DİPAM Başkanı Sakman : İsrail-Filistin çatışmasında ateşkesi düşük ihtimal görüyorum! Al -Ain Türkçe Özel

DİPAM Başkanı Dr. Tolga Sakman, İsrail ve Filistin arasında yakın zamanda bir ateşkesin olmayacağını ifade ederek, yeni cephelerin açılabilme ihtimallerini değerlendirdi.
Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, Al-Ain Türkçe'ye verdiği röportajda, İsrail ve Filistin arasında yakın zamanda bir ateşkesin imzalanabileceğini düşünmediğini belirtti. Sakman, tarafların gergin olduğu ve arabulucu faaliyetlere rağmen şartların henüz olgunlaşmadığını ifade etti.
Sakman, İsrail'in Suriye ve Lübnan tarafından yeni cepheler açılabileceği endişesi taşıdığını ifade ederek, Lübnan'da Hizbullah'ın henüz İsrail'e karşı resmi bir saldırıda bulunmadığını, fakat İsrail'in bu durumu ciddi bir tehdit olarak gördüğünü vurguladı.
Mısır'ın durumuyla ilgili olarak Sakman, Mısır Devlet Başkanı Sisi'nin ülkenin güvenliğini ilk sırada tuttuğunu ve Refah sınır kapısının kapalı olmasının ülke için pazarlık gücü oluşturduğuna dikkati çekti.
İran'ın durumu konusunda ise Sakman, İran'ın İsrail'e doğrudan müdahale edebileceği olasılığının düşük olduğunu belirtti. Ancak, Suriye üzerinden veya vekil gruplar aracılığıyla İsrail'e müdahalede bulunabileceğini ifade etti.
Dr. Tolga Sakman Al-Ain Türkçe'nin sorularını şu şekilde yanıtladı
Savaşın 10. gününde, İsrail'in Suriye ve Lübnan'ı bombalamaya çalışmasının yanı sıra, Mısır'ın Rafah Kapısı'nı yabancı vatandaşların tahliyesi için açmayı planladığı belirtilmişti. Bu bağlamda, güncel durum nedir, savaşın artan tansiyonu göz önüne alındığında, diplomatik çözümler ve bir ateşkes anlaşması mümkün müdür?
Yakın zamanda bir ateşkes antlaşmasının imzalanması çok mümkün değil. Şu anda bütün taraflar çok gergin ve zaten çatışmanın en yoğunlaştığı dönemde, tüm bu gelişmelere ve arabulucu faaliyetlere rağmen, şu anda henüz bir ateşkes yapmak için şartların olgunlaşmadığını düşünüyorum.
İsrail'in Lübnan sınırına tank ve ağır silahlar konuşlandırmış olması, bölgesel güvenlik dinamiklerini etkileyebilecek bir faktör olarak değerlendiriliyor. İsrail, Lübnan'a karşı kara harekatıyla askeri bir müdahalede bulunursa, bu durumun çatışmanın bölgesel bir krize evrilme olasılığı nedir?
Yeni cephe açılması Suriye veya Lübnan tarafında, daha doğrusu buraların bombalanması mümkün. Şimdi Lübnan'ın henüz Hizbullah'ın Lübnan'dan İsrail'e karşı resmi olarak bir saldırısı veya bir operasyon ilanı söz konusu değil. Ama tabii İsrail'in şu anda en çok korktuğu konulardan biri bu, çünkü aşağıdan Gazze tarafından Hamas girerken, kuzeyden de Hizbullah girerse, arada İsrail askeri çok sıkışmış olacak. O yüzden önceden ön almaya çalışıyor. Olabildiğince Hizbullah'ı hareketsiz kılmaya çalışıyor. Bu yüzden de bazen araya psikolojik unsurları da sokarak, yani "Hizbullah hareket ediyor" diyerek, buna engel olmaya çalışacak.
Suriye konusunda ise Suriye biraz daha karışık. Çünkü Suriye'de, biliyorsunuz, geçen gün İran Dışişleri Bakanı Suriye'yi ziyarete giderken, Suriye hava sahasında yani bakanın uçağı Suriye hava sahasındayken, İsrail Şam havaalanına vurdu . Bu aslında büyük bir mesajdı. Yani "bu taraflara gelme mesajıydı" İran'a. Ama İran'ın da aynı zamanda, yine İsrail'in görüşü bu; "İran Suriye'ye bir yığınak yapıyor" endişesi var ve Suriye tarafından da yine İsrail'e "İran'ın cephe açma ihtimali var" diye düşünüyorlar, doğal olarak da buna karşı engel olmaya çalışıyorlar.
Mısır'ın durumu, Mısır burada kendine farklı bir rol biçmeye çalışıyor. Genel olarak baktığımızda, Refah sınır kapısının kapalı tutulması iki nedeni var. Baktığımızda birincisi Sisi bunu zaten, yani Mısır Devlet Başkanı açıkça dile getirdi, "Önce ben Mısır'ın güvenliğini sağlamam lazım" dedi. O milli bir konu olarak görüyor ve özellikle Filistinlilerin Sina Yarımadasına geldiğinde, bir milyondan fazla kapı açılırsa bir milyondan fazla Filistinlinin geçme ihtimali var. Bunun kendi güvenliğiyle endişe oluşturacağını, etkileyeceğini düşünüyor. Bu yüzden de bunu istemiyor.İkincisi bu kapıyı kapalı tutarak, kendisi için de bir pazarlık için elini güçlendiren bir unsur olarak görüyor. Bu pazarlığın konusu şu; bir Gazze'de çeşitli vatandaşlar var. Bunların işte bunların içinde Amerikan vatandaşları da var, başka ülkelerin vatandaşlar da var. Bunların çıkışına izin vermeyerek, aslında İsrail'e hem Gazze'yi bombalama sırasında elini zorlaştırmaya çalışıyor. Çünkü orada bu çifte vatandaşları öldürme ihtimali olduğu sürece, İsrail'in daha temkinli davranacağına inanıyor. Hem de bu vatandaşların çıkmaması, çıkarılmaması üzerinden de bir anlaşmaya varma, üçüncü tarafları buraya çekme gibi bir plan söz konusu olabilir. O yüzden de bu kapı kapalı tutuluyor.
Genel olarak baktığımızda tüm bu unsurları bir araya getirdiğimizde, şu anda diplomasi'nin hâlâ ikinci hatta üçüncü sırada geldiğini göreceğiz. Hâlâ askeri unsurlar, hâlâ stratejik unsurlar söz konusu ve bu aşamada da bu operasyonel tavırlar devam edecek.
Bu bağlamda, Suriye, İran ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin stratejik ve askeri tutumları bu tür bir gelişmeye nasıl tepki gösterir? Bu senaryonun uluslararası ilişkiler ve bölgesel güvenlik üzerine potansiyel etkileri nelerdir?
Şimdi İran coğrafi olarak uzak bir yer; yani İsrail'e girmesi için en az iki ülke geçmesi gerekiyor. İran'a doğrudan harekat planlaması için, açıkça bir tehdidi oldu. Gazze'yi bombalamaya devam ederse, doğrudan müdahale ederiz diye söyledi, ama bu görünüşte pek mümkün değil. Yani tek yolu yapabileceği füzeler vasıtasıyla İsrail'i vurmak olabilir. Böyle bir kapasitesinin olup olmadığını resmi olarak bilmiyoruz. Zaten buna engel olabilecek İsrail'in kendi savunma sistemleri de var veya üstünden geçtiği coğrafyalarda bunu engelleyebilme potansiyeli olan sistemler mevcut. Ama İran, az önce de söylediğim gibi, Suriye üzerinden böyle bir müdahalede bulunabilir. Veya yine vekiller üzerinden, yani proksiler üzerinden bu süreci daha bir perde arkasına taşıyabilir. Bu da özellikle Hizbullah'ı destekleyerek ve Hamas'a askeri desteğini sürdürerek mümkün. İran, Hamas'la stratejik işbirliğine devam edeceklerini dile getirdi. En son yapılan görüşmeden de bu anlaşıldı. Doğal olarak İran'ın doğrudan değil ama dolaylı yollu yolda İsrail'e müdahalesi söz konusu olabilir.
Suriye'nin kendi başına böyle bir şey yapma ihtimali ise neredeyse yok. Çünkü Suriye'nin kuzeyinde, özellikle Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen Kürt grupları var. Güney'den İsrail'e böyle bir saldırı gerçekleştirirse, özellikle Esad yönetiminin kendi inisiyatifiyle böyle bir şey yaparsa, kuzeydeki Amerikan destekli gruplar yeni cepheler açma ve Esad güçlerini sıkıştırmak için bir fırsat bulabilirler. Yani Suriye bir anda iki cephede savaşmak zorunda kalabilir. Bu da zaten şu anki şartlarda çok güçlü olmadığını varsayarsak, bunu üstüne alma ihtimali yok. Ama İran'ın buradan Suriye'yi kendi inisiyatifi dışına çıkartabileceği bir durum olabilir. Eğer öyle bir şey olursa, bu çok tartışılacak bir ortam oluşturur.
Türkiye'nin durumu ise çok daha farklı. Türkiye, ilk günden beri itidal çağrısı yapıyor ve iki tarafı da barış ve sükunete davet ediyor. Ama bir çatışmada taraf olarak Gazze Şeridi'ne, yani Filistinlilerden yana bir tavır sergiliyor. Ancak herhangi bir askeri konu henüz Türkiye'de açılmadı. Türkiye'nin hem genel dış politikası hem de bugünkü uyguladığı politikalar, hem de askeri strateji temelli baktığımızda Türkiye'nin askeri olarak böyle bir müdahalede veya böyle bir operasyonun planında yer alması mümkün değil.
Tüm bunları toplu halde baktığımızda, bu çatışmanın bölgeye yayılma ihtimali var. Ancak kimin bu yayılmadan fayda sağlayacağına dikkat etmek gerekiyor. Hem Batı hem de Doğu'dan, örneğin Çin gibi ülkeler, buradaki çatışmalara stratejik anlamda müdahale etmeye başladılar. Bu durumu hükümetlerin çok dikkatli izlemesi gerekiyor. İsrail yöneticilerinin hareketlerine ve Amerika ile olan iş birliğine dikkatli bakmamız gerekiyor. Çünkü iki kere iki dört etmiyor bu çatışmada. O yüzden her şeyi öngörerek ve üst üste koyup toplayarak hareket edemeyiz. Günbegün takip etmek ve özellikle yöneticilerin hareketlerini dikkatli seyretmemiz gerekiyor.