Depremde başarılı ülkeler ve Türkiye: Prof. Dr. Naci Görür'den kritik açıklamalar
Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye'nin depreme dayanıklı yerleşim alanlarını geliştirmede siyasi irade eksikliği yaşadığını belirtti, başarılı evler örneği gösterdi.
Profesör Doktor Naci Görür, "Depreme Dirençli Yerleşim Alanlarında Siyasi İradenin Önemi" Üzerine Açıklamalar Yaptı
Gemlik, Bursa'daki Cemil Meriç Kültür Merkezi'nde "Marmara Depremine Gemlik'ten Bakış, Afet Zararlarını Azaltma Çalıştayı"nda önemli konuşmalara ev sahipliği yaptı. Çalıştay, Gemlik Belediyesi, İstanbul Planlama Ajansı ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ortaklığıyla düzenlendi. Etkinliğin öne çıkan konuşmacılarından biri, Prof. Dr. Naci Görür oldu.
Prof. Dr. Görür, konuşmasında depreme dayanıklı yerleşim bölgelerine dikkat çekti ve Türkiye'nin bu konuda yeterince ilerleme kaydettiğini vurguladı. Görür, Japonya, Meksika, Şili ve İtalya'nın sahip olduğu başarılarını örnek olarak gördük, "Biz neden yapmıyoruz?" diye sordu.
"DEPREME DİRENÇLİ YERLEŞİM ALANLARI YAPMAMIZ GEREKİR"
Prof. Dr. Naci Görür, beklenen Marmara depremine değindikten sonra kentleri depreme hazır hale getirmek için yapılması gerekenleri anlattı. 13 milyon yıldır depremlerin bu coğrafyada devam ettiğini söyleyen Görür, "Depremlerin bitmesini beklemeyin. Depremin bitmesi demek dünyanın ölmesi demektir. Bu nedenle depreme dirençli yerleşim alanları yapmamız gerekir. Depreme dirençli yerleşim alanlarını Japonya, Meksika, Şili, İtalya yapmış. Biz neden yapmıyoruz? Bizde olmayan şey, siyasi irade. Depremi önceleyen, önemini kavramış hükümet yok. Dünyada hiçbir ülke bizim kadar depreme hazırlanmamıştır rapor üzerinde. 'Depremde ne yapalım' diye yüzlerce rapor görürsünüz. Ama yapılan şey oldukça az. Bizim amacımız, deprem dirençli yerleşim alanlarına sahip çıkarak insanımızın ölmemesini sağlamak" dedi.
.
Depremler olmadan önce bilim insanlarının uyarıda bulunduklarını ifade eden Görür, "Depremlerin geleceğini söylüyoruz ama ne aziz halkım ne yerel yönetimler ne de merkezi yönetimler duyuyor. 99 depremlerinde, Elazığ’da, Maraş’ta bağırdık. Halen daha söylüyoruz. Marmara'ya dikkat edin, büyük bir deprem geliyor. Gelmesini mi bekleyeceğiz?" diye sordu. Görür, Marmara Denizi için asıl tehlikenin Kuzey Anadolu Fayı'nın Kuzey Kolu olduğunu, bu kolun minimum 7.2 ile 7.6 büyüklükte deprem üretebildiğini belirtti.
"YEREL YÖNETİMLERİN TEHLİKE ANALİZİNİ YAPTIRMIŞ OLMASI GEREKİR"
İlçenin depremselliği üzerine konuşan Görür, Gemlik, Mudanya ilçelerinin doğrudan doğruya Kuzey Anadolu Fayı'nın etkin olan Güney Kolu'nun üzerinde bulunduğunu ifade etti. Görür, ilçelerin depreme hazırlanması için önce tehlikenin nereden geldiğini, fayların özelliklerini bilmek gerektiğini söyledi. Görür, "Yerel yönetimlerin en başta tehlike analizini yaptırmış olması gerekir" dedi. Afet risklerini haritalar üzerinde belirleyen çalışmalar olan mikro bölgeleme çalışmalarına dikkat çeken Görür, "Türkiye'de yapılan iki mikro bölgeleme alanı var. Biri İstanbul'da yapılmış, biri İzmir'de yapılıyor. Belediyelere sorsak hepsi yapmış. Mikro bölgeleme çalışmalarıyla kenti depreme hazırlayabilirsiniz. İlçenin veya ilin mekan kullanımı, geleceğini kontrol eden siyasi irade veya rant değil, mikro bölgeleme verileri. Asıl komutan doğanın kendisi" dedi.
Gemlik ve çevresindeki yerleşimleri depreme dirençli hale getirmek için öncelikle yönetim sisteminin değiştirilmesi gerektiğini belirten Görür, diğer unsurları halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem, ekonomi olarak sıraladı. Kentsel dönüşümün kenti depreme hazırlamadığını ifade eden Görür, ekonomi konusundaki sözleriyle konuşmasını tamamladı: "Bizim ekonomimiz depreme hazır değil. Maraş depremine bakın. İş insanları ekip, ekipman bulamıyorlar. Dünyayla ilişkiyi kaybettiler. 'Daha 20 sene kendimize gelemeyiz' diyorlar. Marmara'da deprem olursa bütün Türkiye ekonomik olarak çöker. İş insanlarımızın deprem dirençli sanayi alanlarına sahip çıkmaları gerekir. Ekonominin depreme hazırlanması hazırlanması mümkün fakat iş dünyamız bu yönde çalışma yapıyor mu?"
"YIKILMASA BİLE BİNALAR AĞIR HASARLI DURUMDA"
Eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, Türkiye’nin yapı stoğuna değinerek 2000 yılından önce yapılan binalardan korktuklarını söyledi. Mahruki, "Yönetmeliği değiştirmekle, iyi hale getirmekle iş yine bitmiyor. Çünkü Türkiye'nin çok büyük bir denetim sorunu var. İnşaat sektörü, kirli siyasetin finansmanı için kullanılıyor. Siz siyasetinizi inşaat sektörüyle finanse ediyorsanız o zaman rant işler. Maraş depremlerinde gördük ki, tarım alanları imara açılmış, çok katlı yapılara izin verilmiş. Adı üzerinde tarım alanı, sulak zemin. Yıkılmasa bile binalar çok ağır, ağır hasarlı durumda”dedi.
"FAY HATLARINI İZLEYEN OTOYOLLARIMIZ VAR"
Şehir Plancısı Prof. Dr. Hüseyin Tarık Şengül, deprem çalışmalarının 7 boyutunu "Yönetsel/Hukuki, Mühendislik, Planlama/Mimari, Toplumsal, Sağlık, Ekonomik, Lojistik" olarak sıraladı. Şehir planlamasının ve merkezi yönetimlerin önemine değinen Şengül, “Şehir planlamasının bir düzenleme değil de nasıl bir yok etme aygıtına dönüştüğünü de görüyoruz. Fay hatlarını izleyen otoyollarımız var. Paralel gidiyor” dedi. Sadece belediyelerin şehir planlamada yeterli olmayacağını belirten Şengül, merkezi yönetimin görevini yapmasının şart olduğunu söyledi. Şengül, "İstanbul’da afetlere karşı çok sayıda kentsel dönüşüm ilan edilmiş. Bu çok sayıda bölgeden sadece iki tanesi gerçek anlamda risk bölgesi. Gerisi rant projesi. Merkezi yönetimleri göreve çağırmayacağız da neyi çağıracağız? Meclis’te kaç tane deprem uzmanı var? Yok. Ana muhalefet partisi de dahil olmak üzere siyasi alanda depreme özen gösterilmemiş. Bilim insanlarının sorumluluğu varsa siyasilerin daha büyük sorumluluğu var” ifadelerini kullandı.