“Erdoğan’ın Irak ziyareti tarihi değiştirecek nitelikte” / Al Ain Türkçe Özel
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ziyaretinde, birçok açıdan tarihi adımlar atıldı. Al Ain Türkçe, ziyareti uzmanlarla konuştu. Öne çıkan yorum, “Erdoğan’ın Irak ziyateri, tarihi değiştirecek nitelikte” oldu...
Türkiye, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar tarihi bir mutabakata ulaştı. İmzalar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 yıl sonra gerçekleşen tarihi Irak ziyaretinde atıldı. Kalkınma Yolu projesi fiili olarak başlamış oldu. Erdoğan’ın ziyaretinin bölgenin güvenliği konusunda da önemli sonuçları olacak. Al Ain Türkçe, Gazeteci Yazar Celal Kazdağlı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Anıl Çağlar Erkan’a Erdoğan’ın Irak ziyaretini sordu. Güvenlik, ekonomi, enerji ve bölge siyaseti açısından önemli sonuçlar doğuracak ziyaretle ilgili öne çıkan yorum; “Erdoğan’ın Irak ziyareti tarihi değiştirecek nitelikte” oldu.
Türkiye, Irak ve bölge güvenliği nasıl şekillenecek?
Ziyaretin öne çıkan konularının başında güvenlik vardı. Zira bölgede hayata geçirilecek tüm projelerin birinci şartı güvenliğin sağlanması. Güvenlik sağlanmadan hiçbir projeden verim alınmasına imkan yok. Bölgedeki terör varlığı güvenliğin önündeki en büyük tehdit.
Al Ain Türkçe’ye konuşan Gazeteci-Yazar Celal Kazdağlı’ya göre güvenlik konusuna artık “halledilmiş bir mesele” olarak bakılabilir. Çünkü öyle bir denge kuruluyor ki terör örgütleri artık varlığını sürdüremez hale gelecek. Kazdağlı konuyu şöyle anlatıyor;
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bağdat ve Erbil ziyareti tarih değiştirecek bir öneme sahip... Güvenlik herkesin ön planda tuttuğu konu. Ancak bana göre gelinen aşamada güvenliğe “halledilmiş bir mesele” olarak bakılabilir. PKK’nın bölgede oyun bozucu rol oynama imkanı bundan sonra olmayacak. Denemeler yapmaya kalksa da netice alamayacak. Kalkınma Yolu projesi esasen zaten güvenliği içeren bir proje. Güvenlik yoksa bu proje de gerçekleşmez. O yüzden bölge ülkelerinin tamamı güvenliği sağlamakla kendilerini yükümlü görecektir.
Burada kritik soru şu; İran’ın mutabakatı olmadan bölgede güvenlik sağlanabilir mi? Cevap: sağlanamaz. Bir kalkınma yolundan ve enerji koridorundan söz ediyorsak İran’ın da işini içinde olduğunu varsayabiliriz. Dolayısıyla İran, Irak ve Suriye’deki kapasitesini güvenliğin inşası için kullanacaktır.”
Türkiye bölgede güvenliği nasıl sağlayacak? Güney sınırlarındaki terör sorunu nasıl halledilecek?
“Türkiye PKK ve PKK’nın Suriye ile bağını kesme konusunda her türlü hazırlığı yaptı. Bölgede konuşlandı, yeterince askeri birliği var. PKK kaynaklarının da söylediği gibi özellikle Kuzey Irak’taki tüm şehirlerde konuşlanmış durumda... Zaten 30 kilometre ötesine kadar vardı, bu sathı daha da genişletti.
Türkiye’nin bu kadar kuvvetini yığdığı Irak’ta, Bağdat yönetiminin PKK’yı istenmeyen örgüt ilan ettiği, Erbil yönetiminin PKK ile değil Türkiye ile iş tuttuğu bir ortamda PKK’nın varlık gösterebilmesi, Türkiye karşısında çatışma yolunu sürdürmesi imkansız görünüyor. Bir de İran’ın bu gelişmeler karşısında PKK’nın yanında yer almayacağını da dikkate almamız gerekiyor. O yüzden ben önümüzdeki süreçte ciddi boyutta bir çatışma olacağını beklemiyorum. Ama bir takım saldırılar gerçekleşebilir ancak bunlara anında Türkiye başta olmak üzere bölgedeki tüm askeri güçler müdahale edecektir. PKK dışardan beklediği destekleri önümüzdeki dönemde alamayacaktır.”
Türkiye’nin güney sınırları için yeni bir dönem başlıyor. Bunun Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkiler ve iç siyasete yansımaları olacak mı?
“Bu esasen Türkiye ile bölgedeki Kürtler arasında çok ciddi ve yeni bir yolun açıldığını gösteriyor. Kürtlerle Türkiye’nin buluşmasına PKK’nın engel olma kapasitesinin olduğunu zannetmiyorum. Türkiye kendi içerisinde Ak Parti ile CHP arasında bir diyaloğu inşa edemeden bu projeyi (Kürtlerle buluşma) gerçekleştiremez. Aynı zamanda da Kalkınma Yolu Projesini hayata geçiremez. O yüzden Türkiye’nin önümüzdeki günlerde kendi içinde Ak Parti-CHP ve Kürtlerin birlikte iş yapabileceği bir vasatın oluşacağını öngörmek mümkün. Zaten Erdoğan-Özgür Özel görüşmesi de bu ziyaret sonrasına bırakıldı. Muhtemelen görüşme Erdoğan-Biden görüşmesinden sonra gerçekleşecektir.”
PROJENİN EKONOMİ VE ENERJİ BOYUTU
Erdoğan’ın Irak ziyaretinde imzaları atılan Kalkınma Yolu Projesi’nin ekonomi ve enerji boyutu da var. Uluslararası İlişkiler ve Enerji Uzmanı Dr. Anıl Çağlar Erkan, projenin ekonomi ve enerji boyutunu Al Ain Türkçe’ye değerlendirdi.
Kalkınma Yolu Projesi’nin ana çerçevesi nedir? Nereden başlayıp nerede bitecek ve işlevi ne olacak? Kısaca özetleyebilir misiniz?
“Kalkınma Yolu Projesi”, Türkiye’nin aktif desteğiyle Asya, Avrupa ve Körfez bölgeleri arasında güçlü bağlantılar kurmayı amaçlayan kapsamlı ve iddialı bir altyapı girişimidir. Projenin stratejik hedefi, demir yollarını, kara yollarını, limanları ve şehir merkezlerini kapsayan, Irak ve Türkiye arasında bağlantı kuracak entegre bir ulaşım ağı oluşturmaktır. Ayrıca Kalkınma Yolu Projesi Irak’ın en güneydeki ili olan Basra’nın Faw yarımadası, Abdullah (khour) burnu girişinde bulunan Arap Körfezi’nin (Basra Körfezi) kuzeyinde bulunan Büyük Faw Limanı’nı önemli bir geçiş merkezi olarak kurarak Asya ile Avrupa arasındaki seyahat süresini Türkiye üzerinden önemli ölçüde azaltmayı da amaçlamaktadır. Bununla eş zamanlı olarak, projeyle birlikte Irak İpek Yolu’nun Süveyş Kanalı güzergahına uygun bir alternatif olarak geliştirilmesi ve ticaretin verimliliğinin artırılması yönünde bir takım düşüncelerin de olduğu bilinmektedir. 54 kilometrekarelik geniş bir alana sahip olması ve önemli kargo gemilerini barındırabilmesiyle Büyük Faw Limanı’nın Orta Doğu’nun en büyük limanına dönüşmesi ve 1200 kilometre demir yolu ve otoyol ağına sorunsuz bir şekilde bağlanması öngörülmektedir. Bu doğrultuda 2025 yılına kadar projenin Türkiye sınırına kadar uzanan kısmının tamamlanması beklenirken tahmini maliyet yaklaşık 17 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır.
Projenin işlevsel açıdan çok önemli bir girişim olduğu aşikardır. Zira 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyol ile Türkiye'yi Basra Körfezi'ndeki Faw Limanı'na bağlayacak “Yeni İpek Yolu” olarak nitelendirilen Kalkınma Yolu Projesi, Avrupa'dan Körfez ülkelerine kadar geniş bir bölgeyi etkileyecek ve ortak fayda üretecektir. Bu doğrultuda Kalkınma Yolu Projesi’nin Irak’tan Türkiye’ye uzanan kara ve demir yolu koridoru, tarih, kültür ve ortak çıkarların buluşmasında umut verici bir fırsat olarak ele alınması gerekmektedir.
Projenin hayata geçirilmesi, 4 ülke ve bölge için ne ifade ediyor? Yakın, orta ve uzun vadede projenin getirileri neler olacak?
Kalkınma Yolu Projesi’ni salt Irak’la Türkiye arasında bir bağlantı şeklinde ele almamak gerekmektedir. Zira söz konusu projenin tarafları sadece Irak ve Türkiye değildir. Bununla birlikte Türkiye, Irak, Katar ve BAE projenin halihazırdaki aktif paydaşları olarak karşımıza çıkmaktadır. Katar ve BAE’nin projenin paydaşları arasına katılması son derece önemli bir gelişmedir. Öyle ki Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani himayesinde Irak, Türkiye, Katar ve BAE arasında, Kalkınma Yolu Projesi'nde işbirliğine ilişkin 4'lü mutabakat zaptı imzalanması tarafların hem bu yöndeki kararlılıklarını göstermesi hem de projenin hayata geçirilmesi noktasında çok ciddi bir dönemeci geride bırakılması açısından çok olumlu bir gelişmedir. Katar ve BAE’nin Türkiye ve Irak’la birlikte projenin paydaşları haline gelmesinin başlıca nedeni ise şüphesiz kazan-kazan anlayışına dayanmaktadır. Zira Irak İpek Yolu olarak tanımlanan projenin, Avrupa’dan Körfez ülkelerine kadar geniş bir bölgeyi etkileyeceği aşikardır. Bu doğrultuda öncelikle Kalkınma Yolu Projesi’nin tamamlanmasıyla başta Irak olmak üzere Orta Doğu ülkeleri ve Asya ile Avrupa ülkelerinin birtakım hedeflerine ulaşması öngörülmektedir.
Bununla birlikte Irak açısından ele alındığında projenin ülkenin Bağdat gibi büyük şehirlerin üzerindeki baskıyı azaltmasının yanı sıra ticaret, tarım ve turizm sektörlerinin gelişmesine yardımcı olması, yeni şehirler inşa edilerek şehir ve sanayi dokusunun gelişmesine katkıda bulunması beklenmektedir. Ayrıca proje kapsamında ortaya çıkması beklenen muhtemel fırsatlardan yararlanacak bir diğer ülke Katar’dır. Bu doğrultuda doğal gaz rezervleri bakımından zengin durumdaki ve dünyanın önde gelen LNG ihracatlarından birisi olan Katar, Irak ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğal gaz ihraç etmek için boru hatlarıyla söz konusu projeden yararlanma imkanına sahip olacaktır. Benzer fırsatlar BAE için de geçerlidir. BAE’nin Körfez sermayesinin baş yatırımcılardan birisi olarak ilgi gösterdiği projeye özellikle ulaştırma ve enerji gibi alanlarda katkı vermesi beklenmektedir.
Tüm bunlara karşın Kalkınma Yolu Projesi’nin ortaya çıkaracağı fırsatlardan aslan payını alacak ülkelerden birisi şüphesiz Türkiye’dir. Dolayısıyla söz konusu proje birçok açıdan Türkiye’ye fırsatlar sunabilecek bir niteliğe sahiptir. Öyle ki en başta Kalkınma Yolu Projesi, Türkiye’nin enerjide merkez ülke olma politikasını destekleyen çok önemli bir girişimdir. Bununla birlikte söz konusu projenin hayata geçirilmesiyle birlikte Türkiye’nin bölgesel konumunun güçlenmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Daha açık bir deyişle Irak Kalkınma Yolu Projesi’nin Anadolu coğrafyasını Orta Doğu ve Avrupa arasındaki ticaret ve ulaşım koridorunun merkezi haline getirecek olmasının bir sonucu olarak Türkiye'nin bölgesel gücü liderliğe varacak ölçüde artacak ve bölgenin küresel ticaretin kalpgahı haline gelmesinde daha etkin bir rol oynamasına olanak sağlayacaktır.
Tüm bunların yanı sıra Kalkınma Yolu Projesi’nin bir takım dolaylı etkilerine dikkat çekmek gerekmektedir. Zira tüm bu değinilenler projenin paydaşlar üzerinde doğrudan etkileri olmakla birlikte aynı zamanda bir takım dolaylı etkiler de söz konusudur. Zira taraflar arasında anlaşmazlık konusu olan bazı konuların çözümünü projenin dolaylı etkileri kapsamında ele almak mümkündür. Bu doğrultuda çözülmesi muhtemel başlıca anlaşmazlık konusu şüphesiz Ankara ve Bağdat arasındaki son yıllardaki en önemli sorunlardan birisi olan Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı meselesidir. Öyle ki söz konusu hat temelinde taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları uluslararası hukuk ortamına dahi taşınmıştır. Buna karşın son günlerde taraflar arasındaki tansiyonun düşmeye başladığı görülmektedir. Yaşanan bu gelişme ise şüphesiz Kalkınma Yolu Projesi’nin dolaylı etkilerinin bir sonucudur.