Hamas-Filistin çatışmaları | Ergin: Ankara'nın rasyonel hareket etmesi gerekiyor
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Hamas-İsrail çatışmalarının oldukça uzun sürebileceğini kaydederek Türkiye’nin Hamas’a yönelik tutumunun İsrail ile normalleşme sürecini etkileyebileceğini söyledi. Ergin, “Ankara’nın rasyonel bir çizgide hareket etmesi gereki
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, “Hamas’ın İsrail’e saldırısı sonrası Ortadoğu’da büyük türbülansın henüz başındayız” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Ergin yazısında Hamas ile İsrail arasındaki çatışmaların, ‘Arap-İsrail uyuşmazlığı ve Filistin sorununa ilişkin bir dizi kabulü, bu meselede kimin haklı kimin haksız olduğu konusundaki bazı yerleşik algıları sarsma potansiyeli taşıdığını’ kaydetti.
Hamas’ın tutumunun Filistin davasına sempatiyle bakan kesimleri olumsuz yönde etkileyebileceğini kaydeden Ergin, “Askerlerin yanı sıra, kadın erkek ayrımı yapılmaksızın her yaştan sivillerin, yaşlı insanların Hamas militanlarınca rehin alınarak kaçırılması gibi eylemler hiçbir şekilde onaylanamaz” dedi.
İsrail’in Filistinlilere yönelik tavrının kabul edilebilir olmadığını ancak bu sürecin Filistinlilerin aleyhine işleyebileceğini ifade eden Ergin, şunları kaydetti:
“İsrail, Donald Trump’ın ABD Başkanlığı döneminde başlamak üzere “İbrahim Anlaşmaları” çerçevesinde bir dizi Arap ülkesiyle ilişki kurma yönünde çok önemli mesafe kat etmişti. Hatta gelinen noktada İsrail ile Suudi Arabistan arasında gözlenen yumuşama ile birlikte normalleşme döneminin başlaması an meselesi olarak görülüyordu.
“YAYILIM BÜTÜN BÖLGEYİ ATEŞE ATABİLİR”
Gelgelelim, ortaya çıkan son gerilim karşısında Suudi Arabistan, İsrail ile yürütmekte olduğu müzakerelerde frene basma ihtiyacını duyacaktır. İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki normalleşme arayışları belirsiz bir süre için askıda kalabilir.
Şiddet sarmalının İran’ı da içine alacak şekilde yayılması bütün bölgeyi ateşe atabilir.
Karşımızda beliren sorulardan biri, son gelişmelerin Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşme sürecini ne şekilde etkileyeceğidir. İsrail, önümüzdeki uzun bir süre kendi güvenlik meselesine yoğunlaşmak durumundadır. Ancak Ankara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından, taraflara itidal çağrısında bulunarak, iki taraf karşısında dengeli bir çizgide durmak istediğini belli etmiştir.
Kuşkusuz bu tutumun sürdürülmesi, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde her iki tarafla da kanalları açık bir ülke olarak, ortaya çıkacak bir dizi çetrefil meselenin çözümünde, örneğin rehinelerin serbest bırakılması, takası gibi muhtemel müzakere konularında bir rol oynama kapısını da aralık tutacaktır.
“ANKARA’NIN SOĞUKKANLI HAREKET ETMESİ GEREKİYOR”
Burada İsrail’in Hamas’a yapacağı misillemenin özellikle Filistinliler cephesindeki sivil kayıplar başta olmak üzere kazanabileceği boyutlar, bu politikanın sürdürülebilmesini baskı altına sokabilir.
İsrail cephesinde gözler, aynı zamanda Türkiye’nin Hamas’la ilişkilerine de çevrilecektir. Ankara’nın Hamas kadrolarıyla ilişkilerinin, girilen bunalım döneminde İsrail ile normalleşmenin yürütülebilmesinde sıkıntılı bir durum yaratması ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Her halükarda, Ankara’nın son derece dikkatli, soğukkanlı, duygulara teslim olmayan, doğrultusunu ilkeler ve kurallar üzerinden tanımlayan rasyonel bir çizgide hareket etmesi gerekiyor.
Yaşanan bu tablo, aynı zamanda Filistin sorununun 75 yıldır çözümsüz kalmasının geldiği en son noktayı da gösteriyor. Çözümsüzlüğün kronik bir hal alması sonuçta dünyaya gözlerini işgal altında açan mağdur insanların daha da radikalleşmesini ve Filistin hareketinde iplerin özellikle Gazze’de köktenci kadroların eline geçmesine yol açmıştır.
Tabii bu durum bizi çok daha büyük bir açmazın tam ortasına getiriyor. Ortalık köktencilere, Hamas ve İslami Cihad gibi örgütlere kalınca, masada çözümün müzakere edileceği makul bir muhatap da kalmamış oluyor.
Bu noktada Büyükelçi Demiralp, Batılı ülkelere de kuvvetli bir eleştiri yöneltiyor. Sorununun bir boyutu, İsrail işgali on yıllardır sürerken Batılı ülkelerin de bu işgali destekler durumda kalmalarıdır. Bu da kaçınılmaz olarak Filistinliler cephesinde radikalleşmeyi artırmaktadır.
Batı Şeria’daki Filistin Devleti Başkanı ve El Fetih lideri Mahmud Abbas’ın Filistin hareketi üzerinde anlamlı bir ağırlığının kaldığını söylemek güçtür.
"ZEMİN KAYBINA UĞRADI"
Konu çözüm arayışı ise tabii İsrail tarafındaki tablo da farklı değildir. Orada da karar verici konumunda olanlar arasında zaten çözümü arzulayan pek kimse yok. İsrail, bugün tarihinin en sağcı, ultra milliyetçi kadrolarının toplandığı bir muhafazakâr koalisyon tarafından yönetiliyor.
Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun sert bir kutuplaşmaya soktuğu ülkede çözümden, barıştan yana olan kesimler ciddi bir zemin kaybına uğramıştır.
Sonuçta, geçmişteki bütün çözüm fırsatlarının şu ya da bu nedenle heba edilmesi her iki tarafta da makul aktörlerin sahneden silinmeleriyle sonuçlanmış ve çözümsüzlüğün kalıcı bir hale gelmesine yol açmıştır.
Ne yazık ki, bu aşamada Gazze-İsrail ekseninde tırmanmakta olan savaşla ilgili olarak yapabileceğimiz hiçbir iyimser öngörü yok. İki devletli bir çözüm umudu girdiğimiz dönemeçte galiba her zamankinden daha da uzak görünüyor”