Dervişoğlu’ndan Bahçeli’ye: Sandık geldiğinde daha fazla incineceksin

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Suriye’deki konferans ile ilgili açıklaması üzerinden Devlet Bahçeli’ye “Sandık geldiğinde çok daha fazla incineceksin” diyerek tepki gösterdi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalarda gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Suriye’deki Kürt konferansına ilişkin “Pişmiş aşa su katmayın” sözlerine tepki gösteren Dervişoğlu, “İlk gün söyledim, yeniden hatırlatayım; Bunların pişirdiğin aşın malzemesi zehirdir zehir. Su katsaler ne, katmasalar ne! Pişmiş aş dediğin, bu millete dayatılan baldıran zehiridir! Bugün incinmişsin. Bekle, sandık geldiğinde çok daha fazla incineceksin. Bu millet bu ihaneti affetmeyecek, göreceksin” dedi.
Dervişoğlu gündemine İstanbul depremini de aldı. 23 Nisan günü meydana gelen depremde GSM operatörlerinin işlevsizliğine dikkat çeken Dervişoğlu, “Yaşanan, deprem bir kez daha göstermiştir ki, 25 yıl kesintisiz şekilde İstanbul’u, 23 yıldır da Türkiye’yi yönetmiş Erdoğan ve avanesi, Ne Türkiye’yi ne de İstanbul’u depreme hazırlayamamıştır. Buna dair niyetleri olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. “Dönüşüm” deyince, arsa ve imar rantını hatırlıyorlar. İnşaat deyince, avm ve lüks rezidanslar dışında akıllarına bir şey gelmiyor. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da hiçbir vizyonları yok. Eski Türkiye derken, aslında kendilerini tarif ediyorlar. Çünkü, iktidarları da kendileri de eskidir” ifadelerini kullandı.
“TÜRK TELEKOM’U DA TURKCELL’İ DE SİZ YÖNETİYORSUNUZ”
Dervişoğlu, “Türkiye, Dünya’nın en pahalı ve en vasat iletişim hizmetine tonla para öderken, Depremde, felaketlerde dahi cep telefonu kullanamazken, İnternete ulaşamazken, Siz, işinize geldiğinde, ustaca bant daraltıyor, sosyal medyaya sansür koyabiliyorsunuz. Varlık fonuna aldığınız Türk Telekom’u da, Turkcell’i de siz yönetiyorsunuz. Milletin cebinden rant şebekelerine kaynak aktarmak dışında, İktidarın torpillilerine milyonlarca lira huzur hakkı ödemek dışında, Allah aşkına, hiç birinizin aklına, Bu milletin hayrına, geleceğine, refahına dair bir şey yapmak gelmiyor mu?
Düşünebiliyor musunuz? 1999 Depremi sonrası belirlenen 470 toplanma alanından bugün sadece 77 tanesi kullanılabiliyor. Gerisi ise hepimizce malum olduğu üzere gasp edilmiş, Şehrin soluk borusuna AVM’ler, lüks rezidanslar ve gökdelenler dikilmiştir” diye konuştu.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in “Bu arada, bir tane drone atmışlar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı, hastaneye götürdük. Kurtaramadık şehit oldu” sözlerine de tepki gösteren Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Bakın sırada ne var biliyor musunuz? Turpun büyüğü var. Turbun büyüğü ve en acı olanı ise Milli Savunma bakanının sözleridir. Önce yanlış mı okudum dedim. Ama maalesef doğru okumuşum. Şehidimiz sorulduğunda dedi ki; “Bu arada, bir tane drone atmışlar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı, hastaneye götürdük. Kurtaramadık şehit oldu” Aynen böyle dedi. Şehitlerimizi adet gibi zikreden zihniyetin geldiği nokta tam da budur. Bir kahramanımızın şehadetinden değil de, yolda çarptığı yavru kediden bahsediyor sanki. Soruyorum; O drone’u kim attı? Türk ordusunun, polisimizin, korucularımızın yıllardır kahramanca mücadele ettiği hain teröristler atmadı mı? Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler. Şehide kelle diyerek, teröriste barış güvercini muamelesi yaparak, bu ülkeyi dün götürdüğünüz yer neresiyse, bugün de aynıdır. Vatana ihanet görevi tevdi edilmiş aparatların ajandasına değil, Vatana hizmet için hayatını ortaya koymuş kahraman Türk ordusunun şerefine uygun davranın.
"ERDOĞAN’IN DERDİ BAŞKADIR"
Baksanıza ülkenin başındaki kişi, Recep Tayyip Erdoğan "Türkiye Yüzyılı'nda Türkiye'nin Göç Yönetimi Programı’nda ne diyor; Yine ensar-muhacir diye başlıyor, ardından da hicret benzetmesi yapıyor. “Türkiye’de 4 milyon 33 bin “göçmen” vardır” diyor. Bazen ne dediğiniz değil, ne demediğiniz önemlidir. Sığınmacıları, kaçakları göçmen diye tarif eden Erdoğan acaba ne yapmak istiyor diye sorsak, şıklar belli;
a- Bu kavramın ne olduğunu bilmiyor? Mümkündür, çünkü umurunda değildir.
b- Bu kavramı da istediği gibi şekillendireceği bir oyun hamuru zannediyor. Bu da mümkündür.
c- Derdi başkadır.
En esaslı şık da budur. Evet, Recep Tayyip Erdoğan’ın derdi başkadır. Buradan kendisine sesleniyorum; Sen, göçü de göçmeni de, Bugünün mevcut ve yarının müstakbel kaçaklarını meşrulaştırmak için eğip bükemezsin. Böyle bir selahiyete sahip değilsin.
KANAL İSTANBUL TEPKİSİ
Şimdi yeniden Kanal İstanbul’un peşine düşmüşler. Suyun altından değerli hale geldiği çağımızda, İstanbul’un son sulak alanlarına, su kaynaklarına saldırıyorlar. Kılıfı da hazırlamışlar. Neymiş; vatandaşa toplu konut yapacaklarmış. Yahu, konutu Türk vatandaşına yapıyorsanız, Reklamı niye Arap ülkelerinin televizyonlarında yayınlatıyorsunuz? Bu büyük yağmayı, Ayşe teyzeye, Ahmet amcaya "ev yapıyoruz" diye perdelemeye çalışıyor, petrol zenginlerinden müşteri bulmaya çalışıyorsunuz. Sizin bu oyunlarınız bitmek bilmedi, biteceği de benzemiyor. Şu artık gün gibi ortadadır; Sarayın bekası ile Milletin bekası birbirinden farklıdır. Türk milletinin devletini, Türk milletinden kopmuş bir avuç azınlık idare etmektedir. Bundan sonra iki seçenek var; ya millet bekası galip gelecek, ya da sarayın bekası Türk Milletini ezecektir. Sorun Sarayda, çare ise buradadır, Meclistedir”