G20’nin şifreleri: Türkiye’nin konumu, BAE’ye özel davet / Al Ain Türkçe Özel
Dünyanın gözü Hindistan’daki G20 zirvesinde. Rusya ve Çin katılmıyor, BAE özel konuk olarak davet edildi. Erdoğan önemli konuları gündeme taşıyacak. Emir Kudubeş zirvenin detaylarını Al Ain Türkçe’ye anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Zirvesi'nde kritik konuları gündeme taşıyacak. Rusya-Ukrayna Savaşı, Suriye, Filistin ve KKTC, terörle mücadele, mülteci sorunu ve iklim değişikliği öne çıkan konular... Birleşik Arap Emirlikleri de zirveye özel olarak davet edildi... Hindistan’daki zirvenin detaylarını İktisatçı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Görevlisi Emir Kudubeş’le konuştuk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Zirvesi'nde Rusya-Ukrayna Savaşı, Suriye, Filistin, KKTC, terörle mücadele, mülteci sorunu ve iklim değişikliği konularını gündeme getirecek. Bu geniş yelpazede, Türkiye'nin hangi konuları stratejik iş birlikleri kurarak olumlu sonuçlar elde etme potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorsunuz?
Dilerseniz önce G20 ne ifade ediyor onu anlatarak başlayalım. G20, uluslararası sistemde başlıca gelişmiş ülkeler ile önemi ve ağırlığı artmakta olan yükselen ekonomilerin küresel ekonomik karar alma süreçlerinde daha fazla temsil edilmesi ve uluslararası mali sistemin daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulması amacıyla, 1997’deki Asya ve 1998’deki Rusya krizlerinin ardından 1999 yılında Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları düzeyinde oluşturulmuş, aşağıdaki üyelerden oluşan bir platformdur.
G20, Avrupa Birliği ve 19 ülkeden oluşuyor. Bu ülkeler, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, İngiltere ve ABD. İlk 20 ekonomi arasında olmasına rağmen G20'de yer almayan İspanya görüşmelere misafir olarak davet ediliyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre, dünya ekonomisinin yaklaşık %85’ini, ticaretinin %75’ini ve nüfusunun üçte ikisini temsil etmekte olan G20, farklı kıtalardan gelişmiş ve yükselen ekonomileri aynı platformda bir araya getiren, kapsayıcı yapısıyla uluslararası ekonomik düzlemde profili giderek yükselen bir oluşum olarak kendisini göstermektedir. 2008 yılında meydana gelen küresel krizin ardından G20 Liderler düzeyinde toplanmaya başlamıştır
Bu yılki toplantı Hindistan'ın ev sahipliğinde 9-10 Eylül'de "Tek Yeryüzü, Tek Aile, Tek Gelecek" ana temasıyla düzenlenecek. Ana başlıklardan birisi de Ukrayna-Rusya Savaşı olacak. Bunun yanında sürdürülebilir kalkınmanın yanı sıra gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkların azaltılması konusu da gündeme getirilecek.
Türkiye açısından bakıldığında söz konusu toplantıda, Özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı ve bununla iltisaklı olarak tahıl koridoru konusunda arabuluculuk faaliyetlerinin sürdürüleceği aşikar. Toplantıya Putin’in katılmayacak olması Türkiye’nin bu konudaki ağırlığını daha da arttıracaktır. Bununla birlikte Türkiye’nin, düzensiz göçmen, terörle mücadele, KKTC gibi sorunların çözümü konularında da daha somut adımlar arayacağını biliyoruz. Ülkelerin kendi başlarına çözmelerinin mümkün olmadığı sorunları elbirliği ile çözmek en azından bu konuda bir adım atmak bu toplantıların temel amaçlarının başında gelir. Türkiye özellikle Ukrayna-Rusya savaşındaki konumunu iyi kullanırsa dilediği sonuçları elde edebilir.
Rusya ve Çin'in G20 Liderler Zirvesi'ne katılmaması, zirvenin gündemini ve alınacak kararları nasıl etkileyecek? Bu durumun uzun vadeli diplomatik ve ekonomik sonuçları neler olabilir?
Çin ve Rusya, Ukrayna ile Rusya arasında yaşananların, savaş olarak adlandırılmasını istemedikleri için bir süredir tüm önemli G20 toplantılarında bağlayıcı anlaşmalar yapılmasını engelledi.
Putin, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin mart ayında Ukrayna'da savaş suçu işlediği iddiasıyla toplantıya katılamazken, Çin, Devlet Başkanı düzeyinde değil başbakan seviyesinde katılım gösterecek. Burada Çin’in tavrı Rusya ile aynı tarafta olduğunun deklarasyonu olarak kabul edilebilir. Bunun yanında tabi ki toplantının “Dünyanın Yeni Çin’i” olmak isteyen Hindistan’da olması mevzuyu daha derin hale getirdi.
Burada Rusya tabi önemli ancak ekonomik güç bakımından Çin’in kapladığı alan çok daha büyük. Sonuçta dünyanın 2. en büyük ekonomisinden ve en büyük ihracatçısından bahsediyoruz. Bunun yanında Çin’in askeri gücünü de hafife alamayız.
Özetlersek; Çin ve Rusya dışlanırsa “en az” iki kutuplu dünyaya geri döneriz ki bunun sinyalleri yakın zamanda çıkarılan BRICS parası ile verildi.
Bunun yanında hem ekonomik hem de coğrafi açıdan dünyanın önemli bir parçasını dışarıda bırakmanın hem kısa ama özellikle uzun vadede olumlu sonuçları olacağını düşünmüyorum.
Bilgi Notu: BRICS nedir? Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın ilk harflerinden türetilmiş bir kısaltma olan BRICS terimi, gelişmekte olan söz konusu ekonomiler için kullanılıyor.
G20 Liderler Zirvesi, küresel ekonomik ve politik meselelerin ele alındığı önemli bir platform olma özelliği taşıyor. Zirvede bu yıl “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” ana teması altında görüşmeler yapılacak. Bu ana temanın etrafında, hangi küresel sorunların öncelikli olarak ele alınması ve çözüme kavuşturulması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Şu dünyadaki en önemli ekonomik hatta sosyo-ekonomik problemlerin başında gelir dağılımı adaletsizliği geliyor. Hem ülkeler arasında hem de ülkelerin kendi içlerinde müthiş bir gelir dağılımı adaletsizliği söz konusu.
Verilerle desteklersek;
2022 Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre Küresel nüfusun en zengin %10’u şu anda küresel gelirin %52’sini alırken, nüfusun en yoksul yarısı bunun ancak %8,5’ini kazanıyor.
Küresel servet eşitsizlikleri ise gelir eşitsizliklerinden daha da çarpıcı. Küresel nüfusun en yoksul yarısı neredeyse hiçbir servete sahip değil ve toplam zenginliğin ancak %2’sini elinde bulunduruyor. Buna karşılık, dünya nüfusunun en zengin %10’u küresel servetin %76’ına sahip.
Detaylı inceleme için link: https://wir2022.wid.world/www-site/uploads/2021/12/Summary_WorldInequalityReport2022_Turkish.pdf
Eğer tek bir dünyada tek bir aile gibi yaşayacak ve müşterek bir geleceğe sahip olacaksak önce aramızdaki gelir dağılımının daha az adaletsiz olması gerekiyor.
Hindistan’ın G20 Zirvesi’nde Birleşik Arap Emirlikleri’ni özel bir konuk olarak davet etmesi ve BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan’ın bu davete icabet etmesi, G20 ve Hindistan açısından ne tür bir stratejik veya diplomasi avantajı yaratabilir? BAE’nin davet edilmesindeki diplomasi mesajının anlamı nedir?
Takip edebildiğim kadarıyla toplantıda ABD, Hindistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) liderleri ortak bir demiryolu projesi açıklama ihtimali var. Yine gelen haberlere göre eğer anlaşma gerçekleşirse, Hindistan ve Suudi Arabistan arasında gemi transiti, ardından Suudi Arabistan ve BAE üzerinden tren, muhtemelen Ürdün, ardından Türkiye'ye gemi transiti ve oradan da trenle ilerleme mümkün olacak. Bu vesileyle körfez ülkelerinin hem coğrafi konumu hem de ekonomik gücü küresel ekonomiye daha da entegre edilecek. Bu durumun zararı olacağını düşünmüyorum. Çünkü bu tarz anlaşmalar hele ki ulaşım projeleri şeklindeki ortak projeler, ekonomik gelirin bir tarafta toplanmasını engelleyerek bir nebze de olsa dağılmasını sağlar. Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan’ın da bu toplantıya icabet etmesi, BAE’nin de bu entegrasyona dahil olmak istediğinin bir göstergesi bence. Ve mevcut ekonomik potansiyeli düşünüldüğünde söz konusu ülkelerin ihtiyacı olan bir ülke konumunda.
BAE, Suudi Arabistan, Umman ve Mısır'ın ulusal bayrakları, bu hafta sonundan itibaren Yeni Delhi'nin siluetinde dalgalananlar arasında yer alıyor olması da zirvenin bu ülkelere gösterdiği ilginin bir göstergesi.
Söz konusu anlaşma bu zirvede açıklanırsa “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” temasıyla da uyumlu olacak gibi görünüyor.
G20 Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi'nin bir görüşme gerçekleştirmesi bekleniyor mu? Eğer böyle bir görüşme olursa, Türkiye-Mısır ilişkilerinde hangi konuların ele alınması ve hangi adımların atılması söz konusu olabilir?
Yakın zamanda Mısır ile aramızda ticaret bakanları seviyesinde bir görüşme olmuş ve ilişkilerde yumuşamalar başlamıştı. Bir önceki yıl iki ülke arasındaki ticaret 10 milyar dolar civarında olmuş ancak söz konusu ticaretin potansiyeli 15 milyar dolar civarındadır. Yani hali hazırda söz konusu ticaretin yarısı kadar daha potansiyelin olduğu söylenebilir.
2007 yılından beri iki ülke arasında Serbest Ticaret Anlaşması var ancak ortaya çıkan siyasi sorunlar bu anlaşmanın yeterince uygulanmasına imkan vermedi.
Buna rağmen Mısır’daki Türk yatırımlarının değeri 2 milyar dolar civarında. Yani iki ülke arasındaki politik sebeplerle oluşan buzlar erirse bunun ekonomiye katkısı yüksek olacaktır.
Ayrıca Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesinin Orta Doğu ve Kuzey Afrika başta olmak üzere tüm Akdeniz havzasındaki sorunların çözümüne de büyük katkı yapması bekleniyor.
Dolayısıyla bu görüşme gerçekleşir ve olumlu sonuçlanırsa iki ülke arasındaki ticari ilişkiler de olması gereken yere gelir.