Al Ain Özel! Murat Gezici: Z ve Y kuşağı belirleyici nitelikte
Türkiye seçimlere doğru ilerlerken toplumsal kesimlerin tercihleri de merak konusu olmaya devam ediyor. Hakkında en fazla konuşulan kesim olan Z kuşağını ve adı pek anılmasa da belirleyici gücü yüksek olan Y kuşağını Murat Gezici ile konuştuk.
Türkiye seçimlere ve bu süreçte yaşanabilecek gelişmelere kilitlenmişken, seçmen grupları arasında en fazla ilgi uyandıran ve umut bağlanılan kesim şüphesiz ki ilk defa oy kullanma hakkı kazanacak olan gençler. Z kuşağı olarak da isimlendirilen bu jenerasyonun tercihlerini, eğilimlerini ve siyasi partilere bakışlarını Gezici Araştırma Başkanı Murat Gezici’ye sorduk…
Murat Gezici Z kuşağını, “Genellikle 2000 yılında ve sonrasında doğanları ifade etmek üzere Z kuşağı ifadesi kullanılıyor.” olarak tanımlarken, seçmenler içerisinde sahip oldukları ağırlığı da, “2023'te toplamda 62 milyon 411 bin 753 seçmen oy kullanacak. Z kuşağında ise 5 milyon 940 bin 916 seçmen var ve bunların 2023'teki oy oranı yüzde 11.8 civarında olacak. Yani nüfus oranı yaklaşık yüzde 12 civarında.” ifadeleri ile ortaya koydu.
Çalışmalarına göre Z kuşağının yüzde 56’sının AK Parti’ye oy vermeyeceğini ifade eden Gezici, Z kuşağının ana eğilimlerini de, “Bu kuşağın en belirgin özelliği, tek tip bir ideolojiye ya da ideolojik gruba kendilerini yakın hissetmiyor oluşları. Araştırmamızda bu kuşaktakilerin yüzde 68,7'si kendisini Atatürkçü, milliyetçi, muhafazakâr gibi kategorilerle tanımlamak istemediğini ve herhangi bir siyasi partiye de yakınlık duymadığını ifade ediyor. Evrensel değerlere bağlı hissediyorlar ve mevcut siyasetin yaslandığı temel kategorileri benimsemiyorlar. Siyasetçilerin; dikte edici, buyurgan, sert dilini onaylamıyorlar.” ifadeleri ile aktardı.
Gençlerin AK Parti yönetimi ile mesafeli olduğunu da belirten Murat Gezici, “AKP iktidarından yoğun bir rahatsızlıkları var fakat muhalefete de pek güven duymuyorlar. Örneğin, ‘Seçimlerin ikinci tura kalması halinde Cumhur İttifakına mı yoksa Millet İttifakına mı oy verirsiniz?’ diye sorulduğunda büyük bir çoğunluğu Millet İttifakı’na yöneliriz diyor. Bunun büyük sebebi iktidarı daha baskıcı, daha fazla kontrolcü bir kurum olarak görmeleri. Ya da %80'inden fazlası İstanbul sözleşmesinin iptaline tepki gösteriyor ve bunun kadınların hayatını olumsuz etkilediğini, hükümetin bunun sorumlusu olduğunu düşünüyorlar.” dedi.
Gezici, Z kuşağının sıklıkla gündeme geldiğini, ancak bu seçimlerde esas belirleyici olan kuşağın ise Y kuşağı olara anılan grup olduğunu söyledi, “Türkiye'de seçim tartışmalarında çoğunlukla Z kuşağına odaklandık; bu kuşağın potansiyelinden bahsettik. Oysa potansiyeli daha yüksek bir grup olan Y kuşağını ıskalıyoruz. Kimdir Y kuşağı? 1980 ile 1999 arasında doğanlardır. Bu kuşak, genel seçmen kitlesi içinde 18 milyon 400 bin kişiye karşılık geliyor. Yani seçmenlerin yüzde 32.6'lık bir dilimini oluşturuyor. Aslında Y kuşağında Z kuşağından çok daha fazla seçmen var. Eski Türkiye hafızasında olan, merkeze yakın ama kararsızlığı da daha fazla olan bu kuşak 2023 seçiminin kaderini belirleyecek. Şu an bakıldığında, genel seçmen kitlesi içinde kararsızların oranı yüzde 22. Kararsız seçmenlerin yüzde 70’i Y kuşağından oluşuyor.”
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÇOK ÖNEMLİ”
Gezici, Y kuşağındaki kararsızların büyük kısmının kadınlardan oluştuğunu ve bu grup için kadına yönelik şiddetin ve bunu engellemek için imzalanmış, ancak daha sonra AK Parti yönetiminin imzasını çektiği İstanbul Sözleşmesi’nin çok önemli görüldüğünü de ifade etti.
Gezici’ye göre sosyal medya hem Z hem de Y kuşakları için önceki jenerasyonlardan daha fazla öneme ve belirleyici etkiye sahip, “Türkiye, dünya geneline bakıldığında sosyal medyayı en fazla kullanan ülkelerin başında geliyor. Mesela 40 yaş üstünde sosyal medya kullanım oranı yüzde 68 iken; 40 yaş altı seçmende bu oran yüzde 82 civarında. Bunlardan en önemli sebep hiç şüphesiz nüfusunun genç ve dinamik olması. Gençlerin yeni medya teknolojileriyle yakın ilişkisi, onları bu kanallardan gelen mesajlara daha açık hale getiriyor. Gençler, yerel ve küresel gelişmelerden diğer yaş gruplarına kıyasla daha hızlı bir şekilde haberdar oluyor. Bu durum yerelin yetersizliklerini ve sorunlu yanlarını fark etmelerini ve bu sanal dünyada tartışma zemini yaratmalarına neden oluyor. Bugün sosyal medyada gençlerin toplandığı, hükümeti eleştirdiği, sistemi sorguladığı çok sayıda sayfa ve oda var.
“ÖNEMLİ OLAN MUHALİF SÖYLEMİ HAYATA GEÇİREBİLECEĞİNE İLİŞKİN İNANÇ YARATMAK”
Ayrıca hayatlarının kıskaca alındığı, gündelik yaşamın gerçekliğinin ağır, sancılı olduğu bir dünyada sosyal medya starına dönüşen bazı siyasetçilerden etkilenmedikleri de bir gerçek. Onlar için önemli olan sanal alandaki muhalif söylemlerin gerçekliği dönüştürebilecek bir potansiyel taşıyıp taşıyamadığıdır. Elbette siyaset ile sosyal medyanın iç içe geçebileceğine karşı gelmiyorlar. Bu iç içe geçişin, aktivizm boyutu onlar için önemli.”
Gezici, sosyal medyanın Türkiye’de ve özellikle gençler arasında yoğun ve politik bir iletişim alanı olarak kullanılmasını da gerçek hayatta yoğun baskı altına alınmış olmaları ile ilişkilendiriyor, “Bir diğer sebep de, geleneksel medyanın tek bir sese, hükümetin sesini ileten tek yanlı bir mecraya dönüştükçe, sosyal medya politize olması bence. Bugün sosyal medya, geleneksel medyadaki sansüre, tek sesliliğe karşı bir direniş mecrasına dönüşmüş vaziyette. Bu durum, ana akım medyada konuşulmayan, susturulan, bahsi edilmeyen pek çok meselenin bu sanal kamusal alanda tüm boyutlarıyla tartışılması imkânını sağlıyor. Elbette sosyal medyanın da karanlık yanları var: Dezenformasyon, nefret söylemi gibi. Ama her halükarda tek sesli hale getirilmiş medyaya karşın, sosyal medya farklı seslerin kendilerini duyurabildikleri politik bir alan haline dönüşmüş bir halde. Dolayısıyla bu kadar politik hale gelmiş bir alan, kullanıcılarının kanaatlerini, düşüncelerini de uzun vadede elbette etkileyecektir.