Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan hakim ve savcılara çağrı “Adalet, sadece cübbe değil bilgi ve vicdan işidir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni hakim ve savcıların kura töreninde yaptığı konuşmada yargı teşkilatının güçlendirildiğini, yargıya yönelik sert eleştirilerin yargıyı siyasetin içine çektiğini belirterek, “Hukukun önünde herkes eşittir, kimse layüsel değildir”
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni’nde yaptığı konuşmada, yargı teşkilatının güçlendirilmesi, mahkemelerin iş yükü, hukukun temel prensipleri ve yargıya yönelik eleştiriler başlıklarında dikkat çeken mesajlar verdi. Erdoğan, hem adli yargı hem de idari yargı alanında son yıllarda önemli bir kapasite artışı sağlandığını vurgularken, yargının siyasallaştığı yönündeki eleştirilerin bizzat bu söylemleri dile getirenler tarafından üretildiğini savundu. Konuşmasında sık sık hukuk devleti, adalet, hakim ve savcıların bağımsızlığı ile yargıya müdahale edilmemesi gereğine atıf yapan Erdoğan, “Hukukun önünde herkes eşittir, kimse layüsel değildir” ifadesiyle mesajını netleştirdi.
Konuşmasının başında, yargı teşkilatının büyütülmesi ve mahkemelerin altyapısının güçlendirilmesi için atılan adımları hatırlatan Erdoğan, sayısal veriler paylaştı. Adli yargıda ve istinaf sisteminde önemli bir genişleme yaşandığını belirten Erdoğan, "61’e idari yargıdaki sayıyı ise 146’dan 239’a çıkardık. Sadece son 2,5 yılda adli ve idari yargıda 3474 mahkeme ve istinaf dairesi kurduk" sözleriyle yargı sisteminin kurumsal kapasitesine dikkat çekti. Bu tabloyu, yargının işleyişini hızlandıran, davaların daha kısa sürede sonuçlanmasını hedefleyen kapsamlı bir reform sürecinin parçası olarak tanımladı.
Erdoğan, mahkemelerin hızla sonuç vermeye başladığını vurgulayarak, "Yargıda dosyaların kapatılma süresini kısalttık. Bu alanda pek çok Avrupa ülkesini geride bıraktık. Artık hem adli hem de idari yargı mahkemelerimiz davaları çok hızlı bir şekilde çözüme ulaştırıyor" ifadelerini kullandı. Böylece hem yargıya güven, hem de yargı süreçlerinin etkinliği açısından Türkiye’nin ciddi bir mesafe kat ettiğini savundu.
Törende kürsüden yeni atanan hakim ve savcılara doğrudan hitap eden Erdoğan, hakimlik cübbesi, hüküm makamı ve insanın zaafları üzerinden dikkat çeken bir uyarıda bulundu. Adaletin yalnızca unvanla ve makamla değil, bilgi ve vicdan ile tesis edilebileceğinin altını çizerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Değerli arkadaşlar, kıymetli hakim ve savcılarımız, hakimlik cübbesini giymek ve hüküm makamına oturmak insanı insan olmaktan kaynaklanan zaaflarından, kusurlarından, noksanlarından tek başına kurtarmaya yetmez.”
Erdoğan, yargı mensuplarının sorumluluğuna, kişisel zaaflara kapılmama gereğine ve adalet duygusunun güçlendirilmesi ihtiyacına işaret etti. Konuşmasında, yargılamanın yalnızca hukukçuların dar çerçevesine sıkıştırılamayacağını, yargılamaya iştirak eden tüm tarafların katkısının hakikatin ortaya çıkması açısından önem taşıdığını vurguladı.
Erdoğan, yargılama sürecinin çok aktörlü bir yapı olduğuna dikkat çekerek, hakim ve savcıların rolünü tarif ederken, "Hakimler, savcılar yanılgı nedir bilmeyen hakikat avcıları da değildir" ifadesini kullandı. Yargılama sürecinde, yalnızca mahkeme heyetinin değil, tarafların, avukatların ve yargılamaya katılan tüm aktörlerin samimi katkısının belirleyici olduğuna işaret etti. Bu çerçevede, "Yargılamaya iştirak edenlerin samimi katkıları olmadan varılacak sonuca, kurulacak hükme hakikatin rengini vermek mümkün olamaz" diyerek, adil yargılanma, delillerin doğru değerlendirilmesi ve hakikate ulaşma çabası arasında doğrudan bir bağ kurdu.
Konuşmasının önemli bölümlerinden birinde Erdoğan, yargının işleyişine müdahale edilmemesi gerektiğini özellikle vurguladı. Yargı süreçlerinin "doğal mecrasında" işlemesine izin verilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, bu noktada hem siyaset kurumuna hem de medyaya açık bir mesaj gönderdi:

“Burada şunu da özellikle hatırlatmak istiyorum. Yargının kendi doğal mecrasındaki işleyişine siyaset kurumu ve medya dahil herkesin saygı duyması gerekiyor. İşini yapan, işini doğrulukla, dürüstlükle yapan, anayasa ve kanunlar çerçevesinde iyi niyetle yapan yargı mensuplarımıza destek olmalıyız. Ancak ve sadece kararlarıyla konuşabilen yargı mensuplarının sükuneti zafiyet olarak algılanmamalı, bunu hiç kimse istismar etmemeli.”
Bu sözlerle Erdoğan, yargının bağımsızlığı, yargı mensuplarının sükuneti ve kararları üzerinden hedef gösterilmesi konularında sert bir uyarıda bulundu. Yargı mensuplarının “kararlarıyla konuşan” kişiler olduğunu hatırlatarak, bu durgun ve temkinli tutumun zayıflık gibi sunulmasının kabul edilemez olduğuna işaret etti.
Erdoğan, konuşmasının devamında, son dönemde yargı mensuplarını hedef alan açıklamalardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. "Üzülerek ifade etmeliyim ki bu konuda yeterince özenli davranılmıyor" diyen Erdoğan, özellikle son aylarda yargı mensuplarına yönelik tehdide varan bir dil kullanıldığını savundu:
“Özellikle son aylarda yargı mensuplarımızı hedef alan, hatta çoğu zaman tehdide varan sorumsuz bir üslubun siyasete hakim olduğu görülüyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi tartışma dili, yargı mensuplarına yönelen eleştirilerin sınırı ve tehdit algısı konularında net bir çizgi çekti. Yargının, siyasi hesaplaşmaların aracı haline getirilmesinin hukuk devleti ilkesine zarar verdiğini vurguladı.
Erdoğan, hukukun temel prensiplerine ilişkin yaptığı “hatırlatma” ile konuşmasını daha somut bir alana taşıdı. Özellikle rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma gibi nitelikli suçlar konusunda savcılık makamının yükümlülüğünü hatırlatan Erdoğan, kamu davası açmanın bir tercih değil, zorunluluk olduğunun altını çizdi:
“Hukukun temel prensiplerinden biri şudur. Rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma gibi nitelikli suçların işlendiğine dair yeterli suç şüphesine ulaşan savcılık makamı için kamu davası açmak bir tercih değil yasal bir mecburiyettir. Her fırsatta yargıya parmak sallayanların öncelikle bu hukuk kaidesini öğrenmelerinin şart olduğuna inanıyorum.”
Erdoğan, yargıya sürekli eleştiri yönelten, yargı kararlarını siyasallaştırmakla suçlayan çevrelere hukuk tekniği üzerinden yanıt verdi. Savcıların takdir yetkisinin, hukukun çizdiği sınırlar içinde, özellikle kamu yararını ilgilendiren nitelikli suçlarda bir zorunluluk olarak işletildiğini vurguladı.
“Siyasetin İçine Çekenler Kendileri”
Son dönemin en çok tartışılan başlıklarından olan “yargı siyasallaştı” eleştirilerine de değinen Erdoğan, bu suçlamaların bizzat bu dili kullananlar tarafından üretildiğini savundu. Yargının siyasi polemiklere çekilmesini “son derece tehlikeli” olarak niteleyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Yargıya siyasallaştı ithamında bulunanlar aslında çirkin üsluplarıyla yargı mensuplarımızı tartışmaların içine çekerek yargıyı bizzat kendileri siyasallaştırıyor. Bunun son derece tehlikeli bulduğumu burada ifade etmek isterim.”
Erdoğan, Yargının tartışmaların merkezine oturtulmasının, kurumsal itibar ve toplumsal güven açısından risk taşıdığı vurgulandı.
“Hukuk Devletini Korumak Hepimizin Müşterek Görevi”
Erdoğan, adaletin yalnızca yargı organlarının değil, tüm toplumun ortak meselesi olduğuna dikkat çekerek, hukuk devletinin korunması ve adalet idealinin yaşatılması başlığında geniş bir çerçeve çizdi. “Hukuk devletini korumak ve adalet idealini yaşatmak sadece yargı mensuplarının sadece hukuk insanlarının değil siyasetçi ve gazetecisiyle hepimizin müşterek görevidir” diyen Erdoğan, sorumluluğu yalnızca hakim ve savcıların omuzlarına bırakmayan bir yaklaşım sergiledi.
Suç İşleme İmtiyazına Sahip Sınıf Yok
Konuşmasının son bölümünde Erdoğan, “layüsel” kavramı üzerinden net ve sert bir mesaj verdi. Hukukun önünde eşitlik, suç işleme imtiyazına sahip ayrıcalıklı sınıflar olmadığı vurgusu dikkat çekti. Erdoğan, yargıya yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Kabahati sürekli başkalarında arayanlar çıkarlarına dokunulduğunda üsluplarını kirletenler artık yargıyı ve işini yapan yargı mensuplarını hedef göstermekten vazgeçmelidir. Bakınız her fırsatta vurguluyorum. Bugün tekrar ifade ediyorum. Hukukun önünde herkes eşittir. Kimse layüsel değildir. Hukuk devletinde suç işleme imtiyazına sahip sınıflar yoktur ve olamaz. Hukuk ancak meşru çıkarı ve hakkın ali hatrını korur. Bizim de sorumluluğumuz hukukun işlemesine yardımcı olmak, adaletin tecellisine katkı sunmaktır.”