İmamoğlu kararı Türkiye’nin Avrupa’nın enerji merkezi olma hedefini etkiler mi?
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararının Türkiye’nin Avrupa’nın enerji merkezi olma hedefini etkileyebileceği iddia edildi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası ve siyasi yasak kararı tüm dünyanın gündeminde yer aldı, kararın hukuki değil siyasi olduğu yorumları yapıldı. Peki bu karar dış politikayı ve uluslararası arenada Türkiye ile ilişkileri etkiler mi? T24 yazarı Barçin Yinanç kaleme aldığı yazısında bu kararın Türkiye’nin Avrupa’nın enerji merkezi olma hedefini etkileyip etkilemeyeceğini değerlendirdi. Yinanç Putin Erdoğan karşılaştırması yaparak kararı ve bunun yansımalarının analizini yaptı.
Barçin Yinanç şunları yazdı:
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası uluslararası kamuoyunun, iktidarın hukuku araçsallaştırmada nereye kadar gidebileceğini görmesi açısından yeni bir eşik oldu. Demokratik olmamasına rağmen Rusya’ya enerjide sırtını dayama hatasına düşen Avrupa, Türkiye’ye güvenip enerjide merkez rol verir mi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasıyla Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma; “hub” sıfatını alma hedefi arasında ne alaka var diyeceksiniz.Bence çok alaka var.
Tıpkı Türk kamuoyunda olduğu gibi, uluslararası kamuoyunda da İmamoğlu’na verilen kararın siyasi olduğu kanaati yaygın. Yabancı gözlemciler Türkiye’de hukukun bağımsız olmadığına çoktan kanaat getirmişlerdi de; bu karar, iktidarın hukuku araçsallaştırmada nereye kadar gidebileceğini görmeleri açısından yeni bir eşik oluşurdu.
Şimdi bu ortamda, “sorun çıkarsa hukukla çözeriz” diyerek Türkiye’yle iş yaparlar mı?
Türkiye’ye güvenip, enerji tedarikinde sırtlarını Türkiye’ye dayarlar mı?
Diyebilirsiniz ki; “Rusya’da da hukukun üstünlüğü yoktu. Üstelik Almanya, Kırım’ı ilhak etmesi sonrasında bile Rusya’ya doğal gazda bağımlılığını azaltacağına arttırdı.”
Evet ama Almanya şimdi bu hatasının bedelini ödüyor. Yine aynı hataya düşmek ister mi?
AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar karşısında Kremlin de doğal gazı kesme kararı aldı. Ve başta Almanya, Batılı ülkeler kolaya kaçıp, demokratik olmasa da ticareten “güvenebileceklerini” sandıkları Rusya’ya sırtlarını dayamanın sıkıntısını yaşıyor.
Putin’den kaçıp Erdoğan’a sığınırlar mı?
Yine diyebilirsiniz ki; “Rusya ile Avrupa arasında artık adı konmamış bir savaş çıktı. Türkiye, NATO üyesi, Batı’nın müttefiki.”
10, 15 sene önce olsa, haklısınız derdim. Ne yazık ki, bugünkü Türkiye’nin Batı ittifakının ne ölçüde müttefiki olduğuna dair çok ciddi kuşkular var.
Osman Kavala’yı, Selahattin Demirtaş’ı hapse atan Erdoğan Türkiye’sine güvenmiyorlar. Hadi bunlar Türkiye’nin iç meselesi deyip göz ardı ettiklerini düşünelim.
Türk asıllı Alman vatandaşını önce hapse atıp sonra çıkartan, darbeden sonra FETÖ bağlantısı iddiasıyla Alman şirketlerinin listesini sızdırıp sonra “pardon yanlışlıkla oldu” diyen; “Al papazı ver papazı” diyen, AİHM kararlarını tanımayan Türkiye’nin ileride tıpkı Rusya lideri Vladimir Putin’in yaptığı gibi enerji kaynaklarını baskı aracı olarak kullanıp kullanmayacağına emin olabilirler mi?
Putin’le yan yana durarak Putin’in gazına alternatif olmak
Cumhurbaşkanı'nın “Trakya’yı enerji hubı” yapacağız dediği her seferde, bir sonraki cümlesine “Putin’le bu konuda anlaştık” demesi, Türkiye’yi enerjide merkez ülke yapma hedefi açısından ayağa sıkılan kurşun etkisi yaratıyor. Batı ittifakı, Rusya’sız enerji tedarikine odaklanmış durumda. Türkiye’nin de kendisini enerji piyasalarında Putin Rusya’sına alternatif olarak pazarlaması gerekiyor.
Yine diyebilirsiniz ki; “bakma Avrupa’nın bu aralar başı dik tutmaya çalışmasına, enerji darboğazına girince, sıkışınca, ihtiyaçları olunca tıpış tıpış gelirler.”
Emin değilim.
Geçen gün bir iş insanı anlatıyordu. Aynı kalitedeki ürünlerini, yüzde 20 daha ucuz olmasına rağmen İspanya’ya satamadığından şikâyetçi idi. İspanya gibi normalde Türkiye’ye daha olumlu bakan bir ülkeden bahsediyoruz. Gerekirse daha pahalıya alırım ama senden almam diyor.
Aslında doğusundaki tedarikçilerle, Batı’sındaki tüketiciler arasındaki coğrafi konumlanmasıyla Türkiye hakikaten çok şanslı.
Ben Sovyetler Birliği dağıldığından beri, bu konumuyla bir hub, enerjide merkez ülke olma potansiyelinin çok yüksek olduğuna inananlardanım. Başta Bakü - Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı; TANAP olmak üzere çok önemli ilerlemeler kaydedildi. Ama hub olmak için enerji nakil hatları kurmak, Avrupa’nın en büyük gaz depolama merkezini açmak yeterli olmuyor. Türkiye’deki enerji piyasasının liberalleşmesi başta olmak üzere, işin teknik tarafının yanı sıra, güven, ona bağlı olarak da hukukun üstünlüğü çok büyük önem taşıyor.
Kalkınmanın temel unsurlarından biri hukukun üstünlüğü
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen günkü açılışta “Kalkınmanın temel unsurları arasında yer alan enerji, alt yapı projelerimizin hep öncelikli başlığı olmuştur” dedi.
Hukukun üstünlüğünü kalkınmanın temel unsurları arasına almadıktan sonra, enerjide merkez ülke hedefinin gerçekleşmesi kolay olmayacak.
Hâlbuki özellikle Ukrayna savaşı Türkiye’ye çok önemli bir fırsat penceresi açmış durumda. Bakalım muhalefet iktidara gelmesi durumunda yargı bağımsızlığını önceleyerek, ekonomiden, enerjiye, dünyada pek çok kapının Türkiye’nin önünde açılacağına dair mesajları toplumun anlayacağı bir dilden anlatmayı becerebilecek mi?