Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İmamoğlu'na siyasi yasak açıklaması
![](https://cdn.al-ain.com/images/2025/2/14/274-155720-ekran-g-r-nt-s-2025-02-14-145713_700x400.png)
Yurt dışı temaslarının ardından yurda dönüşte açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelmesi halinde yaşanacak seçime ilişkin konuştu. Erdoğan, “Bu benim derdim değil” dedi.
Yurt dışı temaslarının ardından yurda dönüşte açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelmesi halinde yaşanacak seçime ilişkin konuştu. Erdoğan, “Bu benim derdim değil” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malezya, Endonezya ve Pakistan’daki temaslarını tamamlayıp yurda döndü. Dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, gündemdeki pek çok başlığa yönelik değerlendirmelerde bulunmuş oldu.
Üç ülkeye gerçekleştirdiği ziyaretlerin her birinin ayrı bir öneme sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, “Türkiye'den binlerce kilometre ötede milyonlarca kişinin sergilediği içten teveccüh, hiç şüphesiz milletimizle olan gönül bağının somut göstergesidir” dedi. Erdoğan, “Malezya'da tarafıma takdim edilen fahri doktora, değerli kardeşim Enver İbrahim'le birlikte, yaklaşık 3000 kişiye yaptığımız hitap, Endonezya ve Pakistan'da resmi misafirperverliğin ötesinde halkın bizleri bağrına basması, hafızalarımıza adeta kazınmıştır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Malezya Başbakanı Enver İbrahim
“BU BENİM DERDİM DEĞİL”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na dönük siyasi yasak ihtimali ve yaşanacak seçime dönük “Eğer Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse bu bir sonraki seçim Erdoğan için referandum haline gelir” dedi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?” sorusunu yanıtlayan Erdoğan, “Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu benim derdim değil. Bu yargının konusudur, bunların takibini yargı yapar. Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir” dedi.
Erdoğan, “Kaldı ki Tayyip Erdoğan, zaten belediye başkanı iken bu konuda malum 10 ay bir cezaya çarptırılmış ve 4 ay 10 gün cezaevinde yatmış bir belediye başkanıdır. Sayın Genel Başkanın bunu örnek göstererek konuyu ifade etmesi doğru bir şey değil. Demek ki, bu işlerden hakikaten çırak çıkacak. CHP’li belediye başkanları ise, kendi aralarında şu anda savaşıyorlar” ifadelerini kullandı.
DONALD TRUMP’IN AÇIKLAMALARI
ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye dönük sözleri de sorulan Erdoğan, “Gazze’de kalıcı barışın olması, soykırımın durması açısından Filistin ve Gazze meselesinde ABD yönetimi ile Türkiye bir ortak strateji geliştirebilir mi?” sorusuna “Amerika Birleşik Devletleri maalesef bölgemizle ilgili yanlış bir hesap yapıyor” diyerek yanıt verdi.
Erdoğan, “Bu coğrafyanın tarihini, değerlerini, birikimini hiçe sayan bir yaklaşım içinde olmamak gerekir. Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmak, ABD'ye bir şey kazandırmaz. Siyonistlerin yalanlarına, itibar edip bu coğrafyanın ayarlarıyla oynamak mevcut yaraları kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yol yanlış bir yol. Ülkesinde hala hakkındaki yargı süreci devam eden Netanyahu’nun söylediklerine inanmak, bölgeyi kana bulamaktan başka bir işe yaramıyor. Bunu da çok açık net gördük. Bu özlenen barışı getirmez, aksine çatışmaları daha da derinleştirir, kanı ve gözyaşını artırır. İsrail için, kendi çıkarından daha önemli bir şey yoktur. Tarihe bakın, kendilerine devlet kurduran ülkelerle dahi bunlar ters düştü. Sayın Trump’tan seçimden önce verdiği vaadi yerine getirmesini bekliyoruz. Yeni bir savaşı değil, barışı inşa edecek adımlar atmalıdır. Bu bölgede ‘ben yaptım oldu’ yaklaşımına yer yoktur. Gazze'deki durum gerçekten son derece hassas ve karmaşık bir noktada. Gazze'de yaşananlar, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından büyük tepkilere yol açmaktadır. Bu konuda adil bir çözüm arayışı her zaman ön planda olmalıdır. Filistin halkının, korunması ve adil bir çözüm bulunması açısından hakkaniyetli bir yaklaşım, bizim için çok çok önemli. Türkiye her zaman Filistin'in haklarını savunmuş ve uluslararası arenada bu meseleye dikkat çekmiştir. Sağlanan ateşkeslerde Türkiye'nin çabaları inkar edilemez. Tüm bu çabalar ortadayken, Gazze ve Filistin konusunda hakkaniyetli bir çözüme ulaşmak amacıyla stratejiler de geliştirilebilir. Bu adımlar ancak Filistin halkının benimseyeceği ve gerçekten adil bir çözüm önerileceği koşullar altında atılabilir. Gazze'deki soykırımın sona ermesi ve kalıcı bir barış için tüm ülkelerin iş birliği yapması, sağduyu ile hareket etmesi gerekmektedir. Kalıcı bir barışı sağlamak için uluslararası toplumun ve özellikle büyük güçlerin yapıcı bir tutum sergilemesi çok önemli. Barışa giden yolda her türlü iş birliği ve strateji olumlu bir adım olarak değerlendirilse de esas olan Filistin halkının haklarının korunması ve onlara adil bir yaşam sunulmasıdır. Ancak süreç ‘kıyamet kopsun’ gibi ifadelerle ve katil Netanyahu’nun hayallerini süsleyen, Gazzelilerin sürgün edilmesi gibi yanlış planlarla sağlıklı bir şekilde ilerleyemez. Gazze'den Filistin halkının çıkarılması kabul edilemez. Hiçbir Müslüman ülkenin kabul etmeyeceği bu plan Gazze ve Filistin halkının haklarını hiçe saymaktadır. Bu tür bir yaklaşım uzun vadeli kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağlamaz, aksine çatışmaları körükler. Uluslararası toplumun, insan haklarını ve insani yardımı gözetmek yerine siyasi hesaplarla hareket etmesi bu bölgedeki krizleri de derinleştirir. Bütün bu yaraların onarılması da 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti'nin varlığının kabulüyle mümkündür. Gerçek bir barış, ancak her iki tarafın da haklarının tanındığı, eşitlik ve adaletin sağlandığı bir temel üzerinde inşa edilmelidir. Bu temel üzerine inşa edilecek her türlü barışa yönelik stratejiye ortak oluruz” diye konuştu.
SURİYE İLE İLİŞKİLER
Erdoğan’a yöneltilen sorular ve cevaplarından bazı kısımlar şu şekilde:
-Suriye geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Ankara'da bir görüşmeniz olmuştu. Suriye'nin yeniden ihyası, inşası, güvenliğin ve birliğin sağlanması için zamana ihtiyacı var. Türkiye de Suriye yönetimine, ülkenin düze çıkması için gereken desteği sağlıyor. Fakat bu bir zaman alacak. Problemlerden bir tanesi var ki zamana bırakılmaması gerekiyor. Bu da PKK meselesi. Ahmed Şara sizinle yaptığı görüşmede PKK terör örgütüne yönelik hangi adımları atacağına ilişkin bilgi verdi mi? Siz Suriye'de PKK'ya silah bıraktırılması konusunda nasıl bir takvim öngörüyorsunuz?
Suriyeliler, ülkelerinin geleceğine karar verme konusunda tüm takdir hakkına sahiptir, yetki kendilerindedir. 61 yıl boyunca halkına zulmeden Baas Rejimi yıkıldı. Şimdi Suriye, yeniden birliğini kurma noktasında adımlarını atıyor. Allah yar ve yardımcıları olsun. Bunun için Türkiye olarak biz de Suriye halkına, bugüne kadar olduğu gibi, destek vermeye devam edeceğiz. Suriye'de birliğin ve istikrarın sağlanması için yönetimin, Suriye'nin tamamını kontrol etmesi bir gerekliliktir. Hele hele terör örgütlerinin, Suriye topraklarındaki varlığı hem komşumuz Suriye'nin hem de bizim için bir tehdittir. Kolay değil, 911 kilometrelik sınırımız var ve bu sınırı bizler kendi bölgemizden, hatta Suriye tarafından korumak durumundayız. Suriye yönetiminin terör örgütleriyle mücadelede kararlı olduğunu görüyoruz. Suriye’de şimdiden birçok silahlı oluşumun kendilerini feshettiğini de görüyoruz. Terör örgütleri, Suriye'de kendilerine yer olmadığını anlamalılar. Bunun altını çiziyorum. Yoksa onlara bu gerçeği anlatmak için harekete geçmekten biz de çekinmeyiz. Suriye'deki durum her geçen gün aydınlığa kavuşuyor ve sorunların çözümü kolaylaşıyor. Karmaşık ve zorlu bir süreç artık geride kaldı diyebiliriz. Çünkü diyalog kuran, halkına dost bir yönetim artık iktidarda. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yapılan görüşmelerde Suriye'nin yeniden inşası ve ülkenin birliği için atılması gereken adımlar hakkında kapsamlı bir değerlendirme yaptık. Türkiye'nin, Suriye'de barış ve istikrar sağlama konusundaki kararlılığı bölgedeki tüm aktörler için de büyük önem taşıyor. Suriye'nin kuzeyinde ülkemiz için tehdit unsuru olan terör örgütlerine barınma imkanı, yaşama şansı vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Şara yönetimine de bu konuda net tavrımızı belli ettik. Suriye'nin terör örgütlerine karşı atacağı adımların neler olacağı ve nasıl bir takvim çerçevesinde ilerleyeceği belli. Görüşmemizde terör örgütlerine karşı atılacak adımlar üzerine bilgi alışverişinde bulunduk, terör örgütlerine de en net şekilde uyarılarımızı yaptık. Ya bu sese kulak verecekler ya da bırakmadıkları silahlarla onları inlerine gömeceğiz. Bölgedeki tüm gelişmeleri yakından takip ediyor, anında reaksiyon gösteriyoruz. Suriye yönetimi ile güven duygusu ve iş birliğimiz tam. Bu da süreçlerin hızlanmasına yardımcı oluyor. Türkiye'nin, Suriye'deki bu tür gelişmeleri dikkatle takip etmesi ve zamanında müdahale etmesi yaşanabilecek olumsuz sonuçların önlenmesi açısından çok çok önemli. Suriye'nin geleceği ve toprak bütünlüğü için atılacak adımlar, sadece Suriye'nin iç durumu değil aynı zamanda Türkiye'nin güvenliği ve bölgedeki tüm aktörlerle olan ilişkileri açısından büyük önem taşımakta. Terör örgütlerine karşı en küçük bir tahammülümüz yok. Meseleyi çözecek adımları atmaya başladığımızda kimsenin bizi oyalamasına, zaman kazanmaya çalışmasına da fırsat vermeyiz.
AK PARTİ KONGRESİ
-AK Parti'nin kongresine sayılı günler kaldı. Ankara’da “Parti yönetiminizle aynı zamanda acaba kabinede bir değişiklik olacak mı?” gibi konuşmalar, tartışmalar var. Siz hep bayrak yarışı dediniz buna. En çok merak edilen konu nasıl bir kabine olacak, nasıl bir A takımı olacak? Bir de bu A takımı sizin aynı zamanda seçim takımınız olacak gibi bir yorum yapılıyor. Öyle mi efendim?
Sahaya nasıl bir takım süreceğiz, bunu benden öğrenmek istiyorsunuz. Hiçbir hoca, takımı okumadan sahaya sürmez. Bizler de şu anda üzerinde çalışıyoruz. İşte İstanbul'u gördünüz, nasıl bir coşku vardı. Bu coşkunun yanında nasıl bir yapılanma orada gerçekleştirdik. İstanbul’da da aynı kadroyla sahaya çıkmadık. Gerek ana kademede gerek gençlik ve kadın kollarında güzel bir kadroyu yeni il başkanımızla beraber sahaya sürdük. Şimdi de bir taraftan ayın 23'ünde gerçekleştireceğimiz kongre için hazırlığımızı yapıyoruz. Orada da gerek ana kademeden, gerek kadınlardan, gerek gençlerden oluşan dinamik bir yapıyı kuracağız. Bu dinamik yapıyla da inşallah tüm Türkiye'nin demografik yapısını göz önünde bulundurarak bir liste hazırlayacak ve siyaset arenasına inşallah sunacağız. AK Parti olarak kongrelerimizi her zaman yenilenme ve tazelenme için fırsat olarak gördük. Her kongremiz AK Parti ve Türkiye için önemli dönüm noktaları da olmuştur. Çünkü partimizi ve ülkemizi yöneten kadrolarımızı Büyük Kongrelerimizle belirledik. Bu süreçleri de her zaman bir makam yarışı olarak değil, hizmet aşkıyla yanan kadrolar arasında bayrak yarışı olarak gördük. Amacımız her zaman, partimizi daha ileriye taşımak ve hizmet anlayışımızı güçlendirmek oldu.
CHP’DEKİ ‘ŞAİBE’ GÜNDEMİ
-CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sizin Manisa’da yaptığınız bir konuşmaya atıfta bulunarak katıldığı televizyon programında 2023 yılı Kasım ayında yapılan CHP kurultayı için “şaibe” iddiasını gündeme getirdi. Ardından bu konuyla ilgili Bursa'da bir soruşturma başlatıldı. Söz konusu soruşturma kapsamında yetkisizlik kararı verilmesiyle Ankara Cumhuriyeti Başsavcılığı tarafından aynı konuda yürütülen bir soruşturma olduğu ortaya çıktı. Tüm bu gelişmeler çerçevesinde CHP'de yaşanan kurultay tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar ifade ettiğim gibi bizim sorunumuz değil. Bunlar tamamıyla yargının sorunu. Eğer ben bir siyasi parti lideri, Cumhurbaşkanı olarak bunları muhatap alırsam, benim gündemimi işgal ederse bu beni küçük düşürür. Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Şunu açık net söyleyeyim ki bütün bunlar tamamıyla yargının konusudur. Bununla ilgili yargı nasıl bir tasarrufta bulunur, onu da vereceği kararla görürüz. Bunlar, CHP’nin yeni yönetimi ile eski yönetimi arasındaki kavganın yansımaları. Ancak oradaki çarpık ilişkiler ağı, siyaset kurumunun tümünü olumsuz etkiliyor. Meseleye dahil olan herkes CHP kurultayında neler yaşandığını biliyor. Ama “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynuyorlar. Halbuki gördüler, duydular, yaşadılar, biliyorlar. Konu, yargıya da intikal etti. İddiaların yargı tarafından araştırılması sonucu, birçok gerçeğin ortaya çıkması muhtemel. Görüyorsunuz partinin bir önceki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da “şaibe yoktur” diyemiyor. Sadece mevcut CHP yönetiminin açıklama yapması gerektiğini söylüyor. CHP yönetimi ise iplikleri pazara çıkmasın diye konuya hiç temas etmiyor. Bakalım oradaki kötü kokular nasıl bir çukurdan geliyor?
KARTALKAYA YANGINI
-Bolu Kartalkaya'daki otel yangını faciasından hareketle acaba yapısal bir adım atmaya olan ihtiyacı nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin AFAD benzeri Türkiye genelinde sadece belediye ölçeğine bırakılmayan daha kapsamlı bir itfaiye teşkilatının kurulması gibi. Aynı zamanda gerek kamu tesisleri, hastaneler başta olmak üzere gerekse yine vatandaşın yoğun konakladığı bu tesislerde alınacak ilave önlemler noktasında bakanlıkların çalışması sizin verdiğiniz direktifle belli bir aşamaya geldi mi? Ve en önemlisi merkezi yönetimle yerel yönetimin sorumluluk ya da yetki sınırlarına ilişkin de bazı belirsizlikler de olduğu tartışma konusu. O noktada da bir adım atılacak mı?
Her şeyden önce Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasında yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. Kartalkaya'daki olay çok çok hazin. Bolu'da canımızı yakan bu olayın aydınlatılacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Benzerinin yaşanmaması için ne yapılabilir, nasıl bir eksik bu felakete neden oldu, hangi tedbirleri almalıyız? Tüm bu soruların yanıtı verilecek. Bir düzenleme gerekliyse mutlaka yapılacak. Zaten Meclis’imiz şu anda biliyorsunuz bir araştırma komisyonunu kurmuş vaziyette. Oradaki araştırma tedbirleri konusunda inanıyorum ki bu komisyonun vereceği rapor, bizler için de yol gösterici olacaktır. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına gerekli önlemler alınması son derece önemli. Konuya yaklaşımda bir zihniyet değişimine gitmemiz şart. Yangın güvenliği konusunda yeni kriterlerin getirilmesi, oteller, kamu binaları, hastaneler ve plazalar gibi riskli alanlar için kritik bir adım olacaktır. Bu tür yerlerde yangın güvenliği standartlarının arttırılması ve düzenli denetimlerin yapılması hem can güvenliğini sağlamak hem de mal kaybını önlemek açısından gerekli. Yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi de çok çok önemli. Yerel yönetimler kendi bölgelerindeki yangın güvenliği önlemlerini alırken, merkezi idare de bu uygulamaların denetimini sağlamalıdır. Hükümetin bu tür olayların ardından yangın güvenliği konusunda bakanlıklar aracılığıyla yapacağı çalışmalar da son derece mühim. Hem yerel yönetimlerin hem de merkezi idarenin iş birliği yaparak yangın güvenliği alanında etkili bir strateji geliştirmesi ve uygulaması toplumun güvenliği için kaçınılmazdır. Yargıya intikal eden olayda sorumluların hepsinin hesap vermesi için ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Ülke ekonomimizin lokomotiflerinden turizm sektörümüzün bu gibi felaketlerle yara almaması için devlet olarak ne gerekiyorsa bunu da yapacağız”