark var fark şu; milletvekili seçimi olmayacaktır ikinci turda yani ilk turda biteceği için milletvekili seçimi, sağ hakimiyeti noktasında tabi hükümet olmanın avantajıyla Erdoğan daha avantajlı hale geçebilir.’’ İfadelerini kullandı.
Erdoğan’ın kampanya sürecini milliyetçilik vurgusu üzerinden yürütmesi ile diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun ekonomik politikalar üzerinden kampanyada aktif olması konusunda Kulat, Erdoğan’ın insanların gerçek, temel ihtiyaçlarını özellikle de 20 yılda başarısız kaldığı alanları ‘perdelemeye’ yönelik olarak milliyetçilik üzerinden gittiğini, Kılıçdaroğlu’nun ise toplumun geniş bir kesimini ilgilendiren, doğrudan insanları ilgilendiren ekonomik sıkıntı, adalet yoksunluğu, eğitim gibi konular üzerinden vaatlerle kampanyaya dahil olduğunun altını çizdi.
Mehmet Ali Kulat sorularımızı şöyle yanıtladı:
Son kamuoyu araştırmalarına göre ortalama oy oranları belli olan liderler, kampanyada sonucu değiştirecek bir oy potansiyeline ulaşabilir mi?
Şüphesiz bir kampanya etkisi söz konusu olacak. Bu sene kampanya çok az bir zaman diliminde yapılacak ama bundan önce kampanya yapılamadı depremden dolayı bir de ramazan ayından dolayı bir de tabii listeler netlik kazanmamıştı. Dolayısıyla kampanyaların bir etkisi olacaktır.
Ama şöyle bir etkiden bahsediyoruz, seçimi ikinci tura bırakıp bırakmama etkisinden bahsediyoruz. Yani sonuç itibarıyla seçimin ikinci tura kalması durumunda denklemler yeniden kurulacağı için dolayısıyla şuan da gördüğüm kadarıyla en fazla Cumhur İttifakı seçimi ikinci tura bırakmaya çalışıyor Sayın Erdoğan, bunun en önemli nedeni ise ikinci turda kendi gücüyle etki yakalama çabası. Ama Millet İttifakına gelince de Sayın Kılıçdaroğlu seçimi ilk turda bitirmeye çalışıyor. Çünkü ilk turla ikinci tur arasında önemli bir fark var fark şu; milletvekili seçimi olmayacaktır ikinci turda yani ilk turda biteceği için milletvekili seçimi, sağ hakimiyeti noktasında tabi hükümet olmanın avantajıyla Erdoğan daha avantajlı hale geçebilir. Dolayısıyla kampanyanın şüphesiz bir etkisi olacaktır.
Tabii burada kampanyanın etkisi derken öncelikle şunu belirtmek lazım, ilk defa Türkiye’de bu iş şöyle yürüyor; bir taraftan bir Cumhuriyet Halk Partisi var ama Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde DEVA, Gelecek, Saadet, Demokrat Parti gibi dört parti var bu ilk defa oluyor. Yani bir sol parti dört sağ partiyle beraber hareket ediyor. Hatta bazı yerlerde İYİ Parti’yle de paslaştığı düşünülürse çünkü bazı yerlerde İYİ Parti bazı yerlerde CHP seçime girmemek suretiyle birbirlerine alan açıyorlar.
Dolayısıyla seçimi çok kritik hale getiren bir kampanya dönemi olabilir bu süre içerisinde ki sürenin darlığına rağmen.
Çünkü Türkiye’de genelde yüzde 40 bir taraf belli geri kalan yüzde 40 da belli aşağı yukarı yani Cumhur İttifakı’nın yüzde 40 oyu hep var AK Parti artı Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden söylüyorum, karşısındaki blokun da bir yüzde 40’ı var. Oranlar böyle değil oranlar bunlardan biraz daha fazla ama yüzde 10’luk da bir HDP var dolayısıyla yüzde 90 oldu. Biz aslında geri kalan yüzde 10’luk puanı konuşuyoruz. Yani o 10 puan nereden nereye doğru evrilecek.
Şuan da elimizdeki verilerde Millet İttifakı adayı Sayın Kılıçdaroğlu birazcık önde ancak özellikle Muharrem İnce ve Sinan Oğan’ın 5 ve üzeri oy alması durumunda seçimin ikinci tura kalma ihtimali güçlü hale geliyor.
Erdoğan milliyetçilik vurgusu üzerinden kampanya yürütürken Kılıçdaroğlu polemiklere girmeyip, ağırlıklı olarak ekonomi politikalarını ön plana çıkarıyor. Bu çerçevede hangi lider doğru strateji izliyor?
Aslında her ikisi de kendileri açısından doğru strateji uyguladıklarını düşünüyorlar. Ya da en azından öyle görünüyor. Türkiye’deki toplumun yüzde 70’lik bir kesimi sağcı yüzde 30’luk bir kesimi de sol seçmendir çoğunlukla. Sağ seçmenlerde ağırlık olarak milliyetçilik solun da içindeki ulusalcılık kanadı anlamında milliyetçilik Türkiye’de yüksek karşılığı olan bir kavram. Yani Türkiye toplumunun çok önemli bir kısmı milliyetçiliği önemser.
Dolayısıyla Sayın Erdoğan bu geniş kitlenin oyuna talip olmaya çalışıyor. Ancak bunu yapmaya çalışırken aslında yapmak istediği Türkiye’de yönetimsel zaafı gizlemeye çalışıyor, kamufle etmeye, perdelemeye çalışıyor.
Ekonomiye ait ciddi sorunlar var adalete ait, eğitime ait ciddi sorunlar var. Bu sorunlar üzerinden gitmeye çalışsa Sayın Erdoğan kendisi açısından ne diyecek yani? Ekonomiyi 20 yılda çözememişsiniz ciddi ekonomik sıkıntılar var, eğitimi çözememişsiniz, adaleti çözememişsiniz o zaman sizin başka bir şey yapmanız lazım. Bunları insanların çok konuşmadığı başka konuları öne çıkarmanız lazım. Sayın Erdoğan şuan da bunu yapıyor. Nedir onlar; savunma sanayisini, terörle mücadeleyi öne çıkarıyor, uluslar arası arenada Türkiye’nin güçlenmeye başladığı imajı üzerinden siyaset yapmaya çalışıyor. Böylece aslında Erdoğan esas sorunları toplumun geniş kesimini ilgilendiren sorunları perdelemiş oluyor. Dolayısıyla doğru bir strateji uygulamış oluyor kendisi açısından.
Sayın Kılıçdaroğlu’na gelince, Kılıçdaroğlu haklı olarak asıl sorunlar olan insanların adalete duydukları ihtiyaç, işsizlik sorunları, ekonomik sorunlar gibi doğrudan insanları ilgilendiren diğer sorunlara yönelme gereği duyuyor. Bunun yanı sıra, Türkiye’deki çok keskinleşen ayrışmayı minimize etmeye çalışıyor, Alevilik vurgusu üzerinden gidiyor, özgürlük, umut üzerinden gidiyor. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’da kendisi açısından doğru bir strateji uyguluyor.
Peki, bu iki stratejisi arasından hangisi galip olur derseniz, aslında Kılıçdaroğlu’nun elindeki argümanlar çok daha güçlü, insanları çok daha geniş ilgilendiriyor. Tam bu noktada Sayın Kılıçdaroğlu’nun ekonomi başta olmak üzere, diğer sosyal sorunlara yönelik çözüm önerilerini söylerken kaynaklarını, hangi kadrolarla çözeceğini, hangi stratejilerle çözebileceğini topluma anlatması gerekiyor. Yani insanlara kalkıp size şu tarihte şu kadar para vereceğim dediğin zaman insanlar inanmazlar. Bu parayı nereden bulacağınızı, hangi, kaynağı insanlara aktaracağınızı söylemeniz lazım. Yani siz deprem konutları yapacağınızı söylüyorsanız buna karşılık da halktan para almadan bunu yapacağınızı söylüyorsanız, bu konutların sayısı da 600-700 bin gibi bir büyük rakamsa, sizin burada bunu mutlaka bu topluma izah etmeniz lazım, inandırmanız, güvendirmeniz lazım. Bunun için sadece Kılıçdaroğlu yetmez, yanında bulunan ekonomi kurmaylarının da devreye girip açıklamaların aynı yönde tek kalemde ifade edilmesi gerekiyor birazcık o konuda eksiklikleri var.
Seçimlere az bir zaman kala ‘seçmen bloğu’ tam anlamıyla oluştu mu? Hala kararsız seçmen sonucu etkileyebilecek düzeyde mi?
Kararsız seçmenin çok azaldığını görüyoruz. Bizim son araştırmamızda yüzde 4’lerde bir kararsız olduğunu söyleyen seçmen var. Sandığa gideceğini söyleyenler üzerinden söylüyorum bu. Bir de Türkiye’de sandığa gitmeyen bir seçmen grubu var. Yüzde 10-15 arasında değişir. Dünyanın her yerinde vardır, sadece protest oldukları için değil farklı nedenlerle, mesela o gün hastanede nöbetçi oluyor bunun gibi. Ama burada kararsız olan seçmenden çok kararını kamufle eden gizleyen bir seçmen grubu var. Mesela HDP’ li seçmenler anketlerde, ciddi yapılan anketlerde, en az bir iki puanlı gerçek düşüncesini söylemiyor bize. Yani HDP’li olduğunu söylemek yerine iktidar partisini söylüyor. Bir de böyle bir seçmen grubu var.
Ama ben bu saatten sonra kararsız seçmenin de durumunu seçimi ikinci tura bırakma anlamında önemli buluyorum. Yoksa seçimin yönü anlamında çok büyük bir değişiklik olmaz. Kararsız seçmen ağırlıklı olarak iktidarı daha önce görmüş seçmen, yani bir sürede olsa iktidara oy vermiş seçmen, bunu da bilmek lazım.