Gelecekteki Tehlike: Su Kıtlığı
Yer kürenin %80'i sularla kaplıdır. Ama bu demek değildir ki su kullanımı açısından zengin bir gezegende yaşıyoruz.
Dünya suyunun %97'si tuzlu, %2'si ise buzulların arasında donmuş durumdadır. Sorun şu ki dünya suyunun sadece %1'inden azı içilebilir nitelikte. Peki deniz suyu hayati önem taşıyan bu sorunu çözebilir mi?
Tuzdan arındırma, binlerce yıldır bilinen doğal bir süreç. Aristotales'in çok önceleri belirttiği gibi Güneş, deniz suyunu buhara dönüştürür buhar sonra tekrar yoğunlaşır ve yağmur olarak yağar. Yunan denizciler, cok uzun yolculuklar için deniz suyunu kaynatırlardı. Tuzdan arındırma, oldukça kolay bir çözüm gibi görünüyor. İçilmez haldeki tuzlu suyu alıp tuzunu çıkarıyorsunuz ve sınırsız tatlı su tedariği sağlamış oluyorsunuz. O halde neden daha fazla tuzdan arındırma tesisi inşa edilmiyor?
Dünyada tuzdan arındıma tesislerinin %71'i sadece yüksek gelirli ülkelerde üretiliyor. Bunun nedeni tuzdan arındırmanın masraflı olması ve milyarlarca litre suyu kaynatmak için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyulmasıdır. Hem tesis yatırımı hem işletme maliyeti çok yüksek. 1 m3 suyu arıtmak için 3 kwh elektrik kullanılıyor. Yakın zamana baktığımızda bu sorunun en büyük örneği Cape Town'da yaşanmıştır. 2015 yılında yaşanılan kuraklık, Cape Town'daki Theewatersklof barajını kurutmaya başlamıştı. Kentin yarısından fazlasının su ihtiyacını karşılayan baraj, 2018'e gelindiğinde ise tükenme noktasına gelmişti. Su tüketimini azaltmaya yönelik tedbirler yetersiz kalınca, yapılan hesaplamalara göre suyun tükeneceği gün olarak 22 Nisan‘ı ‘’Sıfır Günü‘’ (Day Zero) ilan etmişlerdi.
2020 yılına gelindiğinde ise barajların dolu olduğu görüldü bunun sırrı tuzdan arındırma veya başka bir teknoloji değildi. Sudan tasarruf çağrısı sonrası barajlar eski seviyesine ulaştı.
Dünya sağlık örgütünün yakın tarihli bir raporuna göre, Dünyada 3 kişiden 1'inin güvenli içme suyuna erişimi yoktur. Suyun temel ve yeri doldurulamayan madde olarak görüldüğünde tasarruf ile küresel çapta bu sorun önlenebilir.