13 yılın ardından Esad, Suriye krizinin perde arkasını anlattı
13 yıl boyunca süren Suriye krizi, dosyaların biriktiği ve diğerlerinin kaybolduğu, görüşlerin ve tutumların değiştiği bir dönem oldu. Ancak sabit olan şey, ülkenin sağlığına ve Arap kimliğine yeniden kavuşmasıdır.
Suriye krizi, yıllar boyunca birikmiş dosyalar hem bilinenler hem de gizlenenler, karmaşık ve iç içe geçmiş durumlar içeriyor. Suriye Devlet Başkanı, bu dosyaları kendi vizyonu ve tutumlarına göre açığa çıkarmayı tercih etti.
Suriye Cumhurbaşkanı Esad, Sky News Arabia’ya özel bir röportaj verdi. Kriz ve sonuçlarından söz ederek mültecilerin dönüşündeki engelleri ve muhalefete ilişkin görüşlerini paylaştı.
Esad, oğluna iktidarı devretmek istediği yönündeki iddiaları reddetti. Bu iddiaların amacının "Suriye'de bir korku durumu yaratmak" olduğunu söyledi.
Esad ayrıca, Türkiye ile normalleşme ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zirve yapma olasılığına dair görüşlerini paylaştı.
Washington'un onayladığı ve 39 kişiyi veya kurumu hedef alan ekonomik yaptırımlarla Damaskus'a uyguladığı "Sezar" yasasına dair düşüncelerini dile getirdi.
Röportajın metni şöyle;
Spikerin sorusu: Sizinle olayların başına, 2012 yılına geri dönelim. Sizce yaşananlardan kaçınmak mümkün müydü? Savaşı, bu yüzleşmeyi on yıldan fazla aynı şekilde, aynı vizyonla yaşar mıydınız?
Sayın Cumhurbaşkanı Esad: ’Teorik olarak, başta Suriye haklarından ve Suriye çıkarlarından vazgeçmek olmak üzere çeşitli konularda Suriye’ye dayatılan veya talep edilen tüm taleplere boyun eğseydik, bu savaştan kaçınılabilirdi. Anacak bu durumda daha sonra çok daha büyük bir bedel ödeyecektik.
Olayları aynı şekilde ele alır mıydık? Aynı hedefe giden farklı yollar olabilir, önemli olan politika nedir? Ulusal vizyon nedir?
Vizyonumuz Suriye çıkarlarını, teröre karşı Suriye’yi ve Suriye’nin bağımsızlığını savunmaktı. Zamanda geriye gidersek aynı politikayı inşa edip benimseriz.
Spikerin sorusu: En azından ilk yıl boyunca, hasarın boyutunun, yıkımın boyutunun bu büyüklükte olmasını bekliyor muydunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: Hayır, beklemiyorduk, çünkü bizi bekleyen planları bilmiyorduk. Suriye için bir şeyin planlandığını biliyorduk. Savaşın başından beri bunun uzun bir savaş olacağını biliyorduk. Bazılarının düşündüğü gibi bu savaşın geçici bir kriz olmadığını da biliyorduk. Fakat ayrıntıları kimse tahmin edemezdi.
Spikerin sorusu: Çatışmalar Cumhurbaşkanlığı saraylarının birkaç metre uzaklığında yaşanıyordu. Bölgede korkunç senaryolar yaşanırken siz kendi canınız, çocuklarınızın canı için korkmadınız mı? Örnek verecek olursak, Libya'nın eski Cumhurbaşkanı Kaddafi’nin başına neler geldiğini hepimiz biliyoruz.
Cumhurbaşkanı Esad: Birincisi, tehlikeden korkmayan herkes anormal ve dengesiz bir insandır. Korku insan doğasının bir parçasıdır ve insanın korkması doğaldır. Ama korkunun panikten tedirginliğe kadar değişen biçimleri var. Biz kesinlikle bu paniğe kapılmadık ama bir yandan da genel bir durumda yaşadık. Kişisel olarak ben hedef olmadım, herkes hedef alındı. Hepimiz bu sokaklarda ve yollarda yürüyoruz ve yıllardır evlerimize bile mermi yağıyor, bu nedenle korku ve endişe bilinçaltımızın bir parçası haline geliyor.
Spikerin sorusu: Sayın Başkan, bu kadar baskı altında, hiç iktidardan vazgeçmeyi düşündünüz mü?
Cumhurbaşkanı Esad: Açık olmak gerekirse, Suriye Başkanının ayrılmasının gerekliliğinden bahsettiklerinde, görüntü şu şekildeydi: Sorun kişisel bir mesele olarak sunuldu, bu nedenle bu kişi vatandan daha önemli olamazdı. Özellikleri ve nitelikleri ne olursa olsun gitmesi gerekiyordu... Sadece ben değil, devlet ve vatandaş olarak Suriye genelinde bu imajın farkındaydık. Bu nedenle, cumhurbaşkanının iktidardan ayrılması için herhangi bir iç çağrı yapılmadı. Bir başkan görevden veya sorumluluktan ayrıldığında – daha kesin olmak gerekirse – dış baskı veya dış savaş nedeniyle değil, halk onun gitmesini istediğinde ayrılır. İçerden gelen bir taleple ayrılması gayet doğal olurdu. Fakat bir dış baskı yüzünden olduğunda, o zaman adı kaçıştır, iktidardan vazgeçme değil ve kaçış hiç masada olmadı.
Spikerin sorusu: Birçok bölgeyi hatta başkent Şam’ı kuşatanlarla savaştınız. Savaştan etkilenen siviller var, ölenler, yaralananlar, yerinden edilenler var. Bunlardan siz mi sorumlusunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: Öldürmeyi ve yerinden etmeyi devletin gerçekleştirdiğini varsayarsak, sorumluluk ona aittir. Ama terör var ve devlet terörle mücadele ediyordu ve terör öldürüyordu, yıkıyordu... Yıkımı gerçekleştiren terördür. Devletin rolü, anayasa ve ulusal gelenek gereği, devleti savunmaktır. Dolayısıyla teröre karşı vatanı savunan değil, terörün yanında yer alan sorumludur. Sorumlu olan, savaşı tasarlayan, savaşı planlayan ve saldırandır, saldırıya uğrayan değil...
Spikerin sorusu: Sayın Cumhurbaşkanı, iç hatta dış düzeydeki tüm bu büyük baskıdan sonra devletin kararlılığı fikrine sizinle birlikte dönüyoruz. Bu krizin ilk yıllarından itibaren İran ve Rusya’nın desteği bu savaşta direnişin sırrını mı taşıyor? Arap sokağı Sayın Cumhurbaşkanı, Suriye devletinin bunca baskıdan sonra ayakta kalmasının sırrını soruyor?
Cumhurbaşkanı Esad: ‘’Başlangıçta süper güç olduğumuzu iddia etmedik, dünyayla savaşabileceğimizi de söylemedik. Doğal olarak arkadaşlarımızdan yanımızda olmalarını istediğimizde, bu desteğe ihtiyacımız olduğu için yanımızda olmaları Suriye’nin ayakta kalmasında önemli bir etkiye sahipti.
Sorunuzu cevaplarken birçok faktörü göz önünde bulundurmalıyız. Burada onlarca milyon insan ve dünyanın en eski halklarından biri olan bir toplumdan bahsediyoruz. Birikim var, bugün söyleyebiliriz ki bu konuda bir inanç var, deneyim var, bilgi var, haklara tutunma var, farkındalık var ve işler bu savaşa hazırlanırken ve savaş başladığında yönlendirilen oyunun nasıl oynanacağına dair olgunluk var. Tüm bu faktörler ve diğer birçok etken, direnç durumunu oluşturan şeydir ve bu bir liderin, bir yetkilinin, bir devletin veya sadece bir ordunun gücü değildir.
Bu baştan beri bir şeydir, ancak arkadaşlar savaşta ve direnişte bizim yerimizi alamaz. Bu da baştan beri olan bir şey ama asıl sebat milletin sebatıdır. Sorduğunuz sorunun birçok faktörü var, on milyonlardan ve dünyanın en eski halklarından ve toplumlarından birinden bahsediyorsunuz. Birikim var, bugün davaya inancımız var, tecrübe var, ilim var, hakka bağlılık var diyebiliriz.
Spikerin sorusu: Yıllardır devam eden bu direncin sırrını açıklayabilir misiniz?
Cumhurbaşkanı Esad: Direncin sırrı, bizim için dış ülkeleri tarafından hazırlanan planının farkında olmamızdır. Bizim için tasarlanan hiçbir tuzağa düşmedik. Direncimizin, başarımızın tek sırrı farkındalığımızdır.
Spikerin sorusu: Sayın Cumhurbaşkanı, iç hatta dış düzeydeki tüm bu büyük baskıdan sonra devletin kararlılığı fikrine sizinle birlikte dönüyoruz. Bu krizin ilk yıllarından itibaren İran ve Rusya’nın desteği bu savaşta direnişin sırrını mı taşıyor? Arap sokağı Sayın Cumhurbaşkanı, Suriye devletinin bunca baskıdan sonra ayakta kalmasının sırrını soruyor?
Cumhurbaşkanı Esad: Başlangıçta süper güç olduğumuzu iddia etmedik, dünyayla savaşabileceğimizi de söylemedik. Doğal olarak arkadaşlarımızdan yanımızda olmalarını istediğimizde, bu desteğe ihtiyacımız olduğu için yanımızda olmaları Suriye’nin ayakta kalmasında önemli bir etkiye sahipti.
Sorunuzu cevaplarken birçok faktörü göz önünde bulundurmalıyız. Burada onlarca milyon insan ve dünyanın en eski halklarından biri olan bir toplumdan bahsediyoruz. Birikim var, bugün söyleyebiliriz ki bu konuda bir inanç var, deneyim var, bilgi var, haklara tutunma var, farkındalık var ve işler bu savaşa hazırlanırken ve savaş başladığında yönlendirilen oyunun nasıl oynanacağına dair olgunluk var. Tüm bu faktörler ve diğer birçok etken, direnç durumunu oluşturan şeydir ve bu bir liderin, bir yetkilinin, bir devletin veya sadece bir ordunun gücü değildir.
Bu baştan beri bir şeydir, ancak arkadaşlar savaşta ve direnişte bizim yerimizi alamaz. Bu da baştan beri olan bir şey ama asıl sebat milletin sebatıdır. Sorduğunuz sorunun birçok faktörü var, on milyonlardan ve dünyanın en eski halklarından ve toplumlarından birinden bahsediyorsunuz. Birikim var, bugün davaya inancımız var, tecrübe var, ilim var, hakka bağlılık var diyebiliriz.
Spikerin sorusu: Yıllardır devam eden bu direncin sırrını açıklayabilir misiniz?
Cumhurbaşkanı Esad: Direncin sırrı, bizim için dış ülkeleri tarafından hazırlanan planının farkında olmamızdır. Bizim için tasarlanan hiçbir tuzağa düşmedik. Direncimizin, başarımızın tek sırrı farkındalığımızdır.
Spikerin sorusu: Bunca yıldan sonra Şam’ın Arap Birliği’ndeki üyeliği askıya alındı, Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesi fikrini reddediyorsunuz. Bu Arap başkentleriyle aranızdaki ilişkinin geleceğine dair soruların kapısı aralandı. Formalite bir dönüş mü? Yoksa en azından yakın gelecekte bunun bir sonucu olacağını düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: Gerçek şu ki, kırk yıl önce siyasi farkındalık kazandığımdan beri Arap ilişkileri formalite ilişkilerdir. Zira biz devletler olarak hiçbir sorun için pratik çözümler sunmuyoruz. Söylemleri, açıklamaları ve resmi toplantıları seviyoruz. Bu ilişkinin doğasıdır. Derinlemesine değiştiğini düşünmüyorum Arap ülkeleri olarak bizi etkileyen risklerin boyutu konusunda bir farkındalık var. Ancak çözüm geliştirme aşamasına gelinmedi, sorunlara çözüm bulunmadığı sürece ilişki formalite kalacaktır.’’
Spikerin sorusu: Arap ülkelerin bu risklerin farkında olmasına rağmen, Arap Dünyasındaki büyük tehlikelerin olduğu bir dönemde dayanışma çabaları neden artırılmıyor?
Cumhurbaşkanı Esad: Çünkü bir sorununuz olduğunda iki aşamanız var, birincisi sorunu görmek, sorunu anlamak, sorunu teşhis etmek, İkinci aşama ise tedaviyi koymak ve birinci aşamadayız ve inancıma göre henüz ikinci aşamaya geçmedik.
Spikerin sorusu: Suriye konusunda Arap tarafından ne bekliyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: Tahmin edemiyorum, umuyorum, umarım kurumlar inşa edebiliriz. Arapların sorunu, ilişkilerini kurumlar üzerine kurmamış olmalarıdır. Yani kurumlar inşa etmediler. İkili ilişkilerden bahsedecek olursak, Arap Ligi gerçek anlamda bir kuruma dönüşmedi, gördüğümüz ve üstesinden gelmeyi umduğumuz şey bu.
Spikerin sorusu: Muhalefete gelince, bunca yıldan sonra bugün tanıdığınız muhalefet kim?
Cumhurbaşkanı Esad: Kısacası dışarıdan üretilmeyen, yerli üretilen muhalefettir. Yerli üretilen demek, tabana, milli programa, milli bilince sahip demektir. Muhalefet doğal bir şeydir. Biz insanız ve aynı evde farklı görüşlere sahibiz, öyleyse birçok konuda ulusal düzeyde nasıl farklılaşamıyoruz?
Spikerin sorusu: Çok sayıda mültecinin dönüşüne sıcak baktığınızı açıkladınız, milyonlar ama bazıları geri döndükten sonra ceza fikrinden korkuyor, bu ekranda bu milyonlara ne diyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: Geçtiğimiz yıllarda, yarım milyondan biraz daha azı Suriye’ye döndü ve hiçbiri hapse atılmadı. Bu dönüş neden durdu, yaşam koşullarının realitesinden dolayı durdu. Bir mülteci susuz, elektriksiz, çocuklarına okulsuz, tedavi olmadan nasıl geri dönsün, hayatın temelleri bunlar, sebebi de bu. Suriye’de bize gelince, geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylara karışan herkes için bir af yasası çıkardık. Tabii kan hakları diye tabir edilen özel hakları olan ispatlanmış suçlar dışında…
Spikerin sorusu: Ancak, güvenlik hesap verebilirliği için bir ikilem olabileceği ve dolayısıyla endişe durumunu artırabileceği için birçok kişi bu noktadan bahsetti.
Cumhurbaşkanı Esad: Şüphe edenler bile gerçeğe dönebilir; Yani aslında başta, yaklaşık yarım milyon geri geldi dedim, Devlet onları hapse atacak olsaydı nasıl geri dönmeyi göze alacaklardı! Bu röportajda ne söylersem söyleyeyim gerçekçi bir gösterge bu.
Spikerin sorusu: Sizce geri dönüşlerindeki en önemli zorluk nedir? lojistik olarak mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Lojistik olarak terörün yıktığı alt yapı. İletişim kurduğumuz mültecilerin çoğu, geri dönmek istediklerini dile getiriyorlar, fakat bu koşullarda nasıl yaşayacaklarını sorguluyorlar.
Spikerin sorusu: Altyapı açısından büyük zorluklar göz önüne alındığında, bu insanların önümüzdeki dönemde geri dönme şansları nedir?
Cumhurbaşkanı Esad: Şimdi biz ve Birleşmiş Milletler’deki bazı ajanslar arasında insani durumla ilgili bir diyalog var. Onlarla geri dönüş projelerini ve nasıl finanse edileceğini pratik bir şekilde tartışmaya başladık.
Spikerin sorusu: Suriye'nin içinde etkili olan zorluklardan biri uyuşturucu ticaretidir. Suriye devleti, bu ticareti yapanlar konusunda göz yumduğu ve ülkeyi kokain ticaretinin merkezi haline getirdiği suçlamalarıyla karşı karşıyadır. Bu suçlamalara nasıl yanıt verebilirsiniz?
Suriye Cumhurbaşkanı Esad: Eğer devlet olarak bu ticareti teşvik edenler bizlersek, bu demek oluyor ki teröristleri Suriye'ye çekerek yıkım ve ölüme yol açan da bizleriz. Sonuç aynı yola çıkıyor. Ben bunu daha önce de birçok kez ifade ettim, hatta bazı durumlarda açıkça belirttim. Eğer halkı terörizm ile uyuşturucu arasında bırakırsak, toplumu ve vatanı kendi ellerimizle yıkıma sürüklemiş oluruz. Peki, bundan nasıl bir çıkarımız olur ki!
Spikerin sorusu: sizin görüşünüzce uyuşturucu ticareti ne kadar büyük bir tehdit oluşturuyor? En azından son Arap liderler zirvesinde bu konu öncelikli bir şekilde ele alındı mı?
Suriye Cumhurbaşkanı Esad: Öncelikle, uyuşturucu ticareti geçişi ve yerleşimi hep vardı. Hiçbir zamanda da durmamıştı. Bu bir gerçektir. Ancak, bir savaşın ve devletin zayıflığının var olduğu durumlarda, bu ticaretin gelişmesi kaçınılmazdır. Bu normal bir durumdur, ancak bu durumdan sorumlu olan Suriye devleti değil de, Suriye'de kaos yaratmada rol oynamış olan ülkelerdir. Bununla birlikte, son aylarda veya haftalarda bizi ziyaret eden birçok Arap yetkiliyle bu konuda diyalog içindeydik ve bu konu Suriye tarafından gündeme getirilen konulardan biriydi. Sadece onlar değil, çünkü bu olgunun ortadan kaldırılmasında ortak bir çıkarımız var.
Spikerin Sorusu: Sayın Başkan, şu anda dış ilişkilerinizle ilgili olarak Amerikalılarla diplomatik yetkililer düzeyinde yürütülen müzakereler hakkında konuşmalar var. Ne oldu? Şimdiye kadar ne tür sonuçlara ulaşıldı?
Cumhurbaşkanı Esad: Hiçbir şey olmadı, yıllardır aralıklarla süren diyaloglar ve Amerikalıların değişmeyeceğine dair herhangi bir umudumuz yoktu. Amerikalılar sürekli talep ediyor, alıyor ancak hiçbir şey vermiyorlar, bu, 1974'ten bu yana, yani 50 yıldır süregelen Amerikan ilişkilerinin doğasıdır. Hangi yönetimden gelirse gelsin, umudumuz yok. Ancak Suriye'nin politikası, Amerikalılara kapıyı kapatmadan önce herhangi bir girişimin önünde engel olmamaktır. Ancak uzun vadede, Amerikalılarla yapılacak herhangi bir müzakereden sonuç beklemiyorum.
Spikerin Sorusu: Washington, Arap-İsrail yakınlaşmasını en azından önceki ve şu anki yönetim altında belirgin bir şekilde destekliyor gibi görünüyor. İsrail ile ilişki kurma konusunda herhangi bir teklif aldınız mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Hayır, kesinlikle hayır. Onlar, 1990'da barış görüşmeleri başladığından beri tutumumuzu biliyorlar. İsrail topraklarını geri verme niyeti yoksa, zaman kaybetmeye değmez.
*Bu sırada Şam'ın kalbinde bir patlama sesi duyuldu ve bu İsrail tarafından gerçekleştirilen bir saldırı olarak duyuruldu.
Spikerin Sorusu: Bu ne kadar sürecek? Saldırılar Suriye ordusunu mu yoksa Suriye içindeki İran varlığını mı hedefliyor?
Cumhurbaşkanı Esad: Gerçek şu ki, Suriye ordusu esas olarak İran varlığı adı altında hedef alınıyor. İsrail düşman olduğu sürece devam edecek. Teröristlerin planlarını kısmen bile olsa bozma yeteneğimiz olduğu sürece bu saldırılar devam edecek. Bu saldırılar, Suriye ordusunun yerel savaşlarda kısmi zaferler elde etmeye başladığı zaman başladı ve savaş henüz bitmediğini düşünüyoruz.
Spikerin Sorusu: Sizin görüşünüze göre bu ne kadar sürecek?
Cumhurbaşkanı Esad: Size söylediğim gibi, İsrail düşman olduğu ve teröristlere destek sağladığı sürece devam edecek. Bu yüzden değişmeyecek.
Spikerin Sorusu: Kuzeye gidelim, Türkiye ile olan ilişkiden de bahsetmemiz gerekiyor. Türkiye ile ilişkinin yeniden kurulması için iki koşulunuz var: Türk kuvvetlerinin çekilmesi ve teröristlere destek vermenin durdurulması. Türkiye, sizinle koşulsuz bir şekilde görüşmek istedi, bu durumda Başkan Erdoğan ile ne zaman buluşabilirsiniz? Özellikle böyle bir görüşmeye karşı çıkmıyor gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Esad: Koşulsuz bir görüşme demek, önceden belirlenmiş bir gündem olmadan demektir. Önceden belirlenmiş bir gündem olmadan görüşmek demek, hazırlıksız bir şekilde demektir. Hazırlıksız bir şekilde görüşmek demek, sonuçsuz bir görüşme demektir. Peki, neden ben ve Erdoğan buluşalım? Mesela sadece soğuk içecekler içmek için mi? Açık bir hedefe ulaşmak istiyoruz, amacımız Suriye topraklarından çıkmak, ancak Erdoğan'ın amacı Türk işgalini Suriye'de meşrulaştırmak. Bu nedenle Erdoğan'ın koşulları altında bir görüşme mümkün değil.
Spikerin Sorusu: Ancak Erdoğan, Türk devletini tehdit eden bir terör olduğu sürece bu kuvvetlerin çekilemeyeceğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Esad: Gerçek şu ki, Suriye'deki terörizm Türk yapımıdır. Cephe Nusra, Özgür Şam gibi farklı adlar aynı yapıya işaret eder ve hepsi Türkiye tarafından finanse edilen Türk yapımıdır. Öyleyse hangi terörizmden bahsediyoruz?
Spikerin Sorusu: Sayın Başkan, Hamas ile olan ilişkilere geçelim. Suriye Devleti için Hamas'a büyük bir katkınız oldu, ancak kriz başladığında Hamas'ın duruşunu nasıl karşıladınız ve Hamas'ın Şam'ı tekrar ziyaret ettiğini duyurduğu zaman ilişkiler eski haline mi döndü?
Cumhurbaşkanı Esad: Bu kadar zaman sonra küçük bir noktayı açıklamak istiyorum. Hamas'ın bazı liderleri, Suriye'nin onlardan bizim yanımızda durmalarını istediğini iddia etti. Onlar bizimle nasıl durabilirlerdi? Suriye'nin onları nasıl savunmasını bekliyorlardı? Onların bir orduları yoktu ve Suriye'de sadece birkaç on kişiydiler, bu söylem doğru değildir.
Biz, bu durumu ihanet olarak açıkladık, sadece bize destek vermediği için değil, aynı zamanda o dönemde direnişi iddia ediyordu ve ben liderlerinden bahsediyorum. Tüm Hamas'tan değil, herkesi bilemem. Direnişi iddia edenler aynı zamanda Fransız işgaline karşı bayrak taşıdılar, nasıl olur da bir kişi direnişi iddia ederek Fransız işgalinin bayrağını taşır? Bu durum ihanet ve ikiyüzlülüğün bir karışımıdır.
Şu anki ilişkimiz genel bir prensip çerçevesindedir. Biz Filistinlilere, İsrail'e karşı duran her türlü tarafı desteklemek istiyoruz, bu genel bir prensiptir.
Spikerin Sorusu: İlişkiler eski haline dönebilir mi?
Cumhurbaşkanı Esad: Hayır, şu anda Suriye'de Hamas'ın ofisi yok ve böyle bir şey hakkında konuşmak erken olur. Şu anda önceliklerimiz var ve Suriye içindeki mücadeleler bizim için önceliktir.
Spikerin Sorusu: Suriye'nin geleceği konusunda, Babanız Hafız Esad'ın ardından görevi devraldınız ve daha sonra seçimlerde başarılı oldunuz. Peki, gelecekte Suriye'nin politikasında oğlunuz Hafız'ın bir rolü olacak mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Birincisi, Başkan Hafız Esad'ın şahsıma göre cumhurbaşkanı olmamda hiçbir rolü yoktu, çünkü bana cumhurbaşkanı olmam için herhangi bir sivil veya askeri pozisyon sağlamadı. Onun ölümünden sonra parti aracılığıyla geldim. Ben bu konuyu onunla konuşmadım bile. Ömrünün son haftalarında ve o sırada hastaydı. Benim oğlumla ilişkim de bir aile ilişkisi, bu konuları onunla tartışmıyorum. Özellikle genç biri ve bilimsel bir geleceği var, henüz bitmemiş bir bilimsel yol var önünde ve bu onun isteklerine bağlı.
Genel bir iş yapma düzeyinde, kamu hizmetine ilgi gösteren herhangi bir kişinin ulusal kabulüne bağlıdır, ancak gerçek şu ki, şu anda veya ileride bu tür detayları oğlumla tartışmayı tercih etmiyorum veya istemiyorum.
Spikerin Sorusu: Son olarak, tüm bu yıllara bir bakış açısıyla, Sayın Başkan, eğer zamanı 2012'ye geri alabilseydiniz, olayların başlangıcına dönebilseydiniz, içsel ve dışsal deneyimlerden elde edilen dersler ve deneyimleri göz önünde bulundurarak, başka türlü bir şekilde almayı düşündüğünüz veya memnun olmadığınız bir karar var mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Bu soru bana sıkça kişisel olarak soruluyor ve size, birçok kararı aslında başlangıçta tam olarak kabul etmediğimizi söylesem şaşırırsınız. Bunları kabul etmedik çünkü tam olarak inanıyorduk, örneğin anayasa değişiklikleri ve diğer şeyler. Bunları yapacağımızı söylüyordum, ancak savaşın devam edeceğini biliyorduk. İlk başta barışçıl olarak adlandırılan protestoları ele alalım, onlara barışçıl olarak yaklaştık ve bunları barışçıl protestolar olarak ele aldık, ancak birçok İslamcı grup ve diğerleri bunları kaçırıp polise ateş açmaya başladı. Buna rağmen bunları barışçıl protestolar olarak ele almaya devam ettik, çünkü insanların bu konuda farklı görüşleri vardı. Acaba o zamana dönebilseydik aynı şeyi mi yapardık? Evet, neden mi? Çünkü bir meseleyi ele almanın sadece kişisel inançlarınıza dayanmaması gerekir, insanların konuya dair algılarına dayanmalıdır.
Birçok insan bu protestoların barışçıl olduğuna inanıyordu ve anayasanın sorun olduğunu düşünüyordu. Bu insanlara anayasa değişikliklerini yapmanız gerektiğini göstermek için bu adımları attık. Ancak sorunun anayasa veya barışçıl protestolar olmadığını göstermek zorundaydık. Mesele bundan daha büyüktü. Tabii ki, sonradan ikna oldular, ama geç kaldılar. Evet, birçok şeyi başlangıçta kabul etmeyebiliriz, ancak yine de geri dönüp aynı yolu takip ederiz ve aynı adımları tekrar atarız.
Spikerin Sorusu: Dış ilişkiler ve ittifak meselesi hakkında nasıl düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: Rusya ile olan ilişkimiz ve İran ile olan ilişkimiz, Suriye'nin doğru arkadaşları nasıl seçtiğini kanıtladı. Türkiye ile ilişkimizde ise, bazıları uzaklaştık mı diye soruyor. Türkiye komşu bir ülke ve ilişkilerimizi iyileştirmeye çalışmamız doğaldı. Gelecekte Türkiye'nin çekilmesi sonrasında ilişkileri geliştirmek için farklı koşullar olsa bile, aynı politikaya dönmek doğaldır. İyi komşuluk ilişkileri kurmak, prensiplerdir, geçici politikalar değil.
Spikerin Sorusu: Arap düzeyinde, yıllarca süren bu kopukluğu sonlandırmak için daha iyi bir yaklaşım olabilir miydi?
Cumhurbaşkanı Esad: Bu kopukluğu başlatmadık ve hiçbir Arap ülkesine karşı bir eylemde bulunmadık. Arap Birliği'ne döndüğümüzde bile, ben hiçbir tarafı suçlamadım ve neden böyle yaptınız diye hiçbir tarafa sormadım. Tam tersine, geçmişi geride bırakıyoruz ve her zaman geleceğe bakıyoruz. Daha iyi bir yaklaşım var mı? Eğer daha iyi bir yaklaşım varsa, bize önerilirse bunu takip etmek istiyoruz. Bizim için bir sakınca yok. Ancak tarih boyunca çatışma veya sorun arayışında olmadık. Bu politikamızın bir parçası veya özü budur.
Spikerin sorusu: Önceliklere dönersek, Suriyeli vatandaşın perspektifinden ve ülkenin karşılaştığı zorluklar konusundaki görüşlerinizi aktardığınızda, bazı insanlar savaşın nispeten sona ermesi ve Suriye'nin Arap Ligi üyeliğinin yeniden aktif hale getirilmesiyle ekonominin hızla veya kademeli olarak düzeleceğini düşündüler. En azından bu süreçte fark edilebilir bir gelişme bekleniyordu. Ancak bu gerçekleşmedi, nedenini ne olarak görüyorsunuz? Sizce ana engel Sezar Yasası mı, yoksa başka zorluklar mı var?
Suriye Cumhurbaşkanı Esad: Kuşkusuz, Sezar Yasası bir engel, ancak bu yasayı aşma yollarını farklı şekillerde başardık. Ancak, en büyük engel teröristler tarafından altyapının tahrip edilmesidir. En büyük engel, Suriye'deki savaşın yarattığı görüntüdür ki bu, herhangi bir yatırımcının Suriye pazarına gelmesini engeller. Ayrıca, en büyük engel zaman faktörüdür. Ekonomide, ekonomik ilişkileri haftalar veya aylar içinde zedelenebilir de yıkılabilir de… Ancak onları yeniden kurmak için yıllara ihtiyaç duyulabilir. Bu yüzden, bu dönüşün ve normalleşme yolundaki ilişkilerin ekonomik sonuçlarını aylar içinde beklemek mantıklı ve gerçekçi değil. Bu sonuca ulaşmak için çok çaba ve emek gereklidir.
Spikerin sorusu: Lübnan şu anda siyasi ve ekonomik olarak kötü bir durumda. Lübnan'daki siyasi krizi sona erdirmek için siyasi müdahalede bulundunuz mu? Ayrıca, Lübnan sahnesindeki bu krizi çözmek için Suleiman Frangieh'i destekliyor musunuz?
Suriye Cumhurbaşkanı: Lübnan'daki krizin çözümüne dair müdahalede bulunmadığımız sürece, herhangi bir adayı desteklemek veya karşı çıkmak hakkında konuşmak mümkün değil. Lübnan krizini çözmekte, Suriye veya Suriye dışındaki herhangi bir tarafın, Lübnanlıların krizlerini çözmek için irade olmadıkça yardımcı olması mümkün değil. İşte sorun burada yatıyor. Dolayısıyla, Lübnanlıların daha fazla uzlaşma yönünde adım atmaları gerekiyor, ancak o zaman Lübnan krizinin çözümünden bahsedebiliriz. Suriye olarak, Lübnan dosyasından yaklaşık iki on yıl önce uzaklaştık ve şu anda bu ayrıntılara girmeksizin Lübnan ile normal ilişkiler inşa etmeye çalışıyoruz.
Spikerin sorusu: Şahsi görüşlerinizle olaylara yaklaştığınızda, Suriye'nin üzerinden on yıldan fazla bir süre geçti, birçok zorluk yaşadınız ve son olarak büyük bir deprem ülkenin geniş bölgelerine etki etti. Bu süreçte siz kişisel olarak nasıl etkilendiniz?
Suriye Cumhurbaşkanı: Savaş ve deprem.
Deprem şüphesiz Suriye için yıllar sonra ortaya çıkan yeni bir durumdu, yüzyıllardır yaşanmayan bir durumdu ve bu duyguyu tanımlamak zor. Ancak kurtarılabilir ne varsa kurtarmaya çalışırken, enkaz altında günlerce hayatta kalmaya çalışan insanlar olduğunu bilmek insanı derinden etkiliyor. Ancak genel anlamda savaşın sürecinde, sona ermeyen insanî durumlar var. Teröristlerin okullara gitmeme emirlerini reddeden ve bu nedenle öldürülen öğretmenleri ve öğretmenleri düşünün. Elektrik işçisi, elektriği tamir etmeye devam etmekte direten ve ölümünü göze alan birisi, bilerek sonuna kadar gitmeye karar vermişti. Ancak savaş sırasında etkilenebilecek en insanî durum, şehit veren ailelerin durumudur. Evlatlarını kaybeden anneler ve babalar, geride kalan çocuklarını vatanlarını korumaları için savaşa gönderdiler. Bu, unutulmayacak insanî durumlar arasında yer alıyor.