Rakipoğlu: Türkiye'nin Körfez ziyaretleri batı odaklı argümanları çürütüyor!
Dr. Mehmet Rakipoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Körfez ziyaretlerini yorumladı. Rakipoğlu'na göre, ziyaretler Türkiye'nin Batı'ya odaklanacağı argümanını çürütüyor ve Türkiye'nin stratejik otonomi arayışını vurguluyor.
Batman Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Akademik Çalışmalar Koordinatörü Dr. Mehmet Rakipoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 17-19 Temmuz tarihlerinde Körfez ülkeleri olan Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne gerçekleştirdiği ziyareti analiz etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Körfez ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaret dünyada ses getirirken, bu ziyaretlerin NATO zirvesi ve Türkiye’nin Batı ile ilişkilerindeki olumlu gündem sonrası gerçekleşmiş olması da konuya ayrı bir boyut katıyor.
Dr. Rakipoğlu, bu durumun Türkiye'nin dış politikasının sadece Batı’ya odaklanmayacağı ve Türkiye'nin dış politikadaki stratejik otonomi arayışını devam ettireceği mesajını verdiğini belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimler sonrası Körfez ülkelerine gerçekleştirdiği ilk ziyaretin de Ankara’nın Abu Dhabi, Riyad ve Doha yönetimlerine yönelik niyetini ortaya koyduğu ifade ediliyor.
Rakipoğlu'na göre, bu ziyaretler sırasında gerçekleştirilen toplantılarda 200'den fazla iş insanı yer alırken, Türkiye-Suudi Arabistan, Türkiye-BAE ve Türkiye-Katar arasında gerçekleştirilen ekonomik forumlar ve imzalanan anlaşmalar, taraflar arasında ilişkilerin çok boyutlu bir biçimde geliştirilmesi noktasında ortak bir vizyon olduğunu gösteriyor.
Rakipoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretlerinin aynı zamanda Türkiye'nin döviz çekme ve Körfez'in yatırım çeşitlendirme politikaları dönemine denk geldiğine dikkat çekiyor. Bu durumun, ziyaretlerin iç içe geçmiş süreçlerle ilişkili olduğunu ve birden çok amacı bulunduğunu ortaya koyduğunu belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretlerinde, ülkeler arasında ekonomi başta olmak üzere birçok alanda işbirliğinin geliştirilmesi ve teşvik edilmesi hedefleniyor. Rakipoğlu, bu durumun karşılıklı ticaret ve yatırımın artırılması ve teşvik edilmesi noktasında önem taşıdığını belirtiyor.
Rakipoğlu, haziran ayında ilan edilen Kalkınma Yolu Projesi'nin de ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi noktasında kritik önem taşıdığına dikkat çekiyor. Proje, 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyol alt yapısıyla Türkiye ile Körfez arasında yeni bir ulaştırma koridoru oluşturmayı hedefliyor. Bu yeni koridorla birlikte Türkiye-Irak-Körfez arasında petrol ve doğal gaz başta olmak üzere ticari ilişkilerin hareketlenmesi bekleniyor.
Ayrıca Rakipoğlu, Körfez ülkelerinin Türkiye ile ticari ilişkileri geliştirmek istediğini belirtiyor. Özellikle gerçekleştirilen iş forumları, karşılıklı ticaretin artırılması noktasında ilişkilere pozitif bir ivme kattı. Rakipoğlu'na göre, Körfez ülkelerinin birçok yatırım projesinin yönünün ve ağırlığının Türkiye’ye yöneltmesi beklenebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyareti sırasında güvenlik konularının da gündemde olduğunu belirten Rakipoğlu, Türkiye’nin Körfez güvenliğindeki rolünün artmasını özellikle vurguluyor. Ziyaretlerin, bölgedeki güvenlik anlayışının yeniden yapılandırılmasında Türkiye’nin önemli bir rol oynaması anlamına gelebileceğini belirtiyor.
Rakipoğlu, "Bu, aynı zamanda Türkiye'nin Ortadoğu politikasında da belirli bir dönüşüme işaret ediyor. Türkiye, Körfez'in güvenliğine daha çok odaklanmayı ve buradaki müttefikleri ile daha aktif bir şekilde işbirliği yapmayı hedefliyor," diyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin bölgedeki güvenlik konularında daha aktif bir tutum sergilemesinin, bölgedeki aktörler arasındaki dengeyi değiştirebileceğini ve yeni işbirlikleri kurabileceğini belirtiyor.
Rakipoğlu ayrıca, Türkiye'nin bu ziyaretlerle Körfez ülkelerine yönelik güvenlik politikalarında da bir dönüşüm yaşayabileceğini ifade ediyor. Bu ziyaretlerin, Türkiye'nin Körfez'deki varlığını güçlendireceği ve güvenlik işbirliğini derinleştireceği yönünde sinyaller verdiğini belirtiyor.
Körfez güvenliğinin, bölgedeki ülkeler arasındaki ilişkileri doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğuna dikkat çeken Rakipoğlu, Türkiye'nin bu alandaki etkinliğinin artmasıyla, bölgedeki dengelerin değişebileceğini ifade ediyor. Özellikle Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye arasında güvenlik konularında yapılacak daha fazla işbirliği, bölgedeki siyasi ve askeri dengeleri yeniden şekillendirebilir.
Rakipoğlu, son olarak, Türkiye'nin bu bölgede oynayabileceği daha aktif bir rolün, Türkiye'nin hem Körfez'deki diğer ülkelerle olan ilişkilerini, hem de genel olarak dış politika vizyonunu yeniden şekillendirebileceğini ifade ediyor. Bu yeni vizyon, Rakipoğlu'na göre, Türkiye'ye, bölgedeki güvenlik meselelerinde daha etkin bir şekilde katılım sağlama ve bu şekilde dış politikasını daha da güçlendirme fırsatı sağlayabilir.