İran Saldırıları ve Gazze Katliamı Tezkeresi Oy Birliğiyle Kabul Edildi

TBMM, Gazze ve İran saldırıları başta olmak üzere İsrail'in bölgedeki eylemlerini kınayan kapsamlı bir tezkereyi oybirliğiyle kabul etti. Türkiye, barış çağrısını yineleyerek uluslararası toplumu sorumluluk almaya çağırdı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, İsrail’in Gazze başta olmak üzere bölgede sürdürdüğü saldırılara karşı net bir duruş sergiledi. Meclis Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul edilen tezkerede, İsrail’in İran’a yönelik askeri hamlesiyle birlikte, Gazze’deki sivil katliamlar ve açlık kuşatması da en sert ifadelerle kınandı. Tezkere, yalnızca bir tepki metni değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel barış konusunda benimsediği çizginin siyasi zemindeki ifadesi olarak kayda geçti.
Tezkerede yer alan en çarpıcı bölümlerden biri, İsrail’in İran’a düzenlediği saldırıya yönelik değerlendirme oldu. Bu girişimin, sadece İran’ı değil, tüm bölgeyi hedef aldığı ifade edildi. Ankara’ya göre, söz konusu saldırı doğrudan bir provokasyon; uluslararası müzakere süreçlerini baltalayan, gerginliği büyüten, bölgeyi uçurumun eşiğine sürükleyen bir adım.
Meclis’in kabul ettiği metinde, Gazze’deki tablo “açık bir insanlık felaketi” olarak nitelendirildi. Tezkerede on binlerce sivilin hayatını kaybettiği, kuşatma altındaki kentte insanların gıdaya, ilaca ve temel yaşamsal kaynaklara erişemediği vurgulandı. İsrail’in sistematik saldırıları “soykırım politikası” olarak tanımlandı; yardım bekleyen sivillerin hedef alınmasının, insanlığa karşı suç oluşturduğu açıkça belirtildi.
TBMM’nin dikkat çektiği bir diğer başlık ise, İsrail’in çatışmayı bölgeye yayma stratejisi oldu. Gazze’yle sınırlı kalmayan saldırıların, Lübnan, Suriye ve Yemen’e uzandığına işaret edilen metinde, Netanyahu yönetiminin takip ettiği askeri hattın Ortadoğu’yu topyekûn bir istikrarsızlık döngüsüne soktuğu vurgulandı.
Tezkere yalnızca İsrail’i değil, sessiz kalan ülkeleri ve uluslararası kuruluşları da doğrudan hedef aldı. BM, AB ve diğer çok taraflı yapılara çağrıda bulunulan metinde, sessizliğin ahlaki ve hukuki sorumluluğa dönüşeceği belirtildi. Netanyahu ve kabinesindeki bazı isimler hakkında süren uluslararası davalar hatırlatılarak, “soykırım suçu” iddialarının uluslararası arenada karşılık bulması gerektiği vurgulandı.
Tezkerenin son bölümünde Türkiye’nin temel pozisyonu da bir kez daha ortaya kondu: Kalıcı bir barış için diplomasiye şans verilmesi gerektiği, uluslararası toplumun artık İsrail’e karşı ilkeli bir çizgi benimsemesinin şart olduğu belirtildi. Türkiye’nin, çatışmayı körükleyen değil, barışı inşa etmeye çalışan tarafta durmaya devam edeceği açıkça kaydedildi.
Meclis’teki tüm siyasi partilerin oybirliğiyle kabul ettiği tezkere, Resmî Gazete’de yayımlanmak üzere onaylandı. Bu metin, Türkiye’nin İsrail’e karşı bugüne dek attığı en net ve en kapsayıcı siyasi adım olarak tarihe geçti.