Hande Fırat: Türkiye için büyük kayıp olur
Hürriyet yazarı Hande Fırat, ekonominin iyi ve kötü yönlerini yazdı. Yerel seçim konusunda uyarıda bulundu, “kazanımlar sıfırlanırsa Türkiye için büyük kayıp olur” dedi.
Hürriyet Gazetesi yazarı Hande Fırat, ekonomide bardağın dolu ve boş taraflarını yazdı. Yaşanan olumlu gelişmeleri ve olumsuz noktaları analiz etti. Sonrasında da uyarılarını sıraladı.
Hande Fırat’ın yazısının tamamı şöyle;
Bardağın dolu ve boş tarafıyla ekonomi
Seçim sonrasında hükümetin icraatları izlenirken istisnasız tüm gözler ekonomi yönetimine çevrilmişti.
Aradan geçen iki ayda değişen bir şey olmadı. Gözler hâlâ ekonomi yönetimi üzerinde. Bu da çok doğal çünkü sonuçta ekonomideki gelişmeler her bir vatandaşın doğrudan günlük hayatını etkiliyor. Yapılan ilk zamlarla oluşan olumlu hava biraz tepkiye döndü ama bundan kaçışın olmadığını da herkes biliyordu. Bugün ekonomide son iki aydır olanları biraz gözden geçirmek istedim. Ama bunu yaparken hem bardağın dolu tarafına hem boş tarafına bakacağım. Ancak olayı öyle teknik düzeyde değil, hepimizin anlayacağı şekilde, ana hatlarıyla ele alacağım. Önce iyi gelişmelere bakalım...
YABANCI YATIRIMCI TÜRKİYE İLE YENİDEN TANIŞTI
* Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan görev gelir gelmez biraz da kendi haline bırakılmış gibi görünen enflasyonu dizginlemek için bir yol çizildi. Bir planın olması düşüş için önemli bir gösterge oldu. Yıl sonunda yüzde 58 olacağı tahmin edilen yıllık enflasyon, 2024 sonunda yüzde 33 öngörülüyor.
* Yabancı yatırımcılar ekonomi yönetiminin yöntemlerini, plan ve programlarının gerçekçi olduğunu gördü ve uzun yıllar sonra Türkiye ile “yeniden” tanıştı. Körfez ziyaretlerinin ardından JP Morgan’ın düzenlediği ilk yatırımcı toplantısı İstanbul’da yapıldı.
EKONOMİ YÖNETİMİ ROAD SHOW’A HAZIRLANIYOR
* Eylül ayında da Goldman Sachs’ın ABD’de düzenleyeceği yatırımcı toplantısında Mehmet Şimşek önemli isimlerle bir araya gelecek. Bunu, tahmin ediyorum, Londra yakından izleyecektir.
* Yani ekonomi yönetimi road show’a hazırlanıyor. Bunların olumlu dönüşleri geçmişte olmuştu ve yine olacaktır. Zaten nerede yapılırsa yapılsın bu toplantılar Şimşek’in kendini ev sahibi hissettiği, soruların bildiği yerden geldiği görüşmeler gibi oluyor.
ARTAN REZERVLER TÜRK EKONOMİSİ İÇİN ADETA CEPHANE
* TCMB’nin rezervleri her hafta birkaç milyar dolar çıkıyor. Her perşembe günü açıklanan bu veriler piyasaların dikkatini çekmeye devam ediyor. Hem TCMB hem ülke ekonomisi için bir nevi “cephane” olarak kabul edilen rezervlerdeki artış Türkiye’ye olan güveni artırıyor. Şimşek de geçen hafta rezervlerin piyasa şartlarına uygun olarak artırılmaya devam edeceği işaretini verdi.
* Cari denge 20 ay aradan sonra haziranda 674 milyon dolarla ilk kez fazla verdi. İzleyen ay yeniden açığa dönüş olabilir ama alınan tedbirlerin yavaş yavaş etkisinin görüldüğü anlaşılıyor. Cari dengedeki iyileşme ekonomideki temel dengeler açısından kritik.
BİST’TE YABANCI PAYI ARTIYOR
* Temel hareket noktalarından biri enflasyondan korunmak da olsa, yabancı girişiyle BİST sürekli rekor tazeliyor. Yabancı payı her hafta biraz daha artıyor. Halka arzlara talepler artık inanılmaz boyutlara ulaştı. Sermaye piyasalarına güven arttıkça, her hafta iki-üç şirketin halka arzı için talep toplama yapılıyor.
* Belki arada gözden kaçtı ama çeşitli kesimler tarafından zaman zaman tartışmalara açılan TÜİK’in verileri piyasa oyuncuları tarafından tam not alıyor. Her rakamı didik didik inceleyen analist ve ekonomistler, son birkaç aydır verilerin oldukça tutarlı olduğunu dile getiriyor. Bu yönde uluslararası ajanslarda da bazı haberler çıkmaya başladı.
NOT ARTIŞI GÜNDEMDE
* Geçen haftalarda ekonomi yönetiminin uygulamalarına dikkat çekerek artık bir not artışının gündeme gelebileceğini söylemiştim. Moody’s geçen günlerde bir rapor yayımladı. Bazı uyarılarla birlikte ekonomi yönetiminin uygulamalarına dikkat çekti, ekonomideki gelişmeleri sıraladı ve bir not artışına yönelik ilk işareti verdi. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye verdiği notlarla kesinlikle büyük bir haksızlık yapıyor ve “çöp” denilen bölgede tutuyor. Bu hatadan vazgeçeceklerine inanıyorum.
* Kendi kredibiliteleri için de Türkiye’nin notlarının oldukça yukarıda olması gerekiyor. Kredi notumuz hak ettiğimiz yere gelirse hem fonların Türkiye’ye girişi, hem bankaların, hem şirketlerin hem de örneğin belediyelerin alacağı kredilerin maliyeti ciddi oranda düşecektir. Diğer rating kuruluşları da Moody’s’in açtığı yolda ilerleyecektir, eminim.
BARDAĞIN BOŞ TARAFI
Şimdi de bardağın boş tarafında neler var, ona bakalım...
EN TEMEL SORUN ENFLASYONUN KONTROL ALTINA ALINMASI
* En temel problem olan enflasyonun kontrol altına alınması için adım atılsa da rakamlar halen yüksek. Şimşek birkaç ay daha enflasyonun alınan kararların etkisiyle yüksek çıkacağını söyledi. Yıl sonunda yüzde 60-65 beklentilerini dile getirenler de var. Gerçekten kolay bir alan değil ama hızlı şekilde enflasyondaki düşüş ekonomi yönetimine açılan kredinin devamı açısından büyük önem taşıyor.
ŞİRKETLERİN KREDİYE ULAŞMASI ZORLAŞTI
* Şirketlerin krediye ulaşması oldukça zorlaştı. Oranlar da halen yüksek üstelik. Büyüme ve üretim zincirinin kopmaması için kredi kanallarının belki de selektif krediler kanalıyla daha aktif kullanılması lazım.
* Ucu, artan işsizliğe varacak bir sonuçtan kaçınmak lazım. Elbette ekonomi yönetiminin iç talep yaratacak bir kredi genişlemesine zaten kapalı olduğu gerçeğini bilerek bu notu düşüyorum.
KREDİYE ULAŞAMAYAN ZOMBİ OLMAMALI
* Bazı şirketlerin kârlılıklarının düştüğü bir dönem olacak. Krediye ulaşamayan KOBİ’lerin “zombi” olmaması son derece kritik önemde. Borç yapılandırmadır, cansuyu verilmesidir... Dikkat edilmesi gereken bir alan olduğu açık.
VERGİ VE PETROL FİYATLARINDAKİ ARTIŞ CAN YAKIYOR
* Vergi artışlarına kurdaki ve petrol fiyatlarındaki artış da eklenince haftada birkaç defayı bulabilen akaryakıt zamları hem can yakıyor hem de ciddi tepkilere neden oluyor. Bunun çığ gibi büyüyen bir sorun yumağı olduğunu kabul etmek gerekiyor.
ORTA VADEDE ÇÖZÜLMESİ GEREKENLER
* Dış ticaret açığı ve cari dengedeki sıkıntı da orta vadede kalıcı şekilde çözülmek zorunda.
* Ekonomi yönetimi en son altın ithalatına kota ile gündeme getirdiği tedbirlerine devam ediyor. İhracatın tıkandığı noktadan yukarı doğru yükseltilmesi cidden kritik önemde. İthalatın azaltılması da dış ticaret açığını sınırlayıp tabloyu daha da iyileştirebilir.
DENGEYİ YAKALARKEN
Tüm bunlara bakarken bir dengenin yakalanmaya çalışıldığı ortada. Denge bir kez bozuldu mu yeniden aynı noktaya dönmek zor ve zahmetli bir süreç. Muhtemelen 2024 yılının ikinci yarısından itibaren rahat nefes almaya başlayacağız. Gerçeği söylemek gerekirse son yıllardaki ekonomi politikası dünya ile uyumlu değildi ve kendi kuramadığınız bir oyunda kuralları da koyamayacağınız gerçeğini kabul edersek, attığımız adımların bir bedeli olacaktı. Yalancı bir bahardı belki o dönem.
AMAN HA
Şimdi geldiğimiz noktada sorumluluğum gereği, yeniden tehlikeli bir dönemece doğru yaklaşmakta olduğumuzu söylemem gerekiyor. Seçim öncesi Millet İttifakı seçimi kazanmak için işçi, memur, şirketler ne varsa herkese bol keseden taahhütlerde bulundu. Cumhur İttifakı da bunların bazılarını geride kalmamak için üstlendi.
Mart ayında yapılacak yerel seçimler seçimi kaybetmiş ve dağılmış Millet İttifakı için daha farklı bir ortamda gerçekleşecek. Artık kazanmak bir seçenek değil bir zorunluluk. CHP ya da İYİ Parti seçimi kazanmak için var gücüyle taahhüde girecektir. Cumhur İttifakı bu kez avantajlı olarak seçime giriyor. Burada muhalefetin gündeme getireceği rasyonel olmayan ve sağlanan başarıya hasar verecek taahhütlere Cumhur İttifakı’nın prim vermemesi gerekiyor.
ENDİŞELERE DİKKAT
* Zaten yukarıda bahsettiğim Moody’s raporunda da böyle bir endişe dile getiriliyor ve “bekle-gör” sürecinde olduklarını söylüyorlar.
* Bu kazanımlar kalıcı mı geçici mi? Piyasalar için de temel soru bu aslında.
* Diğer yandan haziran başından bu yana ekonomide başlayan ve marta ulaştığımızda ele avuca gelecek olan başarılar yeniden sıfırlanırsa, Türkiye için büyük kayıp olur.
* Ne yeniden başa dönecek güç, ne buna sabredecek bir vatandaş ne de toplumu inandıracak bir ekonomi yönetimi kalır. Diyorum ki, fırsat penceresi halen açık, tedbirsizce ne hükümet ne iktidar bunu kapatsın.