İsmail Hakkı Pekin: Birleşmiş Milletler acil reforma ihtiyaç duyuyor! Al-Ain Türkçe Özel

Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, ABD'nin BMGK veto kararı ve Türkiye'de ABD Konsolosluğu'nun kapatılması hakkında açıklamalarda bulundu. Pekin, BM'nin reforma ihtiyaç duyduğunu belirtti.
Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Gazze'ye insani yardım sağlanması için yaptığı "ara verme" çağrısını veto etmesine ilişkin Al-Ain Türkçe'den Halit Ziya Alptekin'e değerlendirmelerde bulundu.
Pekin, ABD'nin veto kararının savaşı durdurmak hatta geçici ateşkese bile yanaşmadığına işaret ettiğine dikkat çekti. Bu bağlamda, Birleşik Arap Emirlikleri'nin insani teklifinin sonuçsuz kaldığına vurgu yaptı.
Birleşmiş Milletler'in kendi menfaatleri doğrultusunda hareket eden büyük ülkeler ve küresel güçler yüzünden etkisiz kaldığını ifade edem Pekin, BM içim acil bir reforma ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
İsmail Hakkı Pekin, Türkiye'de ABD Konsolosluğu'nun geçici olarak kapatılmasını ise, protesto gösterileriyle ilişkilendirdi. Türkiye'nin genel güvenlik durumunun bir çok ülkeye göre iyi durumda olduğunu kayden Pekin, Türkiye ve ABD arasında İsrail-Filistin konusunda yaşanan fikir ayrılıklarının iki ülke arasındaki stratejik ilişkileri fazla etkilemeyeceğini de sözlerine ekledi.
İsmail Hakkı Pekin Al-Ain Türkçe'nin sorularını şu şekilde yanıtladı :
ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Gazze'ye insani yardım sağlanması için çatışmalara "ara verme" çağrısında bulunan karar tasarısını veto etmesi, ABD'nin İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaya dair tutumunu nasıl etkileyecek ve bu veto kararının uluslararası arenada olası yansımaları neler olabilir?
Birleşmiş Milletler kuruluşunun etkisinde kaldığı iki aks var. Bu akslar karşılıklı çarpışıyor ve sonuçta bu girişimler sonuç veremiyor. Bunu reddeden Amerika Birleşik Devletleri, konuyu veto etti ve savaşı durdurmuyorlar; hatta geçici ateşkese dahi yanaşmıyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri'nin teklifi ile böyle bir konu görüşüldü ama maalesef sonuçsuz kaldı.
Birleşmiş Milletler'in tamamen yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Böyle çok önemli bir konuda sadece kendi menfaatleriyle ya da kendi desteklediği grubun menfaati ile hareket eden bu büyük ülkelere ve küresel güçlere artık dur demenin vakti geliyor. Bütün dünyada, bu küresel çatışmaların jeopolitik çatışmanın, jeopolitik değerlerin öne alındığını ve insani değerlerinin biraz daha geri atıldığının bir örneğine şahit oluyoruz.
Adana'da ABD Konsolosluğu'nun geçici olarak kapatılması ve ABD hükümeti personeline seyahat kısıtlamaları getirilmesi, Türkiye'de ABD açısından nasıl bir güvenlik tehdidini ortaya koyuyor?
Türkiye'de böyle bir risk yok. Yalnız tabii hatırlarsanız, El Ehli hastanesi bombalanınca 471 kardeşimiz hayatını kaybetti. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de vatandaşlar bütün konsoloslara, büyükelçiliklere yürüdü; insanlar protesto gösterileri düzenlediler. ABD'nin Adana konsolosluğunun bu kapatma kararı, protesto konusu ile ilgilidir diye düşünüyorum.
Ayrıca bu konu maalesef siyasi olarak uygulanan bir konu. Yoksa Türkiye'nin güvenlik durumu şu anda birçok ülkeden çok daha iyi durumda. Filistin'deki hastanenin bombalanmasının ardından insanların tepki koyacağından endişe duyulduğundan kaynaklı bir karar var. Sanki İsrailli ve ABD'li vatandaşlara karşı Türkiye'de bir hareket varmış gibi bir düşünce var ve bu düşünceyi kullanıyorlar. Ayrıca bu kararın siyasi olarak da bizi Batı kamuoyunda zor duruma düşürerek ve Filistinliler konusunda gereken insani yardımı yapmamızı engellemek amacıyla yapılan bir siyasi hareket olduğunu değerlendiriyorum.
İsrail-Filistin çatışmasında Türkiye ve ABD arasındaki potansiyel fikir ayrılıkları, iki ülke arasındaki stratejik ilişkileri ve dış politika ajandalarını nasıl etkileyecek?
ABD-Türkiye ilişkilerine bu kararın çok fazla etkileyeceğini sanmıyorum; zaten ilişkiler yeteri kadar bozuk. İsrail'le de aynı durum söz konusu. Zaten İsrail ile bu olaylar öncesinde ilişkiler karşılıklı olarak toparlanmaya çalışılıyordu. Dolayısıyla iki konuyu ayırmamız gerekiyor. Türkiye bir taraftan iş birliği yaparken, bir taraftan da oradaki Müslüman vatandaşların, Müslüman halkın haklarını savunmakla mükellef. İnsani bakımdan haklarını savunmakla mükellef.
Dolayısıyla Türkiye bu iki konuyu ayrı ayrı yürütüyor, yürütüyor diye derim diyorum. Çünkü biliyorsunuz, bir taraftan İsrail'le ilişkiler gelirken, öbür taraftan da İsrail'in bu tür hareketlerine karşı bir takım uyarılarda bulunuyoruz. Aynı şeyi Rusya yapıyor. Yani dünyada böyle bir şey var; her şeyinizde bir devletin ya da bir grubun yanında duramıyorsunuz.
Daha önce "one minute" olayı ile İsrail ilişkilerimiz bozulmuştu, sonradan karşılıklı olarak toparlandı. ABD ile mevcut ilişkiler iyileştirilirken, ben ikisinin ayrı tutulacağını değerlendiriyorum. Yani hükümet, dışişleri bu konuları ikisini ayrı ayrı tutuyor diye düşünüyorum