Gülsüm Kav: Yeni bir cezasızlık örneği, cinayet işleyip intihar eden erkekler!
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kurucusu Gülsüm Kav, önüne geçilemeyen erkek şiddeti, seçimler yaklaşırken anayasaya eklenmeye çalışılan aileyle ilgili politikaların amacı, ortadan kaybolan faillere ilişkin görüşlerini aktardı.
2010 yılında Gülsüm Kav tarafından kurulan Kadın Cinayetleri Platformu, 2012 yılında dernekleşti. O günden bugüne Gülsüm Kav, öldürülen kadınların yakınları ve şiddete uğrayan kadınların sesi oldu.
Gülsüm Kav ALAIN Türkçe’den Merve Öney’ e eril tahakkümü ve her gün yaşanılan kadın cinayetlerini, giderek artan erkek şiddetini ve İstanbul Sözleşmesi’ni değerlendirdi…
Son dönemde önce karısını veya sevgilisini öldürerek sonra intihar eden vakalarla ilgili Gülsüm Kav şu ifadelere yer verdi:
Her gün yaşanan kadın cinayetlerinden farklı olduğu düşünülebilir. Evet, sık tekrarlananlardan maalesef ki sık tekrarlanandan daha farklı yönleri var ama yine bu tür de o kadar atipik değil çünkü aslında Türkiye’de de daha önce de karısını ve hatta çocuklarını öldürüp intihar eden erkekler oldu. Bununla, Türkiye de hem kadına yönelik şiddetle her tür biçime karşı yeterli mücadele edilmemesiyle kadın cinayetleri için gerekenin yapılmamasıyla bağ var hem de aslında rejimle bağ var. Erkeklerin tek başına bir şeye karar alması ve uygulaması ve yıkıcılık böyle bir öz kıyım halinin yine şiddeti teşvik eden hak ihlalleriyle dolu, demokratik olmayan rejimle çok önemli bir bağı var diye düşünüyorum.
ÇÖZÜM EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜKTEN GEÇİYOR
Aynı zamanda sadece Türkiye de değil dünya da kadınların güçlenmesi, yaşadıkları değişim, modernleşmeyle birlikte erkeklerin girdiği bir kriz ve iktidarlarını böyle bir alanda karar almayla artık korumaya çalışmaları gibi bir erkeklik krizinden de söz edebiliyoruz. Bununla ilgili kurdukları örgütlenmeler de var dünya çapında, Türkiye’de de İstanbul sözleşmesine ve nafakaya hatta kadınların her türlü hakkına nefret besleyen erkeklerin ve organizasyonların açıklaması budur. Burada tabii ki birçok derin paradoks var; bu erkekler bu kadar yıkıcı ve şiddet dolu olmanın çözüm olduğunu düşünüyorlar ama çözüm bu değil aslında çözüm eşitlik ve özgürlükten geçiyor. Ama maalesef ki onlara böyle olduğunu düşündüren politik bir iklimde yaşıyoruz.
ANAYASAYA AİLEYLE İLGİLİ AYRIMCI HÜKÜMLERİN EKLENMEYE ÇALIŞILDIĞI BİR İKLİMDEYİZ
Toplumda genel olarak hak ihlalleri böyle bir şiddeti kışkırtıyor. Kadınlar içinse hele de Türkiye’de son dönemde seçim sath-ı mailine girildikten sonra sürekli erkeklerin kadınlar üzerinden konuşup çocuk doğurmaları, kıyafetleriyle ilgili onların karar almaya çalıştığı bir iklim görüyoruz. Aynı zamanda da İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekildiği, şuan da 6284 koruma kanuna yönelik de kuşkuların yaşandığı ve anayasaya aileyle ilgili ayrımcı hükümlerin eklenmeye çalışıldığı bir iklimdeyiz. Bütün bunlar elbette ki erkeklere ve şiddete cesaret veriyor. Sözleşme sonrası günlerde, sözleşme için mücadele edecek, kadınlar için mücadele edecek -derneğimizin de içinde olduğu- kadınlara, örgütlerine yönelik de saldırıları görüyoruz. Ve bütün bunların getirdiği ortamda, kadınların korunmadığı, İzmir’de son cinayet durumunda olduğu gibi; defalarca koruma kararı ve tedbir kararı ve kararı ihlal söz konusu olduğu halde yaptırım uygulanmamış kişinin en son karısını öldürdüğünü gördük İzmir’de.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR AKSİ HALDE; ŞÜPHELİ ÖLÜMLER, İHMALLER, KAYIPLARA KARIŞAN FAİLLER…
Sözleşmenin kaldırılma sonrası dönemde kısacası maddeleştirirsek, bir korumayla ilgili ihmaller artmış durumda, iki şüpheli ölümlerin oranları artmış durumda, üç failleri ya kayıplara karıştı gibi haberlere yansıtıyorlar -ki bu da normalleştiren olumsuz bir şey- ya bulunamadığı ya da Ankara’da geçtiğimiz günlerde yaşanılan gibi intihar ettiği şeklinde. Dolayısıyla bir de başka tür bir cezasızlık örneği oluşturduğu durumlarla karşı karşıyayız. Ve bu da intihar eden erkeklerde -belki önümüzdeki dönemde şiddet ve kıyıcılık toplumda genel olarak arttığında- artma riski taşıyor.
MÜCADELEYE DAHA FAZLA İHTİYAÇ OLUNDUĞU GÜNLERDEYİZ DAHA FAZLA MÜCADELE EDECEĞİZ
Kadın cinayetlerinin çözülmeyişinin temelinde her zaman söylediğimiz gibi İstanbul Sözleşmesi’nin çözüm yolunun uygulanmaması, imzanın çekilmesi yatıyor. Çözüme saldırırsanız çözümü ortadan kaldırırsanız olacak olan budur ve bunun sonuçları var diye düşünüyoruz. Bizim mücadelemiz ama her türlü devam edecek, şuanda da bu mücadeleye daha fazla ihtiyaç olunduğu günlerdeyiz. Biz de daha fazla mücadele edeceğiz.
Şunu da eklemek istiyorum, 2022’nin ilk dokuz ayında, 256 kadın cinayeti 176 şüpheli ölüm var yani bu 432 can demek yani geçen senenin oranlarını da aşacağa benziyoruz. Bu açıdan da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmasının hem sayı olarak -ki kadınların hayatı bir rakam değil- hem de ama bu sayıların oranları arttırdığını aynı zamanda biraz önce saydığım gibi niteliksel olarak daha yıkıcı bir şiddetin yaşandığını ve cezasızlığın arttığını görüyoruz.