Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine Toplantısı gündemi ve kararlarını açıkladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üç saat süren kapalı bir Kabine Toplantısı'nın ardından önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrasında Türkiye'nin iç ve dış politikasına dair kritik değerlendirmelerde bulundu. Gençlik bayramı tebriği, Kuveyt ile yeni anlaşmalar ve Azerbaycan ile derinleşen ilişkiler, gündemin öne çıkan başlıkları arasında yer aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı sonrası yaptığı konuşmada, özellikle gençleri ve sporcuları selamlayarak, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutladı. Ayrıca, Türkiye'nin kahramanlarını anma gerekliliğine vurgu yaparak, gazilere sağlık ve afiyet dileklerinde bulundu.
Erdoğan, Kuveyt ile imzalanan altı yeni anlaşmanın iki ülke arasındaki iş birliğini güçlendirdiğini belirtti. Aynı zamanda, Azerbaycan Başbakanı Asedov ile yapılan görüşmede, 'tek millet iki devlet' anlayışı çerçevesinde, Azerbaycan'a olan desteğin altını çizdi. Güney Kafkasya'da barışın sağlanması için tarihi bir fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini ve Ermenistan'dan da uzlaşmacı bir tutum beklediklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı ayrıca, Danıştay'ın 156. kuruluş yıldönümünde Danıştay mensupları ve idari yargı camiasıyla bir araya geldiğini duyurdu. Adaletin sağlanması için yapılan reformlara değinerek, adliyenin "adaletin kapısı" haline getirilmesi için atılan adımlardan bahsetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada değindiği konular şu şekilde;
1982 darbe anayasası, Türkiye'nin yüzleştiği en büyük zorluklardan biri olarak kabul ediliyor. Yeni bir anayasanın gerekliliği, siyasetten sivil topluma kadar geniş bir yelpazede hissediliyor. Bu yazımızda, 1982 Anayasası'nın problemleri ve yeni anayasa talebinin neden bu kadar önemli olduğunu inceliyoruz.
1982 yılında kabul edilen ve darbe döneminin izlerini taşıyan anayasa, Türkiye'nin siyasi ve sosyal dokusunda derin izler bıraktı. Uzmanlar, anayasanın yamalı bohça gibi zaman içinde çeşitli değişikliklerle güncellenmeye çalışılsa da, bu durumun yeterli olmadığını vurguluyor. Cumhuriyetimizin 100. yıldönümü, bu eksik yapıyla karşılanmış olması, birçok kesim tarafından eleştiriliyor.
85 milyonluk Türkiye'nin yeni yüzyılda karşılaştığı zorlukları aşabilmesi için, her kesimin desteğini alacak bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Bu, sadece siyasetin değil, sivil toplum, akademi, barolar ve medyanın da içinde olduğu geniş bir yelpazede yer alması gereken bir süreç.
Siyasi irade, sivil anayasa yapma kapasitesine sahip olduğunu öne sürse de, gerçek bir toplumsal temsil yeteneğinin sorgulandığı durumlar oluyor. Türk demokrasisi, daha katılımcı ve şeffaf bir süreçle yeni anayasasını oluşturmalıdır.
Türkiye, savunma sanayii alanında da önemli adımlar atmıştır. 2002 yılında yüzde 80 dışa bağımlı olan savunma sanayi, günümüzde ihtiyaçlarının büyük bir kısmını yerli ve milli imkanlarla karşılama başarısını gösteriyor. Bu başarı, yeni anayasa sürecinde de benzer bir milli birlik ve kararlılık ruhunu yansıtma potansiyeline sahip.
Türkiye, savunma sanayinde kaydettiği ilerlemelerle adeta yeni bir tarih yazmaktadır. 2002 yılında savunma ihtiyaçlarının %80'ini yurtdışından karşılayan ülke, bugün gereksinimlerinin büyük çoğunluğunu yerli ve milli imkanlarla temin eder hale gelmiştir. Son on yılda savunma ihracatı 1,2 milyar dolardan, 2023 yılında 5,5 milyar dolara ulaşarak dikkat çekici bir artış göstermiştir.
Türkiye, insansız hava araçları (İHA) teknolojisinde dünya genelinde ilk üç sıra içinde yer almakta ve bu teknolojiyi sadece askeri amaçlarla değil, doğal afetlerde ve arama kurtarma operasyonlarında da etkin bir şekilde kullanmaktadır. Afrika'dan Avrupa'ya kadar 50'den fazla ülke, Türk şirketleri tarafından üretilen İHA'ları aktif olarak kullanmaktadır.
İran'daki bir helikopter kazası sırasında, İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi ve beraberindeki heyetin yaşamını yitirmesi üzerine Türkiye'nin üretimi olan Bayraktar Akıncı TİHA, arama kurtarma çalışmalarında büyük bir rol oynamıştır. Bölgede 7,5 saat süren yoğun bir arama ve tarama faaliyeti yürüten Akıncı, görevini başarıyla tamamlayıp yurda dönmüştür. Bu, Türk savunma sanayisinin sadece ulusal sınırlar içinde değil, uluslararası alanda da ne kadar başarılı ve etkili olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Türkiye'nin savunma sanayii, bazı çevreler tarafından eleştirilse de, özveriyle çalışan savunma şirketleri ülkemizin güvenliği ve refahı için gece gündüz demeden çalışmaktadır. Bu bağlamda, savunma sanayimizin emektarlarına minnettarız.
7-18 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşen Denizkurdu-2 tatbikatı, Türkiye'nin savunma yeteneklerini sergileme adına önemli bir fırsat sundu. Tatbikat, ulusal güvenliğimizin sağlam temeller üzerine inşa edildiğinin ve silahlı kuvvetlerimizin vatanımızın güvenliği konusunda ne kadar kararlı olduğunun bir kez daha altını çizdi. Deniz Kuvvetlerimiz, global barışa katkıda bulunurken, dünya denizlerinde milli gururumuz olan Türk bayrağını dalgalandırmaya devam etti.
Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis'in Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfanın başlangıcı olarak değerlendirildi. Her iki tarafın da komşuluk hukukunu temel alarak ilişkilerini güçlendirmesi, bölgemizdeki barış ve istikrar için büyük önem taşımaktadır. Sayın Miçotakis ve Türk yetkililer arasında geçen görüşmelerde, ortak duyguların ve niyetlerin paylaşıldığı gözlendi.
Türkiye, bölgesel iş birliklerini pekiştirmeye yönelik adımlar atmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Gürcistan ile olan iş birliğimiz, her iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da derinleştiğini göstermektedir. Gürcistan Başbakanının ziyareti, bu iş birliğinin somut örneklerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca, organize suçlar ve FETÖ ile mücadelede Gürcistan'ın artan desteği, bu iş birliğinin ne kadar kritik olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye, zengin bir kültürel mirasa sahiptir ve bu miras, aile yapısının korunması ve güçlendirilmesiyle pekiştirilmektedir. Anayasa, ailenin Türk toplumunun temeli olduğunu belirterek, devletin bu yapıyı koruma görevini vurgulamaktadır. Alkol, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklarla mücadele, devletin bu sorumluluklarını daha da önemli kılar.
Aile, kültür emperyalizmi gibi global tehditlere karşı Türkiye'nin en güçlü kalesi olarak kabul edilmektedir. Son yıllarda aile yapısına yönelik tehditler artmış, toplumların yaşlanması, yalnız yaşama eğilimleri ve boşanma oranlarındaki artışlar dikkat çekmektedir. Evlilik ve doğurganlık oranlarının düşmesi, tek ebeveynli ve parçalanmış aile yapılarının artması gibi olumsuz trendler, Türkiye'nin de bu global sorunlardan nasıl etkilendiğini göstermektedir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, nüfusun yenilenme oranının kritik eşik olan 2,1'in altına düşmesini "varoluşsal tehdit" olarak nitelendirdi. 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızının 2023 yılında 1,51'e düşmesi, Türkiye'nin demografik yapıdaki değişiklikleri ve bu değişikliklerin uzun vadeli etkilerini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, Erdoğan'ın "en az üç çocuk" tavsiyesi, nüfusun sürdürülebilirliğini sağlama amacını güçlendirmektedir.
Küresel platformlarda sıklıkla karşımıza çıkan cinsiyetsizleştirme politikalarının son örneği Eurovision şarkı yarışmasında gözler önüne serildi. Bu etkinlikte öne çıkan ve gençlerimize sunulan bazı karakterler, toplumsal değerlerimizle çelişen bir yozlaşmanın simgesi haline geldi. Bu durumun bilinçli bir strateji olduğu genel kabul görüyor. Türkiye'nin bu tür etkinliklerden uzak durma kararının ne denli doğru olduğu bir kez daha anlaşıldı.
Türkiye'deki 31 Mart yerel seçimler sonrası göreve gelen bazı belediyelerin ilk hamleleri, toplumun beklentileriyle çelişiyor gibi görünüyor. Özellikle alkol tüketiminin teşvik edilmesi yönündeki etkinlikler, kamuoyu tarafından endişeyle karşılanıyor. Belediyelerin asli görevleri arasında gazetecileri özel uçaklarla şarap festivaline götürmek yerine, gençlerimizi alkol gibi zararlı alışkanlıklardan korumak olmalıdır. Aile yapımızı ve bireysel sağlığımızı koruma noktasında atılacak adımlar büyük önem taşır.
6 Şubat'ta meydana gelen yıkıcı depremler sonucu birçok yapı kullanılamaz hale geldi. Hükümetimiz, depremzedelerin yaralarını sarmak adına büyük miktarda kaynak aktardı. İlgili bakanlıklar, deprem bölgesinde yapılan çalışmaları ve yeniden yapılanma süreçlerini yakından takip ediyor. Önümüzdeki yaz aylarında yeniden yapılanma çalışmalarının hız kazanması bekleniyor. Yıl sonuna kadar planlanan konut teslimatlarının, depremzedeler için yeni bir başlangıç oluşturması hedefleniyor.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve heyetinin trajik bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi üzerine, Türkiye'den derin üzüntülerini içeren bir taziye mesajı yayımlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı, kaybedilen her bir can için Allah'tan rahmet dileğinde bulundu ve İran Cumhurbaşkanı vekili Muhammed Muhbir ile yaptığı telefon görüşmesinde bu duyguları bizzat iletti.
Türkiye, İran ile yüzyıllardır süregelen tarihî ve kültürel bağlarına vurgu yaparak, İran'ın acısını paylaştığını göstermek amacıyla ulusal yas ilan etti. İki ülke arasındaki yakın ilişkiler, özellikle Astana süreci başta olmak üzere çeşitli diplomatik ve bölgesel konularda iş birliğini güçlendirmiştir. Türkiye, İran'a yönelik uygulanan tek taraflı yaptırımlara karşı çıkarak komşuluk ilişkilerini pekiştirdiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
İran'ın Filistin davasına verdiği destek, Türkiye tarafından her zaman olumlu karşılanmıştır. Türkiye, bu trajik kazanın ardından İran ile olan diplomatik bağlarını daha da güçlendirmeye ve karşılıklı destek mekanizmalarını aktif tutmaya kararlıdır. Helikopter kazasının ardından Türkiye, arama ve kurtarma çalışmalarına destek vermek üzere İran ile sürekli iletişim halinde kalmış ve gerekli tüm kaynakları mobilize etmiştir.