Küresel Su Krizi! İstanbul'dan dünyaya alarm sinyalleri
İstanbul'un Terkos Barajı'nda doluluk oranı yüzde 18'in altına düşerken, bu durum küresel su krizini gündeme getiriyor. Uzmanlar acil önlem çağrısında bulunuyor.
Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul, su kriziyle yüz yüze. Şehrin en önemli tatlı su kaynaklarından Terkos Barajı'nın doluluk oranı, endişe verici bir şekilde yüzde 18'in altına düştü. 
Uzmanlar, Terkos'un tamamen kuruması durumunda İstanbul ve bölgedeki ekosistem için olumsuz sonuçlar olabileceğini belirtiyor. Ancak bu, sadece İstanbul'un ve Türkiye'nin değil, dünya genelinde birçok bölgenin başına gelen bir sorun.
Küresel Su Krizi
Dünya çapında su krizi, küresel ısınma, sera gazı emisyonları, orman tahribatı gibi çevresel etkenler nedeniyle artış gösteriyor. Kaliforniya, Güney Afrika'nın Cape Town şehri gibi birçok önemli yerleşim merkezi de ciddi su stresi yaşamakta. Bu bölgelerde, su kaynakları kritik seviyelere inmiş durumda, ve acil su tasarrufu önlemleri alınıyor.
İstanbul'un Özel Durumu
Terkos Barajı, İstanbul için hayati önem taşıyor. İSKİ verilerine göre İstanbul barajlarının genel doluluk oranı yalnızca yüzde 30.97. Terkos Gölü'nün en derin noktasının 6-7 metrelere kadar indiği tahmin ediliyor. Bölgedeki yağışın azalması ve yüksek buharlaşma oranları, gölün doluluk oranının düşmesinin ana nedenleri olarak gösteriliyor.
Ekosistemdeki Olumsuz Etkiler
Terkos Gölü çevresindeki Balaban Köyü'nde yaşayan balıkçılar da olumsuz etkileniyor. Ekosistemde yaşanan bu değişiklik, bölgeyi ve hatta bölgedeki biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor.
Göçmen kuşlar ve diğer canlılar da bu değişiklikten olumsuz etkileniyor. Köy muhtarı Harun Reşit Yılmaz, gölün eski seviyesine dönmesi için Balkanlardan gelecek yağışların da önemli olduğunu belirtiyor.
Çözüm Önerileri ve Acil Eylem Planı
Köylüler su tasarrufu yapmaya çalışırken, Harun Reşit Yılmaz, "Musluğu açarken bile yarın ne olur diye düşünmemiz lazım," diyor.
Uzmanlar, olası bir yağış eksikliği durumunda, Terkos Gölü'nün tamamen kurabileceğini ve bu durumun ciddi ekolojik ve sosyoekonomik sorunlara yol açabileceğini vurguluyor.
