DEVA Partisi Başkanı Babacan: 'Beka beka' dedikleri bir kişinin şahsi bekasına dönmüş durumda
Ali Babacan'ın liderliğindeki DEVA Partisi, 1. Olağan Kongresi'ni bugün 'Türkiye'nin DEVA'sı hazır' sloganıyla Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirdi.
Partisinin 1. Olağan Kongresi'nde konuşan DEVA Partisi lideri Babacan, 28 Şubat döneminde ODTÜ'de okuyan kız kardeşinin başörtüsü taktığı için 3 defa okuldan uzaklaştırıldığını anlatırken gözyaşlarına hakim olamadı. Hükümeti eleştiren Babacan, "Şu anda 'Beka beka' dedikleri bir kişinin şahsi bekasına dönmüş durumda" ifadelerini kullandı.
Ali Babacan'ın liderliğindeki DEVA Partisi, 1. Olağan Kongresi'ni bugün 'Türkiye'nin DEVA'sı hazır' sloganıyla Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirdi.
Kongrede Babacan'ın karşısına genel başkanlık için aday çıkmadı. Babacan, 523 delegeden 515'nin oyunu alarak genel başkanlığa seçildi. Seçimde, 8 delegenin oyu ise geçersiz sayıldı.
Konuşmasına 28 Şubat ve başörtüsüne yönelik baskılardan söz ederek başlayan Babacan, ODTÜ'de okuyan kız kardeşinin 3 defa okuldan uzaklaştırıldığını açıklarken ağladı.
'Siyasete girmemin sebebi yaşananlara karşı bir isyandı'
Babacan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
28 Şubat'ın ağır ikliminde benim ODTÜ'de okuyan kız kardeşim okuldan 3 defa uzaklaştırma cezası aldı. Ne yüzden biliyor musunuz? Başındaki örtü. Üstelik düzenledikleri tutanağa ne yazdılar biliyor musunuz? 'Ders araç gereçlerine zarar vermek.' Gerçek sebep başörtüsü, başka bir şey değil. Bu ODTÜ'de oluyor, hiç utanmadan yaptılar bunu. İşte Türkiye 2000'li yılların başında böylesine karanlık bir dönemden geçiyordu. Benim siyasete girmem o dönemde bir bakıma bütün bu yaşananlara karşı bir isyandı. Siyasete girdim ve ülkemizi hak ettiği adalet, özgürlük ve refah seviyesine taşımak için, 2001 krizinden çıkartmak için mücadele ettim.
'Çok baskı yaptılar, 'Şunu yanına al, bunu yanına al, bunu çalıştır' diye'
Ben sözün etkisine inanırım. Çalışmanın gücüne inanırım. Umudumu ve ülkeme olan inancımı hiçbir zaman yitirmedim. Oldukça genç bir yaşta hem ekonomide hem ekonomide önemli sorumluluklar üstlendim. Liyakatlı kadrolarla çalıştım, asla taviz vermedim. Çok baskı yaptılar, 'Şunu yanına al, bunu yanına al, bunu çalıştır' diye. Yapmadım. Akla, bilime, istişareye önem verdim ve gerçekten tarihimizin en başarılı dönemine kısa bir süre de olsa hep beraber şahit olduk. Devletin hazinesini parayla, Merkez Bankası'nın kasasını dövizle doldurduk. Kredi notumuz defalarca arttı. Onbinlerce fabrika kuruldu, işçilerimize istihdam oluşturuldu. Para olmadan bunların hiçbirisi olmaz. Bu ülkede başörtüsü sorununu yok ettik, bir daha kimse cüret edemez böyle bir yasağı getirmeye.
'Ezilmenin ne olduğunu iyi bilenler başkalarını ezmezler'
Bugün siyasete ilk girdiğim günün üzerinden neredeyse 20 yıl geçti. Maalesef şimdi de bambaşka bir baskı dönemindeyiz. Adeta ezilenler iktidar gücünü ele alınca değişti, başkalarını ezmeye başladılar. Biz ezilmenin ne olduğunu iyi biliyoruz, ezilmenin ne olduğunu iyi bilenler başkalarını ezmezler. Üstelik bu kötü yönetimin sonucunda ülkece fakirleştik. İşte bu yüzden sizlerle beraber yeniden siyasete dönüp, ülkemizin hak ettiği demokrasiye ve refaha ulaşabilmesi için çalışmaya başladık. 2001'den bu güne, 19 sene sonra, içinde bulunduğumuz ülkede insanlar maalesef yine aç. Adeta tarih tekerrür ediyor. Yoksulluk ve gelir adaletsizliği tüm toplumda derinden hissediliyor. Kötü yönetim yüzünden yoksulluk hızla yaygınlaşıyor. Çiftçiler, üreticiler elindekini kaybediyor. Esnaf kepenk kapatmak zorunda kalıyor, emeklilerin aldıkları maaş gün be gün eriyor. Memura, işçiye, onurunu, gururunu aşağılayan sefalet ücreti reva görüldü. Bunların çarşı pazardan haberi yok, gerçekten hayattan haberi yok. Gençlerimiz işsiz ve daha hazini gençlerimiz umutlarını yitiriyor.
'Hazine'nin borcu son 2 yılda 2'ye katladı'
Devletin hazinesi boş, Merkez Bankası'nın döviz rezervleri kalmadı. Hazine'deki kasaları, Merkez Bankası'ndaki kasaları biz doldururken bu milletin alın teriyle, işçisinin alın teriyle, ihracatıyla, üretimiyle doldurduk, çarçur ettiler ya. 2 yılda 130 milyar dolarını harcadılar bu memleketin. Taraflı Cumhurbaşkanı, akraba bakan el ele verdiler, yıllardır biriktirilen döviz rezervini indirdiler bugün eksi 49 milyar dolara. Yazıktır, günahtır. 2 yılda böyle bir zarar verilebilir mi memlekete? Hazine'nin borcu son 2 yılda tam 2'ye katladı.
Nedir bu memleketten istediğiniz, nedir alıp veremediğiniz. O kadar mı kıymetli o koltuk? Şu anda 'Beka beka' dedikleri var ya tamamen bir kişinin şahsi bekasına dönmüş durumda. Bütçe açığı, finansan açığı, Türkiye adeta bir açıklar ülkesi oldu. Ama en büyük açık güven açığı. Bunlar bu ülkenin kurumlarına olan güveni yerle bir ettiler. Kimse artık bu hükümete güvenmiyor. Hiç kimse korkmasın, bu ülke çok daha iyisine layık. Bu ülke DEVA Partisi ile beraber çok daha iyi bir geleceğe sahip olacak.
'Kayyumlar ülkesi olduk'
Halkımız sosyal yardımlara muhtaç hale getiriliyor. Yoksul bir vatandaşımız devletin verdiği yardımlara ulaşırken iktidar partisinin üye kartını göstermek zorunda mı? Toplumdan kopunda, toplumla aranıza büyük bariyerler girince, etrafınızda dar dar bir kadro oluşturursanız halktan koparsınız.Şu anda memleketimizde maalesef hukukun üstünlüğü yerine bir insanın keyfi kararlarının üstünlüğüne biat ediliyor. Belediyelere teker teker kayyum atanıyor. Şimdi de STK'lara kayyum atıyorlar. Utanmasalar siyasi partilere de kayyum atamaya kalkacaklar. Kayyumlar ülkesi olduk ya. Bu ülke kayyum atanarak yönetilmez.
'Bundan sonra hepimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım'
Ülkemizin kaybedecek bir dakikası dahi yok. O yüzden teşkilata söylüyorum: Yerelin sorununu siyasetin merkezine taşıyacaksınız. Mahalle mahalle, köy köy dolaşmaya, vatandaşın derdine çare olmaya devam edeceksiniz. Biz Türkiye, bütün hedeflerine ulaşabilecek güçlü bir ülkedir. Demokrasi, 12 Eylül sonrası yapılan ilk seçimde sivil siyasetin hasretidir. Bundan sonra hepimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım. Zaman, bu salondaki heyecanı tüm Türkiye’ye yayma zamanı. Şimdi Türkiye için demokrasi ve atılım zamanı.